Pazartesi, 19 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/10
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Müslümanların Başındaki Yöneticiler, Ümmetin Düşmanlarına İstihbarat Desteği Sağlıyorlar ve Ümmetin Hayati Davalarına Karşı Komplo Kuruyorlar

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Müslümanların Başındaki Yöneticiler, Ümmetin Düşmanlarına İstihbarat Desteği Sağlıyorlar ve Ümmetin Hayati Davalarına Karşı Komplo Kuruyorlar

Haber:

Middle East Eye: BAE'nin Yemen adalarında kurduğu askeri üsler, Yahudi varlığı ile Abu Dabi arasında istihbarat paylaşımını imkan sağlıyor.(Belkıs Uydu Kanalı, 4 Ekim 2025)

Yorum:

Uydu görüntüleri, BAE'nin 2016 yılında Husi'lerle savaşmak bahanesiyle Yemen'e girmesinden bu yana kontrol ettiği Yemen adalarında birkaç askeri üs kurduğunu ortaya çıkardı. O zamandan beri, Husi'lerin bu bölgelerde bulunmamasına rağmen, varlığını Yemen adaları, kıyıları, limanları ve kıyı şehirlerinde yoğunlaştırdı. Aynı zamanda, Husi'lerle olan savaş cephelerini desteksiz bırakarak, buradaki askeri varlığının ardındaki gerçek hedefini ortaya koymuştur. Bu hedef, Suudi-Amerikan etkisine Yemen'de meydan okumak ve böylece ABD'nin ülkede tek başına etki ve zenginlik sahibi olmasını engellemektir.

Uydu görüntüleri, bu adalarda gelişmiş savaş uçaklarının iniş kalkış yapabileceği askeri üsler ve pistler olduğunu ortaya koyduğu gibi Middle East Eye de, kısa bir süre önce bu askeri üslerin Yahudi varlığının Abu Dabi ile istihbarat alışverişinde bulunmasına imkan sağladığını açığa çıkarmıştır!Bu da Yahudi varlığı ile BAE arasında askeri ve istihbarat işbirliği olduğunu göstermektedir.

Bu ise Müslümanların başındaki yöneticilerin ümmetlerine ihanet ettiklerini ve Allah'ın ve ümmetin düşmanı olan ve İngiltere'nin bölgeye diktiği ve bugün Amerika ve tüm Batı'nın arkasında durup benimsediği Yahudi varlığı lehine ümmete karşı komplo kurduklarını teyit etmektedir.

Bu nedenle Yemen halkının, gerek BAE ile gerekse sözde elitler ve güvenlik kemerleri gibi BAE'nin ülkede kurduğu güvenlik ve askeri kurumlarla işbirliği yapması ve çalışması caiz olmadığı gibigeçiş konseyi gibi onun kurduğu partilerle veya ona bağlı yetkililerle ilişki kurması da caiz değildir!Çünkü bu ilişki, Batı'nın gündemlerinin uygulanması ve ümmetin düşmanlarıyla askeri ve istihbarat işbirliği olarak itibar edilen BAE'nin ülkedeki çalışmalarına destek ve yardım niteliğinde olup bu bağlamda, BAE tarafından kurulan Geçiş Konseyi, Yahudi varlığıyla ilişkilerini normalleştirmeye hazır olduğunu açıklamıştır!

Ey Yemen halkımız: Sömürgecinin zulmünden kurtulmanın, serveti geri elde etmenin ve kan dökülmesini durdurmanın yolu, ihanetleri ifşa olan bu liderleri takip etmek değildir, aksine Allah'ın şeriatıyla hükmedecek, sömürgeci kafirleri ve onların yerel yardakçılarını ülkeden kovacak ve insanları onların kötülüklerinden ve komplolarından kurtaracak olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak yoluyla İslam projesini takip etmektir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” [Hac 40]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulaziz El-Hamid – Yemen

Devamını oku...

Suriye Okullarında Müzik ve Spor Dersleri İçin İslami Eğitim Derslerinin Azaltılması!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Suriye Okullarında Müzik ve Spor Dersleri İçin İslami Eğitim Derslerinin Azaltılması!

Haber:

Suriye'de, Eğitim Bakanlığı'nın eğitim yılının başlamasıyla birlikte haftada dört olan İslami eğitim derslerini ikiye indirmeye karar vermesinin akabinde tartışmalar devam ediyor;bazıları bunu, “eğitim faaliyetlerini çeşitlendirmek” ve öğrencilere müzik ve spor için daha fazla alan sağlamak amacıyla atılmış bir adım olarak nitelendirirken diğerleri ise bunu, dersin eğitimsel rolünü zayıflatacağını ve öğrencilerin dini başarılarını etkileyeceğini ifade etmektedir.

Suriye okullarında öğrenciler, İslami eğitimin azaltılması ve müzik ve spora ayrılan zamanın artırılmasıyla ders programlarında belirgin bir değişimin olduğunu hissetmeye başladılar. Ancak karar toplumda yaygın bir hoşnutsuzluğa yol açmıştır; zira öğretmenler ve veliler “İslami derslerin” azaltılmasına karşı çıkarken, eğitim uzmanları ise kararın esnek bir şekilde uygulanması halinde olumlu sonuçlar doğurabileceğini düşünüyor. (El-Arabi El-Cedid)

Yorum:

Müslüman ülkelerin tamamında okullar ve genç nesiller hedef alınmakta olup rejimlerin bu alandaki takip ettiği çizgi neredeyse aynıdır; çünkü bu, fonların kesilmesi ve yaptırımlar uygulanması tehdidi altında Batı'nın diktelerine cevap verme çerçevesinde gerçekleşmektedir. Böylece eğitim müfredatının laik bir hale geldiğini, cihada teşvikten uzaklaştığını ve Yahudi varlığıyla bir arada yaşamayı kabul ettiğini görüyoruz.Ayrıca eğitim müfredatından, cihada teşvik eden ve İslam'da vela (Allah için sevmek) ve bera (Allah için buğzetmek) mefhumundan bahseden ayetler ve hadisler silinip ona Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW) ve Çocuk Hakları Sözleşmesi'nden bahseden hükümler dahil edilmekte, cinsiyet mefhumuna odaklandıkları gibi dans ve şarkı söylemek gibi müfredat dışı etkinlikler ve yarışmalara odaklanıyorlar. Böylece sanat, müzik ve spor dersleri için İslami eğitim derslerini azalttıklarını görmektesiniz.Bu nedenle Ahmed Şara hükümetinin uygulamaya başladığı bu değişiklikler, Müslüman ülkelerde eğitim müfredatını sekülerleştirmek, genç nesli yozlaştırmak ve İslami kimliklerini sulandırmak amacıyla izlenen bu genel politikadan sapmamaktadır.

Onlarca yıl boyunca Esad ailesinin zulüm ve suçlarının acısını çeken Suriye halkı, "Bu (Devrim) Allah İçin, Bu Allah İçin" ve "Ebedi Liderimiz Efendimiz Muhammed'dir" sloganı atarak mücrim Beşar'ın rejimini devirmek amacıyla mübarek bir devrim için sokaklara döküldüler, bunun uğrunda  büyük fedakarlıklar yaptılar ancak bu fedakarlıkları, laik insan yapımı bir anayasayla yönetilmeye devam etmek için yapmadılar, suç ve sesleri susturma politikasının devam etmesi, hak sözü söyledikleri için gizli yargılamalarla on yıllarca hapis yatmak için yapmadılar, fedakarlıklarının meyvesinin Yahudi varlığıyla normalleşme ve onunla güvenlik anlaşmaları imzalanması için yapmadıkları gibi bu fedakarlıkları, eğitim müfredatı ve sisteminin sekülerleştirilmesi ve çocuklarının dinlerinin hükümlerini öğrenmek yerine spor ve müzik eğitimi alması için de yapmadılar!

Ey Şam halkı ve Dâru’l İslam’ın merkezi:

Hayatınızın tüm işlerinde İslam ile hükmetmekten daha azını kabul etmeyin, sömürgecilerin ve onların araçlarının mübarek devriminizin meyvelerini toplamaya devam etmelerini kabul etmeyin ve kendilerini Batı'ya ipotek eden ve ona itaat etme sadakatini sunan yöneticileri de kabul etmeyin; haydi devriminizi normal seyrine geri döndürün, Allah'tan başka kimseye boyun eğmeyi kabul etmeyin ve çok geç olmadan siz ve çocuklarınız bunun farkına varın.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Beraa Munasıra

Devamını oku...

Büyük Yalanın Açığa Çıkarılması, Vehim ile Gerçek Arasında Kapitalizm!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Büyük Yalanın Açığa Çıkarılması, Vehim ile Gerçek Arasında Kapitalizm!

İnkar edilemez gerçek şu ki, tüm dünya şu anda başta Amerika olmak üzere Batı yöneticileri arasındaki yalan sorununu açığa çıkarıyor. Peki onların şu anda bu gerçeği açığa çıkarması bir aptallık belirtisi midir?Yoksa demokratik anlayışları ve özgürlükleri konusundaki yaşadıkları yalanın sebebi, onların ideolojilerinin anlaşılmaması mıydı? Yalanı doğrudan ayırt etmek için belirlenmesi gereken ölçü ve standart nedir? Peki Amerika, Avrupa ve dünya liderleri, kapitalist ideolojinin ortaya çıkmasından ve dünyaya egemen olmasından bu yana kendilerine, halklarına ve dünyaya karşı dürüst oldular mı?

Bu sorular, açıklamaların, araştırmaların, önerilerin ve cevapların etrafında dönmeyi gerektirir; çünkü dünya liderleri, geçen on yıllar boyunca yasama meclisleri ve hükümetleri tarafından yasallaştırılan sistemlerine, kanunlarına ve ideolojilerine bağlıdırlar ve geriye kalan ideolojinin geri kalan ömrüdür. Şayet ortada bahsedilen bir yalan ikilemi varsa, bunun çözümü nedir? Yalan söylemek, onların ideolojisinde mubah veya meşru mudur?

On sekizinci yüzyılın başlarından itibaren kapitalist ideoloji dünyanın büyük bir bölümünü ele geçirmiştir. Bu ideolojinin akidesi şudur: “Tanrının Hakkını Tanrıya Sezar’ın Hakkını Sezar’a Verin.” Bu da Allah'a iman etmek isteyen birinin, bu imanını kendisiyle sınırlaması gerektiği, çünkü bunun Allah'ın varlığına, O'nun gücüne, kimliğine ve hakimiyetine iman edilmesiyle ilgili olup hayatta bu anlayışa dayalı olarak davranmanın ve amel etmenin caiz olmadığı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla pratik ve uygulama olarak yaşamla ilgili davranış, yeryüzünün tanrısına (Sezar) ve onun yasama konseylerine atfedilmiştir. 

O zaman kapitalist akide ve onun laiklik mefhumu, dinin yaşamdan ayrılması, yani dinin, birey ve kilise ile sınırlandırılması ve bireylerin, toplumların veya devletlerin davranışlarıyla hiçbir ilgisinin olmaması demektir; yasama metinlerinde dine dikkat çekilmiş olsa bile bu, gözlere kum serpmekten, alay etmekten ve akılları hafife almaktan ibarettir. İşte bu kaide, özel ve genel arasında yalan ve ikiyüzlülük mefhumunu pekiştirmektedir; çünkü bu ideolojinin politikası, mana ve mefhum olarak tamamen “yalan söyleme sanatıdır.”

Bu medya manipülasyonu, akademisyenlerin, politikacıların, düşünürlerin ve sıradan insanların, büyük bir yalan içinde yaşamalarına, yani anlamını, yapısını ve mefhumunu düşünmeden bu ideolojiyle yaşamalarına neden olmuştur. Bu ideolojinin, halkları aldatması ve (özgürlük, çocuklar, kadınlar, hayvanlar, eşcinsellik, demokrasi ve benzerleri) gibi değerleri ortaya atması, bunlara yönelik örgütler ve kurumların kurulması, bunların propagandasını yapmak ve bunlar yoluyla vicdanları satın almak için milyarların harcanması, insanların zihinlerini bulanıklaştırmaktan ve bu ideoloji ve sonuçları hakkında bir an bile olsa durup düşünmelerini ve tefekkür etmelerini engellemekten başka bir şey değildir. Bu nedenle bu konuya ışık tutan veya üzerinde düşünmeye çalışan herkes ya susturulmakta ya marjinalleştirilmekte ya hapsedilmekte ya öldürülmekte ya da dünyanın en ücra köşelerine sürgün edilmektedir.

Büyük yalanlarıyla kapitalist ideoloji, kibirlenerek, iftira atarak ve yeryüzüne yayılıp genişleyerek Allah'tan başkasına ibadet edilen bir ilah haline gelmiştir; dolayısıyla kapitalist ideoloji, yönetimin iplerini ve baskı kılıcını elinde tutan bir yasama organı olup böylece insanlar da krallarını ve krallarının dinlerini takip etmektedir.  

Son iki yüzyıl boyunca yöneticilerin, rejimlerin, akademisyenlerin ve politikacıların açıklamalarını inceleyen biri, bunların hepsinin şu yalana dayalı olduğunu görecektir: Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan bombalar, Vietnam, Afganistan ve Irak'ın işgali, Libya ve İran'ın vurulması, Filistin'in işgali ve onun üzerinde mutant bir varlığın kurulması ve bunun yanı sıra (halkların kurtuluşu, kendi kaderini tayin hakkı, devletlerin iç işlerine karışmama ve devletler arasında veya kendilerinden daha büyük güçler tarafından saldırganlığın yapılmaması) gibi tarihteki en büyük yalana dayalı olan ve hala da olmaya devam eden Birleşmiş Milletler'de yapılan açıklamalar, konferanslar ve toplantılar ve "teröre karşı savaş" projesi… Yani aklın hayalin alamayacağı büyük ve sayısız yalanlar vardır. 

Bu yalanları, halkların, akademisyenlerin, siyasetçilerin ve düşünürlerin zihinlerinden açığa çıkarmak, Aksa Tufanı operasyonu gibi bu yalanların boyutuna uygun olması gerekiyordu. Onlar tuzak kuruyorlar ve tuzakları da büyüktür ancak Allah'ın tuzağı, onların tuzaklarından çok daha büyüktür; çünkü onların tuzakları, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilen Allah katında (malumdur). Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِندَ اللَّهِ مَكْرُهُمْ وَإِن كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُHilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!” [İbrahim 46] Dolayısıyla bu olay (Aksa Tufanı) insanlar için, ideolojinin mefhumunu ve Batı dünyasının demir yumruk, çatışma ve sömürgecilikle pazarladığı bir yalan üzerine kurulduğu büyük yalanın gerçeğini açığa çıkarmıştır.

Şu anda ve son iki yıldır Gazze ve Batı Şeria'da yaşananlar, doğal ve beşeri bir olay değildir; zira bunu başlatan kişiler, sadece fitili ateşlemekle görevlendirilmiş sebeplerdir ve patlamanın şiddeti, ulaştığı boyutu ve etkisi ise Müdebbir, Hakîm ve Alîm olan Allah’a aittir.

Meydana gelenleri destekleyen ve karşı çıkanlar arasındaki küresel bölünme göz önüne alındığında, destek kefesinin çarpıcı bir şekilde arttığını ve dünyanın, hak ve hakikatin yanında yer alan grup ile batılın ve yalanın yanında yer olan grup olmak üzere iki kampa bölündüğünü görüyoruz; bu da Allah Subhanehu ve Teala'nın, hak ile batılın arasını ayırmak istediğine, sonra batıl kampının yavaş yavaş parçalanmaya başlayacağına işaret etmektedir. لِّيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَن بَيِّنَةٍ وَيَحْيَى مَنْ حَيَّ عَن بَيِّنَةٍ (Fakat Allah), helak olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helak olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için (böyle yaptı).” [Enfal 42]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Salim Ebu Sebeytan

Devamını oku...

Kolombiya Devlet Başkanı, Arap Yöneticilerden Daha Onurludur

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kolombiya Devlet Başkanı, Arap Yöneticilerden Daha Onurludur

Haber:

Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, Gazze Şeridi'ndeki ablukayı kırmak için giden Sumud Filosu gemilerine Yahudi ordusunun saldırmasına cevap olarak Yahudi varlığı ile serbest ticaret anlaşmasının feshedildiğini duyurdu.

Petro Çarşamba günü X platformunda şunları yazdı: Bu olanlar, “Netanyahu tarafından işlenen yeni bir uluslararası suç” sayılır.

Ve “İsrail ile serbest ticaret anlaşmasının derhal feshedildiğini ilan ediyorum” dedi ve Yahudi varlığının Kolombiya'daki diplomatik misyonunun derhal ülkeyi terk etmesini talep etti. (El Cezire Net)

Yorum:

Tüm Müslümanların, özellikle de Arapların başındaki yöneticiler için ne kadar utanç verici bir durum! Zira kafir Kolombiya hükümeti, Filistin ve Gazze lehine dünya önünde onurlu bir tavır sergilerken, bizim yöneticilerimiz ise sadece Yahudilerin çıkarlarını gözeten yeni planındaki çabaları için Trump'ı alkışlayıp teşekkür ediyorlar.

Kolombiya Cumhurbaşkanı, Yahudilerin denizdeki Sumud filosuna karşı çıkarak uluslararası hukuku ihlal etmeleri nedeniyle ticari ve ekonomik çıkarlarını feda ederken, bizim başımızdaki yöneticiler ise ülkelerinin paralarını, gelirlerini ve petrolünü, Gazze'de halkımızı öldürmek ve ülkemizde Amerika'nın çıkarlarını ve arzularını gerçekleştirmek amacıyla Yahudileri destekleyen Batı için cömertçe harcamaları ne kadar utanç verici bir durum!

Aklı başında birinin sessiz kalmasının Allah'ın ve tüm insanlar önünde bir hücceti olamaz;bu yüzden dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların ayağa kalkmaları ve yöneticilerinin zillet ve aşağılanmalarını üzerlerinden atmaları gerekir. Çünkü onlar, Allah’ın İslam ile izzetli kıldığı Müslüman halklardır ama bu zorba tiranların devrilip onun yerine, ülkeyi ve insanları Allah'ın indirdikleriyle yönetecek, Allah'ın dininden ödün vermeyecek, yardım isteyen Müslüman bir kadına yardım etmek için dünyayı ayağa kaldıracak, sadece kınayıp eleştirmekle yetinmeyecek, aksine kafir kadının oğluna cevap verildiği gibi sözlerinden önce eylemleri görülecek olan bir Halife geçtiğinde, başımızı dik bir şekilde izzetli olarak geri döneceğimiz o gün gelecektir.

Ey ümmetin halkları ve orduları, ayağa kalkın, Allah için bunu ilan edin, kollarınızı sıvayın ve sadece Allah Subhanehu'yu razı edecek bu izzete geri dönün.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Suzan el-Mücerrat - Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Amerikan Büyükelçileriyle Yaptığınız Tüm O Görüşmeler Sana Şefaatçi Olmadı Mı Ey Sultan?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Amerikan Büyükelçileriyle Yaptığınız Tüm O Görüşmeler Sana Şefaatçi Olmadı Mı Ey Sultan?

Haber:

28 Eylül'de Yemen elektronik haber sitesi el-Bawaba, “Amerika Sultan el-Arada'yı cezalandırıyor” başlıklı bir haber yayınladı. Haberde şöyle geçti: "Amerika, Başkanlık Konseyi üyesine New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantılarına katılmak üzere ülkesine giriş vizesi vermeyi reddetti."

Kaynaklar, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Sultan el-Arada'ya, özellikle liderlikte öne çıkanlardan biri olan kardeşi Halid el-Arada olmak üzere El Kaide'deki terörist unsurlarla olan bağlantıları nedeniyle, Raşid el-Alimi ve Konsey üyesi Aydarus el-Zubeydi'nin başkanlık ettiği Başkanlık Konseyi heyetine katılmak için vize vermeyi reddettiğini bildirdi.

Yorum:

Abdurabbu Mansur tarafından Nisan 2012'de Marib eyaletinin valisi olarak atanan Sultan el-Arada, Matthew Tueller, Christopher Henzel, Stephen Fagen ve Maslahatgüzar Jonathan Beccia gibi Cidde'de konaklayan Yemen'in ardışık ABD büyükelçileriyle Marib'de defalarca bir araya gelip görüşmeler yapmasına rağmen ancak bu görüşmelerin hiçbiri onun Amerikan topraklarına girmesi için şefaatçi olmadı!!

Bu görüşmeler, büyükelçilerin görev yaptıkları ülkelerdeki iş ve görüşmeleri için tek merci olarak Dışişleri Bakanlığı'nı belirleyen mevcut uluslararası hukuk protokollerine aykırıdır.

1648 tarihli Vestfalya Antlaşması'na dayanan uluslararası hukuka göre, ABD'ye giden Yemen heyetinin ferlerinden birinin girişinin reddedilmesi, sekiz üyeli Başkanlık Konseyi'ne bir hakaret ve tokat niteliğinde olup Konseyin bu reddedilmeye, ziyaretini iptal ederek veya aynı şekilde karşılık vererek cevap vermesi gerekirdi.Ancak Riyad'da sekizli uluslararası hukukun rahminden doğan Başkanlık Konseyi, İslam’ın hükümlerini uluslararası hukukun hükümleriyle değiştirip İslam ve Müslümanlarla savaşmalarına rağmen onun üyelerini dostlar edindiklerinde Müslümanların bağrına çöreklenen kendisi gibi yönetim sistemleri için bir örnektir.

İslam, 2001 yılından bu yana bize karşı haçlı savaşı ilan edip bugün ellerini Gazze'deki kanlarımıza bulayan ve İslam ve Müslümanlarla fiili savaş halinde olan Amerika ile diplomatik ilişkiler kurulmasını caiz kılmaz.

Marib hapishanelerindeki korkunç insan hakları ihlallerini ve keyfi tutuklamaları, Amerika'nın yüzyıllar boyunca Kızılderililere yaptıklarıyla mı karşılaştırıyorsunuz?! Kesinlikle %0,1 bile denk değildir.Munir El-Akkaş'ın Amerika ve onun Kızılderililere yönelik toplu, cinsiyet ve kültürel soykırımları hakkında yazdığı üç kitap sizin için yeterli olacak ve Amerika insan haklarını dile getirme konusunda uzun bir zaman sessiz kalacaktır.

Milletlerin topluca yok edildiği dönem artık sona erdiği gibi aynı şekilde Sovyet döneminde Stalin'in milyonlarca insanı ülkelerinden sürüp Sibirya'nın derinliklerinde yok etmesi de sona ermiş ve Allah'ın izniyle dünya, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti'nin döneminde son risaletin nurunu kabul edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Müh. Şefik Hamis - Yemen

Devamını oku...

Müslümanların Başındaki Yöneticilere Yazıklar Olsun!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Müslümanların Başındaki Yöneticilere Yazıklar Olsun!

Haber:

Filistin'deki soykırım sürecinde son zamanlarda yaşanan bir gelişmede,birçok ülke Filistin'e desteklerini ifade ederek Yahudi varlığını ve yöneticilerini marjinalleştirdi.Zira Slovenya hükümeti, Yahudi varlığının Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu Gazze'ye karşı yürüttüğü soykırım savaşını gerekçe göstererek ülkede istenmeyen kişi ilan etti.Avrupa Birliği üyesi Slovenya, 2024 yılında Filistin devletini tanımış ve Ağustos ayında Yahudi varlığına silah ambargosu uygulamıştır.Geçtiğimiz Kasım ayında da Uluslararası Ceza Mahkemesi, savaş suçları ve insanlığa karşı suçu işlediği suçlamasıyla Netanyahu hakkında tutuklama emri çıkardı. (TRT)

Yorum:

Hiçbir Arap ülkesi bu sembolik eylemi gerçekleştirmeye cesaret edemedi. Türkiye, Mısır, Ürdün, BAE, Bahreyn ve Fas, gaspçı Yahudilerin can ve mal kaybına yol açtıkları büyük yıkıma rağmen, ülkelerinde aleni bir şekilde onların büyükelçiliklerini bulundurmaktadır. Suudi Arabistan, Suriye, Kuveyt, Umman ve Katar gibi diğer ülkeler ise mesafeli bir görüntü sergiliyorlar ancak eylemleri bunun tam tersini ortaya koyuyor.(Yahudi varlığını faşist ve soykırımcı olarak tanımlayan) Güney Amerika'daki Bolivya ve Nikaragua gibi ülkeler ise Yahudilerle ilişkilerini kesmiştir.Kolombiya ve Şili gibi diğer ülkeler de büyükelçilerini geri çağırmıştır.

Bunun aksine füzeler Yahudi varlığını hedef aldığında, onu korumak için ilk koşan Arap ülkeleri olmuştur. Görünen o ki Ürdün, kendisini Yahudi varlığına iki kez yardım eli uzatmak zorunda hissetmiştir! Zira 1 Ekim 2024 ve Haziran 2025'te, Yahudi varlığını hedef alan füzeleri önlemiş ve füzelerin parçaları, (Amman, Belka, Zerka, Medeba, Kerak) gibi ülkenin dört bir tarafına düşmüş, bu da mülkiyetlerin zarar görmesine ve bazı kişilerin yaralanmasına yol açmıştır.

Aynı zamanda gaspçı Yahudiler Arap ülkelerine küstahça saldırdığında, diğer İslam ülkelerinden bir destek gelmediği gibi kendisine saldırılan ülkeden bile bir tepki gelmemiştir! Nitekim Suriye, Lübnan, Katar ve diğerleri de cezasız bir şekilde hedef alınmıştır.

Tiran yöneticilerimiz, tüm bir halkın öldürülüp aç bırakılmasını desteklemekte ve içi boş uluslararası hukuku koruma adına onlara herhangi bir yardımın ulaşmasını engellemektedirler.Ne kadar aldatıcı ve aşağılık insanlar bunlar! Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لا يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّOnların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar.” [Araf 179]

Sömürgeci Batı'nın ajanlarının ikiyüzlü yöneticilerin çirkin yüzleri, tüm dünya görecek şekilde ortaya çıkmıştır.Önümüzde tek bir seçenek kalmıştır ki o da; davamızı birleştirecek ve mübarek Filistin'i kurtarmak için ordular gönderecek olan Hilafeti kurmaktır. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِİmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” [Sahih-i Müslim]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Salim Muhammed

Devamını oku...

Yahudi Varlığının Gazze ve Tüm Filistin’deki Korkunç Suçlarının En Büyük Destekçisi Olan Trump, Gazze’nin Kaybına Yol Açacak Bir Çözümü İslam Beldelerindeki Bir Grup Yöneticiye Sunmakla Kalmıyor, Adeta Dayatıyor!

  • Kategori Hizb
  •   |  

Trump, kendi sosyal medya platformu Truth Social’da paylaştığı bir gönderisinde, “Gazze konusunda Orta Doğu ülkeleri ile çok ilham verici ve verimli görüşmeler yürüttüklerini belirterek, “Yoğun müzakereler 4 gündür devam ediyor ve başarılı bir anlaşmaya varılana kadar devam edecek” ifadelerini kullandı. (29.09.2025 TRT Arabia)

Trump, 23 Eylül 2025 Salı günü Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları marjında Suudi Arabistan, BAE, Katar, Mısır, Ürdün, Türkiye, Endonezya ve Pakistan’ın katıldığı bir toplantıya başkanlık etti... Toplantıyı “en önemli toplantı” olarak tanımlayan Trump, toplantıya katılan ülkelere ‘21 maddelik bir plan’ sundu, ya da daha doğrusu dayattı. Planın en belirgin maddeleri arasında şunlar yer almaktadır: “Hamas’ın elindeki tüm Yahudi esirlerin serbest bırakılması, kalıcı ateşkes sağlanması ve Yahudi ordusunun kademeli olarak geri çekilmesi... (25.09.2025 El Arabiya) Trump, onları toplama amacının Yahudi esirleri kurtarmak olduğunu açıkça söyleyerek, “Yönetimim Gazze’den 20 canlı rehine ve 38 cansız bedeni geri almak istiyor” dedi ve ardından, çekilmenin kademeli olacağını belirtti. Kademeli söylemi, çekilme sürecini sonlandırmak için kullanılan mayınlı bir ifadedir. Böylelikle ateşkesin ipini ve devamlılığını kontrol etme gücü yine Yahudi varlığında kalacaktır! Tüm bunlara rağmen, Trump ile bir araya gelen Ruveybida yöneticiler, onun bu planından büyük bir sevinç duydular! Yahudi varlığının saldırısına uğrayan Katar Emiri, -ki bu saldırının Trump’ın onayı olmadan gerçekleşmesi düşünülemez- buna rağmen kalkıp, “Gazze’deki savaşa son verilmesi için Trump’ın liderliğine güveniyoruz” açıklamasında bulundu. (23.09.2025 El Cezire) Toplantıya katılan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da benzer bir açıklamada bulunarak, toplantıyı “çok verimli ve olumlu” olarak nitelendirdi... (23.09.2025 BBC Arabic) Aslında bu açıklamalar, toplantıya katılan diğer tüm yöneticilerin açıklamalarının da ortak paydasını teşkil etmektedir;

قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ  “Allah onları kahretsin! Nasıl da döndürülüyorlar!” [Tevbe 30]

Ey Müslümanlar! Ey Müslüman orduları! Yahudi varlığının Gazze’deki barbar saldırganlığının baş destekçisi olan Trump’a, Gazze’deki savaşa son vererek Gazze’yi kurtarması için bel bağlamak, ihanetin ve zilletin zirvesi değil midir?!

وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” [Hud 113]

Gazze’ye gerçek yardım, Müslüman ordularının Mübarek Toprağı işgal eden, ne muzaffer olmaya muktedir ne de yolunu bulmaya kadir olan Yahudilerle savaşmak üzere harekete geçmesi değil midir?

وَإِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ“Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez.” [Ali İmran 111]

Trump’ın meclisinde topladığı o yöneticilerin ordularında, hatta o orduların sadece bir kısmında bile, Yahudi varlığını ezip geçecek ve bütün Filistin’i yeniden İslam diyarına katacak yeterlilik yok mudur?

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ “Onlarla savaşın ki Allah sizin elleriniz ile onları cezalandırsın, rezil rüsva etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Müminlerin kalplerine şifa versin.” [Tevbe 14]

Ey Müslümanlar! Bugün ümmetin başına gelen en büyük felaket, başındaki yöneticileridir. Zira yaklaşık yüz yıl önce Hilafet yıkıldığından bu yana, Müslümanların kendisiyle korunacakları ve arkasında savaşacakları bir Halifeleri yoktur.

وَإِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ“İmam ancak bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” [Buhari, Müslim] Müslümanların kutsalları çiğnenmiş ve ülkeleri sömürgeleştirilmiştir. Başlarına da ne bir düşmanı defedebilen ne de İslam’ın özünü koruyabilen Ruveybidalar musallat olmuştur. Nihayetinde durum, üzerlerine zillet ve meskenet damgası vurulmuş ve Allah’ın gazabına uğramış olanların Mübarek Toprağı işgal etmesine kadar varmıştır!

Ey Müslüman ülkelerin orduları! Aranızda, Yahudi varlığının suçlarını, Gazze’deki yıkımı, akıtılan kanları, yaşlı, çocuk, kadın demeden vahşi katliamlarını görüp de damarlarındaki kanı kaynayan aklı başında bir adam yok? Aranızda, insanların bir yerden bir yere göç ettiğini ve Yahudi bombardıman uçaklarının onları hem durdukları yerde hem de yolculuklarında bombaladığını görüp de damarlarındaki kanı kaynayan aklı başında bir adam yok mu?

Aranızda, Yahudilerin saldırganlığına boyun eğme ve karşılık vermeme konusunda yöneticilere itaat etmenin, dünya hayatında rezil rüsva, ahirette ise elem verici bir azap demek olduğunu idrak eden aklı başında bir adam yok mu? Hatta Allah’a isyan etme pahasına itaat ettiği o kimseler bile Kıyamet Günü’nde kendisinden uzak duracaklardır. Allah’a isyan yolunda onlara uyduğuna bin pişman olacaktır, fakat artık pişmanlık fayda etmeyecektir.

إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا وَرَأَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْأَسْبَابُ * وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُوا مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللَّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ“İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır. Uyanlar: “Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak” derler. Böylece Allah onlara, hasretini çekecekleri işlerini gösterir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.” [Bakara 166-167]

Aranızda, iki güzellikten birini arzulayıp da İslam’ın ordularına komuta edecek, Haşim Gazze’yi, ilk kıblemizi ve üçüncü Harem-i Şerif’i özgürleştirecek, Mescid-i Aksa’nın her köşesinde, tıpkı Kudüs’ü fetheden Ömer Faruk’un, tıpkı şehri Haçlılardan kurtaran Selahaddin’in ve tıpkı o Mübarek Toprağı Yahudilerin kötülüğünden koruyan Sultan Abdülhamid’in yaptığı gibi, zafer tekbirlerinin yankılanmasını sağlayacak ve sonra da Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini gerçekleştirecek aklı başında bir adam yok mu?

لَتُقَاتِلُنَّ الْيَهُودَ فَلَتَقْتُلُنَّهُمْ“Yahudilerle savaşacaksınız ve onları alabildiğine öldüreceksiniz.” [Müslim]

Ey Müslümanlar! Bizler, Allah’ın yardımından, İslam’ın ve Müslümanların izzet bulacağından, mücahit Raşidi Hilafet’in geri döneceğinden, Yahudilerle savaşılacağından ve onların öldürüleceğinden; ve tıpkı Konstantinopolis’in fethedilip bir İslam yurdu ‘İstanbul’ haline gelmesi gibi, Roma’nın da fethedileceğinden eminiz ve kalbimiz bu konuda mutmaindir... Zira bütün bunlar, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın vaadi ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir. Ve Allah’ın izniyle bu, mutlaka gerçekleşecektir... Ancak, bunun için Aziz ve Hâkim olan Allah’ın değişmez kanunu (Sünnetullah) vardır. Bizler, hiçbir şey yapmadan otururken gökten melekler inip bizim için Hilafet kurmayacaklar, Allah’ın vaadi ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini gerçekleştirmeyeceklerdir. Aksine bizler ciddiyetle, gayretle, sadakatle ve samimiyetle çalıştığımız zaman, Allah, bize yardım etmeleri için meleklerini gönderecektir... İşte o zaman Allah bizlere zafer ihsan edecek ve iki cihanda da kurtuluşa erdirecektir. İşte en büyük kurtuluş budur.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ“O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 45]

Ey Müslümanlar! Ey Müslüman ülkelerin orduları! Halkına asla yalan söylemeyen bir lider olan Hizb-ut Tahrir, size Yüce Allah’ın şu ayetiyle sesleniyor ve çağrıda bulunuyor:

هَذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِهِ وَلِيَعْلَمُوا أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُولُو الْأَلْبَابِ “İşte bu, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek İlah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir.” [İbrahim 52]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER