Pazartesi, 20 Zilhicce 1446 | 2025/06/16
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Yöneticilerin Ümmeti ve Sorunlarını Yüzüstü Bırakması ve Onlara Karşı Komplo Kurması!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yöneticilerin Ümmeti ve Sorunlarını Yüzüstü Bırakması ve Onlara Karşı Komplo Kurması!

Haber:

Yahudi varlığının İran'ın nükleer ve askeri tesislerine yönelik saldırıları ve İranlı nükleer bilim adamlarının ve üst düzey askeri komutanların öldürülmesi.

Yorum:

İran gibi bir devletin Yahudi varlığını ortadan kaldırabileceğine dair hiç şüphe yoktur; çünkü bir milyon altı yüz bin kilometrekareden fazla yüzölçümüne sahip olması, nüfusunun seksen milyonu aşması, özellikle devasa miktarda petrol ve doğal gaz, sanayi için gerekli madenler gibi çok zengin kaynaklara ve nükleer programa sahip olması, İran'ın büyüklüğünün göstergelerindendir.

Ancak İran neden Yahudi varlığının saldırılarına karşı koymuyor? Neden bu mutant varlığın kendisine saldırmayı düşünmemesi için yeterli caydırıcılığı gerçekleştirmiyor? Neden Yahudi varlığını ortadan kaldırmayı düşünmüyor?

İran'ın felaketi, Müslüman ülkelerdeki diğer ülkelerin felaketi gibidir; bu ülkelerin felaketi ise başlarında, ümmetin düşmanlarının lehine ümmete ve sorunlarına karşı komplo kuran ajan Ruveybida yöneticilerin olmasıdır.Kuşkusuz Yahudi varlığının uçakları İran'a ancak İran ile Yahudi varlığı arasındaki Suriye, Ürdün, Irak ve belki de Suudi Arabistan gibi ülkelerin hava sahasından geçtikten sonra ulaşmaktadır ama bu ülkelerin yöneticileri bu uçakların hava sahalarından geçmesine sessiz kalmış ve itiraz etmemişlerdir.Hatta bu ülkelerden bazıları, Ürdün gibi İran'ın füzeleri kendi hava sahasından geçerken karşı koyarak Yahudi varlığına ulaşmasını engellemektedir!

Yahudi varlığının uçakları, birçok Müslüman ülkenin semalarında dolaşarak Lübnan, Suriye, Yemen ve bugün de İran'da vuruyor, bombalıyor, yok ediyor ve öldürüyor ama bu ülkelerin başındaki yöneticilerden ise sadece çekingen bir kınama ve eleştiriden başka bir şey işitmiyoruz. Hatta onlardan bazılarının Yahudi varlığıyla diplomatik ilişkileri var ve onunla anlaşmalar yapıyorlar, bazıları ona yaşam ve devamlılığının sebeplerini temin ediyor. Bazıları ise protestocuların ve direniş konvoylarının ulaşmasını engelliyor ve onların hepsi Yahudi varlığının Gazze'deki suçları karşısında sessiz kalıyorlar!

İran rejiminin Yahudi varlığına karşı şu anki tepkisi, bazı binaların yıkılması, onlarca Yahudi'nin yaralanması ve onların kalplerine korku salmasıyla sonuçlandı; ancak bu tepki, Yahudi varlığının İran'a yönelik saldırılarının düzeyinde değildir; yine de bu, İran'ın, eğer isterse Yahudi varlığına şeytanın vesveselerini dahi unutturacak gerçek bir tepki verme gücüne sahip olduğunu göstermektedir. Ancak felaket, nükleer programları konusunda Amerika ile müzakereler eden ve Yahudi varlığının Amerikan silahları ve desteğiyle ve Amerika'nın yeşil ışık yakmasıyla kendilerine saldırdığını bilen ajan yöneticilerdir.

Her zaman kesin olan şu şeyi teyit ediyoruz; Müslümanların ve Müslüman orduların, Ruveybida yöneticilerden kurtulmaları ve Allah'ın indirdiği ile hükmedecek, Yahudileri yok etmek için ordulara liderlik edecek, ümmeti ve davalarını koruyacak ve ardından Yahudilere unutamayacakları bir ders verecek tek bir Halife nasbetmeleri gerekir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Halife Muhammed – Ürdün

Devamını oku...

Sizden ve Tepkinizden Emin Oldum, Bu Yüzden Güvenle Size Saldırdım!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Sizden ve Tepkinizden Emin Oldum, Bu Yüzden Güvenle Size Saldırdım!

Haber:

Mübarek Filistin'i gasp eden düşman Yahudi varlığı, İran'ın nükleer santraline, üst düzey askeri liderlerine ve füze üslerine saldırarak bunları tahrip etti ve aynı şekilde birçok önemli nükleer bilim adamına suikast düzenledi; bunlar, içinde bulunduğumuz Haziran ayının 13'nde şafak vakti gerçekleşti.

Yorum:

Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki, herhangi bir Müslüman ülkesine saldırmak, onun ihlal etmek, askeri liderlerini öldürmek, askeri ve güvenlik güçlerini yok etmek, bilim adamlarını ve diğerlerini öldürmek, evet tüm bunlar, dünyanın her bir yerindeki Müslümanları öfkelendirmekten başka bir işe yaramayacaktır; nasıl olmasın ki; zira tüm bunları yapan mücrim, tüm İslam ümmetinin düşmanı olan Amerika'nın yardımıyla Yahudi varlığıdır ve bu artık ümmetin çocukları için bile bir sır değildir.

İran ve Müslüman ülkelere yönelik bu Yahudi-Amerikan saldırısı, İran da dahil olmak üzere İslam beldelerinin başındaki yöneticilerin eylemsizliği olmasaydı asla gerçekleşmezdi; işte bu eylemsizlik, Yahudi varlığının, tüm Müslüman ülkelerdeki samimi müminlerin kalplerine şifa olacak uygun bir tepkiden emin olmasını sağladı.

Şimdi bu alçakça saldırının ardından İran, nükleer programı bahanesiyle nasıl Amerika ile müzakerelere devam edecek?!

Şimdi İran'ın yöneticileri ve askeri liderlerinin görevi, Amerika kabul etmese bile Yahudi varlığına güçlü, kararlı, hızlı ve sarsıcı bir yanıt vermektir; zaten Amerika, mübarek Filistin'i gasp eden mutant varlığın yanında olduğunu açıkça ilan etmiştir;dahası özellikle bizim ülkemizde hayati çıkarları ve İslam beldelerinde de askeri üsleri olduğundan dolayı Yahudilere davrandığımız gibi Amerika'ya da aynı şekilde davranmalıyız.Çünkü bu, işgalci Amerika'yı ülkemizin tamamından kovmak, onun ajanlarını ifşa edip onları da Amerika ile birlikte kovmak ya da yerin dibine gömmek için ümmetin eline geçen en iyi bir fırsattır.

Yahudi varlığına gelince; ona yönelik tek çözüm, onu ortadan kaldırmaktır; işte bu çözümü gerçekleştirmek için Müslümanların birliği, orduların birliği ve Müslümanlar için hemen derhal bir Halife ortaya çıkarıp hedef birliği gerekmektedir. Böylece tüm ümmet büyük bir özlemle ona biat edecek ve müminlerin kalpleri şifa bulacaktır; işte o zaman mübarek Filistin, Yahudilerin ve Amerika'nın pisliklerinden kurtulacaktır.

Arap olsun olmasın Müslümanların başındaki yöneticilerden hangisi bu meseleyle bir ilgisi olmadığını düşünüyosa, Amerika ve onun varlığından korktuğu için bir gün bir başkasının başına gelenlerin aynısı kendi başına da gelecektir.

Yahudi varlığı, Müslümanların kanları ve onurları pahasına moralini yüksek tutmaya çalışsa da Amerika'nın zayıf bir halkasıdır.

Bu, İran, Türkiye, Pakistan, Mısır, Ürdün, Suriye ve tüm Müslüman ülkelerin başındaki yöneticilere bir çağrıdır:Amerika ve Yahudi canavarı sizi yiyip bitirerek İslam ümmetini daha fazla aşağılanmadan önce uykunuzdan uyanın;zira ümmet, kurtuluşla birlikte zafere doğru kendisine liderlik edecek bilinçli ve samimi bir liderliğin ortaya çıkmasını bekliyor.Umulur ki buna elinde emir ve güç olanlar icabet eder de böylece önce Allah'ın sonra da ümmetin rızasını hak ederler. Allah'tan bunun bir an önce gerçekleşmesini diliyorum.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Muhammed Cabir - Lübnan

Devamını oku...

Aranızda Rus Kâfirini Dizginleyebilecek Tek Bir Cesur Adam Yok Mu?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Aranızda Rus Kâfirini Dizginleyebilecek Tek Bir Cesur Adam Yok Mu?!

Haber:

Bu yıl 8 Haziran günü, güvenlik güçleri Rusya'nın başkenti Moskova'da Savunma Bakanlığı'na ait bir kurumda göçmenlere yönelik bir baskın düzenledi. Bu bilgi, Telegram kanalı “Baza'da” geçti. Çevik kuvvet polislerinin göçmen işçilerin belgelerini kontrol etmek amacıyla Strogino yurduna gittiği bildirildi. “Baza” haber sitesinin haberine göre, güvenlik güçleri erkekleri odalarından dışarı çıkarırken, yavaş yürüyenleri ise "tekme ve tokat atarak" daha hızlı yürümeye zorladılar. (qalampir.uz, 09/06/2025)

Yorum:

Operasyon sırasında çekilen videoda, silahlı Rus güvenlik güçleri göçmen işçilerin yaşadığı bir yurda baskın düzenleyerek işçileri hayvanlar gibi odalarından dışarı attılar, onlara en ağır küfürleri edip dövdüler. Görevlilerden biri göçmenleri aşağıladı ve onları “maymunlar” diye nitelendirdi. Allah'ın laneti Rus rejiminin üzerine olsun; zira o, Orta Asya'dan gelen Müslümanlara bu kadar küstahça ve aşağılayıcı bir şekilde muamele ederken, diğer milletlere karşı böyle bir muamele yapıldığı görülmüyor. Daha önce de Rus güvenlik güçleri, göçmenlerin toplandığı bir hamama da benzer bir vahşi baskın düzenlemişti. Bu operasyon sırasında güvenlik görevlileri göçmenleri yere yatırıp onları tekmelediler. Son zamanlarda en az bir göçmen, patent almak için uzun bir kuyruk nedeniyle trafik sıkışıklığına takılmasının ardından hayatını kaybetti.

Bir Rus tutumunu gizlemeyecek kadar ileri gitti, dahası kameraya çekip yayınladı ve sanki şöyle diyordu: “İşte sizi bu şekilde görüyorum!” Evet, bu Rus, Orta Asya ülkelerinin hükümetlerinin kendi yönetimi altında köle haline geldiğini göstermek için bunu kasıtlı olarak yapıyor. Bu kaba güce dayanan politikasıyla Rusya bize, eski Sovyet devletinin bugün de o dönemde olduğu gibi hala aynı yolu izlediğini hatırlatıyor. Elbette Rus hükümeti her zaman göçmen işçileri, Orta Asya hükümetlerine baskı yapmak için bir araç olarak kullanmıştır. Ayrıca iç politikasında göçmenleri kullanarak kötü ve başarısız yönetiminin imajını örtbas etmekte ve halkının dikkatini gerçek sorunlardan uzaklaştırmaktadır. Yani Rusya halkına, göçmen işçilerin tüm sorunların ana nedeni olduğuna inandırmak istiyor.

Bu Rus kâfiri, hem inanç hem de tarihimiz açısından bizim ezeli düşmanımız olduğu için, ondan başka bir şey beklemek imkansızdır. Ancak özellikle Özbek rejimi olmak üzere bizi kontrol eden rejimlerin korkaklığı ve ihaneti, her şeyin ötesine geçmiştir. Zira o Rus'un haddini aştığını görüp bilmesine rağmen, tek kelime bile edememiştir. Bununla birlikte kutsal kabul edilen ve halkının itaatini talep eden anayasa, Özbekistan vatandaşlarının garanti koruma altında olduğunu belirtmektedir. Ancak o, bu sözü sadece çıkarları gerektirdiğinde kullanıyor, geri kalan zamanlarda ise üzerine tükürüyor! Evet, Özbek rejimi, vatandaşlarını korumak yerine, onların Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta “top mermisi” olmalarına izin veriyor. Raporlar, Rus rejiminin, Ukrayna savaşına gitmeyi reddeden bir göçmen işçiyi vurduğuna dikkat çekiyor.

Rusya'nın bu tür zulümleri körler ve sağırlar tarafından bile aleni bir şekilde doğrulanan bir gerçek olmasına rağmen, Orta Asya'da liderlik iddiasında bulunan Özbekistan rejimi bu konuyla hiç ilgilenmiyor. Bu rejimde Ruslara “Yeter!” diyebilecek tek bir cesur insan dahi yok! Ancak bizim ülkemiz tarih boyunca, düşmanlarının yüzüne karşı haykıran ve onların kalplerine korku salan Celaleddin Mengüberdi, Madamin Bey ve Şir Muhammed Bey gibi büyük liderler ve cesur adamlar yetiştirmiştir. Şu anda bizi yöneten yöneticiler ise ne bir şeref ne de bir utanç duygusuna sahiptir; onların tek ilgilendikleri şey tahtlarını korumaktır; bunun için Rusların önünde diz çökmek gerekse bile hiç tereddüt etmeden yaparlar.

Müslüman halkımıza diyoruz ki; kıskançlık ve utanç duygusu olmayan bu yöneticilerden bir iyilik beklemeyin! Sakın onların yalanlarına ve aldatmacalarına kanmayın! Zira onlar, sizin mallarınızı, canlarınızı ve namuslarınızı korumayacaklardır. Şunu biliniz ki, dünyayı güven içinde gezebilmek ve kendinizi garanti güvende hissedebilmek için kendi devletinize sahip olmanız gerekir o da; Nübüvvet Minhacı üzere Hilafettir! Zira, dünyanın her yerinde canlarınızı, mallarınızı ve namuslarınızı koruyacak olan sadece Hilafettir!

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ İmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

İslam Ebu Halil - Özbekistan

Devamını oku...

Çin ile Amerika'nın Lehine Bir Ticari Anlaşma Sağlanması

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Çin ile Amerika'nın Lehine Bir Ticari Anlaşma Sağlanması

Haber:

ABD Başkanı Donald Trump, Çin ile gümrük vergileri konusunda bir anlaşma yapıldığını açıkladı ve gururla şöyle dedi: “Çin ile anlaşmamız imzalandı.” Ve şöyle ekledi: “İki ülke, Mayıs ayında Cenevre'de varılan önceki anlaşmaya uygun olarak ihracat kısıtlamalarını hafifletme konusunda mutabık kalmıştır.”Geçen ay Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun bazı Çinli öğrencilerin vize işlemlerini kesin olarak iptal etme planını açıklamasının ardından ABD, Çinli öğrencilerin ABD üniversitelerine girmesine izin verecek.

ABD Başkanı Çarşamba günü yaptığı açıklamada, anlaşmanın "Çin tarafından Amerika'ya önceden sağlanacak tüm mıknatısları ve gerekli tüm nadir toprak elementlerini" içerdiğini vurguladı.Trump, ABD'nin "toplam yüzde 55 gümrük vergisi alırken, Çin'in sadece yüzde 10 gümrük vergisi alacağına" dikkat çekerek şöyle dedi: "Çin ile ilişkiler mükemmel."

Yorum:

Amerika ve Çin arasında, yüzde 150'nin üzerine çıkan gümrük vergilerinin artırılması konusunda yaşanan şiddetli sancının ve her iki tarafın da birbirlerine karşı sert yaptırımlar uygulamasının ardından, Amerikan ve Çin müzakere ekipleri, her iki tarafın da razı olduğu bir anlaşmaya vardılar ve yeni anlaşma, Amerika'ya açıkça büyük avantajlar sağlarken, Çin'in ise sınırlı faydalar karşılığında Amerika'ya bu avantajları vermek zorunda kaldığı görülüyor.

İki ülkenin kabul ettiği anlaşmaya göre, ABD Çin mallarına uyguladığı gümrük tarifelerini geçici olarak %145'ten %30'a indirirken Çin ise ABD'den ithal ettiği mallara uyguladığı gümrük vergilerini %125'ten %10'a indirecektir; böylece Çin daha tehlikeli ve daha önemli bir adım atarak, ABD'ye nadir toprak elementleri tedarik edecek ve karşılığında da ABD, Çinli öğrencilerin üniversitelerine girmesine izin verecek; bu ise ihlal edilen Çin'in egemenlik meselesi olan nadir elementlerin ihracatı ile kesinlikle kıyaslanamayacak bir durumdur!

Çin'in bu meselede Amerika'ya boyun eğmesi ve ona nadir elementleri tedarik etmesi, Çin'in ciddi bir zafiyete düştüğünü gösteriyor; böylece elindeki tek güçlü koz olan nadir elementleri Amerika'ya ihraç etmeme kartını kaybetmiştir;bu da bu çok önemli kartı elinden kaçırdığına delalet ettiği gibi ABD'nin diktelerine boyun eğmesinin boyutunu gösteriyor ki bir de buna, iki ülke arasındaki gümrük vergilerinin eşit olmaması eklenmiştir.

Görünen o ki Çin, Amerika ile kaybettiği dengeyi yeniden kazanana kadar ve yakın gelecekte uluslararası konumunun iyileşeceğini ümit ederek şimdilik uzun bir süre Amerikan fırtınasına boyun eğmeyi kabul etmiştir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ahmed El-Hutvânî

Devamını oku...

Sudan'daki Ekonomik Çöküş, Dünya Bankası'nın Dayattığı Politikaların Bir Sonucudur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Sudan'daki Ekonomik Çöküş, Dünya Bankası'nın Dayattığı Politikaların Bir Sonucudur!

Haber:

Dünya Bankası, Sudan ekonomisinin bir önceki yıl yaklaşık üçte bir oranında küçülmesinin ardından 2024 yılında %13,5 oranında daha küçüleceğini ve çatışmaların devam etmesi halinde aşırı yoksulluğun nüfusun %71'ini etkileyeceğini açıkladı. (Sudan Tribune, 10 Haziran 2025)

Yorum:

Bu Dünya Bankası, ülkeleri köleleştiren, kaynak ve servet bakımından zengin olmalarına rağmen kaynaklarını yağmalayan ve onları yoksulluktan bitkin düşüren ve yıkımın peşinden gitmelerini emreden kapitalist politikalarına tabi olmaya çağırıyor, sonra da gelip bir vaazcı ve rehbermiş gibi davranıyor; onun misali tıpkı şeytanın insana “Kafir ol” deyip, kafir olunca da ben senden beriyim demesi gibidir.

Ekonominin çöküşünün sebebi sadece savaş değildir; çünkü ekonomi zaten Dünya Bankası'nın politikaları ve aslında ekonomik çöküş olduğu halde ekonomik reform olarak adlandırılan kapitalist IMF'nin reçeteleri nedeniyle çökmüştür;zira ilk reçeteden itibaren Sudan halkı için sistematik bir açlık başlamış, dünyanın en büyük tek yönetimli tarım projesi olan el-Cezire projesi yok olup gitmiş, ardından Sudan, sömürgeci ülkeleri ve uluslararası finans kuruluşlarını memnun etmek karşılığında insan onuruna yakışır bir yaşam için gereken asgari gereksinimlerden mahrum bırakılıncaya kadar reçeteler birbirini takip etmiş ve Sudan'ın yeraltı ve yerüstü zengin kaynaklarına rağmen art arda gelen hükümetler kendi bağımsız kararlarını alamamıştır.

%170'e ulaşan enflasyon ve Sudan Cüneyhi'nin çöküşü, gerçek bir ekonomik zayıflığın sonucu değil, bilakis Uluslararası Para Fonu'nun dayattığı siyasi kararların bir sonucu olup bu kararlar arasında döviz kurunun serbest bırakılması, akaryakıt sübvansiyonlarının kaldırılması, vergi ve harçların artırılması ve kamu sektörünün kalan kısmının da özelleştirilmesi yer almaktadır. Bütün bunlar, hükümetin kendilerini terk etmesinin ardından işlerini gözetecek ve yanlarında duracak bir kimsesi olmayan yoksulların sırtından bütçe açığını azaltma kategorisine girmektedir; böylece insanlar, kapitalist Batı'yı memnun etmenin kurbanı olan insana hizmet etmek için değil de borçları ödemek için gelirleri artırma hayali karşılığında yoksulluk ve açlıkla boğuşmaktadır.

Buna karşılık İslam, devletinin himayesi altında yaşayan herkes için yeterliliği gerçekleştiren ekonomik bir sistem kurmuş olup bu sistemin temeli, insanların işlerinin fert fert gözetilmesine dayanmaktadır;dolayısıyla İslam, faizi kesin olarak haram kılmıştır; zira faiz, günümüzde devletleri borç batağına sürükleyen ve ekonomik tehlikeler ve tuzaklar uygulayan Uluslararası Para Fonu ile Dünya Bankası'nın hegemonyasına boyun büktüren küresel bankacılık sisteminin temelidir.Ayrıca İslam, petrol, gaz ve madenleri, devletin veya özel şirketlerin mülkiyetlerinden değil, kamu mülkiyetlerinden saymıştır. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: النَّاسُ شُرَكَاءُ فِي ثَلَاثٍ: فِي الْمَاءِ وَالْكَلَأِ وَالنَّارِ İnsanlar üç şeyde ortaktırlar: Suda, merada ve ateşte.”Dolayısıyla yakıt ve gazın satışı ve bunlardan kar elde edilmesi, bunların fiyatlarının serbest bırakılması ve kaynakların özelleştirilmesi, ümmetin mülkiyetine bir saldırı ve ümmete karşı işlenmiş bir suç olup onların iddia ettiği gibi ekonomik bir reform değildir.Malların fiyatlarının artmasından veya karşılıksız para basılmasından ve paranın değersiz kâğıt parçası olmasından kaynaklanan enflasyon ise üçüncü bir kötülüktür; ayrıca bu, İslam'ın hükümlerine aykırı olup insanların emeklerinin ve birikimlerinin çalınmasıdır; oysa İslam, kendi zati değeri olan altın ve gümüşü para birimi olarak kabul etmiştir.

Bu, İslam'daki ekonomik sistem bakımından sadece buzdağının görünen kısmı olup insanların durumu, artık zamanı gelmiş olan Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti'nin gölgesinde İslam'ın diğer sistemleriyle birlikte İslam'ın ekonomik sistemi de kâmil bir şekilde uygulanmadıkça değişmeyecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Gâde Abdulcabbar (Ümmü Evâb) –Sudan

Devamını oku...

Ey Şam Halkı, Devriminizin Geri Kalanını Kurtarın!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Ey Şam Halkı, Devriminizin Geri Kalanını Kurtarın!

Haber:

Suriye'de geçici yönetim, Esad'ın şebbihalarını serbest bırakmaya ve bazılarına ülkede nüfuz vermeye devam ederken, daha önce kurtarılan hapishaneler hala devrimciler, mücahitler ve siyasi tutuklularla dolup taşmaktadır.

Yorum:

Şam halkı, savaş henüz bitmemişken Beşar Esad'ın ordusundaki subay ve askerlerin “haydi gidin, serbestsiniz!” ifadesiyle bırakılmalarına tanık olmuştu; bazıları bunu, arkalarındaki insanları bölmek ve onları teslim olmaya zorlamak için bir taktik olarak gördüler ancak suçlulara yönelik af politikasının devam etmesi, dahası onların yakınlaştırılması ve eski rejimin adamlarının yeni devletin bir parçası olarak yeniden görevlendirilmesi ile tekrar şoka uğradılar!

Burada aşağıdaki noktalara dikkat etmemiz gerekir:

Birincisi: Mevcut geçici yönetim, insanları meşru bir şekilde ve İslami ölçütlere göre temsil etmemektedir;zira o, Müslümanlardan Kitap ve Sünnet üzere biat almadığı gibi seküler ulusal ölçülere göre halk tarafından da seçilmemiştir.Eğer ülkedeki işler, tiran Beşar'ın gitmesine katkıda bulunan askeri liderlikle birlikte halkın sempatisinin gücüyle yürütülmüş olsaydı o zaman bu duygular, geçici yönetimin Şam halkının kanını akıtanları affedip ondan vazgeçmesi için yeterli bir dayanak olmazdı.

İkincisi: Bu yönetime yönelik halkın sempatisi büyük bir hızla azalmaya başlamıştır; bunun nedeni, kamuoyuna açık olan çeşitli dosyalardaki başarısız tutumları, dahası bunlardan geri adım atmasıdır.Zira suçluların serbest bırakılması ve onların statülerinin yükseltilmesi dosyası, Yahudi varlığı karşısında aşağılanma dosyası, şeytani İbrahim anlaşmalarına girmeye hazırlık, Trump'a yalvarma ve onu bir barış adamı olarak övme, birçok kişinin Suriye'nin toptan ve perakende satışı olarak nitelendirdiği ülkenin potansiyellerine yönelik şüpheli yatırım anlaşmaları ve benzeri dosyalar, evet bunların hepsi,bu yönetimin temelini sarsan darbelerdi ve halkın ona olan güveninin sarsılmasını ve onun yönetime uygun olmadığı duygusunun yerleşmesini hızlandırdı.

Üçüncüsü: Mevcut yönetim, Esad'ın şebbihaları ve destekçilerinin serbest bırakılması dosyası hakkında insanların haklı sorularına cevap vermedi ancak devrimin siyasi muhaliflerden olan evlatları ise hâlâ hapiste tutuluyorlar; peki Colani, şayet geçmiş dosyaları açılırsa, gerek kendi grubu gerekse ona bağlı olan gruplar tarafından dökülen masum kanların hesabının kendisine sorulmasından mı korkuyor?Yoksa bu, daha önce benzeri görülmemiş şeytani bir planın parçası olan uluslararası bir karar mı?

Dördüncüsü: Mevcut yönetimin yaptığı şey, düşmanı yakınlaştırmak ve dostu da uzaklaştırmaktır ki böylece düşman düşman olarak kalacak ve dost da düşmana dönüşecektir; bu ise siyasi örfte bir intihardır, keşke bilmiş olsalardı.

Beşincisi: Şebbihaların cezasız bırakılması, Şam halkının ailelerini, mevcut yönetimin kararlarına açık bir meydan okumayla onlardan kendi başlarına intikam almaya itecek, böylece yönetim iki seçenekle karşı karşıya kalacaktır: Ya bu intikam eylemlerini görmezden gelip halkın öfkesini yatıştırmayı ümit ederek böylece sonu belli olmayan bir mezhep çatışmasının kapılarını açıp devlet ve iç barış fikrini ölüm cezasına çarptıracak, ya danamusunun ve dökülen kanlarının intikamını alan ailelerle savaşarak onların onurlu erkeklerini serbest bırakılan şebbihaların yerine hapse atacaktır;bu da devrimci halka kucak açan kabileler ve aileler ile yönetimin bağlı olduğu düzenli güçler arasında bir iç savaşın habercisi olup bu ise iki seçenek arasındaki en kötü senaryodur.

Altıncısı: Colani daha önce Mısır'daki Müslüman Kardeşleri, taviz verme ve Amerika ile ona bağlı Arap devletlerinin başındaki yöneticilerin ona dikte ettiği şeyleri uygulaması, bunun sonuçlarının da önce Allah'ın yüzüstü bırakması, sonra da Amerika'nın gözetiminde kendilerine darbe yapılması şeklinde olacağı konusunda uyarmıştı. İşte bu da Dr. Mursi'nin başına gelenlerin aynısıdır; zira Mursi, Amerika'nın Yahudi varlığıyla ilişkiler konusunda verdiği talimatları yerine getirmiş, derin devletin temellerini korumuş, Amerika'nın adamı Sisi'yi iktidara getirmiş ve bunun bedelini de hayatıyla ödemişti; peki Colani'nin, başkalarına verdiği tavsiyelere kendisinin de ihtiyacı yok mu?!

Son olarak hak ve adalet için, Allah'ın dinini desteklemek ve O'nun rızasını kazanmak için kanlarını nehirler gibi akıtan Şam halkı, artık şokun etkisinden kurtulmalı, mevcut yönetimi muhasebe etmeye ve ülkenin uçuruma sürüklenmesini engellemeye başlamalıdır.Umulur ki kulaklar verenler olur da halkın baskısı, Suriye'nin mevcut yöneticilerini hesaplarını yeniden gözden geçirmeye zorlar ve böylece belki de Şam devriminin geri kalanını kurtarabilirler.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Şeyh Adnan Mezyan

Devamını oku...

El-Vakiye TV: Anayasa Müzakereleri Programı -Halaka 2- [İslam Akidesi Devletin Temelidir – Birinci Bölüm]

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu
Anayasa Müzakereleri Programı
 
-Halaka 2-
[İslam Akidesi Devletin Temelidir – Birinci Bölüm]
İslami Anayasa İle İnsan Yapımı Anayasalar Arasındaki… Anayasal Ayrılıklar
 
Müh. Usame Es-Suveynî ile Üstad Ahmed El-Kasas Arasında “Anayasa Mukaddimesi veya Esbab-ı Mucibesi” Kitabı Hakkındaki Diyalog Programı
 
H. 21 Muharremeu’l Haram 1442 El-Muvafık M. 20 Eylül 2019

El Vakiye sitesindeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ
Websitemizdeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER