Pazartesi, 20 Zilhicce 1446 | 2025/06/16
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Trump, Yangın Çıkaran Bir Başkandır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Trump, Yangın Çıkaran Bir Başkandır!

Haber:

El Cezire, 10 Haziran Salı günü, "Los Angeles yanıyor... Amerika bu kadar değişti mi?" başlıklı bir haber yayınladı. Haberde şöyle geçti: “ABD Başkanı Donald Trump, yaklaşık iki bin Ulusal Muhafız askerinin şehre gönderilmesini emretti; böylece 1960'larda federal güçlerin sivil haklar hareketinin sembollerini ezmeye çalıştığı geçmişin görüntüleri yeniden canlandı. Aksine Trump bunun da ötesine geçerek 700 Amerikan deniz piyadesinin, göstericileri kontrol altına alma konusunda ordu ve polise yardım etmesi için Los Angeles'a gitmesini emretti. Ayrıca yönetimine dava açmakla tehdit etmesinin ardından eyalet valisi Newsom'u tutuklatmaya hazır olduğunu da ifade etti!”

Yorum:

Donald Trump, daha dün 2025 yılının Ocak ayında Kaliforniya eyaletini yaklaşık bir ay boyunca kasıp kavuran yangınlar sırasında Beyaz Saray'a girdi.6 Haziran Cuma gününden bu yana, aynı eyalette başka türden yangınlar patlak verdi ve bu yangınlar, Trump'ın eyalet valisinin talebi olmaksızın gönderdiği Ulusal Muhafız güçleri ile Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi'nin göçmenlik yasalarını ihlal ettikleri gerekçesiyle onlarca kişiyi gözaltına almasına karşı çıkanlar arasında çıkan çatışmaların ardından geldi.Bu çatışmalarla eş zamanlı olarak, 9 Haziran Pazartesi günü New York, Pensilvanya ve San Francisco da dahil olmak üzere en az dokuz başka Amerikan şehrinde de protestolar düzenlendi.

Trump'ın ikinci başkanlık dönemi, özellikle Demokrat Parti'den eyalet valisi Gavin Newsom'un federal hükümeti dava açmakla tehdit etmesinin ve Trump'un da sınır sorumlusu olması halinde onu tutuklatacağına dair tehditte bulunmasının gölgesinde Amerika içindeki siyasi çatışmaların alevlenmesiyle başladı. Nitekim Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi'nin en kıdemli Demokrat üyesi Senatör Jack Reed, Trump'ın deniz piyadelerini gönderme kararından “derinden rahatsız” olduğunu söyledi. Zira çatışma, Trump'ın, -kendisinden önce kurulan- Demokrat Parti'yi, bir daha iktidara gelmesini engellemekle tehdit etmesiyle başladı.

Trump'ın göçmenler konusunda Demokratlarla ihtilaf etmesi, kendisi ve partisinin beyaz Anglo-Sakson Protestan Avrupalı göçmenleri tercih ederken Demokrat Parti'nin ise seçimlerde oy toplamak için Hispanikleri, Asyalılar ve Ortadoğulular olmak üzere dünyanın geri kalan renkli ırklarına kucak açmasıdır.

Amerika'da, dünyaya pazarladığı demokrasi tükenmiştir. Onun yerine çatışmaların, barikatların, ses bombalarının, göz yaşartıcı gazların ve daha az öldürücü mühimmatların kullanıldığı bir dönem gelmiştir!

Kapitalist ideolojinin zamanı geçmiş olup Allah'ın izniyle Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti'nin ortaya çıkmasının zamanı gelmiştir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Şefik Hamis – Yemen

Devamını oku...

Fas'ta Kurbanların Yasaklanması: İslam'ın Şiarlarına Yönelik Bir Saldırı ve Küfür Rejimlerine Bir Bağlılıktır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Fas'ta Kurbanların Yasaklanması: İslam'ın Şiarlarına Yönelik Bir Saldırı ve Küfür Rejimlerine Bir Bağlılıktır!

Haber:

Kral VI Muhammed'in Şubat ayında, hayvancılıkta yaşanan büyük düşüş ve bunun sosyo-ekonomik etkileri nedeniyle bu yıl kurban kesilme şiarının yerine getirilmemesi çağrısında bulunmasının akabinde Fas'ta büyük bir bölünme yaşandı. (France 24)

Yorum:

Ancak bugün Allah'ın şiarlarına yönelik bu engelleme, çağdaş cahiliye rejimlerinin köleleri için garip bir şey değildir; zira bu rejimler laikliği bir din, Batı'ya bağımlılığı ise bir metot olarak benimsemiştir.Bakın işte Fas rejimi, Müslümanların topraklarında vahşi bir kurt gibi dolaşmakta olup bu ise onların kutsallarını korumak için değil, aksine dinlerinin şiarlarını ihlal etmek içindir; sanki Allah'a kulluğun en büyük göstergelerinden biri olan kurban, savaşılması gereken bir suçmuş gibi!

Nitekim Müslümanların diyarındaki yöneticiler, ajan kampında yarışır bir hale geldikleri gibi kâfir efendilerini memnun etmek için de birbirleriyle yarışıyorlar; zira onlardan biri camileri kapatırken bir diğeri ise Harameyn beldesinde fuhşiyatı yayıyor...Bu ise uzun bir ihanet ve dinden uzaklaşma silsilesidir; zira herkes, zillet ve bağımlılık basamaklarında arkadaşından önde olmak istemektedir!

Ancak onlar şunu çok iyi bilsinler ki tiranların tarihi bir olduğu gibi akıbetleri de kaçınılmazdır. Peki onlar, Allahu Teala’nın şu kavlini okumuyorlar mı: أُولَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَى وَالْعَذَابَ بِالْمَغْفِرَةِ فَمَا أَصْبَرَهُمْ عَلَى النَّارِOnlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!” [Bakara 175] Bugün Allah'ın şiarlarının engellenmesi konusunda meydana gelenler, İslam'a ve onun hükümlerine yönelik savaş silsilesinin bir halkasından başka bir şey değildir; -Toplumsal, ekonomik ve siyasi- olmak üzere İslam'ın tüm şiarlarını askıya alırlarken, elleri ve dilleriyle de savaşmaktadırlar.

Ey İslam ümmeti; bu zilletten çıkışın yolu ağlamak, sızlanmak ya da tiranların kapılarında dilenmek değildir. Aksine çıkış yolu, Allah’ın indirdikleriyle hükmedecek, Allah’ın dinini koruyacak ve Müslümanların kutsallarını savunacak Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin olduğu İslam Devleti’ni kurmak için ciddi bir şekilde çalışmaktır. Bu yüzden Allah'a hakkıyla ibadet etmek isteyen biri, O'nun şeriatını uygulayacak ve O'nun dinini izzetli kılacak devleti kurmak için çalışsın.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hatice İbn Salih

Devamını oku...

Medya Savaşı ve Halkların Birbirleriyle Dayanışmasının Önemi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Medya Savaşı ve Halkların Birbirleriyle Dayanışmasının Önemi!

Haber:

Özgürlük Filosu Koalisyonu, Madleen gemisinin Gazze'ye ulaşmasını engellemesinin ardından Yahudi varlığını, Madleen gemisinin aktivistlerini kaçırmakla suçladı.Yahudi Dışişleri Bakanlığı, donanmanın, yasak bölgeye yaklaştığında teknenin rotasını değiştirmek için yöneldiğini ve yaklaşık bir saat sonra teknenin Yahudi varlığının kıyılarına doğru çekildiğini söyledi.Madleen, yardım malzemelerini ulaştırmak ve Yahudilerin uzun yıllardır süren Batı Şeria'ya dayattığı ablukasını kırmak için geçen Pazar günü Sicilya'dan Gazze'ye doğru yola çıkmıştı. (BBC)

Yorum:

Madleen gemisi, aktivistleri ve erzak malzemelerini taşıyordu ve Yahudilerin Gazze Şeridi'ne uyguladığı kuşatmayı kırmak için yola çıkmıştı.Gemi İngiliz bayrağını dalgalandırıyor ve Filistinlileri destekleyen Özgürlük Filosu Koalisyonu tarafından yönetiliyordu.Avrupa Parlamentosu'nda görevli Fransız milletvekili Rima Hasan, gemide bulunan bir video klibi Instagram hesabından paylaşarak oraya “Onlar burada” yazmıştı.Görünen o ki bununla, Yahudi varlığının güçlerinin gelişini kastetmişti.Yahudi varlığının Dışişleri Bakanlığı'nın cevabına gelince; bakanlık sosyal medya sitelerinde şunları yazdı: “Yolcuların ülkelerine dönmeleri bekleniyor.” Ve şöyle ekledi: “Yatın üzerinde bulunan ve ünlüler tarafından tüketilmeyen az miktardaki yardım malzemeleri, gerçek insani yardım kanalları aracılığıyla Gazze'ye ulaştırılacak.”Bundan ne anlamalıyız?Sosyal medyadaki tepkiler, medya savaşının şiddetine ve bundan duyulan korkuyu işaret ediyor; sakinleştirme çabalarıyla şöyle denmiştir: “Yolcuların ülkelerine dönmeleri bekleniyor.” Yardımların miktarının azlığına dikkat çekmek, bu tür hareketlerin medya kamuoyunun gözündeki önemini azaltmak ve Gazze'deki ablukayı kırmada bir işe yaramayacağı algısını oluşturmak içindir.“Ünlüler tarafından tüketilmeyenler” cümlesi ise, aktivistleri ünlüler olarak nitelendirerek onları şöhret peşinde koşan kişiler olarak damgalamak ve savaş, açlık ve yardımların ulaşmasının engellenmesiyle kuşatılmış halka destek verenlerin niyetlerini sorgulamaktır; peki bu yardımların akıbeti ne olacak?“Gerçek insani yardım kanalları aracılığıyla Gazze'ye ulaştırılacak” demek, yardımların sadece onların kanalıyla, onların rızasıyla ve onların gördüğü şekilde girmesine izin verecekleri anlamına gelmektedir.

Ayrıca haberde, Yahudi ordusunun bakanı Yisrael Katz’ın, Özgürlük Filosu'na ait Madleen gemisinin Gazze kıyılarına yaklaşmasını engellemek için ordusuna talimat verdiğini söylediği belirtildi.Varlığa ulaşmalarının ardından aktivistlere, 7 Ekim 2023'te “katliam” olarak adlandırdığı olayın videosunu izletmelerini emretti. Bu da Yahudi varlığının ordusu tarafından yürütülen medya savaşını teyit etmektedir.

Bu haber, halkların birbirleriyle dayanışması açısından önemlidir; mesafeler ve ülkeler ne kadar uzak olursa olsun, hükümetler halklarını gerçek politikalarının gerçekliğinden ne kadar izole etmeye çalışırsa çalışsınlar, bu sahtekarlık ve yalanlar, yıllardır savunmasız ve kuşatma altında olan bir halka yönelik bu soykırımla ortaya çıkmış olup hükümetlerinin iddia ettiği demokrasi, düşünce ve ifade özgürlüğü ise sırf bu halkları aldatmaktan ibarettir.Bu halkların uyanışı başlamış olup senin özgürlüğünü kullanmana izin verilir ama siyasetten uzak durmak şartıyla;düşünce ve ifade özgürlüğü ise siyasetçileri ve hükümetlerin halka karşı aldığı adaletsiz kararları eleştirerek kırmızı çizgileri aşmamaya bağlıdır.

Nitekim onların kendileriyle gurur duydukları hükümetleri, yıllar boyunca hükümetlerinin kendilerine uyguladıkları aldatmacanın boyutunu ortaya çıkardıktan sonra düşmüş, bu yüzden duyguları harekete geçmiş, sesleri yükselmiş ve bundan dolayı aşağılanma ve utanç hissetmişlerdir.

Emmâ ba’d: Bu, bu tahtları yıkmak için ne zaman harekete geçeceksiniz ve kendi evlatlarınızdan oluşan bu ordulardan tahtları yıkmak ve Gazze'ye yardım etmek için derhal ve gecikmeden ne zaman harekete geçmelerini talep edeceksiniz şeklinde Arap halklarına yönelik bir haykırıştır!Allah Subhanehu ve Teala Nisa suresinden geçtiği gibi şöyle buyurmuştur:وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيّاً وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيراً Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” [Nisa 75] Razi’ye ait Tefsir-i Kebir’de: وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَSize ne oldu da savaşmıyorsunuz” kavli, vacip olan cihada delalet etmektedir; bunun anlamı, Müslüman erkekler, kadınlar ve çocuklardan oluşan zavallıların durumu bu kadar zayıf bir hale ulaşmışken savaşmayı bırakmak için hiçbir mazeretiniz yoktur demektir.Dolayısıyla bu, savaşmaya şiddetle teşvik etmek olup savaşı vacip kılan illeti açıklamaktır; savaşın illeti ise, o müminleri kâfirlerin elinden kurtarmaktır; çünkü bu topluluğun cihada katılması, bir esirin kurtarılmasına benzemektedir.

Peki sonra ne olacak?Bu kıtlıkla ve Gazze'yi çevreleyen ülkelerin, özellikle Mısır ve Ürdün'ün başındaki yöneticilerin abluka darbesiyle nasıl olacak; yarın Allah’ın huzurunda ne diyeceksiniz?! Kendinizi ateşten kurtarın ey Müslüman orduları ve çok geç olmadan çok uzun zamandır bekleyen ümmetinizin yanında yer alın.Son olarak size, Allahu Teala'nın Tevbe suresinde geçen şu kavlini hatırlatıyorum: إِلَّا تَنفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Eğer (gerektiğinde savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir; siz (savaşa çıkmamakla) O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” [Tevbe 39]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Müne Semih (Ümmü Meryem)

Devamını oku...

Tarih Pakistan Ordusuna Çağrıda Bulunuyor: Artık Gerçek İslami Liderliğin Zamanı Gelmiştir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Tarih Pakistan Ordusuna Çağrıda Bulunuyor: Artık Gerçek İslami Liderliğin Zamanı Gelmiştir!

Haber:

2025 yılının Nisan ayında Pahalgam'da meydana gelen saldırı, silahlı kişilerin 26 sivili öldürmesine, diğerlerini yaralamasına ve Keşmir'in yeniden karmaşık bir siyasi durumun içine sürüklenmesine yol açmıştır.Bu arada yetkililer, derhal Pakistan destekli silahlı grupların sorumluluğuna işaret ederken, olay hızla siyasallaştırıldı ve Narendra Modi'nin on yıldan uzun süredir iktidarını şekillendiren daha geniş şu anlatılara entegre edildi:Hindu milliyetçi devlet ile iç ve dış olarak iddia edilen düşmanları arasındaki çatışmadır.

Yorum:

Pakistan ve Hindistan arasında Keşmir'deki kontrol hattında yaşanan son askeri çatışma, artan jeopolitik dengenin kırılganlığına ışık tutmaktadır.Hindistan'ın başarısız saldırıları ve Pakistan'ın gelişmiş karşı saldırıları, Hindistan'ın askeri yeteneklerindeki zayıflıkları ortaya çıkardı ve Hindistan'ı ateşkes arayışına itti.Bu sadece Pakistan için taktiksel bir zaferi temsil etmiyor, aynı zamanda potansiyel stratejik bir fırsatı da temsil ediyor. Nitekim on yıllar boyunca Pakistan, aralarında Çin'in de olduğu odakların yardımıyla modern askeri teknolojiye yatırım yapmış ve kapasitesini geliştirmiştir.

Buna karşılık Hindistan, son zamanlarda Fransa, Yahudi varlığı ve Amerika gibi Batılı ortaklarından moderniteler almış olmasına rağmen, eski teknolojilere güvenmeye devam etmektedir.Saldırı, iktidardaki Bharatiya Janata Partisi (BJP) yönetiminin yıllardır pekiştirdiği söylemle tamamen uyumluydu.Modi hükümeti için failler sadece teröristler değil, aksine daha büyük bir düşmanın, yani İslam ve Müslümanların sembolleriydi. Bu yüzden kapsamlı bir soruşturmayı beklemeden, Leşker-i Tayyibe ile ona bağlı olduğu iddia edilen militan örgüt Direniş Cephesi olarak adlandırılan Pakistan merkezli grupları suçlamıştır.Direniş cephesi bunun sorumluluğunu reddetmesine ve güvenilir kanıtların eksikliğine rağmen, bu anlatı zaten pekişmişti.Ulusal krizleri siyasi sermayeye dönüştürme konusunda uzun süredir deneyimli olan Bharatiya Janata Partisi, Pahalgam katliamını “Hindu Rashtra” siyasi vizyonuna dahil etmiştir.

Ram Tapınağı'nın Ayodhya'da açılması, on yıllardır süren mezhep politikasının doruk noktasıydı; ayrıca şu şekildeki açık bir işaretti:Hindistan'da Modi liderliği, diğer dinlere şüpheyle bakarken Hindu devletini kabul etmektedir.2019 yılında 370. madde yürürlükten kaldırıldığından beri Keşmir’in bağımsızlığı elinden alınmış ve Hindistan hükümetinin geniş kapsamlı idari ve askeri kontrolüne boyun eğmiştir.

Geçmişte İslam'ın adalet ve merhametinin hüküm sürdüğü bir bölge olan bu yer, artık fiilen askeri bir bölge haline gelmiş olup Yeni Delhi tarafından yönetilmekte ve milliyetçi arzularla şekillenmektedir.Keşmir'i Hindistan'ın ana karasına bağlayan yeni demiryolu köprüsü gibi altyapı projeleri, ilerlemenin sembolleri olarak sunulmaktadır.Ancak gerçekte bu gelişmeler, bir bütünleşmeyi değil, bir işgali temsil etmektedir.Keyfi tutuklamalar, internet kesintileri, zorla arazi gaspı ve yasal baskı, bölgedeki yönetimin kullandığı yaygın araçlar haline gelmiştir. Böylece güven pahasına güvenlik sağlanmaya çalışılmakta ve her bir yeni olay, daha fazla baskının bir gerekçesi ve etkisizliğinin bir kanıtı haline gelmiştir. Bu da tam olarak Yahudi güçlerinin Filistinlilere karşı on yıllardır kullandığı taktikleri yansıtmaktadır.

Saldırının sonuçları Keşmir'in de ötesine uzanmaktadır. Zira kısa bir süre sonra Modi hükümeti, 1960 yılından bu yana Hindistan-Pakistan diplomatik ilişkilerinin temel taşı olan İndus Su Anlaşması'nın önemli bir bölümünü askıya almak için harekete geçmiştir.Pakistan'a su akışının kısıtlanması, sembolik ve stratejik bir tehdit sayılmaktadır. Bu sadece misilleme amaçlı bir tepkiyi değil, aynı zamanda ortak kaynakları siyasi oyunlarda silah olarak kullanmaya hazır olduğuna işaret etmektedir.

Pakistanlı seçkinler, Amerika'yı hâlâ vazgeçilmez bir müttefik olarak görüyor, ancak gerçekte Amerika, Asya'daki ana stratejik ortağı olarak Hindistan'a giderek daha fazla güveniyor.Bu durum sadece ekonomik ve askeri nedenlerden kaynaklanmıyor, aksine Hindistan'ın ABD'nin Çin'i çevreleme stratejisindeki rolünden de kaynaklanıyor.Pakistan, küresel güçlerin çıkarları arasında sıkışmış gibi görünüyor;zira bir yandan ABD'nin desteğinin, diğer yandan ise Çin-Pakistan ekonomik koridoru ve askeri ilişkiler yoluyla Çin'in artan iş birliğinin peşinde koşuyor.

Pakistan tarihi bir dönüm noktasında duruyor: Ya büyük güçlerin stratejilerinin bir aracı olarak kalmaya devam edecek ya da kendi kaderini kontrol edip İslam ümmetinin itibarını yükseltecektir.Keşmir'in kurtuluşu ve Amerika'ya bağımlılıktan kurtulmak, bu stratejik ve ideolojik dönüşümün anahtarıdır.Mevcut küresel çalkantılar sadece bir tehdit değil, bilakis İslam'ın liderliği ve dönüşümü için altın bir fırsattır.Bu yüzden Pakistan, mevcut durum veya ateşkes için çalışmamalı, aksine tüm Keşmir'i kurtarmak ve hayati kaynakları üzerindeki kontrolü sağlamak için tarihi bir adım atmalı, dolayısıyla değişen bir dünya düzenindeki liderliği üstlenmelidir.İşte bu, Pakistan'ın Raşidi Hilafetin kurulmasında merkezi bir rol oynayacağı yeni bir dönem için zemin hazırlayacaktır.Bu, sadece askeri gücü ve siyasi liderliği değil, aksine mevcut dünya düzenine meydan okumak için siyasi bir iradeyi gerektiren derin bir vizyondur.Pakistan'ın, Modi'nin “Hindu milleti” vizyonuna son vermek için Orta Asya ülkeleriyle birleşerek, Keşmir'in tamamını kurtarmak ve Ram Tapınağı ve Hindu milleti vizyonunun enkazı üzerine Raşidi Hilafeti kurmasının zamanı gelmiştir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Muhib Abdullah

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti İman ve Hikmet Ehli Yemen Halkının ve Tüm İslam Âleminin İydü’l Edha’sını Tebrik Eder

Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti, iman ve hikmet ehlinin, partinin değerli emiri âlim Ata bin Halil Ebu Raşta’nın, partinin tüm gençlerinin ve yeryüzündeki tüm İslam ümmetinin en içten duygularla Kurban Bayramı’nı tebrik eder. Allah’tan bu bayramı bizlere, Müslümanlara ve tüm dünyaya hayır, bereket ve mutluluklarla tekrar yaşatmasını niyaz eder. Rabbimiz Yüce Allah dağılıp parçalanan, ayrılığın acısını yüreklerinde hisseden İslam ümmetini yeniden birleştirsin, Hizb-ut Tahrir’i, Raşidi Hilafeti kurma görevinde muzaffer kılsın, tekbirlerle Gazze ve tüm Filistin’i maymun ve domuzların kardeşlerin pisliğinden, Keşmir’i Hinduların kirliliğinden ve tüm işgal altındaki Müslüman beldeleri işgal boyunduruğundan kurtarsın, tüm İslam topraklarını İslam ümmetine geri versin. Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin ilanıyla Halife Ata bin Halil Ebu Raşta eliyle Ukab Sancağını dünyanın her yerinde dalgalandırsın. Doğu’da ve Batı’da gönülleri ve akılları İslam’a açsın da, onları kullara kulluktan âlemlerin Rabbine kulluğa yöneltsin. Bugün dünya, dini kamusal alandan dışlayan kapitalist paradigmanın yarattığı sosyal cehennemde debelenmektedir. Bu sistem, insanı metalaştırarak onu hayvani dürtüler seviyesine indirgemiş; ahlaki çöküşü ve sapkınlığı normalleştirip yaygınlaştırmakla övünür hale gelmiştir. Tüm bunları yaparken ne ilahi otoriteden çekinmişler ne de insani değerlerden utanmışlardır. Bu yüzden onlarca yıldır bu baskıcı sistemin zulmü altında inleyen dünyada artık tekrar adaletin hâkim olması elzemdir. Altın sisteminin kaldırılması ve paranın sadece değersiz kâğıtlara dayandırılması ve insanların mallarının zayi edilmesi yüzünden bugün dünya, eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik çöküşle karşı karşıyadır.

Farzların tacı olan Hilafet Devletinin yıkılmasından bu yana ümmetin çektiği sıkıntılar yüzünden bayramlar sevinçten çok acı ve hüzünle geçmektedir. Şüphesiz bugün Haşim Gazze’de gördüğümüz manzaralar, ümmetin ordularını, âlimlerini, gençlerini, partilerini ve medya mensuplarını Yahudi varlığını ve ümmetin yolunda duran yöneticileri kökünden söküp atmak gibi yüce hedefe doğru harekete geçirmelidir.

Son olarak, medya çalışanlarına ve kalem sahiplerine sesleniyoruz: İnsanlığı kurtaracak çözüm gözlerinizin önünde, ellerinizin altındadır. Bu çözüm, İslam’ı hayatın her alanında uygulamaktır. İşte karşınızda, kökleri sağlam, dalları her yeri sarmış olan Hizb-ut Tahrir var. Sakın Batı’nın ve onun piyonu olan yöneticilerin sizi bu çözümden ve Müslümanların hayati meselelerinden uzaklaştırmasına izin vermeyin ve olayları her zaman İslam inancının penceresinden değerlendirin.

Allah, Beytullah’ı ziyaret eden hacıların ibadetlerini ve hacca gidemeyenlerin de yaptığı hayırları ve salih amelleri kabul eylesin. Bayramınız mübarek olsun. Allah’a daha yakın olmanız dileğiyle nice hayırlı bayramlara. Allah’ım, kurtuluşu bir an önce nasip eyle ve bizlere büyük bir zafer sevinci yaşat.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللهِ“İşte o gün, inananlar, Allah’ın yardımına sevineceklerdir.” [Rum 4]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Irak Vilayeti’nden 1446 Yılı Mübarek İydü’l Edha Tebrik Mesajı Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber, La İlahe İllallah... Allahu Ekber, Allahu Ekber ve Lillahi’l Hamd.

Hizb-ut Tahrir / Irak Vilayeti’nden 1446 Yılı Mübarek İydü’l Edha Tebrik Mesajı

Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber, La İlahe İllallah... Allahu Ekber, Allahu Ekber ve Lillahi’l Hamd.

Hizb-ut Tahrir / Irak Vilayeti Medya Bürosu, İslam ümmetinin mübarek Kurban Bayramı’nı en samimi dileklerle tebrik eder. Bu bayramda özellikle daveti omuzlayan kardeşlerimizin ve Hizb-ut Tahrir Emiri âlim Ata b. Halil Ebu Raşta’nın (Allah onu korusun ve ona zafer ve hakimiyet bahşetsin) bayramını ayrı bir muhabbetle kutluyoruz.

Ey Müslümanlar! Bu bayram, tıpkı ondan önce gelen bayramlar gibi ne dostları sevindiren ne de düşmanları öfkelendiren bir hâl üzere gelmektedir. Hilafet devleti, cani Mustafa Kemal tarafından yıkıldığından beri durum böyledir. Peki, Gazze yok edilirken nasıl bir bayramdan söz edilebilir? Nasıl bayram edelim ki, Müslümanların iffetine saldırılırken! Nasıl sevinebiliriz ki, hacıların ‘Buyur Allah’ım’ diyerek yöneldiği Mukaddes Topraklar, şimdi her türlü çirkinliğin işlendiği, sefahat ve ahlaksızlığın değersizlerin idaresinde alabildiğine yayıldığı bir diyar haline gelmişken?!

Ey Müslümanlar! Bir yanda bu bayrama sevinirken ve kalplerimiz Alemlerin Rabbinin Beyt’ül Haramı Hac etme çağrısına yanıt vermek için atarken, diğer yanda İslam ümmetinin -iyilik ve hidayet ümmetinin- içine düştüğü perişan hali gördükçe yüreğimiz acıyla parçalanmaktadır. Tam bir kaybolmuşluk, zillet ve onursuzluk içindeyiz. Öyle ki, yeryüzünün en aşağılık ve en korkak topluluğu olan Yahudiler ve işgalci varlıkları, Batılı kâfirlerin desteğiyle, Müslümanların hain yöneticilerin teslimiyetçi duruşu ve Müslüman orduların ölüm sessizliği sayesinde Filistin, Lübnan ve Suriye’de sağa sola saldırıp suçlar işlemektedir. Bu hâli, bir şairin sözü ne güzel anlatmaktadır: Eğer bir diriye seslenseydin, elbette duyururdun... Lakin, seslendiğin kimsede hayat yok ki!

Ey Müslümanlar! Allah nasıl bize haccı, namazı, zekâtı ve orucu farz kıldıysa, şeriatını hâkim kılmamızı ve Hilafet devletini kurmamızı da farz kılmıştır. Bu farz, farzların tacıdır. Çünkü siz ümmet olarak yapmanız gereken diğer bütün farzlar buna bağlıdır. Çünkü halife, had cezalarını uygulayan, namazı terk edeni ve zekâtı vermeyeni denetleyen, hac organizasyonunu yöneten; cihadı ilan eden ve İslami daveti taşımak, mazlum Müslümanlara yardım etmek üzere orduları harekete geçiren kişidir...

Ey İslam ümmeti! Şüphesiz sen, milletlere liderlik etmeye layık bir ümmetsin. Devletin, dünya sahnesinde rakipsiz birinci güç olmalı ve uluslararası siyasetin rotasını belirlemelidir. Bu ancak Hilafet devletini kurmakla mümkün olabilir. Artık değişim vakti gelmiştir! Uzun süren bu gaflet uykusundan uyanma zamanı çoktan gelmiştir. Ey İslam ümmeti! Haydi kolları sıva ve Hilafet’i kurmak için çalışanlarla birlikte çalışmaya koyul. Hilafet, muhkem ve sarsılmaz bir kaledir ve Âlemlerin Rabbi’nin farzlarının tacıdır.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER