Salı, 20 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Kim Galip Gelecek: Nüfuz Çatışması Mı Yoksa Akide Çatışması Mı?

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Kim Galip Gelecek: Nüfuz Çatışması Mı Yoksa Akide Çatışması Mı?

Güçlerin nüfuz bölgeleri için çatıştığı ve hesaplara göre sadakat haritalarının çizildiği çalkantılı bir dünyada Gazze, apaçık bir istisna olarak öne çıkıyor; bunun nedeni yıllardır kuşatma altında olması ya da sadece askeri saldırılara maruz kalması değildir, aksine bunun nedeni çatışmanın siyaset ve nüfuzun ötesine geçerek hak ile batıl arasındaki akidevi bir savaşa ulaşmasıdır.

Filistin – ve özellikle Gazze – her zaman karşıt, belki de çelişkili projelerin çatıştığı bölgesel ve uluslararası taraflar arasındaki nüfuz çatışmalarının arenası olmuştur. Bu bağlamda müzakere savaşları Gazze adına yürütülmekte, Gazze pahasına anlaşmalar yapılmakta ve onun acıları başkentlerin koridorlarında istismar edilmektedir. İşte bütün bunlar, siyasi araçlar yoluyla nüfuz çatışması veya çıkarlar çatışması olarak adlandırdığımız şeyin kapsamına girmektedir.

Ancak Gazze'deki çatışmanın doğasını düşünen biri, burada yaşananların sadece bir nüfuz çatışması değil, aksine kelimenin tam anlamıyla bir akide çatışması olduğunu idrak eder. Gazze'deki direniş akidesi, taktiksel bir tercih değildir, aksine Filistin'in bölünemez ve taviz verilemez İslami bir vakıf olduğu ve işgalin de siyasi bir taraf değil, varoluşsal bir düşman olduğu yönündeki sağlam bir imandan kaynaklanmaktadır. Direniş bir pazarlık kozu değildir, aksine ümmetin bilincinde kök salmış şerî bir vacip ve kültürel bir vizyondur. Bu anlayış ve bu hakikat, Gazze'nin direncinin sırrını ve savaşın ağır bedeline ve acımasızlığına rağmen Gazze'nin kırılmasının zorluğunu açıklamaktadır.

Nüfuz çatışması ne kadar şiddetli olursa olsun uzlaşılabilir olmaya devam etmiştir; zira nüfuz çatışması, geçici anlaşmalar veya anlayışlarla kontrol edilebilir çıkar hesaplarına dayanmaktadır.Akide çatışması ise müzakere edilemez; çünkü akide, ümmetin vicdanında kök salmış olup ümmetin kimliği ve risaletiyle bağlantılıdır ve zaman ve mekan sınırlarını aşmaktadır. Gazze'deki direncin ve fedakarlığın gerçek itici gücü işte budur ve bu, yolunda en değerli şeylerin feda edildiği bir akidedir.

Gazze'nin gücü askeri cephaneliğinde değildir, aksine onun evlatlarını harekete geçiren akidededir ve bu akide, anneleri şeref üreticilerine, çocukları ise kahraman projelere dönüştürmektedir. Yahudiler bu boyutu idrak ediyorlar; bu nedenle sadece taşa değil, bilakis aynı zamanda akideye, fikre ve bilinç ve direnişin kuluçka makinesi olarak Gazze'nin sembolizmini de saldırıyorlar.

Dolayısıyla Gazze sadece kendisi için savaşmıyor, aksine ümmetin kimliği için de savaşıyor. Bu nedenle Gazze'nin kararlılığı sadece yerel bir kahramanlık değildir, aksine sürekli olarak ümmete şunu hatırlatmaktadır; Filistin'deki çatışma toprak veya geçişler üzerindeki bir anlaşmazlık değildir, aksine uluslararası olarak desteklenen sömürgeci proje ile Sykes-Picot'un yapay sınırlarını aşan bir imana sahip ümmet arasındaki varoluşsal bir savaştır.

Akide çatışması, ateşkesle söndürülemeyecek veya antlaşma ile sona erdirilemeyecek bizzat zamanla olan bir çatışmadır. Bu bağlamda Gazze, savaşan küçük bir coğrafi bölge değildir, aksine akide kalplerde yer edindiğinde mucizeler yaratan ve hesapların ötesine geçen hadari bir tanıktır. Dolayısıyla onun çatışması, Allahu Teala’nın şu vaadine dayanmaktadır: وَلَيَنصُرَنَّ اللهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌŞüphe yok ki Allah, onlara yardım etmeye mutlak surette kadirdir.” [Hac 39]

Bugün Gazze sadece savaşmıyor, aksine semanın vaadine sımsıkı sarılarak ve Peygamberlerin yolunda sebat ederek hak ile batıl savaşında ilerliyor ve Allah'ın izniyle zafer ya da şehitlik gelene kadar batılın karşısında imanın kalesi olmaya devam edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Munis Hamid – Irak

Devamını oku...

Kolombiya Devlet Başkanı Filistin'i Kurtarmak İçin Bir Ordu Kurulması Çağrısında Bulundu!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kolombiya Devlet Başkanı Filistin'i Kurtarmak İçin Bir Ordu Kurulması Çağrısında Bulundu!

Haber:

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, 24 Eylül 2025 Çarşamba günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Filistin'i kurtarmak için uluslararası bir ordu kurulması çağrısında bulundu ve Petro şöyle dedi: “Soykırımı kabul etmeyen Küresel Güney ülkeleri, Amerika ve NATO tarafından desteklenen zulüm ve totalitarizme karşı Filistin halkının hayatını ve kendilerini savunmak için silahlı bir güç oluşturmaları gerekir.” Petro, şunları da ekledi: “Soykırımı kabul etmeyen ülkelerden oluşan bir orduya ihtiyacımız vardır; bu nedenle insaniyetlerinin bir parçası olarak dünya ülkelerinden, silahlarını ve ordularını birleştirmelerini talep ediyorum. Filistin'i özgürleştirmeliyiz.”

Yorum:

Kolombiya Devlet Başkanı, Müslüman ülkelerdeki zararlı ülkelerin yöneticilerinden hiçbir yöneticinin onda birini bile söylemeye cesaret edemeyeceği sözler sarf etmiştir;zira adam, Filistin halkının yaşadığı trajedinin ancak askeri olarak, yani onları kurtarmak için orduların harekete geçmesiyle çözülebileceğini, çünkü işgalin ancak güç kullanılarak ortadan kaldırılabileceğini fark etmiştir.Peki bir de bu işgal, hesap verme veya denetim olmaksızın öldürmek, yok etmek ve ekini ve nesli helak etmek için silah, para ve uzmanlar tedarik eden özellikle Amerika ve Avrupa olmak üzere tüm dünya ülkeleri tarafından destekleniyorsa nasıl olmalı acaba?

Kolombiya Devlet Başkanı, Birleşmiş Milletler kürsüsünden dünya devlet başkanlarının önünde, hiç kimseyi umursamadan cüretkâr ve bir aslan gibi kükreyerek, Filistin'in kurtuluşuna katkıda bulunmak için 20.000 Kolombiyalı asker göndermeye hazır olduğunu açıklarken, Allah onları kahretsin Müslümanların başındaki yöneticiler ise, utanç, rezalet ve aşağılanma içinde sessizliğe gömülüyorlar ve sanki Yahudi varlığı kendilerini, kınamalarını ve suçlamalarını umursuyormuş gibi, kınama ve suçlama konuşmalarıyla yetiniyorlar.Hatta Endonezya Cumhurbaşkanı konuşmasında şunları söyleyerek küstahlığın doruk noktasına ulaşmıştır: “İsrail'i” tanımalı, saygı duymalı ve güvenliğini garanti altına almalıyız. Ancak o zaman gerçek barışa kavuşabiliriz.” Ve konuşmasını da "Şalom!" diyerek tamamlamıştır. Müslümanların başındaki yöneticiler hala eski aptallıkları içinde Lübnan ve Suriye'ye saldıran, buraların bir kısmını işgal eden ve Gazze'yi tamamen yok eden Yahudi varlığıyla aşağılık bir şekilde barış arayışındayken, bir gayrimüslim olan Kolombiya Devlet Başkanı'nın Filistin sorununu çözmek için askeri bir seçenek çağrısında bulunması ne tuhaf bir paradokstur!!

Bazı Batılı hükümetler ile Müslümanların başındaki yöneticiler arasında Filistin konusundaki çelişkili tutumlar bununla da sınırlı kalmamıştır;bakın işte İspanya, Yahudi varlığıyla çok namlulu roketatar sistemleri satın almak için yaptığı 700 milyon Avroluk sözleşmeyi iptal ettiği gibi 287 milyon Avro değerinde 168 adet tanksavar füze rampası satın almak için yaptığı başka bir sözleşmeyi de iptal etmiştir; zira 29 Eylül 2025'te El Cezire Net, İspanyol gazetesi El País'in İspanya'nın, Yahudi varlığına silah, mühimmat ve askeri teçhizat taşıyan Amerikan uçak ve gemilerinin Cadiz ve Seville'deki iki askeri üssünden geçmesini engellediğini ortaya çıkardığını bildirmiştir. Ama öte yandan Mısır Firavunu Sisi'nin 7 Ağustos 2025'te Yahudi varlığıyla 35 milyar Dolar değerinde gaz satın almak için bir sözleşme imzaladığını görüyoruz! Ayrıca Avrupa sokaklarında Gazze'deki katliamların ve soykırım savaşının sona ermesini talep eden gösteriler ve yürüyüşler devam ederken Arap rejimlerinin ise Gazze ile dayanışma gösterilerine izin vermediklerini, hatta 28/09/2025 tarihinde Ürdün ordusunun, Ürdün'ün Filistin sınırına yaklaşan iki kişiye ateş açtığını ve bunun sonucunda bu iki kişinin şehit olduğunu görüyoruz!

Bugün Müslümanların karşı karşıya olduğu her türlü sorunun çözüm kapıları, bu ajan yöneticiler nedeniyle kapanmıştır. Bu yüzden onlar ortadan kaldırılmadıkça hiçbir kalkınma veya ilerleme olmayacaktır; çünkü bu yöneticiler, yüz yıldan fazla süren zayıf yönetimleri boyunca ümmeti yok edip ezdiler. Çözüm her Müslüman için malum olup bu da İslam’ı tatbik konuma getirmektir. O halde Müslümanlar bu suçlu yöneticileri devirmek ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu gibi aralarından bir Halifeye biat etmek için harekete geçmeyecekler mi? إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ İmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”Zira Halife, iki kıblenin ilki ve Harameyn'in üçüncüsünü kurtarmak ve onu bir kez daha ümmetin bağrına geri döndürmek için tüm ümmete liderlik edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Ebu Hişam

Devamını oku...

Fransa ve Kürtaj; Nereye Kadar?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Fransa ve Kürtaj; Nereye Kadar?!

Haber:

Uluslararası Güvenli Kürtaj Günü (28 Eylül) kapsamında, kürtajın kazanılmış bir hak olduğunu ancak sağlık tesislerinin yetersizliği ve bu alana ayrılan kaynakların eksikliği nedeniyle etkili bir şekilde garanti edilmediğini hatırlatmak amacıyla Fransa'da gösteriler düzenlendi.

Yorum:

Dress raporunda geçenlere göre, "Fransa'da gönüllü kürtaj (IVG) başvuru oranı, 2024 yılında 2023'e kıyasla %3,14 artış göstermiştir.Zira Fransa'da 251.720 kürtaj kaydedilmiş olup bunların %80'i ilaç yoluyla gerçekleştirilmiştir.” Bu yüksek rakam gerçekliği doğru bir şekilde yansıtmamaktadır; çünkü çok sayıda kadın, protestocuların bahsettiği gibi sağlık tesislerinin (kürtaj merkezleri ve doğum klinikleri) ve aynı şekilde finansman eksikliği gibi birçok nedenden dolayı komşu ülkelerde kürtaj yaptırmaktadır.“Bazı kadınlar kürtaj yaptırmak için yurt dışına çıkmak zorunda kalıyor. Bu kadınları destekleyen dernekler de önemli ölçüde azalan fonlardan muzdariptir.”

Tüm bunlar, katılımcıların da bahsettiği zorluklara rağmen, kürtaj oranının son yıllarda istikrarlı bir şekilde arttığı ve rakamların yıldan yıla sıçrama gösterdiği, dolayısıyla gerçeğin yayınlanandan daha büyük olduğu gibi vurgulananlardan çok daha derin bir sorunu yansıttığı anlamına gelmektedir.

Ayrıca Fransa'nın kürtajı (Mart 2024) anayasal bir hak haline getiren ilk ülke olduğunu da unutmamalıyız; dolayısıyla anayasal hakkın varlığıyla birlikte sağlık sektörünün kapasitesinin iyileştirilmesi, kürtaj oranının hızla artmasına neden olacaktır!

Batı'da genel olarak kürtaj operasyonlarının artması, zinanın yaygınlaşmasından, ailelerin dağılmasından, son yıllarda durumu daha da kötüleştiren ekonomik sorunlardan ve diğer faktörlerden kaynaklanmaktadır; dolayısıyla onların artık tehlike çanlarını çalması gerekir; çünkü kurt toplumlarını yiyip bitirmekte olup on yıllar sonra kurtarmak için geriye kalan şeyleri de kurtarmaya bir yol bulamayacaklar ve işte o zaman halklarına karşı işledikleri suçlarının boyutunu anlayacaklardır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Minnetullah Tahir – Tunus

Devamını oku...

Küstah Trump’ın Değil Onurlu Gazze Halkının Yanında Durun

Gasıp Yahudi varlığı “İsrail”in Gazze’de gerçekleştirdiği işgal ve soykırımın üzerinden iki yıl geçti. 7 Ekim’de yaşadığı büyük hezimeti gölgelemek için işgalci varlığın Gazze’de başlattığı soykırım ne yazık ki üçüncü yılına giriyor. Her günü ayrı bir katliam, her günü ayrı bir vahşet olan bu iki yılda tüm dünya işgalci Yahudilerin akıl almaz barbarlığına şahit oldu. Katiller, hedef gözetmeksizin çocukları, bebekleri, yerleşim alanlarını, okulları, camileri ve hastaneleri vurdular. İslami beldelerin yöneticileri ise defalarca toplandılar, konuştular, kınadılar ve dağıldılar. Her kınama yeni bir saldırı ve katliam için onları cesaretlendirdi. İşgalci “İsrail” öyle azgınlaştı ki aylarca Gazze’ye bir lokma ekmeğin, bir yudum suyun girmesine dahi izin vermedi.

İşgalci katiller Sadece Gazze’ye değil, Suriye, Lübnan, İran, Yemen ve Katar’a, son olarak ta Tunus’tan yola çıkan Sumud filosuna da saldırdı. Bütün bunlar yaşanırken Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Arap rejimlerinden bazı yöneticiler New York’ta ABD Başkanı küstah Trump’ın masasında toplanıp mücahitlerin silahsızlandırılmasını, Gazze’yi işgal ve Filistin’e ihaneti içeren planı konuşup Trump’a övgüler yağdırdı.

Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti olarak 7 Ekim’in ikinci yılında İslami camiaların desteği ve on binlerce Müslüman’ın katılımı ile İstanbul, Ankara ve Şanlıurfa’da “Söz Değil İcraat Bekliyoruz” başlığı ile yürüyüşler gerçekleştirdik. Kol kola yürüdüğümüz tüm İslami gruplardan, iştirak eden tüm Müslümanlardan, korkmadan hakkı haykıran âlim ve hocalardan Allah razı olsun diyoruz. Yürüyüşlerden sonra yapılan basın açıklamalarında yöneticilere somut adım atmaları için şöyle seslendik: “Ey Güç ve İktidar Sahipleri; Sizler yüzbinlerce masum katledilirken kınadınız, şiddetle kınadınız ve hiçbir işe yaramayan diplomatik görüşmeler yaptınız. Çok iyi biliyorsunuz ki bunların hiçbirisi çözüm adına somut ve caydırıcı adımlar değildi. Çünkü işgalci Siyonistler söz ile durmaz, üçüncü yılına giren soykırım hamaset ile son bulmaz, Gazzeli mazlumlar sadece konuşarak kurtulmaz. Öyleyse artık zaman söz zamanı değil, icraat zamanıdır, artık yapılması gereken somut ve caydırıcı adımlardır.”

İktidara küstah Trump’ın değil, onurlu Gazze halkının yanında durmasını, söz ile değil artık somut adımlar ile icraat yapmasını haykırdık. Terör yuvası İncirlik Üssü ve Kürecik Radar İstasyonu’nu kapatılmasını, işgalcilerin ordusunda görev alan çifte vatandaşların vatandaşlıktan çıkartılıp yargılamasını, ticaretin tamamen bitirilmesini, gayrı meşru varlık ile diplomatik ilişkilerin kesilmesini, hiçbir işe yaramayan BM kararlarının yok sayılmasını, Gazze’ye insani koridor açılmasını, Sumud filosunun donanma ile korunmasını, “İsrail”i terör varlığı olarak görmesini ve ABD’nin iki devletli çözüm planını artık dillendirmeyi terk etmesini söyledik.

Yine Filistin topraklarında tek bir işgalci kalmayana dek mücahitlerin yanında durması gerektiğini de özellikle hatırlattık. Ancak ne yazık ki bu çağrımızdan bir gün sonra CB Erdoğan, ABD Başkanı küstah Trump’ın planını desteklediğini ve kendisini takdir ettiğini açıkladı. Türkiye ve Arap rejimlerinin desteklediği bu plan, Gazze’deki direnişi terör olarak görmekte, tüm Filistin topraklarında işgale meşruiyet vermektedir. Kesin olan bir şey var ki bu plan, Gazze’de asla hayat bulmayacaktır. Allah’ın izni ile Trump’ın masasında koltukları için umut bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacaklardır.

Katil Netanyahu ve işgalci Yahudilere ise sözümüz şudur: Ey aşağılık korkaklar! Müslüman anneler çocuklarına sizin düşmanlığınızı emziriyor, babalar evlatlarına sizinle savaşmayı vasiyet ediyor, gençler sizi mağlup edecek orduda yer almak için gün sayıyor. İşte o ordu Raşidi Hilafet’in ordusudur, işte o gün müminlerin kalbi Allah’ın yardımı ile ferahlayacak, zalimlerin ise yüzü kararacaktır.

Devamını oku...

Ebu Usame, Ahmed Bekir (Hazim) İle Arkadaşlık Şerefi, Allah Ona Rahmet Etsin

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Ebu Usame, Ahmed Bekir (Hazim) İle Arkadaşlık Şerefi, Allah Ona Rahmet Etsin

Hizb-ut Tahrir'in ilk kuşağından olan Ahmed Bekir (Hazim), H. 22 Rabiu’l Evvel 1447, M. 14 Eylül 2025 sabahı, seksen yedi yaşındayken Rabbinin huzuruna intikal etti. Kendisi uzun yıllar boyunca bu daveti taşıdı, bu uğurda uzun hapislere ve şiddetli işkencelere katlandı ancak Allah'ın fazlı ve yardımı sayesinde hiç zayıflık göstermedi, değişmedi ve yılmadı.

1980'lerde ölmüş olan Hafız Esad'ın yönetimi günlerinde Suriye'de gizlice uzun yıllar geçirmiş, 1991 yılında Hava Kuvvetleri İstihbarat Servisi tarafından Hizb-ut Tahrir gençlerinden bir grupla birlikte tutuklanmış ve mücrim Ali Memluk ve Cemil Hasan'ın gözetiminde en ağır işkenceye maruz kalmıştır; zira Ebu Usame bazı arkadaşlarıyla birlikte bir dizi sorgulamanın ardından sorgu odasına giren birisi bana, sorgu odasının duvarlarına sıçrayan et parçaları ve kan izlerini gördüğünü haber vermiştir.

Mezzeh'deki Hava Kuvvetleri İstihbarat Şubesi'nin zindanlarında bir yıldan fazla kaldıktan sonra, diğer arkadaşlarıyla birlikte Sednaya Hapishanesi'ne nakledildi ve burada on yıl hapis cezasına çarptırıldı; karşılığını sadece Allah'tan umarak burada yedi yılını sabrederek geçirdi, sonra Allah ona bir çıkış yolu bahşetti.

Hapishaneden çıkmasının ardından doğrudan daveti taşımayı sürdürdü ve 1999 yılının Aralık ayı ortasında Suriye'de yüzlerce parti gencinin tutuklanmaları başlayıncaya kadar da devam etti; nitekim Beyrut'taki evine baskın düzenlendi ve Mezzeh Havaalanı'ndaki Hava Kuvvetleri İstihbarat Şubesi'ne götürülmek üzere kaçırıldı ve burada da korkunç işkencelerin yeni bir aşaması başladı.Yaşlı olmasına rağmen karşılığını sadece Allah'tan umarak Allah'ın yardımıyla sabredip sebat etti.

Yaklaşık bir yıl sonra Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından yargılanmak üzere yeniden Sednaya Hapishanesine nakledildi, burada da on yıl hapis cezasına çarptırıldı ve Allah'ın onun için yazdığı yaklaşık sekiz yılı geçirmesinin ardından Allah ona bir çıkış yolu bahşetti.

Ben, 2001 yılının tamamını onunla birlikte Sednaya Hapishanesi'nde geçirdim; hatta üçüncü katın sol tarafındaki 5 (A) yatakhanesinde hemen onun yanındaydım ve ben ona sevgili amcam diye seslenirdim.

Nitekim birlikte yemek yedik, yan yana uyuduk, kültür ve fikirleri etüt ettik.  Ondan kültür elde ettiğimiz gibi yine ondan sabır ve sebatı da öğrendik.

İnsanları seven, gençlere özen gösteren, onlara zaferin ve Allah’ın vaadinin gerçekleşmesinin yakın olduğuna dair güven aşılayan cömert biriydi.

Allah'ın Kitabı'nı ezberler, onu gece gündüz okur, çoğu gece kalkar ve şafak yaklaşınca gece namazını, ardından da sabah namazı kılmak amacıyla uyandırmak için beni sallardı.

Ben hapishaneden çıktım, ardından 2004 yılında tekrar hapse girdim; 2005 yılının başlarında yeniden Sednaya Hapishanesine nakledildik ve burada, 2001 yılının sonunda ilk kez serbest bırakıldığımızda hapishanede kalanlarla tekrar bir araya geldik. Onların arasında Allah rahmet eylesin sevgili amcam Ebu Usame Ahmed Bekir (Hazim) de vardı.

Hapishane duvarlarını, demir parmaklıkları, ailelerimizden ve sevdiklerimizden ayrı kalmayı unutmak için yatakların önünde uzun süreler yürüyüş yapardık. O yıllarca hapiste kalmış ve o kadar çok şey çekmişken, biz nasıl yapamazdık ki!

Ona yakın olmama ve onunla uzun zaman geçirmeme rağmen, hiç şikayet ettiğini veya sızlandığını görmedim, sanki hapishanede değil de hapishane duvarlarının dışında uçuyormuş gibi; çoğu zaman okuduğu Kuran ile uçuyordu, Allah'ın vaadine ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdesine olan güveninin kanatlarıyla uçuyordu.

En karanlık ve en şiddetli koşullarda, özlemle büyük zaferin ve Rasulümüzün Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu müjdesinin gerçekleşeceği günü bekliyorduk: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِSonra Nübüvvet minhacı üzere Hilafet olacaktır.”Hilafetin ve dalgalanan Ukab Râyesi'nin gölgesi altında bir araya gelmeyi arzuluyorduk.Ancak Allah onun, zorluk evinden ebedi ve baki olan evine irtihal etmesine hükmetti.

Allah’tan onun Firdevs-i Ala’da olmasını temenni ediyoruz ve biz Allah'a karşı kimseyi temize çıkarmayız.

Sevgili amcamız Ebu Usame:

Allah'tan seni engin rahmetiyle kuşatmasını, geniş cennetinde sana bir yer vermesini ve seni salihler ve şehitlerle birlikte kılmasını ve çektiğin eziyetler ve işkenceler karşılığında seni cennetin en yüksek dereceleriyle ödüllendirmesini temenni ediyoruz. Yine Allah Azze ve Celle’den seni ve bizleri, Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in havzasında bir araya getirmesini ve rahmetiyle muamele etmesini diliyoruz. 

Bizim tesellimiz, senin merhametlilerin en merhametlisine dönüyor olmandır ve biz sadece Allah'ı razı edecek şeyi söyleriz; şüphesiz biz Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ebu Satif Jeju

Devamını oku...

Türkiye: İkinci Yılında Meydanlardan Gazze İçin Ortak Çağrı

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti
İkinci Yılında Meydanlardan Gazze İçin Ortak Çağrı
 
İktidara Ortak Çağrı: 2 Yıl Geçti! Söz Değil, İcraat Bekliyoruz!" Yürüyüşlerinin Ortak Canlı Yayını
 

Yaklaşık bir asırdır süren işgal ve katliamlara karşı Filistinli mücahitlerin başlattığı Aksa Tufanı Harekâtı’nın ikinci yıl dönümü münasebetiyle Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti’nin organizesiyle İstanbul, Ankara ve Şanlıurfa’da “İktidara Ortak Çağrı” başlığı altında yürüyüş ve basın açıklamaları gerçekleştirildi.

Gazze’de 24 aydır devam eden soykırım, kuşatma ve işgal altında sahipsiz bırakılan Müslümanları savunmak için Köklü Değişim öncülüğünde “Gazze İçin Birleşelim” şiarıyla çok sayıda İslami sivil toplum kuruluşunun ortaklaşa düzenlediği yürüyüşte “2 Yıl Geçti Söz Değil İcraat Bekliyoruz” sloganıyla iktidara seslenildi.

Yahudi varlığı İsrail’in Gazze’ye uyguladığı vahşi ablukayı kırmak için gemilerle yola çıkan Sumud Filosu’na da destek verilen yürüyüş ve basın açıklamalarına erkek, kadın, çocuk binlerce Müslümanın yanı sıra âlim, hoca, gazeteci, aktivist ve basın mensupları katıldı.

Öğle namazını müteakiben İstanbul’da Fatih Camii'nden Beyazıt Meydanı'na; Ankara’da Kocatepe Camii'nden Sıhhiye Meydanı'na; Şanlıurfa’da ise Ali Şelli Parkı'ndan Rabia Meydanı'na doğru yapılan yürüyüşlerde kortejler oluşturan Müslümanlar, Kelime-i Tevhid bayrakları, tekbirler ve ezgiler eşliğinde Aksa Tufanı’nı ve Gazze halkını selamlayarak tarihi görüntülere sahne oldular.

Her bir kortejin önünde Gazze ile ilgili mesajlar içeren pankartlar taşındı. Yol boyunca atılan sloganlar arasında şunlar yer aldı: “Gazze’ye selam, direnişe devam”, “Aksa Tufanı Yahudi’nin mezarı”, “Ordular Aksa’ya”, “Sumud seferde donanmalar nerede?”, “Ya Gazze’yi kurtarın ya ümmete yol açın”, “İslam ümmeti zilleti kabul etmez”, “Kınama! Konuşma! İcraat!”, “Oturma! Uyuma! Harekat!”, “ABD’yle iş tutmam, Müslümanım, Müslüman”, “Kahrolsun hain işbirlikçi rejimler”, “Ordular birleşsin, İsrail’i yok etsin”, “Müminler birleşecek, İsrail yenilecek”, “Fecri sadık doğacak, İsrail kahrolacak”, “İnsanlığın vicdanı Siyonizmi yenecek”, “Lebbeyk, lebbeyk, lebbeyke ya Aksa”, “Tek ümmet, tek devlet, tek çözüm: hilafet”.

Yürüyüşün tamamlanmasının ardından meydanda düzenlenen programa ve konuşmalara geçildi. İstanbul’daki programda basın açıklamasını Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, Ankara’da Köklü Değişim adına İslam Boztepe ve Şanlıurfa’da Köklü Değişim adına Said Doğan yaptı.

Basın açıklamasında, Gazze’yi yüzüstü bırakan Türkiye ve diğer İslam beldeleri yönetimleri muhatap alınarak şu ifadeler kullanıldı:

“Sizler; yüzbinlerce masum katledilirken kınadınız, işe yaramayan diplomatik görüşmeler yaptınız. Tweetler attınız, mitingler düzenlediniz. Bazılarınız susmayı, bazılarınız ise sürekli konuşmayı seçti. Sizler çok iyi biliyorsunuz ki bunların hiçbiri çözüm adına somut ve caydırıcı adımlar değildi. Çünkü işgalci siyonistler söz ile durmaz. Üçüncü yılına giren soykırım hamasetle son bulmaz. Gazzeli mazlumlar sadece konuşarak kurtulamaz.

Öyleyse artık zaman söz zamanı değil, icraat zamanıdır. Yapılması gereken somut ve caydırıcı adımlardır. Bizler sizlerden söz değil, icraat bekliyoruz! Hamaset değil, hareket bekliyoruz! Kınama değil, yaptırım bekliyoruz!”

Açıklamada ayrıca Gazze için yapılması gereken işler ve atılması gereken somut adımlar dokuz madde halinde sıralandı. Son kısımda ise “Ey yeryüzünün en korkak ve en alçak varlıkları olan işgalci Yahudiler” başlığı altında, soykırım şebekesi İsrail’e yönelik şu ifadeler yer aldı:

“Artık tüm Müslüman anneler çocuklarına sizin düşmanlığınızı emziriyor. Babalar, evlatlarına sizin o topraklardan sökülüp atılmanızı vasiyet ediyor. Gençler, sizinle savaşacak orduda yer almak için gün sayıyor. Yediden yetmişe Müslümanlar, sizi ve arkanızdaki Batılı sömürgeci kâfirlerin zulüm ve katliam dolu sistemlerini yeryüzünden söküp atacak Raşidi Hilafet için gece gündüz çalışıyor. İşte bu çok yakında gerçekleştiğinde müminlerin kalpleri Allah’ın yardımıyla ferahlayacak; zalimlerin ise yüzleri kararacak ve kalpleri korkuyla dolacaktır.”

Basın açıklamasının sona ermesinin ardından İstanbul’da Gazeteci-Yazar Ahmet Varol, Tevhid Dergisi’nden Enes Yelgün, Kur’ana Nebevi Davet’ten Ahmet Turgut Ulucak, Kur’an Nesli Derneği’nden Şükrü Hüseyinoğlu, ilahiyatçı-yazar Dr. Abdurrahim Şen; Ankara’da Köklü Değişim adına Abdullah İmamoğlu ile Tevhid Dergisi’nden Emin Acun; Şanlıurfa’da ise İmam Buhari Medresesi Başmüderrisi Molla İbrahim Halil Kaplan, Seyda Molla Ahmed Tuxubî, Tevhid Dergisi adına Salim Kandemir, Şanlıurfa STK Platformu Dönem Sözcüsü İbrahim Coşkun, Rahmet Damlası Derneği Başkanı İmam-Hatip Mehmet Emin Kutluay ve Şirazi İlim ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Seyda Bünyamin Kılıç birer konuşma gerçekleştirdiler.

Gazze ve tüm mazlum beldelerdeki Müslümanların kurtuluşu için yapılan duaların ardından programlar sona erdi.

#SözDeğilİcraat

Pazar, 6 Rabiu'l Ahir 1447 - 28 Eylül 2025

turkiye vilayeti

- ÖZET GÖRÜNTÜLER -

- İSTANBUL -

- ANKARA -

- ŞANLIURFA -

turkiye vilayeti

- ETKİNLİKLERDEN KARELER -

turkiye vilayeti

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...

Bağımlılığın, Müslüman Ülkelere Maliyeti!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Bağımlılığın, Müslüman Ülkelere Maliyeti!

Haber:

Birleşmiş Milletler'in iki devletli çözüm konulu konferansı sırasında Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, “Ateşkes sağlandığında Mısır, Arap-İslam “toplumunu” yeniden inşa planı için gerekli fonları mobilize etmek üzere Gazze Şeridi'nin yeniden inşası konulu uluslararası bir konferansa ev sahipliği yapacağına” dikkat çekti.

Yorum:

Gazze savaşı ikinci yıldönümüne yaklaşırken ve Yahudilerin suçlarının dünyaya ifşa olmasıyla birlikte, savaşın sona ereceğine dair işaretler görünmeye başladı ve Müslüman ülke liderleri de tekrarlanan bir senaryo kapsamında Müslümanların paralarıyla Gazze'yi yeniden inşa etme planını uygulamak için hazırlanıyorlar. Buna en yakın örnek 2014 yılında Gazze'ye karşı yapılan savaştır;zira hain yöneticilerimiz Yahudilerin zulmüne tanık oldukları halde kıllarını dahi kıpırdatmadılar, hatta Yahudiler, yeniden inşa planlarını uygulamak için ortaya çıktıklarında bile Yahudilerden yaptıklarının bedelini ödemelerini talep etmediler. Aksine bunun yerine, çoğu sömürgeci kafir Batı'ya giden Müslüman ülkelerin servetlerinden ödüyorlar; bize kalan az miktardaki kırıntılar ise, Yahudilerin suçlarının faturasını ödemek için kullanılıyor ve yöneticilerimiz de savaşın sona ermesinden dolayı seviniyorlar, bunu bir zafer olarak görüyorlar ve müzakerelerin savaşı sona erdirmeyi başardığını düşünüyorlar. Hatta suçlu, binaların yıkılmasından, iki yıl süren acılardan ve kaybedilen canlardan sorumlu bile tutulmuyor.

Mısır rejimi tarafından Mart 2025'te hazırlanan plana göre, Gazze'nin yeniden inşasının maliyeti yaklaşık 53,2 milyar Dolar olarak tahmin edilmekte olup bu, eşi benzeri görülmemiş bir yıkımın boyutunu yansıtan devasa bir rakamdır. Aklı başında bir insan, suçlunun hiçbir şekilde katkı sağlamayacağını bilerek bu miktara kendi iradesiyle gönüllü olarak katkı sağlamayı kabul etmez! Ancak bizim yöneticilerimiz kendi kararlarını verme yetkisine sahip değillerdir; zira onlar, bölgede istikrarı sağlamak ve kendi nüfuzunu güvence altına almak isteyen sömürgeci kâfir Batı'nın emirlerini yerine getirmek için koşturuyorlar ve Yahudiler de gerek bunu gerekse suçlarının yükünü üstlenecek Ruveybida yöneticiler olduğunu bildikleri için Gazze'yi yıkıp yok ettiler.

Koltuklarını korumak için aşağılık bir şekilde Trump'a trilyonlarca Dolar veren yöneticilerimiz, Gazze'nin yeniden inşası için Batı'dan emir almaya hazırlardır ve onlardan hiçbiri Yahudilerden tek bir dolar bile katkıda bulunmalarını istemeye bile cesaret edemezler; zira onlar, paralarımızı altın tepside sunmaları için Batı tarafından aramıza yerleştirilmiş ajanlardır. Bu yüzden düşmanımıza boyun eğen bu liderleri kaldırıp atmaktan ve İslam Devleti olan devletimizi, yani Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti'ni yeniden kurmaktan başka bir çözüm yoktur.

إِن يَنصُرْكُمُ اللَّهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَAllah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar.” [Al-i İmran 160]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdurrahman Şakir - Mısır

Devamını oku...

İslam İşbirliği Teşkilatı Festivali, Katar ve Arap Ülkelerinin, Bulutların Üzerinde Vahşice Havlayan Amerika'nın Yıpranmış Çizmesi Olmadaki Israrlarıyla Sona Ermiştir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İslam İşbirliği Teşkilatı Festivali, Katar ve Arap Ülkelerinin, Bulutların Üzerinde Vahşice Havlayan Amerika'nın Yıpranmış Çizmesi Olmadaki Israrlarıyla Sona Ermiştir!

Haber:

Yahudi varlığının Katar'daki Hamas üyelerine yönelik fırlattığı füze saldırısının ardından, 15 Eylül 2025'te Doha'da düzenlenen Acil Arap-İslam Zirvesi'nin (İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği) nihai bildirisinde, Yahudilerin Katar'a yönelik saldırısının sert bir şekilde kınandığı ve bunun bölgede barış umutlarına indirilmiş acı verici bir darbe olduğu ifade edildi. Bildiride, üye devletlere, Yahudi varlığı ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerini yeniden gözden geçirme ve ona karşı yasal önlemler alma çağrısında bulunuldu.

Yorum:

Daha önceki taslak bir açıklamada, bu önlemlerin, “Mevcut ve gelecekteki anlaşmalar da dahil olmak üzere Yahudi varlığıyla ilişkilerin normalleşmesi yolunda elde edilen tüm kazanımları” tehlikeye atacağı uyarısında bulunulmuştu.İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Devletleri Ligi, yıllardır ve on yıllardır alışkanlık haline getirdikleri gibi kınama ve uyarılar yayınlamaya devam ediyor ve bununla birlikte, Arap Devletleri Ligi üyeleri için durum normal seyrini sürdürüyor.

Resmi Emirates Haber Ajansı'na göre, BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid, New York'ta düzenlenen BM Genel Kurulu toplantılarının aralarında Yahudilerin Başbakanı Netanyahu ile bir araya gelmiş ve Gazze'deki savaşı sona erdirmenin aciliyetini vurgulayarak, “BAE'nin, Filistin ve İsrail halklarının beklentilerini karşılayan iki devletli bir çözüm temelinde kapsamlı barışın sağlanmasına yönelik tüm girişimleri destekleme konusundaki sarsılmaz kararlılığını” yinelemiştir.Arap liderleri ile ABD yönetiminin açıklamaları karşılaştırıldığında, aradaki tek farkın hitap şeklinin olduğu gözlemlenmektedir. Zira ABD yönetimi Yahudilere olan sevgisi ve onların varlığına yönelik sonsuz desteğiyle övünürken Arap liderler ise Yahudi varlığının suçlarını kınamaktadırlar. Ancak hem efendi hem de ona bağlı olan kuklaları, bölgede Yahudi varlığının tam entegrasyonu üzerinde hemfikir olup Filistinlilere karşı yapılan soykırımı, ortak hedeflerinin önündeki bir engel olarak görüyorlar.

İki devletli çözümle ilgili konuda bile herhangi bir fark yoktur. Hatta Trump, Batı Şeria'nın ilhakının “gerçekleşmeyeceğini” aleni bir şekilde açıklayarak, Netanyahu'nun kendi hükümeti içindeki bazı iç baskıyı bile hafifletmiştir.Filistin devleti olsun ya da olmasın Arap Birliği Ligi, üye ülkelerinin sözde liderlerinin palyaço gibi üzerinde oturdukları tahtlarını koruyabilmeleri için Orta Doğu'daki yüz milyonlarca insan üzerinde Amerikan hegemonyasını koruyan sıcak hava ile doldurulmuş içi boş bir balon olarak kalmaya devam edecektir.  

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Abdullah Rubin

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER