Pazar, 18 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/09
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Trump'ın Kibrini Kıracak, Ona Haddini Bildirecek ve Trump'ın Yüzünü Toprağa Sürtecek Olan Müslümanların Halifesinden Başkası Değildir

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Trump'ın Kibrini Kıracak, Ona Haddini Bildirecek ve Trump'ın Yüzünü Toprağa Sürtecek Olan Müslümanların Halifesinden Başkası Değildir

Böbürlenen, alay eden, öfkelenen ve tehdit eden asrın köpeği Trump da dahil olmak üzere Roma köpeklerini yeryüzünde bu kadar ceberrut, mağrur, küstah ve kibirli olmaya sevk eden şey, arkasında savaşılıp kendisiyle korunulacak, gerçek bir koruyucu olacak ve İslam Devleti’ni kibirlilerden ve despot sefihlerden koruyacak olan bir Halifenin olmayışıdır.

Bu zamanın Firavunu Trump, bir hatip gibi insanların karşısına çıkıyor ve şöyle diyor: Ben yeryüzünün kralı değil miyim, dünyayı ben yönetmiyor muyum? Savaşları alevlendirip söndüren, emirler verip yasaklar koyan bu Firavunu, daha önce atalarına şeytanın vesveselerini unutturan Ömer Faruk gibi caydıracak bir güç yoktur; ama Ömer gibiler hani nerede? Trump ve Netanyahu'ya şeytanın vesveselerini unutturacak, onlar gibi zalimleri yerlerinden edecek, onları cezalandıracak ve onları kendilerinden sonra gelenler için bir ibret ve ders vesilesi kılacak Halife hani bugün nerede?

Bu helak olmuş kafirin korkularından biri de, 12/10/2025 tarihinde Knesset'te yaptığı bir konuşmada Hilafetten bahsederek, "Hilafet sistemini ortadan kaldırdık" şeklindeki sözüdür; Vallahi eğer bizim Hilafetimiz olsaydı, bu adam çıkıp herkesin gözü önünde bu şekilde konuşmaz, Müslümanların ülkelerinden birine gelip açıkça onlara meydan okuyamaz ve onlara karşı kibirli davranamazdı; ancak bu azim dini koruyacak, bu dini savunacak, domuzların ve maymunların kardeşleri gibi olanların yeryüzünde büyüklenmelerini engelleyecek kimse yoktur; bilakis şayet bir Halifemiz olsaydı, tam bir aşağılanma ve baş eğme duygusu içinde cizye verirdi.

Müslümanların başındaki zararlı yöneticilerin onu alkışlamaları ve onu dost edinmeleri bir utanç ve rezillik olup onlar, Allah Subhanehu ve Teala’nın haklarında şöyle buyurduğu kimseler gibidir: فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَن تُصِيبَنَا دَآئِرَةٌ فَعَسَى اللهُ أَن يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِّنْ عِندِهِ فَيُصْبِحُواْ عَلَى مَا أَسَرُّواْ فِي أَنْفُسِهِمْ نَادِمِينَKalplerinde hastalık bulunanların “Başımıza bir felâketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların dostluklarını kazanmaya çalıştıklarını görürsün. Umulur ki Allah müminlere katından bir fetih veya bir emir getirir de onlar içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar.” [Maide 52]

Ey Müslümanlar: Uykunuzdan uyanmanızın, ayağa kalkmanızın, devletinizi kurmanızın, Halifenize biat etmenizin ve bu zamanın Firavun’un sizden, kılıçların çarpışmasını ve Müslüman ol ki, selamete eresin; yoksa sana öyle bir orduyla geleceğiz ki onun başı senin yanında sonu benim yanımda olacaktır ey kafirin oğlu; bu senin gördüğün değil işittiğin şeydir şeklindeki söylemin yankısını görmesinin zamanı gelmedi mi?! O halde Allah’ın sevdiği kişiler gibi olun: أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لائِمٍMüminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorludurlar. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar).” [Maide 54]

Ey Müslümanlar: Hep bir ağızdan, suçluların burnu yere sürtünse de bizim için Hilafetten başka bir izzetin olmadığını ilan ediniz ki tarihiniz, Allah’ın dünyada ve ahirette razı olacağı bu tutumu anlatsın. وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِّنَ اللهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih. Müminleri (bunlarla) müjdele.” [Saff 13] 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Fadi Es-Sülemi – Yemen

Devamını oku...

Yemen Halkının Durumu, Mucir veya Amir'in Durumu Gibi Olmuştur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Yemen Halkının Durumu, Mucir veya Amir'in Durumu Gibi Olmuştur!

Haber:

Bu sabah, Taiz iline bağlı Turba bölgesinde, Islah yetkililerini kınayan ve yüzlerce kişinin katıldığı büyük gösteriler düzenlendi; göstericiler, son günlerde yerel kamuoyunu sarsan genç Abdurrahman Necaşi'nin cinayetine karışanların teslim edilmesini talep ettiler.(Yemen Basın Ajansı, 26/10/2025)

Yorum:

Güvenlik zafiyeti sadece Taiz iliyle sınırlı değildir, aksine Yemen'in doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar her yerinde yaşanmaktadır. Ancak Taiz ilinde, özellikle de sözde meşruiyet kisvesine bürünmüş olan Islah Partisi'nin kontrolündeki sözde kurtarılmış bölgelerde dönen ve yaşananlar birçok kişinin dikkatini çekmiştir; zira genç avukat Abdurrahman Necaşi'nin Turba şehrindeki evinin önünde öldürülmesi, bu türden ilk olay değildir; zira bundan önce de birçok suikast olayı yaşanmış olup bunların en önemlileri Temizlik ve İyileştirme Fonu müdürü Profesör Aftihan el-Meşheri suikastı ve lider Adnan Razik'e yönelik suikast girişimi ve diğer cinayet ve suikast vakalarıdır. Trajikomik olan ise, bu eylemleri, özellikle de Necaşi'nin öldürülmesini gerçekleştirenlerin, Taiz'de iktidarın dizginlerini elinde tutan Islah Partisi'nden güvenlik güçleri ve adamları olmasıdır. Bu nedenle Yemen halkının durumu, Mücir ve Amir’in durumu gibi olmuştur!

Bu kaos, ülkedeki iktidar kliğinin başarısızlığının en büyük kanıtıdır; zira güvenlik çökmüş olup Taiz, kardeş şehirleri arasında tek başına değildir; çünkü ister meşru otoritenin isterse Husilerin kontrolü altında olan diğer şehirler ve bölgeler olsun, Taiz'den daha iyi bir durumda değillerdir; yani cinayet ve suikast trajedileriyle akşamlayıp kaçırma, gasp ve yankesicilik felaketiyle sabahlıyoruz!!

Bu korkunç olaylar ve acı verici musibetler her geçen gün artmakta ve hiçbir soruna çözüm bulamayan tebaayı yorup bitirmektedir; zaten kendi işlerini bile kontrol edemeyen ve tebaanın refahıyla ilgilenmeyen bu ajanların yönetimi altında bu durum hiç de şaşırtıcı değildir.Zira bu ajanlar, insanların başına musallat oldular, onları en temel haklarından mahrum bıraktılar, servetlerini ve kaynaklarını yağmaladılar, insanların arasında terör estirdiler ve seslerini kısıp susturdular. Nasıl olmasın ki; zira onlar ayağa çarpık koltuklarını arzulayarak kendilerini sömürgeci kafir Batılı efendilerine hizmet etmeye adamışlardır! Yani onların insanların sorunlarını çözmek, güvenlik, sağlık, eğitim ve hizmet alanlarında ihtiyaç duydukları şeyleri sağlamak gibi bir kaygıları olmadığı gibi sorumluluklarını yerine getirmediler ve Allah'a, Rasulü'ne ve müminlere ihanet ettiler.

Ey sevgili Yemen’deki halkımız: Şunu biliniz ki, onlar ve benzerleri gibi kişiler sizleri yönettikleri ve sizleri bu yozlaşmış laik sistemle idare ettikleri sürece sizin için hiçbir güven ve güvenlik, hiçbir rahatlık ve hiçbir kurtuluş olmayacaktır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً Ve kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o takdirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim dar bir hayat vardır.” [Taha 124]

Denenmiş olanı denemekten yorulduk ve bizim sorunumuz, dini hayattan ayırmaya dayanan kapitalist yönetim sistemidir. Şunu biliniz ki, her iki dünyada da kurtuluş, rahatlık ve mutluluk, Allah'ın şeriatını bireye, topluma ve devlete uygulayanlara ait olup Allah'ın tüm insanlık için razı olduğu doğru sistem ise Hilafet sistemidir.Zira tüm insanlığı içinde bulunduğu durumdan ve kirli kapitalizmin onlara getirdiği şeyden kurtarmaya muktedir olan tek sistem Hilafet sistemidir.Bu nedenle doğru şerî çözüm, insanlara Rablerinin şeriatıyla hükmedecek, onların merkezlerini ve koruluklarını koruyacak ve onları savunacak Hilafet Devleti'ni kurmak için çalışanlarla birlikte çalışmaktır.

İşte Hizb-ut Tahrir, Hilafet projesini taşımakta, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olarak geri dönebilmemiz için ümmetin yeniden kalkınmasını amaçlamakta olup kendisini, Allah'ın indirdikleriyle yeniden hükmetmeye ve Allah Subhanehu'nun vaadine ve Kerim Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdesine iman ederek Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmaya adamıştır. Bu yüzden artık Hilafetin zamanı gelmiştir; o halde ey Yemen halkı, haydi ayağa kalkın ve Allahu Teala’nın şu emrine icabet edin: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ekrem Mahi - Yemen

Devamını oku...

Oslo Otoritesinin Başkanlığının, Amerika'nın ve Yahudilerin Adamı Hüseyin Eş-Şeyh'e Devredilmesi Pratik Olarak Başlıyor

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Oslo Otoritesinin Başkanlığının, Amerika'nın ve Yahudilerin Adamı Hüseyin Eş-Şeyh'e Devredilmesi Pratik Olarak Başlıyor

Haber:

Başkan Mahmud Abbas, Filistin Ulusal Yönetimi Başkanlığı pozisyonunun boşalması ve Yasama Konseyi'nin bulunmaması halinde, Filistin Kurtuluş Örgütü Yürütme Komitesi Başkan Yardımcısı ve Filistin Devleti Başkan Yardımcısı'nın, bu görevi üstleneceğini belirten bir anayasal bildiri yayınlamıştır; ulusal otoritenin geçici başkanlık görevi 90 günlük süreyi geçmeyecek, bu süre zarfında Filistin seçim kanununa uygun olarak yeni bir başkan seçmek için serbest ve doğrudan seçimler yapılacak olup bu süre zarfında mücbir sebeplerden dolayı seçimlerin yapılamaması halinde, Filistin Merkez Konseyi bu süreyi yalnızca bir kez daha uzatabilecek.

Yorum:

Filistin otoritesinin dizgininin Hüseyin eş-Şeyh'e devredilmesinin zemini, Filistin Yönetimi Yürütme Kurulu Başkan Yardımcılığı ve Başkan Yardımcılığı makamlarının oluşturulması ve Hüseyin eş-Şeyh'in bu makama aday olarak gösterilmesiyle başlamış olup bu adaylık, örgütün Merkez Konseyi ve Yürütme Kurulu tarafından bu yılın nisan ayında onaylanmıştı. Ardından birkaç gün önce, başkan yardımcısının geçici olarak başkanlık görevini üstleneceğini belirten bir anayasal başkanlık kararnamesi yayınlanmıştır; bu da Hüseyin eş-Şeyh'in Filistin otoritesi ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nün bir sonraki başkanı olacağı anlamına gelmektedir.

Bu kararlar, kararnameler ve önlemler, Mahmud Abbas'ın iktidara geliş sürecini akla getiriyor; zira Abbas'ın iktidara gelmesi ve başbakanlık makamının oluşturulması ve Ahmed Kurey'in bu göreve atanmasıyla başlamış, ardından Kurey görevden alınmış ve Amerikan baskısı altında Abbas atanmıştı; zira Abbas'ın, hain Oslo Anlaşmasının mühendisliğinde kilit rol oynamasının yanı sıra taviz vermeye hazır olduğu biliniyordu.

Mahmud Abbas'ın o dönemde atanmasındaki ana faktör, Amerika'nın ondan memnun olması ve onun emirlerini yerine getirmeye hazır olmasıydı; işte aynı faktör, Yahudi varlığıyla güçlü ilişkileriyle tanınan Hüseyin eş-Şeyh için de geçerlidir. Bunun için örgütün bazı fraksiyonları protesto edip itiraz etse bile, önlemler ve değişiklikler alınmakta, anayasal kararnameler çıkarılmakta ve bu da Merkez Konseyi ve Yürütme Komitesi tarafından onaylanmaktadır.

Bu da bizi bir kez daha Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) ve Oslo’nun rahminden doğan habis otoritenin gerçekliğini ve onun güç ve örgüt yoluyla kişisel kazanç olarak gördüğü şeyleri tekeline alan bir çete olmanın da ötesine geçtiğini, hatta bizi daha da ileriye götürdüğünü idrak etmeyi sağlamaktadır; zira dolandırıcılık ve yasaların değiştirilmesi, otoritenin şekline ve otoriteyi üstlenenlerin kimler olduğuna karar verenlerin emirlerinin yerine getirmek için kullandıkları araçlar olup Filistin kurtuluş Örgütü’nün kuruluşundan itibaren yapısı, Filistin ve halkına karşı planları uygulamak için kurulmuştur.Tıpkı Abbas'ın, Filistin halkına başkan olarak dayatıldığı gibi, şimdi de Hüseyin eş-Şeyh onun halefi olarak bir sonraki başkan olarak atanması için çalışılmaktadır;aynı şekilde Filistin Kurtuluş Örgütü de Filistin halkına dayatılmış, aksine o günden itibaren de Filistin'i terk etmesi ve İslami boyuttan soyutlanması için hazırlanmıştır.

Bu nedenle otoritenin başkanının atanması, belirli politikaların uygulanması olarak kabul edilse de Amerika'nın onayı olmadan hiç kimse başkan olamaz; dolayısıyla bu durum başlı başına Filistin davasının tasfiyesi projesi yönünde atılmış bir adım olmasına rağmen ancak Filistin halkının ve Müslümanların dikkati, bu otoritenin başında kimin olduğuna değil, aksine örgütün ve otoritenin aslında ümmetin davasına yabancı yapay varlıklar olduğuna çekilmelidir. Otoriteye kimin başkanlık ettiğine bakılmaksızın bunun sadece Filistin davasını tasfiye etmeyi, Yahudi varlığını tanımayı ve onun güvenliğini korumayı hedefleyen kâfir Batı'nın projesi olduğunun açık olması gerekir.

Filistin halkını gerçekten temsil eden tek kişi, sadece ümmetin tek bir yola, yani kurtuluş yoluna geri dönmesi için ona liderlik eden kişidir; bunun dışındaki her şey, hangi isim altında olursa olsun ihanet yolunda yürümekten başka bir şey değildir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Hamad el-Vadi - Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Trump’ın Uşağı Pakistan Yöneticileri, Filistin’in Peşkeş Çekilmesini Güvence Altına Almak İçin Hizb-ut Tahrir Gençlerini Kaçırıyor!

Trump’ın gözde mareşali olarak nitelendirilen Asım Münir, Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti’nin yürüttüğü ve Pakistan ordusunun Filistin’in kurtuluşu için derhal harekete geçirilmesi gerektiğini söylediği görkemli kampanyaya zorbalıkla yanıt verdi Asım Münir’in haydutları Lahor, Karaçi ve Peşaver’de ikamet eden beş avukatı kaçırdılar ve nereye götürdükleri hala bilinmiyor. Asım Münir’in bu zorbalığı ve baskıcı tutum hiç de şaşırtıcı değil! Zira Gazze, Keşmir, Afganistan ya da Pakistan’ın zenginlikleri gibi hiçbir konuda Trump’ın talimatları dışında hareket edemez, hatta aksini bile düşünemez. Bu yaklaşım, Trump’ın Abraham Anlaşmaları uyarınca, Mübarek Toprak Filistin’in Yahudi varlığına peşkeş çekilmesine direnen herkesin zorbalıkla ezilmesini öngörüyor. İşte bu yüzden Asım Münir, Hizb-ut Tahrir’e karşı seferber olmuş durumda. Nitekim Ürdün ve Lübnan’da olduğu gibi sömürgeciliğin İslam dünyasındaki diğer ajanları da seferber olmuş durumdalar.

Ey Pakistan Müslümanları! Ey pak toprağın evlatları! Hizb-ut Tahrir gençleri olarak biz, Allah’ın izniyle İslam davetini asla terk etmeyeceğimize dair size söz veriyoruz. Pakistan’da çeyrek asırdır Müşerref’ten Asım Münir’e dek nice tağutlarla mücadele ettik; nice zulüm, tutuklama, işkence ve kaçırılma suçlarına göğüs gerdik. Bizler,

أَيُّهَا النَّاسُ، قُولُوا، لا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ تُفْلِحُوا“Ey insanlar! Lâ ilâhe illâllah deyin ki kurtuluşa eresiniz” davetini ilettikten hemen sonra Ebû Leheb’in attığı taşlarla ayak bilekleri kanlar içinde kalan Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sabrını örnek alıyoruz. Bizler, gözleri önünde ebeveyninin şehadetine tanıklık eden ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in haklarında

صَبْراً آلَ ياسر فإنَّ مَوْعِدَكُم الجَنَّة“Sabredin ey Yâsir ailesi, şüphesiz size vaat edilen yer Cennet’tir” buyurduğu Yâsir’in o yüce sabrını örnek alıyoruz. Bizler, ceberut saltanattan, zulüm ve baskı yönetiminden sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafetin geleceğine inanıyoruz. O yüzden bize yaptıklarınız vız gelip tırıs gider. Ahmed Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ“Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra da sustu” Müslümanları zaferden önce imtihan etmek, kuşkusuz Allah’ın değişmez yasasıdır. O halde, zalimlerin karşısında hakkın sözünü yükseltmek için bizimle beraber, yanımızda, arkamızda ve önümüzde durun!

Ey Pakistan silahlı kuvvetlerinin subayları! Bildiğiniz gibi Hizb-ut Tahrir, İslam dünyasında yetmiş yılı aşkın süredir gördüğü tüm zulümlere rağmen silahlı mücadeleye asla başvurmamıştır. Hizb-ut Tahrir, Mekke’de kendini yalnızca davet ile sınırlayan ve Hicret edinceye kadar hiçbir maddi eyleme girişmeyen Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in metoduna harfiyen uymaktadır. Nitekim İkinci Akabe Biatı’nda Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, savaşmak için izin isteyenlere,

لَمْ نُؤْمَرْ بـِذَلِكَ “Biz henüz bununla emrolunmadık” diye cevap vermiştir.

İmdi, Hizb-ut Tahrir gençleri olarak bizler, silah taşımıyor olsak da, sizden, ey güç ve kuvvet ehli, Nübüvvet metodu üzere Hilafet’i yeniden ikame etmek için bize nusret vermenizi talep ediyoruz! Bu talebimiz, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in metoduna birebir uygundur. Zira bildiğiniz gibi Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bizzat savaş ve güç ehli olanlarla (kabile liderleriyle) görüşmüş ve onlardan dinin ikamesi için nusret talep etmiştir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, görüştüğü kabilelerde güç ve kuvveti ehlinin olup olmadığını araştırmış, bunun için görüştüğü kimselere

فَهَلْ عِنْدَ قَوْمِكَ مِنْ مَنَعَةٍ؟ “Sizin kavminizin [bizi koruyacak] bir gücü var mı?” diye sormuştur. Bu minvalde Kelboğulları, Hanifeoğulları, Amir bin Sa’saaoğulları, Kindeoğulları ve Şeybanoğulları dâhil olmak üzere nice kabilelerle görüşmüştür. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Allah Celle Celaluhu zafer nasip edinceye kadar bu metot üzerinde sabır ve sebat etmiştir. Ensar’ın nusret vermesiyle de Medine’de İslam Devletini kurmuştur. İşte bu yüzden, yüz yüze kaldığımız onca zulme rağmen, yeniden Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek için sabırla sizden nusret talep etmeye devam edeceğiz! Siz ise, verdiğiniz cevaba dikkat edin! Aksi halde Kıyamet Günü Rabbinizin huzurunda aleyhinize şahitlik edeceğimizi de bilin!

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER