Pazartesi, 10 Safer 1447 | 2025/08/04
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Ürdün Ordusu Kıbrıs'taki Orman Yangınlarını Söndürme Çalışmalarına Katılıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Ürdün Ordusu Kıbrıs'taki Orman Yangınlarını Söndürme Çalışmalarına Katılıyor!

Haber:

Kraliyetin talimatları doğrultusunda Ürdün Silahlı Kuvvetleri Perşembe günü, Kıbrıs'ta yüksek sıcaklık dalgası nedeniyle çeşitli bölgelerde çıkan orman yangınlarıyla mücadele çalışmalarına destek veriyor.

Ürdün Silahlı Kuvvetleri, yangın söndürme operasyonlarına katılmak üzere uzman ekiplerle birlikte Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait iki adet Black Hawk ve iki adet Air Tractor helikopterini gönderdi.Ürdün Silahlı Kuvvetleri'nin üstlendiği bu katılım, insani rol kapsamında gerçekleştirildi. (El Düstur Gazetesi)

Yorum:

Gazze'de yaşananlar karşısında Ürdün Silahlı Kuvvetleri ve uçakları hani nerede? Yoksa mesele, orada kadınlarımızı, kardeşlerimizi, oğullarımızı öldürenlerle savaşmamız gerektirmiyor mu?! Acaba orada olanlardan dolayı ne zaman kıskançlık duyacağız?! Peki aramızda, sessizliğimizden ve bu katliamın, açlığın ve yerinden edilmenin sorumlularını muhasebe etmediğimizden dolayı Rabbimizin öfkelendiği şeye öfkelenecek aklı başında bir adam yok mu?!

Peki bizler, Selahaddin ve onun gibi kahraman atalarımızın soyundan değil miyiz?

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Abdurrahman

Devamını oku...

Almanya Şansölyesinin Suç Ortaklığı ve Ürdün Kralının Korkaklığı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Almanya Şansölyesinin Suç Ortaklığı ve Ürdün Kralının Korkaklığı!

Haber:

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Ürdün Kralı 2. Abdullah ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Ürdün'ün desteğiyle Gazze'ye hava yoluyla yardım malzemesi göndereceklerini açıkladı.

Yorum:

Merz, Yahudi varlığına silah ihracatının durdurulmasına ilişkin herhangi bir açıklama yapmamış, bu varlığın Gazze'de işlediği savaş suçlarını ve soykırımını itiraf etmemiş, Netanyahu'nun eylemlerini açık bir ifadeyle kınamamış ve İran'a yönelik saldırılarından dolayı da onu övmekten geri durmamıştır; ayrıca birkaç ay önce göreve geldiğinde açıkladığı savaş suçlusu Netanyahu'yu ağırlama fikrini benimsediğine dair herhangi bir pişmanlık ifadesi de işitmedik.

Merz, Yahudi varlığından tek başına savaşı durdurmasını talep etmemiş, aksine bunu Gazze'de yaşanan kıtlığı kınayan Avrupa ülkelerinin baskısı altında dile getirmiş ve Yahudi varlığına, tüm dünyayı utandıran kıtlık ve bu varlıkla olan suç ortaklığı, dahası Gazze ve Batı Şeria'da tanık olduğumuz suçlara verdiği destek konusunda hiçbir sorumluluk yüklememiştir.

Merz'in, halkın ablukanın fiilen kaldırılması ve savaşın durdurulması yönündeki taleplerine hiçbir ilgi göstermemesi, aksine antisemitizm bahanesiyle Filistin halkıyla her türlü dayanışmayı suç saymaya devam etmesi ve Almanya'nın ve dünyanın dört bir yanındaki sokaklarda düzenlenen kitlesel gösterilerde direnişin sembollerinin taşınmasını yasaklamaya devam etmesi, eski Şansölye Scholz'un 7 Ekim 2023'ten sonra açıkladığı, Yahudi varlığını korumanın ulusal bir mesele olduğu yönündeki sözlerinden de geri adım atmaması, Yahudilere kınanmadan suç işleme konusunda yeşil ışık yakılması ve hesap sorulmaksızın onlar için silah depoları açılması anlamına gelmektedir.

Merz ve konuğu, yardım kuruluşlarının, sözde hava köprüsünün saçma, maliyetli ve yararsız olduğunu, zira bir kamyonun birkaç uçak dolusu yükü taşıyabileceğini, indirme işleminin sakinler için tehlikeli olduğunu ve yardım miktarının ne beslediğini ne de açılığı giderdiğini belirten tavsiyelerini hiç önemsememiştir.

Merz ve konuğu Ürdün Kralı'na diyoruz ki: Tarih, bu varlığın vahşeti gibi bir vahşet görmediği gibi sizin ikiyüzlülüğünüz gibi bir ikiyüzlülük görmemiş, sizin korkaklığınız gibi bir korkaklık görmemiş, sizin yalanlarınız gibi bir yalan görmemiş, sizin gibi aldatıcılar ve hilekârlar da görmemiştir.Yine tarih ve halklar, sizin gibi bir deccala da şahit olup tanımamıştır; o halde bırakın artık şu iddia edilen saçmalıkları;eğer yardım etmek istiyorsanız, işte şu Ukrayna sizin yeteneklerinizin ve potansiyelinizin en iyi kanıtıdır.

İster Almanya'dan silah ihracatını durdurarak olsun, ister Ürdün'den domates konvoylarını durdurarak olsun Yahudi varlığına yönelik desteğinizi durdurmanız yeterlidir; işte o zaman bu suçlu varlığın ne kadar zayıf olduğunu bizzat kendiniz göreceksiniz.

Sizin bu yaptıklarınızın gözlere kum serpmekten ve halkların size karşı duyduğu büyük öfkeyi ve Filistin'deki soykırım ve kıtlık suçlarına ortak olmanızı kınamalarını bastırmak için yapılan çaresiz bir girişimden başka bir şey olmadığını uzak yakın herkes biliyor. Bu varlığın suçlarına ortak olduğunuza bizzat kendiniz tanık olduğunuz gibi artık bunu açıklamaya bile gerek olmadığını da kendi gözlerinizle gördünüz; elleriniz kurusun ve çabalarınız boşa gitsin...

قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالًا الَّذِينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعًا

De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? (Bunlar;) iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.” [Kehf 103-104]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Yusuf Seleme

Devamını oku...

Yahudi Varlığının Ortadan Kaldırılması Bir Vehim Değildir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yahudi Varlığının Ortadan Kaldırılması Bir Vehim Değildir!

Haber:

Maarif gazetesi Pazartesi günü şöyle yazdı: “Ordu ilk kez, kuvvetlerinin büyük ölçüde tükenmiş olduğunu kabul etti, ancak bu durum görevlerinin kapsamına kıyasla küçük olup yaklaşık 7500 askerin eksik olduğu tahmin ediliyor.” Gazete şu eklemede bulundu: “Kara Kuvvetleri'nin muharebe sistemindeki takım komutanlığı pozisyonlarında şu anda 300 subay açığı bulunmaktadır.” Maarif'e göre ordu, “iyi askerleri subaylık kursuna katılmaya ikna etmenin zor olduğunu ve bu açığı kapatmak için deneyimli çavuşların geçici olarak takım komutanlığına atandığını” kabul etti. (Ra’yul Yevm)

Yorum:

Birincisi: Filistin, Suriye ve İran'da Yahudilerin bölgedeki üstünlüğüne tanık olmamıza rağmen... Trump yönetiminin onlara verdiği rollerle birlikte, bir gözlemci, onların Netanyahu'nun iddialarına göre yeni Ortadoğu'yu şekillendiren, küçümsenemeyecek bir güç haline geldiğini görüyor. Ancak derinlemesine okuyanlar, bu barbarca saldırının büyük bir kriz, zayıflık ve güçsüzlüğü yansıttığını, güç olmadığını görüyorlar. Ayrıca, her siyasi takipçinin farkına vardığı şekilde, toplumlarının aşındığını da görüyorlar. Örneğin, Amerikalı uzman ve Hindistan, Çin ve Amerika Enstitüsü'nün uluslararası iş araştırmaları direktörü Dan Steinbuch, “İsrail'in Düşüşü: İsrail'in Siyasi, Ekonomik ve Askeri Çöküşü” başlıklı bir kitap yayınladı. Bu kitap, Yahudi varlığının yaşadığı siyasi, ekonomik, sosyal ve askeri değişiklikleri, ırkçı bir sisteme dönüşmesini, işlediği zulümleri, bölgesel ve küresel etkilerini, insani ve ekonomik maliyetlerini ele alıyor. Kitap ayrıca bu varlığın sonu ve Amerika'nın Orta Doğu sorununu çözmedeki başarısızlığı hakkında da birkaç noktaya değinmektedir.

İkincisi: Yahudi varlığının ortadan kaldırılmasının birçok faktörleri vardır; her ne kadar Yahudi varlığı Batı için ileri bir askeri üs olarak ortaya çıkmış olsa da ancak bu, doğal bir ortaya çıkış veya normal bir doğum değildir. Nitekim Batı, Yahudi varlığıyla askeri bir üs olarak muamele etmekte olup onun bölgede işlevsel bir rolü vardır; zira İngiltere, Osmanlı Hilafetinin yıkılmasının ardından Yahudi varlığını İslam beldelerinin kalbine yerleştirmiş, sonra bu üssü Amerika benimsemiş, onun tüm beka nedenlerini sağlamış, tüm alanlarda desteklemiş ve onu uluslararası ve bölgesel korumayla kuşatmıştır ancak 7 Ekim 2023'te feci bir şekilde başarısızlığa uğramıştır. Böylece Yahudi varlığının hakikati, onun bir örümcek ağından daha zayıf olduğu ve şayet medya propagandası olmasa bir an bile hayatta kalamayacağı ortaya çıkmıştır.

Üçüncüsü:“Gazze Kapıları” adlı kitapta, Yahudi varlığının araştırmacı ve düşünürlerinin, Aksa Tufanı ve onun ardından gelen savaştan bahsettikleri bir dizi makaleler yer alıyor; editörlüğünü Lihi Ben Shitrit’in yaptığı kitapta Aksa Tufanı ve onun ardından gelen savaşı, devletin tarihindeki en büyük ve en acı sivil katliam olarak nitelendiriliyor; zira yerleşim yerleri basılmış, 1.200 kişi öldürülmüş ve 240 kişi de esir alınmıştır. Ve şöyle diyor; bu olay toplumun temellerini sarsmış, ordunun acizliğini ve derin güvensizliğini dile getirmiştir.

Michael A. Horowitz'un “Umut ve Umutsuzluk: İsrail'in Yeni Ortadoğu'daki Geleceği” adlı kitabında,kimlik ve değerler konusunda iç anlaşmazlıklar da dahil olmak üzere birçok konunun yanı sıra özellikle devletin dini karakterini güçlendirmeyi amaçlayan milliyetçi dinci güçlerin, laiklerin, liberallerin ve Yahudi diasporasının yükselişiyle birlikte Yahudiler ile devletin demokratik yapısı arasındaki gerginliği doruk noktaya ulaşması ele alınmıştır. Sonra bölgesel olarak eşi benzeri görülmemiş bir açılım umudunun olduğunun -ki şu anda yaptıkları budur- ancakçözümsüz çatışmaların, tehlikeli düşmanların ve iç bölünmelerin yarattığı sürekli bir umutsuzluğun olduğunun doğru olduğunu söylüyor.

Sonuç olarak:Yahudi varlığının ortadan kaldırılması bir temenni ya da ulaşılamaz bir hedef değil, aksine ufukta beliren yakın bir gerçektir; zira Aksa Tufanı operasyonu, sadece içeride Yahudiler için meydana yıkımın başlangıcı olmakla kalmamış, aksine onların acizliklerini ve bunun küresel yankılarını da ortaya koymuştur. Bu olay kan şelalesi, katliam ve soykırım yoluyla meydana gelmiş olsa bile mesele, ümmet ile Yahudi varlığı ve onunla birlikte olan tüm kafirlerin arasındaki varoluşsal bir çatışmaya dönüşmüştür; şüphesiz yarın, bekleyeni için çok yakındır.

Buhari ve Müslim Sahihlerinde Ebu Hureyre’den, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: لا تَقُومُ السَّاعَةُ حتَّى تُقاتِلُوا اليَهُودَ، حتَّى يَقُولَ الحَجَرُ وراءَهُ اليَهُودِيُّ: يا مُسْلِمُ، هذا يَهُودِيٌّ وَرائي فاقْتُلْهُSiz Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Hatta taş dile gelip arkasına saklanan Yahudiyi gösterecek ve: Ey Müslüman, şu arkamda saklanan bir Yahudidir. Haydi öldür onu! diyecektir.” Sahih-i Müslim’deki başka bir rivayette de şöyle geçmektedir: لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوِ الشَّجَرُ: يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللهِ هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي، فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ، فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِMüslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürürler. Hatta bir Yahudi taşın, ağacın arkasına gizlenir. Bunun üzerine o taş, o ağaç, ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi. Gel, onu öldür, der. Yalnızca Garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hasan Hamdan

Devamını oku...

Trump, Hamas'ın Savaşı Durdurmak İçin Anlaşma İstemediğini İddia Ediyor, Hamas İse Bunu Yalanlıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Trump, Hamas'ın Savaşı Durdurmak İçin Anlaşma İstemediğini İddia Ediyor, Hamas İse Bunu Yalanlıyor!

Haber:

ABD Başkanı Donald Trump, Hamas'ın, Yahudilerin Gazze'ye yönelik savaşını durdurmaya götürecek bir anlaşmaya gerçekten varmak istemediğini iddia ederken, Yahudi Başbakan Netanyahu, esirleri geri almaya yönelik seçenekleri değerlendirdiklerini vurguladı.Trump, Cuma günü Beyaz Saray bahçesinde yaptığı açıklamada, Hamas'ın yok edilmesi ve savaşılması gerekir, çünkü Hamas “anlaşma yapmak istemiyor ve bence ölmek istiyor” dedi. Yönetiminin Gazze müzakerelerinden çekildiğini, bunun üzücü olduğunu belirterek, Hamas'ı anlaşma yapmak istememekle suçladı; çünkü tüm rehinelerin serbest bırakılmasının ardından ne olacağını biliyorlar eklemesinde bulundu.Trump, Gazze'deki geri kalan esirlerin kurtarılmasının zorluğunu bildiğini, çünkü onların serbest bırakılmasıyla Hamas'ın elindeki pazarlık kozlarının kaybedileceğini açıkladı. Trump, “Gazze'deki durum korkunç, Hamas herkesi zor durumda bıraktı, İsrail'in nasıl yanıt vereceğini göreceğiz” vurgusunu yaptı.

Buna karşılık Hamas Perşembe günü geç saatlerde yaptığı açıklamada, “Filistinli gruplar, arabulucular ve dost ülkelerle kapsamlı istişareler yaptıktan sonra” verdiği en son cevabın ve “aldığı tüm gözlemleri olumlu karşılamasının, arabulucuların çabalarının başarıya ulaşması ve sunulan tüm girişimlere yapıcı bir şekilde yanıt verilmesi yönündeki samimi taahhüdünü yansıttığını” belirtti. (El Cezire, Ajanslar)

Yorum:

Yürekleri parçalayan şey, Gazze'nin, düşmanlık etmede insanların en şiddetlisi olan ve Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi dünyanın en güçlü ülkeleri tarafından desteklenen en azılı bir düşmanla tek başına savaşmaya terk edilmesi ve Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, iki milyar olan ancak Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavliyle haber verdiği gibi selin üzerindeki çer çöp gibi olan ümmetinin ordularının onu yüzüstü bırakmasıdır: يُوشِكُ الْأُمَمُ أَنْ تَدَاعَى عَلَيْكُمْ كَمَا تَدَاعَى الْأَكَلَةُ إِلَى قَصْعَتِهَا» فَقَالَ قَائِلٌ: وَمِنْ قِلَّةٍ نَحْنُ يَوْمَئِذٍ؟ قَالَ: «بَلْ أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كَثِيرٌ وَلَكِنَّكُمْ غُثَاءٌ كَغُثَاءِ السَّيْلِ وَلَيَنْزَعَنَّ اللَّهُ مِنْ صُدُورِ عَدُوِّكُمْ الْمَهَابَةَ مِنْكُمْ وَلَيَقْذِفَنَّ اللَّهُ فِي قُلُوبِكُمْ الْوَهْنَ» فَقَالَ قَائِلٌ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَمَا الْوَهْنُ؟ قَالَ: «حُبُّ الدُّنْيَا وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِ Aç insanların yemek kabına üşüştükleri gibi yakında diğer milletler de sizin başınıza üşüşeceklerdir." Dediler ki: Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak ey Allah’ın Resulü? Dedi ki: “Bilakis sizler o gün çok olacaksınız, fakat sizler sel üzerinde akıp giden çer çöp gibi olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden sizden korkma duygusunu çekip alacak, sizin de kalbinize vehn sokacaktır.” Dediler ki; "Vehn nedir, ey Allah’ın Rasulü? Dedi ki: “Dünyayı sevmek ve ölümü kerih/kötü görmektir." Kışlalarında konuşlanan ve milyonlarca askerlerden oluşan bu ordular, bir Müslümanı iki iyilikten birini umarak Allah yolunda savaşmaya teşvik eden İslam akidesini taşımakta ancak onlarla Gazze'deki kardeşlerini desteklemelerinin arasındaki engel, sömürgeci kâfirin ümmetin başına musallat ederek ona en kötü işkenceleri reva gören ve kendi çıkarlarına hizmet eden saçma savaşlarda ümmetin oğullarını katleden ajan yöneticilerdir. Tıpkı Sudan'da ordu ile hızlı destek güçlerinin arasında iki yıldır süren, binlerce kişinin ölümüne ve yerinden edilmesine neden olan ve Amerika'nın güneyi ayırdığı gibi Darfur'u da ayırmak için kışkırttığı savaş gibi.

Mısır ve Katar ise, Gazze'deki kardeşlerine destek olmak ve Yahudi varlığını kökünden söküp atmak için ordularını seferber etmek yerine, saldırganlığı durdurmak için Hamas ile Yahudi varlığı arasında bir anlaşmaya varılması için arabuluculuk rolünü üstleniyorlar!

Bu nedenle güç ve kuvvet ehli, işgal altındaki tüm İslam beldelerini kurtarmak için orduları seferber edecek, İslam beldelerini tek bir liderlik altında birleştirecek, içeride İslam'ı kamil bir şekilde tatbik edecek ve dışarı da ise bir nur ve hidayet risaletini davet ve cihat yoluyla tüm insanlığa taşıyacak olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak için halkına asla yalan söylemeyen bir lider olan Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelidir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Abdulhamid – Irak

Devamını oku...

Süveyda’daki Gelişmeler

Soru Cevap

Süveyda’daki Gelişmeler

Soru:

Axios sitesinin haberine göre, İsrail Stratejik Planlama Bakanı Ron Dermer ile Suriye Dışişleri Bakanı Esad Eş Şeybani, Paris’te ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın arabuluculuğunda üst düzey bir görüşme gerçekleştirdi. (25 Temmuz 2025) Suriye’nin güneyinde yer alan ve nüfusunun çoğunluğunu Dürziler’in oluşturduğu Süveyda ilinde, 12 Temmuz 2025’ten bu yana geçen son birkaç gün içinde huzursuzluklarda belirgin bir artış yaşandığı gözlendi. Yahudi varlığı, Suriye’nin iç işlerine müdahale ettiğini açıklamakla kalmayıp, saldırgan tutumunu sürdürerek başkent Şam’da Başkanlık Sarayı çevresini, Savunma Bakanlığı’nı ve Genelkurmay Karargahı’nı vurdu... Soru şu: Süveyda bölgesinde yaşanan gelişmelerin aslı nedir? Yahudi varlığının Süveyda bölgesine ve genel olarak Suriye’nin güneyine yönelik planı nedir? ABD, Yahudi varlığının bu planını destekliyor mu? Bütün bunların, Suriye rejimi ile Yahudi varlığı arasında özellikle Azerbaycan’da gerçekleştiği söylenen normalleşme görüşmeleriyle bir bağlantısı var mıdır? Ve Paris’te yapıldığı belirtilen görüşmelerle bir ilişkisi var mıdır? Allah mükafatınızı artırsın.

Cevap:

Yukarıdaki soruların cevabını açıklığa kavuşturmak için aşağıdaki hususlara bir göz atmak gerekiyor:

1- Suriye’deki Dürzi sayısının 700 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Çoğunlukla Suriye’nin güneyinde, özellikle de Süveyda ilinde yaşıyorlar. Bir bölümü de Lübnan’da yaşıyor ve sayılarının 250 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Yaklaşık 140 bin olduğu tahmin edilen bir diğer grup ise Filistin’in kuzeyinde ve Golan Tepeleri’nde yaşıyor. Yahudi varlığı, işgal altındaki topraklarda yaşayan Dürzilere vatandaşlık verdi ve bunun üzerine içlerinden bir kısmı Yahudi varlığı ordusuna katıldı... Dolayısıyla Yahudi varlığı, Suriye’ye müdahale etmek için onları bir koz olarak kullanmaktadır. Nitekim geçtiğimiz Şubat ayının sonlarından itibaren Yahudi varlığı, başkent Şam’ın yanı başındaki Caramana mahallesi ve Sahnaya semtinde onları kışkırtarak fitili ateşlemiştir... 12 Temmuz 2025’te başlayan son Süveyda olaylarında, Yahudi varlığı Dürzileri desteklediğini ve onları kendi çıkarları için kullandığını açıkça duyurdu. Dürzilerden oluşan çeteler, Süveyda ilinde yaşayan Müslüman bedevilere karşı şiddet eylemlerinde bulunarak yüzlercesini öldürdüler. Yahudi varlığı Başbakanı Benjamin Netanyahu, 17 Temmuz 2025 tarihinde Yahudi televizyon kuruluşları başta olmak üzere çeşitli medya organlarında yayınlanan konuşmasında “Golan Tepeleri’nden Cebel ed-Düruz bölgesine kadar olan alanı silahsızlandırmak ve Suriye’deki Dürzileri korumak olmak üzere iki politika belirlediklerini” ifade etti. Yahudi varlığı Savaş Bakanı Yisrael Katz da, 16 Temmuz 2025’te X platformundan Suriye’ye tehditler savurarak “Şam’daki uyarılar sona erdi. Şimdi acı verici darbeler gelecek” dedi. Katz, “IDF, Süveyda’da Dürzileri hedef alan tüm güçleri sahadan temizleyene kadar operasyonlarını yoğunlaştıracak” ifadelerini kullandı. Yahudi varlığı ordusu sözcüsü, X sosyal medya platformunda yaptığı açıklamada, “Ordunun, Suriye rejimine ait askeri hedefleri vurmaya devam ettiğini, az önce de Şam’da Genelkurmay Başkanlığı karargahının girişine hava saldırısı düzenlediğini duyurdu. Aynı gün Yahudi varlığı ordusu Radyosu, “Dün geceden bu yana Suriye’de yaklaşık 160 hedefin vurulduğunu, bunların çoğunun Süveyda bölgesinde “Suriye güvenlik güçleri ve Bedevilere karşı” olduğunu ve bir kısmının da başkent Şam’da bulunduğunu” açıkladı. Ayrıca Şam’da Genelkurmay Başkanlığı’nın yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Savunma Bakanlığı’nın da vurulduğunu duyurdu.

2- Böylelikle Yahudi varlığının hedeflerini ve politikasını son derece açık bir şekilde ilan ettiği, Suriye’ye yönelik bu politikasını hayata geçirmek üzere Dürzileri araçsallaştırdığı, sanki onların durumunun Suriye rejiminin değil de kendisinin umurundaymış gibi bir hava yarattığı, adeta bu bölgeyi Suriye’den üstü kapalı bir şekilde koparıp bölgenin yeni ağası olmanın hesaplarını yaptığı görülüyor. Yahudi varlığının Beşşar Esed rejimi döneminde de Suriye’deki askeri operasyonlarını kesintisiz sürdürdüğü, ancak bu saldırılar için Dürzilerden ziyade İran’ın ülkedeki varlığını ve yandaşlarını bir gerekçe olarak kullandığı biliniyor. Nitekim bu bahaneyle, rejime kendi milisleriyle payandalık yapan İran’ın ve Suriye rejiminin sayısız askeri merkezini yerle bir etti. Hatta Şam’daki İran konsolosluklarını vurarak çok sayıda üst düzey İranlı komutanı öldürdü. 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esed’in ülkeden kaçtığı gün, Yahudi varlığı art arda günler boyu süren yoğun hava saldırıları düzenleyerek Suriye’de yüzlerce askeri hedefi vurdu. Herhangi bir misilleme veya direnişle karşılaşmayınca daha da şımaran Yahudi varlığı, saldırılarını sürdürdü. İlerleyerek yeni Suriye topraklarını işgal etti. Başkent Şam’ın 25 kilometre dibine kadar dayanarak Cebel eş-Şeyh’i (Hermon Dağı) ele geçirdi ve 1974 tarihli ‘Güçlerin Çekilmesi ve Ateşkes Anlaşması’nı paçavraya çevirdi. Kısacası Yahudi varlığı, azınlıklar ve özellikle de Dürziler kozunu kullanarak Suriye’nin güneyini silahtan arındırılmış, güvenli bir tampon bölge haline getirmek istemektedir.

3- Bu gelişmelerin ardından Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, 17 Temmuz 2025 sabahı Suriye televizyonu ve diğer Arap kanallarından canlı yayınlanan ulusa sesleniş konuşmasında şunları söyledi: “Bölgeyi belirsiz bir kaderden kurtaran Amerikan, Arap ve Türk arabuluculuğunun etkili müdahalesi olmasaydı, iki zorlu seçenekle karşı karşıya kalacaktık... Dürzi halkımız ve onların güvenliği pahasına, İsrail varlığıyla açık bir savaşa girmek –ki bu, Suriye’yi ve tüm bölgeyi istikrarsızlığa sürüklemek olurdu. Diğer seçenek ise, Dürzi ileri gelenlerinin ve şeyhlerinin aklıselimle hareket ederek, dağın onurlu halkının itibarını zedelemek isteyenlerin aksine, ulusal çıkarları önceliklendirmelerine olanak tanımaktı.” Ahmed Eş Şara, 19 Temmuz 2025’te ikinci bir konuşma daha yaptı. Suriye Haber Ajansı’nın geçtiği ve televizyonların canlı yayınladığı konuşmasında Eş Şara şöyle dedi: “Suriye devleti, zor koşullara rağmen durumu yatıştırmayı başardı. Ancak İsrail müdahalesi durumu yeniden tırmandırdı ve Şam’ın güneyine ve hükümet kurumlarına yönelik yoğun bombardıman sonucunda ülkeyi, istikrarını tehdit eden tehlikeli bir aşamaya sürükledi. Bu olayların ardından ABD’li ve Arap arabulucular bu karmaşık koşullar altında durumu yatıştırmak amacıyla müdahalede bulundu.” Dolayısıyla Ahmed Eş Şara, başta Yahudi varlığına kol kanat geren ve destekleyen ABD olmak üzere diğer ülkelerin müdahalesine bel bağlamaktadır. Bu ise, ABD’nin Eş Şara üzerinde bir yol bulmasına neden olacaktır!

4- Sonrasında olaylar büyüdü ve Yahudilerle Hikmet el-Hicri arasındaki karanlık ilişki de iyice gün yüzüne çıkmaya başladı. Süveyda’nın yönetimini tamamen ele geçiren El Hicri, ‘cemaat dayanışması’ ve ‘şehit ailelerine sahip çıkma’ retoriği arkasına sığınarak, Carbu, Bel’us ve El Hanavi gibi muhalif figürleri tasfiye harekâtına girişti. Hikmet el-Hicri fraksiyonu, Süveyda’nın en büyük güruhu olduğu ve diğer fraksiyonları domine ettiği için, Cerbu ve el-Bel’us gibi muhalif seslerin, Suriye devleti içinde kalma talepleri pek ses getirmemiştir. Hatta sahada esameleri bile okunmamaktadır. Çünkü çatışmaların fitilini ateşleyen, Şam’la yapılan anlaşmalardan çekilen Hikmet el-Hicri’dir. El Hicri akımı, Süveyda’da söz sahibidir. Carbu ve El Hanavi gibi diğer Dürzi liderleri dikkate almadan, Dürzi cemaatinin ruhani liderliği adına açıklamalar yapmaktadır. Yahudi varlığıyla doğrudan temas halinde olduğu gün gibi aşikârdır ve onlarca Dürzi’yi ziyaret için Yahudi varlığına gönderdiği biliniyor. Hikmet el-Hicri, Dürzilerin Ruhani Liderliği adına yaptığı bir açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Özgür dünyanın ve onun etkili güçlerinin dikkatine sesleniyoruz. Bu çağrımızı ABD Başkanı Donald Trump’a, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a, Ürdün Kralı II. Abdullah’a ve dünyada etkisi olan herkese yöneltiyoruz: Süveyda’yı kurtarın! (17.07.2025 Anadolu Ajansı) Yahudi varlığı, işgal altındaki topraklarda yaşayan Dürzilerin Suriye’deki çatışmalara katılması için sınır kapılarını ardına kadar açtı...! Russia Today (RT), 19 Temmuz 2025 tarihinde aralarında Yahudi ordusunda askerlik yapanların da olduğu yaklaşık 2000 Dürzinin, sadece bir gün içinde Suriye’deki savaşa katılmak istediklerini açıkladıklarını aktardı.

5- Şam hükümetinin, Süveyda ve Suriye’nin güneyinde yaşanan olaylar dizisinde kendisini en zayıf halka konumuna düşürdüğünü belirtmek gerekir. Kaldı ki Şam yönetimi, ortada bir devlet yokmuş gibi Suriye’nin güneyine girerek katliam işleyen ve tutuklamalar yapan Yahudi varlığının hem Şam yönetimine hem de askeri unsurlarına yönelik gerçekleştirdiği operasyonlarına karşı pasif ve kayıtsız bir tutum sergiledi. Devletin bu tepkisizliği ve kayıtsızlığı, Amerikan Başkanı’nın Şam’ın İbrahim Anlaşmaları’na katılması çağrısını desteklediğini açıklayan Erdoğan’ın tavsiyelerinden kaynaklandığı belirtiliyor. (06.07.2025 Şark’ul Avsat) Nitekim Erdoğan, Azerbaycan’da Eş Şara hükümeti ile Yahudi varlığı arasındaki temaslara aracılık ettiği de ifade ediliyor... Böylelikle, Ahmed eş‑Şara hükümeti, Süveyda krizinin en kırılgan halkası haline gelmiştir. Çatışmaları ayırmak için bölgeye giren Şam yönetimi, Yahudi varlığının Genelkurmay Başkanlığı’nı hedef alan ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na kadar ulaşan bombardımanları nedeniyle onur kırıcı bir şekilde geri çekilmek zorunda kaldı. Ardından Amerika ile sözüm ona Arap-Türk arabuluculuğu devre girdi. Güvenlik güçleri bölgeye ancak bu sayede geri dönebildi. Ancak bu kez ordunun değil, İçişleri Bakanlığına bağlı hafif silahlı güçlerin bölgeye geri döndüğü görüldü. Ancak daha sonra, bu hükümet birliklerinin aslında Süveyda’ya hiç girmediği, sadece Arap aşiretlerinin kente yönelik saldırılarını durdurmakla görevlendirildikleri anlaşıldı. Diğer bir deyişle hükümet güçleri, ilin çeperlerinde konuşlandırılıp kente girmemişlerdir. Daha da önemlisi, Yahudi varlığı söz konusu hükümet güçlerinden aşiretlerin Süveyda’ya saldırılarını engellemelerini istemiştir. Taraflar arasında varılan her anlaşmanın, isyancı olarak nitelendirilen Hikmet el-Hicri tarafından bozulduğu görüldü. El-Hicri’nin sürekli yeni taleplerde bulunması, hükümeti defaatle yeni bir anlaşma metni hazırlamak zorunda bıraktı. Öyle ki, son bir hafta içinde hazırlanan anlaşma sayısı dörttür. Ahmed Eş Şara hükümeti, yürüttüğü görüşmeler sonucunda aşiret mensubu silahlı unsurları daha kente girmeden Süveyda’dan çıkardı. Daha sonra Süveyda’da yaşayan aşiretleri şehir dışına sürdü. Yüzlerce Müslüman aileyi Süveyda’dan sürüp Dera’daki barınma merkezlerine yolladı. Ki bu, Hikmet el-Hicri’nin de yaptığı bir şeydir. “Bölgedeki çatışmaların, Dürzi liderlerden Hikmet el-Hicri’ye bağlı bir grubun, Sünni Bedevi aşiretlerine yönelik hak ihlallerinde bulunup bazı aileleri yerinden etmesi üzerine cuma günü yeniden şiddetlendiği bildirildi.” (21.07.2025 Anadolu Ajansı) Yeni Suriye hükümeti, pratikte ABD’nin dikte ettiği koşullarla ülkeyi yönetmeyi kabul ettiğini, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın belirlediği yol haritası doğrultusunda hareket ettiğini kanıtladı!

6- Suriye’deki gelişmeler dikkatle incelendiğinde, Amerika’nın ülkeyi bir plan çerçevesinde yönettiği görülür. Bu plan, Trump’ın gelişiyle birlikte ivme kazanmış olsa da bugünün planı değildir. Zira “ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da gerçekleşen görüşme sırasında “İsrail” Başbakanı Benjamin Netanyahu’dan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile olan sorunlarını ‘çözmesini’ ve Türkiye’ye karşı ‘makul davranmasını’ istedi.” ABD Başkanı Trump, Netanyahu ile gerçekleştirdiği görüşme esnasında gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olan iyi ilişkilerine değindi. Trump, “Erdoğan ile harika ilişkim var. Ben ondan hoşlanıyorum ve o da benden hoşlanıyor. Şimdi basın buna çok kızacak... Başbakan Netanyahu’ya, ‘Bibi eğer Türkiye ile bir problem olursa, merak etme o sorunları aşarız dedim. Türkiye ve liderleri ile çok iyi bir ilişkimiz var. Bir sorun olmaz. Türkiye ile herhangi bir sorunun olursa çözeriz, sorun olmaz. Tabii makul bir şey olması lazım yine de’, dedim” ifadelerini kullandı... (08.04.2025 El Cezire) Sonra “Trump, Şam’ın memnuniyetle karşılayıp “çok önemli bir dönüm noktası” olarak nitelendirdiği yaptırımların kaldırılacağını açıkladıktan bir gün sonra çarşamba günü Riyad’da 25 yıl aradan sonra ilk kez Suriye Geçiş Dönemi Başkanı Ahmed Eş Şara ile bir araya geldi. Beyaz Saray Sözcüsü, Başkan Trump’ın Suriye Başkanı’na, İsrail ile İbrahim Anlaşmalarını imzalama yönünde çağrıda bulunduğunu açıkladı.” (14.05.2025 France 24) Bu görüşme, Suriye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılması ve Trump’ın Netanyahu’dan Suriye’deki faaliyetlerini Türkiye ile koordinasyon içinde yürütmesini talep etmesi, Trump ve yönetiminin Suriye’yi kontrol altına almaya çalıştığını gösteriyor.

7- Böylece, ABD’nin Suriye planının, bir ajanı diğer bir ajanla değiştirmek gibi temel bir ilkeye dayandığı anlaşılıyor. Bu amaçla Türkiye’ye, Beşşar rejimini devirmek ve yerine kendisine bağlı yeni bir rejim kurmak için yeşil ışık yakmıştır. Suriye’nin yeni lideri Ahmed Eş Şara’nın yaptığı gevşek ve tavizkâr açıklamalar da onun bu değişimi kabul ettiğine işaret ediyor. Bu tavizkar açıklamalar arasında, İslam’ın hakemliğinden vazgeçilmesini, Beşşar’ın yandaşlarından hesap sorulmamasını ve bunun ulusal uzlaşı ile değiştirilmesini sayabiliriz. Gelinen noktada, Yahudi varlığıyla önce gizli, ardından 12 Temmuz 2025’te Azerbaycan’da aleni görüşmeler başlamış, sonrasında Paris’te resmi temaslar gerçekleşmiştir. Axios sitesinin haberine göre, “İsrail” Stratejik Planlama Bakanı Ron Dermer ile Suriye Dışişleri Bakanı Esed eş-Şeybani, Paris’te ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın arabuluculuğunda üst düzey bir görüşme gerçekleştirdi. Yaklaşık dört saat süren müzakereler, iki ülke arasında son 25 yılda türünün ilk örneği olma özelliğini taşıyor. Görüşmelerde ağırlıklı olarak, Suriye’nin güneyindeki gerilimin düşürülmesi, bölgede güvenliğin tesis edilmesi ve ateşkesin sağlanması konuları ele alındı... Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Suriye ile “İsrail” arasında ABD arabuluculuğuyla 7 maddelik bir anlaşmaya varıldığını duyurdu. Söz konusu 7 maddelik anlaşma, özellikle 12 Temmuz’dan bu yana ciddi şekilde tırmanışa tanık olan Süveyda ili de dahil olmak üzere, ülkenin güneyinde ateşkes sağlanmasını öngörüyor... Gözlemevinin aktardığına göre, anlaşma metninde Süveyda dosyasının tamamen ABD yönetimine devredilmesi hükmü de yer alıyor... Anlaşma ayrıca, hizmet sunumunu üstlenmek üzere Süveydalı yerel halktan oluşan mahalli meclislerin teşkil edilmesini, ihlalleri belgeleyen ve raporlarını doğrudan Amerikan tarafına iletecek bir komisyon kurulmasını, Dera ve Kuneytra vilayetlerinin silahsızlandırılması ve ağır silah bulundurulmamak kaydıyla yerel güvenlik komitelerin oluşturulmasını öngörüyor...” (25.07.2025 Axios) Tüm bunlar, Amerika’nın Suriye’nin güneyini Yahudi varlığı için güvenli bir tampon bölge haline getirmek istediğini ve rejimi, normalleşme uğruna mevcut durumu kabule zorlamak amacıyla Yahudi varlığının tekrarlanan saldırılarından memnun olduğunu gösteriyor... Azerbaycan ve Paris’te gerçekleştirilen görüşmeler, bu kirli yolda atılmış ardışık adımlardan başka bir şey değildir... Medyaya yansıyan bilgilere göre, müzakerelerin en önemli maddelerinden birini, Suriye’nin güneyinde Yahudi varlığı için güvenli bir tampon bölge oluşturulması teşkil ediyor. Oluşturulacak bu tampon bölge, 1979’da Mısır rejiminin imzaladığı ve hala yürürlükte olan ve bugün bile Mısır halkının, gözlerinin önünde soykırıma uğrayan Gazzeli kardeşlerine el uzatmasını engelleyen o meşum Sina anlaşmasının kanlı bir kopyasıdır!

8- Son olarak, Taberânî’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hakkında övgüyle bahsettiği Şam Suriye’sinin bu duruma gelmesi gerçekten üzücü. Seleme bin Nufeyl’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

عُقْرُ دَارِ الْإِسْلَامِ الشَّامُ “İslam yurdunun kalbi Şam’dır” İslam’ın kalbi Şam, İslam’dan fersah fersah uzak bir rejimin pençesine düşmüştür! Yöneticisi de Amerika’nın kucağına atılmış, Yahudi varlığıyla savaşmak yerine ona boyun eğmiş, dahası onunla barış anlaşması imzalamanın ve hem onu hem de destekçisi Amerika’yı hoşnut edecek adımlar atmanın arayışı içerisine girmiştir... Hatta Raşidi Hilafet’i savunan Hizb-ut Tahrir gençlerini zindanlarda tutmaya devam etmiş, Hilafet ve Müslüman düşmanı Amerika ve Yahudilerin gözüne girmek için, gençleri serbest bırakmamış, Allah düşmanlarını memnun etmenin kendi köhne rejimini koruyacağı gibi ahmakça bir hayale kapılmıştır! İbn Hibban’ın ‘Sahih’ adlı eserinde yer alan ve Urve aracılığıyla Aişe’den rivayet ettiği hadiste, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu ya unutmuş ya da görmezden gelmiştir:

مَنِ الْتَمَسَ رِضَا اللهِ بِسَخَطِ النَّاسِ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ، وَأَرْضَى النَّاسَ عَنْهُ، وَمَنِ الْتَمَسَ رِضَا النَّاسِ بِسَخَطِ اللهِ سَخَطَ اللهُ عَلَيْهِ، وَأَسْخَطَ عَلَيْهِ النَّاسَ “Kim insanların gücenmesini göze alarak Allah’ın rızasını gözetirse, Allah ondan razı olur ve insanları da ondan razı eder. Kim de Allah’ın gücenmesini göze alarak insanların rızasını gözetirse, Allah ona gücenir ve insanları da ondan gücendirir.” Tirmizi Süneni’de bu hadisi şu lafızla rivayet etmiştir:

مَنْ الْتَمَسَ رِضَا اللهِ بِسَخَطِ النَّاسِ كَفَاهُ اللهُ مُؤْنَةَ النَّاسِ وَمَنْ الْتَمَسَ رِضَا النَّاسِ بِسَخَطِ اللهِ وَكَلَهُ اللهُ إِلَى النَّاسِ “İnsanlar kızsa dahi Allah’ın rızasını arayan kimseyi Allah, insanların şerrinden korur. İnsanların rızasını Allah’ın gazabıyla arayan kimseyi de Allah insanlara terk eder.”

Her halükârda biz, içinde yaşadığımız bu ceberut saltanattan sonra Hilafet’in yeniden kurulacağından eminiz. Ahmed’in Müsnedi’nde Huzeyfe ibn Yemân’dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ. ثُمَّ سَكَتَ “Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra sustu.” Bu hadisi Et Teyalisi de Müsned’inde tahriç etmiştir. O zaman İslam ve Müslümanlar, izzet bulacak, küfür ve kafirler de zillete düşecektir. Müminleri müjdele!

وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِنَ اللهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ “Hoşunuza gidecek bir şey daha var: Allah’ın yardımı ve yakın bir fetih! Haydi müminleri müjdele.” [Saff 13]

H.01 Safer 1447
M.26 Temmuz 2025
 

Devamını oku...

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 29/07/2025

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti:
Gündem Değerlendirme Toplantısı 29/07/2025
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

- Sözü Muhatabına Söyledik

H. 04 Safer 1447 - M. 29 Temmuz 2025

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER