Hüdhüd (İbibik) ve Karıncadan Sorumsuz ve Kaybolmuş Bir Ümmete!
- Kategori Makaleler
- |
Hüdhüd (İbibik) ve Karıncadan
Sorumsuz ve Kaybolmuş Bir Ümmete!
Fitnelerin egemen olduğu, gerçeklerin gizlendiği ve sadık seslerin susturulduğu bir dünyada, Kur'an-ı Kerim gelip bizim bilincimizi uyandırıyor ve bizim için idrak ve amel etme yolunu çiziyor.
Hüdhüd ve karıncanın kıssası çocuklar için olan bir hikaye değildir, aksine liderlik, uyarı ve duruş noktasında bir sorumluluk, bilinç ve dine olan kıskançlık konusunda derin bir derstir; zira Kur'an kıssaları, eğlence olsun diye anlatılmayıp büyük ibretler içermekte, dahası bilinç inşa etmek ve akılları ve kalpleri harekete geçirmek için anlatılmaktadır. Allah bize, sorumluluk taşımayı, tehlikeyi gerçekleşmeden önce sezmeyi ve hak sahibi bir kuş veya bir böcek olsa bile hak olanın yanında durmayı öğretmek için, Süleyman'ın Hüdhüd ve karıncasının kıssasını anlatmıştır! Peki ya bu insanlar olunca nasıl olmalı acaba? Peki ya bu daveti taşımak olunca nasıl olmalı acaba?
Hüdhüd ve karınca, liderlik ve sorumluluk konusunda bir örnek teşkil ederler:
Süleyman Aleyhisselam (teftiş ederken) Hüdhüd'ü görmeyince şöyle dedi: لأعَذِّبَنَّهُ عَذَاباً شَدِيداً أَوْ لأَذْبَحَنَّهُ أَوْ لَيَأْتِيَنِّي بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ “Bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.” [Neml 21] Ancak Hüdhüd, güçlü bir kaynağı olan büyük bir haberle geldi: إِنِّي وَجَدتُّ امْرَأَةً تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِن كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌ * وَجَدتُّهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِن دُونِ اللَّهِ “Onları bir kadın hükümdarın yönettiğini gördüm; kendisine her imkân verilmiş; bir de muhteşem tahtı var. Ancak onun ve halkının Allah'ı bırakıp güneşe taptıklarını da gördüm.” [Neml 23-24]
- Hüdhüd, yoldan geçip giden biri değildir; aksine tevhid dini için kıskançlık duyan, mantıklı konuşan, gördüğü şeyin büyüklüğünü idrak eden, görmüş olduğu bir münkeri liderine bildiren ve Allah'ın dinine rağbet gösteren, inisiyatif alan ve bilgili biridir. Dolayısıyla Hüdhüd gibi küçük bir kuş, Allah'tan başka birine tapmanın tehlikesini hissediyor ve karınca gibi zayıf bir böcek gelmekte olan tehlikeyi hissedip harekete geçiyorsa, peki o halde milyonlarca Müslüman hani neredeler? Liderler, alimler ve davetçiler hani neredeler? Ümmet, karanlık gerçekliği karşısında nerede? Batı ve onun kuyruklarının yaptıklarına karşı neredeler?
Hüdhüd siyasi olarak bilinçli olup akidenin tehlikede olduğunu hissetmektedir; bu yüzden Hüdhüd sıradan bir kuş değildir. Dolayısıyla Allah'ın Nebisi Süleyman'nın onu teftiş etmesi boşuna değildir; çünkü o, bulunduğu konumdan sorumlu ve milletlerin durumlarını gözetleyen biriydi. Bu yüzden tevhidin terk edildiğini görünce sessiz kalmamış ve beni ilgilendirmez dememiştir. Ayrıca bir izin beklememiş, bilakis akıllı, anlayışlı ve net bir şekilde şöyle demiştir: إِنِّي وَجَدتُّ امْرَأَةً تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِن كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌ * وَجَدتُّهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِن دُونِ اللَّهِ “Onları bir kadın hükümdarın yönettiğini gördüm; kendisine her imkân verilmiş; bir de muhteşem tahtı var. Ancak onun ve halkının Allah'ı bırakıp güneşe taptıklarını da gördüm.” [Neml 23-24] Dolayısıyla Hüdhüd, sadece siyasi durumu nitelendirmekle kalmamış, aynı zamanda tehlikeli bir akidevi sapmayı da ortaya çıkarmış, böylece hüccetin getirilmesi ve emanetin tebliğ edilmesi için liderine bir mesaj göndermiş, sessizliği kabul etmemiş, aksine insanlığın bir kuştan gördüğü en dakik siyasi ve akidevi bir rapor sunmuştur!
- Aynı şekilde karınca da tehlikeyi hissetmiştir: حَتَّى إِذَا أَتَوْا عَلَى وَادِي النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لا يَشْعُرُونَ “Nihayet Karınca vadisine geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin! dedi.” [Neml 18] Dolayısıyla karınca, tebaasını uyarmakta, görevini yerine getirmekte ve gelmekte olan tehlike konusunda uyarıda bulunmakta, felaketin gelmesini beklememekte, aksine inisiyatif alarak nasihat edip uyarıda bulunmaktadır! Bu ise tebaa için güvenlik ve koruma hissidir. Dolayısıyla küçük bir canlı olan karınca, kendi dışındakileri suçlamamış, bilakis tehlike gerçekleşmeden önce onu sezmiş, ümmetini uyarmış, hepsine hitap etmiş ve kendisini ve cemaatini koruyan önleyici bir karar almıştır. Liderlik işte budur ve sorumluluk duygusu işte budur.
Bugünün gerçekliği, komplolarla karşı karşıya kalınan bir gaflet durumudur; zira kafir Batı, ümmeti daha çok bölmek, servetlerini yağmalamak ve mübarek toprakların kalbindeki Yahudi varlığını pekiştirmek için planlar yaparken aynı zaman hain rejimler de normalleşmek, silahların teslim edilmesi, direnişi bastırmak ve gerçek İslami projeyle mücadele etmek için çalışmakta olup biz ise buna karşılık şunları görmekteyiz:
- Kendi rolünden uzaklaşıp geçimini sağlamakla meşgul olan bir halk.
- Hakkı söyleme konusunda sessiz kalan ve batılı meşrulaştırmak için bir araç haline gelen alimler.
- Aldatmanın, normalleşmenin ve ayrışmanın propagandasına yapan bir medya.
Peki küfür konusunda uyarıda bulunan Hüdhüd nerede? Tebaasını ezilme ve kaybolma konusunda uyaran karınca nerede?
Evet, kuşlar ve böcekler bu kadar bilinçli, basiretli ve sorumluluk sahibiyken açıkça diyoruz ki: Müslümanlar bugün hani neredeler? Allah'ın ümmetin işlerini emanet ettiği kişiler hani nerede? Alimler nerede? Cemaatlerin liderleri nerede? Münkerlerin yasallaştırıldığını, kutsalların satıldığını ve ümmetin köleleştirildiğini gören ama konuşmayan insanlar nerede? Tehlikeyi hisseden nerede? لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ “Süleyman ve ordusu sizi ezmesin.” [Neml 18] Şöyle diyenler nerede: İslam’ın yerine demokrasiye secde eden, Kur'an ile hükmetmek yerine tağutlara tapan İslam ümmeti gördüm!
Müslüman ülkeler parçalanmış ve Batı yanlısı rejimler tarafından yönetilmekte, servetler yağmalanmakta, politikalar dayatılmakta, eğitim ve medya sömürgeci kafirin düşüncesiyle kirletilmektedir; böylece ümmetin kimliğinin kaybolması, akidesini nihai olarak unutması, şeriatın yerine insan yapımı anayasaların geçmesi amaçlanmaktadır; ama tüm bunlara rağmen hala sessizlik hakimdir! Bildirecek bir Hüdhüd olmadığı gibi uyarıda bulunacak bir karınca da yoktur! Halkına asla yalan söylemeyen bir lider hariç; zira o, sabırla ve sevabını sadece Allah'tan umarak ümmetin içinde tek başına çalışmaktadır.
Evet, ümmete isabet eden en tehlikeli şey, İslam'a dayalı siyasi bir bilincin yokluğudur; işte Hizb-ut Tahrir, 70 yılı aşkın bir süredir bunun için çalışmakta ve gece gündüz buna davet etmektedir.
Çözüm, gerçekliğe ağlamak ya da geçici tepkiler vermek değildir, bilakis gerçek bir kalkınma projesidir. Bu nedenle ümmetin sorumluluğuna geri dönmesi ve yokluk halinden etkinliğe ve bağımlılıktan liderliğe dönüşmesi gerekir; bu ise ancak şu yollarla olacaktır:
1- Gerçekliği idrak eden ve onu değiştirme yolunu bilen bilinçli İslami bir zihniyet inşa etmek ve rejimlerin çıkarlarına göre parçalanmışlık veya çarpıtılmışlığa değil, kamil bir şekilde İslam'a geri dönmek.
2- İçeride İslam'ı tatbik edecek ve dışarıda davet ve cihat yoluyla İslam'ı taşıyacak Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmak için daveti taşımak.
3- Ajan rejimleri ve kâfir Batı'nın projelerini ifşa etmek, onları fikri ve siyasi olarak alaşağı etmek, yöneticileri muhasebe etmek ve onları kaldırıp atmak.
4- İslam'a dayalı bilinçli bir kamuoyu oluşturmak.
Son olarak diyorum ki: Hüdhüd ve karınca görevlerini mükemmel bir şekilde yerine getirdiler ve onların kıssalarında bir delil vardır; peki onların, tehvide ve tebaaya karşı, büyük bir emaneti taşımak için yaratılmış insanlardan daha hırslı olması mantıklı mıdır?!
Bugün ümmetin sadece “gören” kişilere değil, aynı zamanda çalışan, harekete geçen, bildiren, uyaran ve liderlik eden kişilere de ihtiyacı vardır. Bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var amel yok ve şüphesiz Allah, yönettiklerimiz hakkında bize soracaktır. O halde akıbetlerimiz, Allah Subhanehu'nun istediği şekilde olsun. وَقِفُوهُمْ إِنَّهُم مَّسْئُولُونَ “Durdurun onları; çünkü sorguya çekilecekler!” [Sâffat 24]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdul Mahmud El-Amiri – Yemen




