Perşembe, 22 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/13
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Danimarka: Kopenhag'daki Mısır Büyükelçiliği Önünde Protesto Eylemi!

  • Kategori Danimarka
  •   |  

 Hizb-ut Tahrir / Danimarka:
Kopenhag'daki Mısır Büyükelçiliği Önünde Protesto Eylemi!

22 aydır devam eden, suçlu Yahudi varlığı tarafından Gazze Şeridi'ndeki savunmasız Müslümanlara karşı işlenen acımasız katliamlar (soykırım) ışığında, bugüne kadar 210.000'den fazla Müslüman erkek ve kadının şehit olması, yaralanması ve hayatını kaybetmesine neden olan bu olaylar üzerine, Hizb ut Tahrir / Danimarka, başkent Kopenhag'da, Gazze'deki halkımızı ve nehirden denize kadar işgal altındaki tüm Filistin'i desteklemek için Mısır Büyükelçiliği önünde bir protesto gösterisi düzenledi. Hizb-ut Tahrir Danimarka üyesi Abdul Rahman Muhammed, katılımcılara bir konuşma yaptı.

Cuma, 14 Safer 1447 - 08 Ağustos 2024

danimarka

#طوفان_الأقصى

#الجيوش_إلى_الأقصى

#ArmiesToAqsa

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

Aqsa_calls_armies#

#AqsaCallsArmies

danimarka

İlgili Bağlantılar:

Hizb-ut Tahrir / Danimarka Resmi Websitesi

Hizb-ut Tahrir / Danimarka Facebook Sayfası

Devamını oku...

Arap Devletlerinin İhaneti: Gazze Halkını Açlığa Mahkûm Eden Gaspçı Düşmana Gıda İhraç Edilmesi!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Arap Devletlerinin İhaneti: Gazze Halkını Açlığa Mahkûm Eden Gaspçı Düşmana Gıda İhraç Edilmesi!

Kalpleri parçalayan ve gözleri yaşartan bir manzara; zira Gazze halkı açlık ve bombardımanla öldürülürken, Arap ülkeleri gaspçı varlığa, sebze, meyve ve yağ ihraç ediyorlar, ticari kapılarını Yahudi varlığına açık tutuyorlar ve saldırılarını sürdürmesi için gerekli yakıt ve gıda ile onu destekliyorlar ama bunları ise açlık, hastalık ve susuzluktan çığlık atan Gazze'deki çocuklardan esirgiyorlar!Bu ise en belirgin haliyle büyük bir ihaneti yansıtan bir resimdir.

(COMTRADE, Middle East Eye, Morocco world news) gibi çeşitli uluslararası kaynaklardan alınan belgeli resmi raporlar, -başta Mısır, Fas, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün olmak üzere- birçok Arap ülkesinin, Gazze'ye yönelik saldırısının doruk noktasında olan Yahudi varlığına gıda ürünleri ihraç etmeye devam ettiğini ortaya koymuştur.Zira tek başına Mısır, aylık olarak milyonlarca Dolar değerinde gıda ürünleri ihraç ediyor, Fas meyve suları ve şeker gönderiyor ve Birleşik Arap Emirlikleri karayolu üzerinden çeşitli mallar ihraç ediyorken Gazze'deki geçişler kapalı olup yardımların Gazze'de kuşatma altında yaşayan halkımıza ulaşması engelleniyor.

Bir Müslümanı aç bırakıp düşmanı doyurmaktan daha büyük bir ihanet olabilir mi?!Mısır ve Fas’ın sebzeleri Yahudi varlığının pazarlarına sunulurken Gazze'deki ailelerin ise bir domates ya da bir torba un bile bulamaması büyük bir utanç değil mi!

Yahudi varlığı, Müslümanların topraklarını gasp eden bir varlık olup onun Filistin'deki varlığı şer'an haramdır; zira Yahudi varlığı, diyalog kurulması değil savaşılması, birlikte yaşanması değil kökünden sökülüp atılması gereken bir düşmandır.Filistin'de yaşananlar İslam topraklarına yönelik bir saldırı ve Müslüman kardeşlerimizin öldürülmesidir; buna karşı şerî vacip, açıklamalar yapmak, kınamak veya sebze ihracatı yapmak değildir, aksine bu varlıkla savaşmak ve onu kökünden söküp atmak için orduları harekete geçirmektedir.Dolayısıyla ister ticari, ister siyasi, isterse güvenlik olsun Yahudi varlığı ile olan herhangi bir ilişki, Allah'a ve Rasulü' ne ihanettir, İslam akidesine aykırıdır ve kâfirlere dost edinmektir. Nitekim Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ؛ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يُسْلِمُهُ Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez.”O halde bu rejimler, düşmana gıda temin ederken Gazze'deki kardeşlerimiz açlıktan öldükleri halde nasıl olur da onları düşmana teslim edebilirler?!

Bu rejimlerin sadece Gazze'yi değil, tüm ümmeti kuşatma altına aldıkları artık bir sır değildir.Zira Refah geçiş kapısı yaralıların ve yardımların yüzüne kapatılırken, ticari geçiş noktaları ise Yahudi varlığının ürünleri ve istihbarat ilişkileri için açılıyor.Bu rejimler, insani yardım konvoylarının geçişine izin vermeleri talep edildiğinde oyalanıp bahaneler uyduruyorlar ancak ürünlerin Hayfa limanına geçişini kolaylaştırıyorlar!

Gazze'deki çocuklar için süt kutularının girişinin yasaklandığı bir zamanda şeker ve meyve suyu kamyonları işgalin pazarlarına gönderiliyor; bu manzara, düşmanın bile bu rejimlerin cömertliğine şaşırmasına ve şunu itiraf etmesine neden olmuştur; zira -İbranice “TheMarker” gazetesinde yer aldığı gibi- Mısır, Gazze'ye yönelik saldırısına rağmen Yahudi varlığına ihracatını ikiye katlayan Arap ülkelerinin listesinin başında yer almaktadır.Bizzat düşmanın, savaş gölgesinde Arap rejimlerinin ekonomik desteğinden dolayı minnettarlığını ifade etmesinden daha büyük bir utanç olabilir mi?

Bugün Müslüman ordularının şerî vacibi, nehirden denize kadar Filistin'i tamamen kurtarmak ve normalleşen ve ihanet eden, Müslümanların kanına karşı kapıları kapatan ve düşmana ise kapılarını açan rejimleri devirmek için derhal harekete geçmektir.Zira Filistin müzakerelerle ya da yardımlarla değil, bilakis güçle kurtarılabilir; nitekim bugün Gazze'de yaşananlar tahammül edilemez olup muktedir olan her bir Müslümanın, hain rejimlere karşı harekete geçmesi ve orduları, boyun eğen yöneticilerini devirmeye ve ümmeti birleştirecek ve Yahudi varlığını kökünden söküp atacak Raşidi Hilafeti kurmaya davet etmesi gerekir.

Normalleşme, mübadele, serbest ticaret anlaşmaları, kara koridorları... Bunların hepsi, şu tek gerçeğe yönelik aldatıcı isimlendirmelerdir:Ümmete karşı İşgalci düşmanla ittifak kurmak.Bu ilişkilerin ekonomik çıkarlar veya uluslararası anlaşmalarla gerekçelendirilmesi caiz değildir;çünkü Allah'ın hükmüne aykırı olan her şey batıldır.وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْAllah ve Rasulü bir konuda hüküm verince, ne bir mümin erkeğin ve ne de bir mümin kadının (o konuda) muhayyerlikleri (tercihleri) olamaz.” [Ahzab 36]Harbi (savaş halindeki) düşmanla ticaret yapmanın haram olmasının yanı sıra düşmanı güçlendirecek veya onun zulmüne yardımcı olacak şeyleri ona teslim etmenin haram olduğu konusunda nâsslar kesin olup tevil kabul edilemez, yani yoruma açık değildir.Dahası dinimiz, içki yapan birine üzüm satmayı bile haram kılmıştır; o halde İslam ehlini (Müslümanları) öldürenlere gıda ve ilaç satanlara ne demeli?!

Ey Müslümanlar, ey Kinane halkı, ey Fas halkı, ey Şam halkı ve ey Körfez halkı… Gazze'de yaşananlar büyük bir imtihandır ve bugün ümmet kritik bir anda yaşamaktadır; bu yüzden ya toprağına ve dinine yardım edip kutsallarını kurtaracak ya da ihanet ve zillet boyunduruğu altında yaşamaya devam edecektir.

Güç sahibi olan ordular, karar vermeye muktedirdir; dolayısıyla onların Filistin'e destek verme konusunda sessiz kalmaları bir suç olup düşmana gıda ihraç edilmesine ortak olmaları ise büyük bir ihanettir. Nitekim Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَراً فَلْيُغَيِّرْهُ ... “Sizden kim bir münker görürse onu düzeltsin…” Bugünkü en büyük münker ise, Yahudi varlığının bekasının devam etmesi, işgalci düşmanın gıda malzemeleriyle desteklenmesi, Gazze halkının aç bırakılması ve işbirlikçi yöneticilerin ihanetidir.

Bu karanlık gerçekliğe ve onda olan şeylere rağmen, ümmet ölmemiştir; zira Müslüman halklar düşmanlarının ve kendilerine ihanet edenlerin kim olduğunu bilmekte oluptiranlara ve ajanlara saldıracağı, İslam'ın otoritesinin geri getirileceği ve bu saçmalığa son verecek, Mescid-i Aksa'yı kurtaracak ve tüm Filistin'i ümmetin bağrına geri döndürecek Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin kurulacağı anı beklemektedir.

O halde haykırışımız şöyle olsun:

Gazze halkının aç kalmasının karşılığı, Yahudilere gıda ihracatı değil, orduların harekete geçmesi olmalıdır!

Filistin'e yardım etmek müzakerelerle olmaz, aksine silah, kan ve fedakarlıklarla olur!

Yahudi varlığıyla ilişkiler, isimleri ne olursa olsun, ihanettir!

Ordular Aksa'ya, kutsalları kurtarmaya ve mazlumlara destek olmaya!

انفِرُوا خِفَافاً وَثِقَالاً وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” [Tevbe 41]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mahmud El-Leysî - Mısır

Devamını oku...

Barışçıl Bir Şekilde Şikayet Edenler Cezalandırılırken, Silah Taşıyan, Öldüren ve Kutsalları İhlal Edenlere İse İktidar ve Servet Paylaştırılıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Barışçıl Bir Şekilde Şikayet Edenler Cezalandırılırken, Silah Taşıyan, Öldüren ve Kutsalları İhlal Edenlere İse İktidar ve Servet Paylaştırılıyor!

Haber:

Geçen hafta Kuzey Eyaleti'nin Karima kentindeki ilkokul öğrencileri, yazın kavurucu sıcağında aylarca süren elektrik kesintilerini eleştirmek için barışçıl bir protesto eylemi düzenlediler; bu protesto Pazartesi günü, elektrik kesintisinin yaklaşık 5 aydır devam etmesini protesto etmek için eyleme katılmalarının ardından öğretmenlerin, Sudan'ın kuzeyindeki Merowe kasabasında bulunan Karima'daki Genel İstihbarat Servisi'ne çağrılmalarıyla sonuçlandı.Ubeydullah Hamad Okul müdiresi Aişe Awad, Sudan Tribune'e şunları söyledi: “Genel İstihbarat Teşkilatı beni ve diğer 6 öğretmeni çağırdı” ve Karima birimindeki eğitim idaresinin, bu barışçıl eyleme katılmaları nedeniyle onu ve okul müdür yardımcısı Meşair Muhammed Ali'yi birimden uzak mesafedeki başka okullara nakil kararı aldığını bildirdi ve kendisinin ve müdür yardımcısının nakledildiği okulun ulaşım masrafları için günde 5 bine ihtiyacı olduğunu, ancak aylık maaşının 140 bin olduğunu açıkladı.”(Sudan Tribune, 11/08/2025)

Yorum:

Yetkili makamın önünde saygıyla durup pankartlar taşıyarak ve insanca bir yaşamın en temel ihtiyaçlarını talep ederek barışçıl bir şekilde şikayet eden bir kimse, güvenlik için bir tehdit olarak görülüp çağrılmakta, hakkında soruşturma yapılmakta ve gücünün ötesinde cezalandırılmaktadır; ama silah taşıyan, yurtdışıyla bağlantılı olan, insanları öldüren, kutsalları çiğneyen, marjinalleşmeyi ortadan kaldırmak istediğini iddia eden bir suçlu ise onurlandırılmakta, bakan olarak atanmakta ve ona güç ve servetten pay ve hisseler verilmektedir! Sizin içinizde aklı başında bir adam yok mu?! Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?! Bu nasıl bir dengesizliktir ve zamanın gafletinden dolayı iktidar koltuklarına oturanların takip ettikleri adalet kriterleri bu mudur?

Onların yönetimle hiçbir ilgisi yoktur; zira her söylenenin kendi aleyhlerine olduğunu sanıyorlar ve tebaayı korkutmanın, iktidarlarını sürdürmenin en iyi yolu olduğunu düşünüyorlar!

Sudan, İngiliz ordusunun çıkmasından bu yana iki yüzlü bir rejimle yönetilmeye devam etmektedir;zira kapitalist sistem iki yüzü olup bu da demokrasi ve diktatörlüktür; ama her iki yüz de İslam'ın ulaştığı noktaya ulaşamamıştır; zira İslam, Müslüman olsun kafir olsun tüm tebaasına, kötü yönetimden dolayı şikayet etme hakkını vermekte, hatta kâfirin bile İslam hükümlerinin kendisine kötü uygulanmasından şikayet etmesine izin vermektedir; bu yüzden tebaanın yöneticinin ihmalkarlığını sorgulaması gerektiği gibi yöneticiyi muhasebe etmek için de İslam temelinde partiler kurulması gerekmektedir.Peki tebaayı casusların zihniyetiyle yöneten ve insanlara düşmanlık eden bu uygulama konumundaki kişiler, Faruk Radıyallahu Anh'ın şu sözünün neresindeler: “Bana hatalarımı gösteren adamdan Allah razı olsun.”?

Şikayetlerinden dolayı öğretmenleri cezalandıran kişilere örnek olsun diye, yani Müslümanların Halifesinin tebaasına nasıl baktığını ve onların nasıl adamlar olmasını istediğini görsünler diye Müslümanların Halifesi Muaviye'nin kıssasıyla bitiriyorum; çünkü toplumun gücü devletin gücüdür, toplumun zayıflığı ve korkusu ise devletin zayıflığıdır; keşke bilmiş olsalardı;

Bir gün Câriye bin Kudama es-Sa'di adlı bir adam, o sırada müminlerin emiri olan Muaviye'nin yanına girdi. Muaviye'nin yanında Rum kayserinin üç veziri vardı. Muaviye ona (Câriye'ye) şöyle dedi: “Tüm tutumlarında Ali ile birlikte çalışan sen değil misin?” Bunun üzerine Câriye şöyle dedi: “Ey Muaviye, artık Ali’den vazgeç ve onun adını ağzına alma! Yemin ederim ki, onu sevdiğimizden beri ona hiç küsmedik ve öğüt verirken de onu hiç kandırmadık.” Muaviye ise ona şöyle dedi: “Yazıklar olsun sana ey Câriye! Kavmin sana Câriye (kadın köle) ismini vermekle seni ne kadar da hafife almışlar.” Câriye de ona şöyle cevap verdi: “Kavmin de seni Muâviye olarak isimlendirmekle pek hafife almış olmalılar; zira Muaviye, azgınlaştığında havlayan, bunun üzerine köpeklerin de havladığı dişi bir köpektir.” Bunun üzerine Muaviye bağırarak şöyle dedi: “Sus be anasız.” Câriye şöyle cevap verdi: “Esas sen sus ey Muaviye! Benim annem beni, seni karşıladığımız kılıçlarla doğurmuştur. Sen bizim aramızda Allah'ın indikleriyle hükmettiğin için biz sana işittik ve itaat ettik, eğer sen ahdine bağlı kalırsan, biz de ona bağlı kalırız. Eğer başka bir şeye yeltenirsen bil ki, biz geride cesur adamlar, güçlü bilekler ve keskin mızraklar bırakmışızdır.Onlar senin kendilerine kötülük yapmana ve eziyet etmene izin vermeyecektir.” Bunun üzerine Muaviye bağırarak şöyle dedi: “Sus! Allah halk arasında senin emsalini çoğaltmasın.” Câriye de ona şöyle dedi: “Hey sen, bizi yumuşaklıkla idare et, zira çobanların en kötüsü, koyunlarına karşı sert davranandır.” Sonra izin almadan öfkeli bir şekilde dışarı çıktı.

Üç vezir Muaviye'ye döndüler ve içlerinden biri şöyle dedi: “Bizim Sezar’ımıza karşı, tahtının ayaklarına alnı yapışık olarak diz çökmedikçe, tebaasından hiç kimse konuşamaz; eğer yakınında olanların sesi yüksek çıkarsa veya zorlarsa, onun cezası parça parça kesilmek veya yakılmaktır.Peki nasıl olur da bu kaba davranışlı çöl Bedevisi, sanki başı senin başınmış gelip seni tehdit edebilir?” Muaviye tebessüm etti ve sonra şöyle dedi: “Ben, hakkı söylemek için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan adamları yönetiyorum; benim tüm kavmim, bu Bedevi gibidir;onların arasından hiçbiri Allah'tan başkasının önünde secdeye kapanmaz ve onların içinden hiçbiri de zalime karşı sessiz kalmaz.Benim takvadan başka hiç kimseye karşı bir üstünlüğüm yoktur.Ben dilimle adamı incittim, o da benden intikam aldı, ilk başlayan bendim, ilk başlayan daha zalimdir.” Rum vezirlerinin en büyüğü, sakalları ıslanıncaya kadar ağladı ve Muaviye ona niçin ağladığını sorunca şöyle dedi: “Bugüne kadar kendimizi size karşı güçlü ve kuvvetli sanıyorduk, ancak bu mecliste gördüklerimden sonra ben, bir gün krallarımızın başkentine egemen olacağınızdan korkmaya başladım...”

Ve o gün gerçekten geldi; zira Bizans, sanki bir örümcek ağı gibi adamların saldırılarının altında çöktü.O halde Müslümanlar, hakkı söylemek için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan adamlar olmaya geri dönecekler mi?

Yarın bekleyeni için çok yakındır; nitekim İslam'ın yönetimi geri döndüğünde hayat altüst olacak ve yeryüzü, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet sayesinde Rabbinin nuruyla aydınlanacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Gâde Abdulcabbar (Ümmü Evâb) – Sudan

Devamını oku...

Maduro, Amerika'ya Meydan Okuyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Maduro, Amerika'ya Meydan Okuyor!

Haber:

ABD Adalet Bakanı Pam Bondi, sosyal medya hesabından Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun tutuklanmasına yardımcı olacak bilgiler için 50 milyon dolar ödül verileceğini duyurdu ve şunu vurguladı: “Adaletten kaçamayacak ve iğrenç suçlarının hesabını verecektir.” Onu “dünyanın en büyük uyuşturucu kaçakçılarından biri ve döneminde terörist faaliyetlerine devam etmekle” suçladı ve onun ABD'nin ulusal güvenliği için bir tehdit oluşturduğunu iddia etti.

Yorum:

Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro, özellikle ABD olmak üzere herhangi bir yabancının ülkesinin içişlerine müdahalesini reddettiğini defalarca vurguladı, bu müdahalenin Venezüella'nın egemenliğine yönelik bir ihlal olduğunu ifade etti, dost ülkelerin ABD'nin ülkesine uyguladığı ekonomik ve siyasi baskılara karşı çabalarını birleştirme çağrısında bulundu,Venezüella'ya karşı her türlü tehdit veya komplolara karşı hazır olduğunu açıkladı, Amerika'nın Venezüella'ya kuvvetlerini göndermesine meydan okudu, Amerika'ya teslim olmayacağını ve ona karşı koyacağını söyledi, ABD'nin ülkesine karşı düşmanca tutumunu destekleyen Avrupa ülkelerini saldırdı ve onları emperyalist ülkeler olarak nitelendirdi.

Maduro, Amerika'dan korkmadığını söyledi, Amerika'nın kendisine uyguladığı yaptırımlardan gurur duyduğunu açıkladı ve ABD Başkanı Donald Trump'a, Venezüella ile çatışarak hayatının en büyük hatasını işleyeceği uyarısında bulundu ve şöyle dedi: “Ben imparatorluktan korkmuyorum, ben özgür bir ülkenin bağımsız başkanıyım ve bu kurumun, Ulusal Kurucu Meclis'in özgür seçimleri için bana karşı yaptırımlar uyguladılar! Bu yaptırımlardan dolayı gurur duyuyorum.”

Maduro, yıllar önce uluslararası düzenin değiştirilmesi çağrısında bulunmuş ve Amerika'nın kendisine öfkelenmesine ve kendisini uyuşturucu kaçakçılığıyla suçlamasına neden olmuştu.Yine o zamanlar Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda dünya halklarına seslenerek “hegemonya ve emperyalizmden arınmış yeni bir dünya inşa edilmesi” çağrısında bulunmuş ve “yeni dünyanın aynı şekilde yeni birleşmiş milletlere ihtiyacı olduğunu” ifade etmişti.Ayrıca "eski egemenliği sona erdirmek ve bazılarının tüm dünya halklarının polisi ve yargıcı olmaya çalışmasına son vermek için" yeniden doğacak yeni bir dünya inşa edilmesi çağrısında bulunmuştu.

Müslümanların başındaki yöneticilerin, Maduro'dan erkeklik ve cesaret dersleri almaları ve tahtlarını pekiştirmek için Amerika'ya boyun eğmek ve egemenliklerini alarak halklarının devrimlerini bastırmak yerine, kendi güçlerini elde etmek için ümmetlerine geri dönmeleri gerekir!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmed El-Hutvânî

Devamını oku...

Satranç Tahtasından Çıkın! Hiç Akletmiyor Musunuz?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Satranç Tahtasından Çıkın! Hiç Akletmiyor Musunuz?

Haber:

İran rejiminin müttefikleri, bölgedeki en büyük bileşene karşı kışkırtıcı mezhepçi açıklamalar yayınlamaya devam ediyorken, İran ve kollarının Yahudi varlığı karşısındaki yenilgisinin sorumluluğunu (Sünni) Müslümanlara yüklüyor, İran'ın Lübnan'daki partisinin silahlarının çekilmesinden onları sorumlu tutuyor ve onları Amerika ve Yahudi varlığına ajanlık yapmakla suçluyor. Buna karşılık İran ve müttefiklerini, gerekirse gaspçı varlıkla bile ittifak kurarak savaşılması gereken en tehlikeli düşman olarak gören mezhepçi açıklamalar da vardır; bunların en bariz olanı, Colani'nin, Yahudi varlığıyla ortak bir düşmanı olduğunu ifade ettiği eski ve hâlâ geçerli olan açıklamasıdır.... Nitekim Colani, İran'la ortak bir düşmanı olduğunu söylememiştir!

Yorum:

Bölgenin aydınları ve halkları, olayların onları sarsması ve Batılı düşmanlarının onları parçalamak, farklı bileşenleri arasında bölünme tohumları ekerek güçlerini zayıflatmak, onları tek tek yutmak, sonra da sömürgeci çıkarlarına hizmet etmeleri için onlara boyun eğdirmek için yaptıkları planlardan haberdar olmalarına rağmen, aynı şeyi yüzüncü kez tekrarlamaları utanç vericidir.Bu ise gerçek düşman olan Amerika, kanserli varlık ve onların bölgedeki hizmetkarları olan yöneticilerden dikkati başka yöne çekerek, çatışmayı bölgedeki halkların bileşenleri arasındaki ırkçı ve mezhepçi bir çatışmaya dönüştürmek için yapılmaktadır. Böylece Batılı düşmana teslim olunacak, dahası onunla ittifak kurulacak ve siyasi açıdan eşine az rastlanır bir aptallık içinde birbirlerini güçlendirmek için dönüp duracaklardır.

Daha dün İran Amerika'nın kucağına atlamış, Afganistan, Irak, Suriye ve Yemen'de onun sömürgeci aracı olmayı kabul etmiş ve bunu da diğer tarafın kendilerine olan düşmanlığı, varlıklarını tehdit etmesi ve devrimci uyanış projelerini engellemesi ve benzerleriyle gerekçelendirmişlerdi...Meşhur (İrangate) skandalı, İran devriminin liderinin, komşularıyla savaşmak için, büyük şeytan Amerika'dan küçük şeytan Yahudi varlığı aracılığıyla silah getirmesi ile patlak vermişti. Daha sonra takipçileri, Amerikan uçaklarının koruması altında Afganistan ve Irak'ta savaşmış ve Amerika, Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) adı altında İran'a bağlı mezhepçi milisleri finanse etmiş, böylece bölgenin evlatlarının kanını ve namusunu çiğnemiş ve bölgenin imkanlarının yok edilmesine katkıda bulunmuştur; bu ise Yahudi varlığının çıkarlarına hizmet eden Amerika ile açık bir ittifak içinde gerçekleşmiştir.

İran'ın yöneticileri ile onların araçlarının, bölgedeki Müslümanları katletmek ve zayıflatmak için Amerikan düşmanının elindeki ucuz araçlardan başka bir şey olmadıkları açıkça ortaya çıkmasına rağmen ve gözleri kör eden ve akılları devre dışı bırakan mezhepçilik hastalığının yayılması nedeniyle, birçok (Sünni) aydın ve siyasetçi, Amerikan satranç tahtasında yeniden konumlanmayı haklı çıkarıyorlar,böylece İran ve müttefiklerinin üstlendiği kirli rolü kabul ediyorlar, bu nedenle onları en iğrenç ajanlık vasıflarıyla ve ümmete ihanetle damgalıyorlar veİran'ın önceki yöneticilerinin kullandığı gerekçelerle ancak mezhepçi bir tat ve lezzet katarak onların tutumlarını haklı çıkarıyorlar.

Her iki grubun da mezhepçiliği körüklemeye devam etmesi, aydınların bölgenin bileşenleri arasında düşmanlığı ve savaşı ayrıcalıklı hale getirmesi, politikacıların meseleleri buna yönlendirmesi, kasıtlı olarak bunların görmezden gelinmesi, dahası asıl düşman olan Amerika ve onun üvey evladı gasıp varlıkla ittifak kurulması, aptallıkla karışık bir ihanettir ve bizim kanımız, paramız ve imkânlarımızla idare eden Amerikan oyununun dairesinde olmaya devam etmektir.Dolayısıyla bölgenin tüm bileşenlerinin görevi, zaman geçmeden derhal Amerika'nın satranç oyunundan çıkmaları, her bir grubun ümmetin tarihin sayfalarındaki ve geleceğindeki yerini yeniden gözden geçirmeleri, İslam'ı ve hükümlerini her türlü değerlendirmenin üstünde tutmaları, böylece sadakat ve bağlılık konusundaki önceliklerini sadece İslam'ın değerlerinden ve hükümlerinden almaları gerekmektedir.O halde yağmurdan kaçarken doluya yakalananlardan olmayalım ve düşmanın, istisnasız herkesin kaybedeceği projelerinde bizi tekrar kullanmasına razı olmayalım.

Ayrıca karşılıklı mezhepçi kışkırtmaları durdurun, oklarınızı Amerika ve Yahudilere yöneltin, satranç tahtasından hemen çıkın ve artık aptallığı bırakın.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Şeyh Adnan Mezyan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER