Salı, 20 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Bizim Örnekliğimiz Batı’nın Çukurları Değil, Vahiydir!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Bizim Örnekliğimiz Batı’nın Çukurları Değil, Vahiydir!

Bugün Müslümanların çoğu Çin'in yükselişini ve Amerika'nın gerileyişini takip etmekle meşgul olup şu soruları tartışıyorlar: Kim daha güçlü? Kim üstün gelecek? Çin, büyük bir güç olarak Amerika'nın yerini alabilir mi? Amerika'nın bir rakibi yok mu? Ama asıl soru şudur: Biz Müslümanlar neden bu çatışmayla meşgul oluyoruz? Ve neden şunları sormuyoruz: Biz neredeyiz? Bizim projemiz nedir? Ve bu dünyadaki konumumuz nedir?

İngiltere ve Fransa küresel güç olduklarında, halkları ezip medeniyetleri yok ettiler. Bugün Amerika da aynı şeyi yapıyor ve güç ve baskı yoluyla hegemonyasını dayatıyor, dünya düzeni adına yeryüzünün halklarını köleleştiriyor. Peki biz, Çin'in mi alternatif olmasını istiyoruz? Peki ciltler değiştiğinde, ümmetin gerçekliği de değişecek mi?! Sorun şu ki bazı Müslümanlar, ümmetin siyasi bir varlığını ve onun İslam Devleti'ni kurmak için seferber olmak yerine uluslararası güçler vehminin peşinden koşuyorlar, başkalarının deneyimlerini terennüm edip duruyorlar ve bizim vahiy kaynaklı Rabbani bir örnekliğimiz olduğunu göz ardı ediyorlar.

Bazıları ise geri kalmışlığımıza, Arapların zihnindeki zayıflığı veya modern teorilere ayak uyduramamayı gerekçe gösteriyorlar; zira insanlar, Batı'nın büyük filozoflar ve düşünürler sahibi olduğu için üstün olduğu yanılgısına kapılıyorlar; ancak gerçek şu ki Batı, dünyaya felsefelerinin büyüklüğü sayesinde değil, aksine askeri ve ekonomik gücü sayesinde egemen olmuştur. Örneğin Batı, 1492 yılında Latin Amerika'yı, hikmet, akıl ve kanaatle değil, demir yumrukla kontrolü altına almıştır.Aslında onlar, Avrupalı olmayanların insan bile olmadıklarını düşünüyorlardır ki filozof Nietzsche “Tanrı öldü” diye ilan etmişti; peki bu, örnek alınacak bir medeniyet mi?!

Batı, insanlık için gerçek bir çözüm sunmamıştır; aksine Batı, krizlerin sebebidir. Bize gelince; ümmetimiz, insandan değil, aksine insanın yaratıcısından gelen büyük Rabbani bir projeye sahiptir.

Bizim örnekliğimiz (rol modelimiz) Çin ya da Amerika'da değildir, aksine bizim örnekliğimiz, adaleti tesis eden, kuşatmayı parçalayan ve insanları tiranların köleliğinden kurtaran Hilafet Devleti altında İslam'dır.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنكِرُونَYa da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkâr ediyorlar?” [Müminun 69] O halde nasıl olur da Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in örnekliğini inkâr edip Batı'nın çöplüğünde bir alternatif arayabiliriz?! Yaklaşık 13 asır boyunca dünyayı hayır üzerine hayırla yöneten köklü bir yönetimimiz varken nasıl olur da bir alternatif arayabiliriz?!

Artık bağımlılığın değil, kalkınmanın zamanı gelmiştir; artık zalimlerin birbirlerini ezmesini terennüm etmenin değil, Rabbani örnekliğe geri dönmenin zamanı gelmiştir.

Bizler, varoluşun gerçeğini, hayatın gayesini, dönülecek yeri, nereden geldiğimizi, neden burada olduğumuzu ve varılacak yerin neresi olduğunu bilen bir ümmetiz. Biz hiçbir zaman anlam arayışında olan şaşkın bir ümmet olmadık; aksine ümmet, insanlığı, cehaletin karanlıklarından, Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e inen, bizi ve insanları, insana veya maddeye değil, onların yaratıcısına ibadet etmeye yönlendiren vahyin nuruna çıkarmıştır.

İnsanların kafatasları üzerine veya servetlerini yağmalayarak değil, aksine adalet, hayır, gözetim ve insana, yaratıcının mahluku olan bir insan olması vasfıyla bakma temelinde semadan vahiy alarak bir medeniyet inşa ettik, mefhumlarının kaynağı vahiy olan bir medeniyet inşa ettik, tıp, astronomi, kimya ve matematik gibi faydalı ilimleri ürettik ve zayıflayana kadar 13 asırdan fazla bir süre insanlık için bir kandil olduk? Evet, Tatarlar ve Haçlılar tarafından ümmetin bedeni üzerinde savaşlar devam ederken bir zayıflık dönemi yaşadık ancak düşmedik. Bunun üzerine Memlükler ayağa kalktı, ardından sancağı Osmanlılar taşıdı ve İslam'ın taşınmasında fikri yönden bir ihmal ortaya çıkıncaya, Kuran'ın dili olan Arapça ile yönetimdeki sorumlular arasındaki uçurum genişleyinceye ve fikri yenilgi ümmeti sarmaya başlayıncaya kadar İslam'ın sancağı dalgalanmaya devam etti. Bu sırada Haçlı Seferleri ümmetin bedenini kemiriyordu; zira vatancılık ve milliyetçilik gibi iğrenç naraları körüklediler, Avrupa'nın ihaneti devam etti ve Sykes-Picot Anlaşması ile de net bir şekilde ortaya çıktı. Çünkü bu anlaşma ümmetin bedenini parçaladı, aramıza hain yöneticiler yerleştirdi ve bizleri liderlerden tabiilere dönüştürdü ve böylece varoluşun anlamını bile bilmeyen ve amellerinde maddi kazanç değeri dışında hiçbir şeye değer vermeyen Batı'dan dilenmeye başladık.

Bugün bazıları tarihlerini bilmiyor, bu yüzden kendilerini hor görüyorlar ve izzetin bağımlılıkta ve kalkınmanın da sömürgecinin masalarında olduğunu sanıyorlar; oysa bizim izzetimiz sadece İslam'da olup Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet geri dönmedikçe ihtişamımız da geri dönmeyecektir.

Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir; bu yüzden şöyle diyen münafıklar gibi olmayalım: مَّا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ إِلاَّ غُرُوراًAllah ve Rasulü’nün vaatleri bizleri aldatmaktan ibaretmiş!” [Ahzab 12] Bilakis şöyle diyen sadıklardan olalım: هَذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللَّهُ وَرَسُولُهُİşte Allah ve Rasulü’nün bize vadettiği budur! Allah ve Rasulü doğru söylemiştir.” [Ahzab 22] O halde artık uyan ey İslam ümmeti; zira sen, zelil değil, izzetli bir ümmetsin; bağımlı değil, lider bir ümmetsin.

Evet, bizler varoluşun hakikatini bilen bir ümmetiz, neden yaratıldığımızı ve varılacak yerin neresi olduğunu bilen bir ümmetiz; bu yüzden ümmet, dünyaya nuru taşımış ve insanlığı cehaletin karanlığından tevhidin nuruna çıkarmıştır; çünkü bizler, insanın hevasına ve felsefelerine değil, vahye dayalı İslam medeniyetini kuran bir ümmetiz.

Yüzyıllar boyunca dünyanın lideri olduk ve hakkı, adaleti ve ilmi yaydık; sonra gün geldi toplum parçalandı, azimler zayıfladı ve otoritemiz sömürgeci ve onun araçları tarafından çalındı ve izzetimizin güneşi kayboldu.

Ancak tarihi insaflı bir şekilde okuyan kimse, bu dinin ölmediği gibi bu ümmetin de hastalansa da ölmediğini bilir. Bu yüzden zilletin gerçekliğine bakıp bunun kalıcı olduğunu sanmayın ve batılın sonsuza dek baki kalacağı vehmine de kapılmayın; aksine ümmet, toprağı adam gibi adamlar yetiştiren, damarlarında tebaalık ve sorumluluk kanı akan ve Kur'an'ı, azmini bileyip pusulasını yönlendirecek şekilde canlı olan bir ümmettir. Bu yüzden bugün ümmet pusulayı tek bir hedefe yönlendirmelidir ki o da; Müslümanlar olarak İslam risaletini içeride tatbik etme ve onu davet ve cihat yoluyla dünyaya taşıma şeklindeki rolümüzü yerine getirmek için İslami hayatı yeniden başlatmak amacıyla İslam Devleti'ni, yani Hilafet Devleti'ni yeniden tesis etmektir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَكَانَ حَقّاً عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَMüminlere yardım etmek Bize hak oldu.” [Rum 47]

Bu, Allah Subhanehu’nun bir vaadi olup Allah ve Rasulü doğru söylemiştir; ey İslam ümmeti, artık uyan, Rabbinin yoluna dön ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet yoluyla dünyanın liderliğini yeniden kazan.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Miyas El-Makradi – Yemen

Devamını oku...

Trump ve Güç Yoluyla Barış!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Trump ve Güç Yoluyla Barış!

Haber:

Trump, üst düzey ABD askeri yetkililerine yönelik konuşmasında, “Orta Doğu'daki durumu çözeceğiz ki bu aslında çok zor bir durum” dedi. Ve şöyle ekledi: “Dünyanın dalgalı bir parçası olan Orta Doğu'yu izleyeceğiz ve ABD ordusunun müdahale etmek zorunda kalmaması için onu sakin tutmaya çalışacağız.”(RT, 30/09/2025)

Yorum:

Pentagonu Savaş Bakanlığı olarak yeniden adlandırıldıktan sonra Amerika'nın, dünya çapında bulunan tüm noktalardan ordunun üst düzey subaylarını bir araya getirmesi, Trump'ın barış olarak adlandırdığı şeyi güç yoluyla dayatmak için hiç kimsenin Amerika'nın nerede savaşacağını, yani Ukrayna'da mı, İran'da mı yoksa Filistin'de mi savaşacağını bilmeden savaşa hazır olduğuna dikkat çekmek içindir.

Trump, İslami bölgenin dünyanın dalgalı bir parçası olduğunu kabul ediyor; çünkü Trump, bu bölgenin halklarının kaynadığını, hain yöneticilerinden memnun olmadıklarını, Amerikan hegemonyasını devirmek ve sadece İslam bölgesinde değil, onu tüm dünyada yenilgiye uğratmak için hazırlandıklarını görüyor ve bundan dolayı da tehdit etmeye ve sindirmeye çalışıyor.

Nitekim Batı'nın Müslümanların karşısındaki zayıflığı derin bir boyuta ulaşmıştır; zira Batı'nın Müslümanlara karşı ilk saldırı hattı olan Yahudi ordusu, coğrafi olarak çok küçük bir alan olan Gazze Şeridi'nde iki yıldır savaşıyor ama Amerika'nın sağladığı tüm silah, teçhizat, uzman ve uluslararası siyasi desteklere ve ağır yıkım ve ölümlere rağmen hedeflerine ulaşamamıştır.

Trump, Ukrayna'daki savaşı bir hafta içinde sona erdiremediği ve savaş yıllarca sürdüğü için Rus ordusunun “kağıttan kaplan” olduğunu söylediğine göre, Müslümanların başındaki yöneticilerin desteği ve komplosuna rağmen Gazze'deki savaşı sona erdiremediği için Batı'nın da “kağıttan kaplan” olduğunu çok iyi biliyor.

Trump'ın Filistin davasını tasfiye etme planı, Yahudi varlığının Gazze'ye yönelik yönetiminin, ABD başkanı ve eski İngiliz başbakanı Tony Blair'den oluşan diğer kâfirlerin idaresinde sembolik olarak değiştirilmesinden oluşmaktadır;bu plan içinse, her ne kadar hepsi hafif silahlara sahip olsa da onları korkutan Gazze'yi silahsızlandırmaya dayalı uluslararası bir gücü dayatmak için Müslümanların başındaki yöneticilerden oluşan bir gruba güvenmektedirler.

وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ

Allah emrine galiptir. Ancak insanların çoğu bilmezler.” [Yusuf 21]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Et-Temimi

Devamını oku...

Zirvelerle Oyalanmayın Cepheler Açın!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Zirvelerle Oyalanmayın Cepheler Açın!

Haber:

Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Arap Ligi Olağanüstü Zirvesinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan:

“İsrail'in güçlü bir tepki ve yaptırımla muhattap olmadan kısa vadede durmayacağını biliyoruz. Bunu engelleyecek imkanlarımızın olduğunun farkındayız” dedi. (15.09.2025 Ajanslar)

Yorum:

Bugün ümmetin başındaki liderler İstanbul’da, Riyad’da, Kahire’de yahut Doha’da toplansa da manzara hiç değişmiyor: Bildiriler, uzun cümleler, kınamalar, acziyet ifade eden açıklamalar, çözümden uzak beyanlar, diplomasi dolu satırlar. Maalesef ki bu toplantılar Gazze’de yaşanan katliamın, yıkımın, açlığın önüne geçme konusunda zerre etkisi olmamasına rağmen iktidar ve koltuk hırsına müptela olmuş liderlerin sonuç alınmayan aynı şeyleri tekrar etmeleri acizliklerini örtme planıdır.

İki yıldır aralıksız bir yıkıma mahkum edilen Gazze için hamasi söylemlerden öteye geçmeyen liderlerin açıklamaları yahudi kafirine en büyük cesareti vermiş oluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın itiraf ettiği gibi aslında bu soykırımcı varlığı durduracak imkanlara fazlasıyla sahipler. Fakat bu imkanları kullanacak iradeden yoksunluk devasa imkanları ve gücü adeta sıfırlıyor. İrade, korkuya rehin. Cesaret, koltuk hesaplarına kurban edilince zulüm katmerlenerek devam ediyor.

Zirve adı verilen bu toplantılar, ümmete zirve değil zillet yaşatıyor. Bugün ümmetin yöneticileri işte vehn hastalığının pençesinde. Dünya sevgisi ve koltuk hırsı, onları Gazze’den alıkoyuyor. Ölümden korku, onları Kudüs, Gazze yolundan çeviriyor. İki yıldır onlarca zirvede bir araya gelen ümmetin başındaki yöneticiler tek bir defa yahudi varlığının kalbini yerinden sökecek cephe kararı alsaydı bugün hala yaşanan katliam ve soykırım başlamadan biterdi.

Sahip olduğunuz coğrafi genişlik ve çeşitlilik içinde adeta bir nokta kalan yahudi kafirinin bu pervasızlığı hamiyetinize dokunması gerekirdi. 2 milyar Müslümana liderlik yapan siz 57 yönetici milyonlarca askeri komuta ederken, bir avuç terör şebekesinin hakkından gelmek yerine, yerlerinizde çakılıp kalarak zilleti tercih ediyorsunuz. Devasa savaş makinalarınıza rağmen bir avuç mücahidin elindeki silahlar kadar soykırımcı varlığa etki edemeyişinizin utancı sizi rahatsız etmiyor. Allah Subhanehu ve Teâlanın topraklarımızın altında ve üstünde ikram ettiği envai çeşit kaynakları açlıktan ölüme mahkum edilen Gazze’ye ulaştırmaktan, onlara nefes olmaktan geri durdunuz. Kafirler, adeta yahudi kafirinin yanında bir cephe olmuşken sizler bu katliamın faillerinden akılsızlar gibi çözüm beklemektesiniz.

Gazze için sokaklara çıkan Müslümanlar, kardeşlerinin acılarını yaşıyor, dertleniyor. Ama liderler hâlâ Batı’dan icazet almadan adım atamıyor. Müslüman kanı dökülürken, ticaret gemileri Tel Aviv limanına demirliyor. Çocuklar bombalar altında parçalanırken, diplomatik ilişkiler devam ediyor. Soykırımcı tüm Gazze’yi yutmaya çalışırken sözlerinizin sertliği sadece ihanetinizi ele veriyor. Madem yahudi kafirini durduracak gücünüz var sadece onu değil başta ABD olmak üzere tüm kafirleri caydıracak güce sahipsiniz o halde oyalandığınız her saniye hesabını veremeyecek son ve sonuçlarla karşılaşacaksınız.

Rabbimizden İslam ümmetine, sözü ve ameli bir olacak, sözün ağırlığını bilip, ümmetin tek damla kanı için orduları harekete geçirmekten endişe etmeyecek, şeref ve onurunu her şeyin üstünde tutacak, sahte diplomasi bezirganlarına prim vermeyecek, saldırgan kafirlere anında gerektiği şekilde cevap verecek, ümmetin kendisiyle güven ve eman duyacağı, hayırlı yöneticiler ve İslam Nizam’ı nasip etmesi duasıyla.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmet SAPA

Devamını oku...

Suud Rejimi, Avret Sınırlarını Değiştirerek Adım Adım Batı'yı Takip Ediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Suud Rejimi, Avret Sınırlarını Değiştirerek Adım Adım Batı'yı Takip Ediyor!

Haber:

Suudi Arabistan Medya Düzenleme Genel Otoritesi, kamuoyunun zevkini korumayı ve sosyal değerleri güçlendirmeyi hedeflediği bir adım kapsamında medya platformlarında ve sosyal medya sitelerinde yayınlanan içeriği hedef alan yeni düzenleme kuralları yayınladı...Genel görünüm kuralları bağlamında otorite, bireylerin omuzları, göğsü ve bacakları açıkta bırakan giysiler giymekten kaçınmalarını zorunlu kılmakta ve vücut hatlarını ortaya çıkaran dar giysiler ile kamu ahlakı ve egemen değerlerle bağdaşmayan şeffaf giysileri yasaklamaktadır.Bu adım, ulusal kimlikle uyumlu olmasını sağlamak ve ahlaki ve sosyal değerleri korumak da dahil olmak üzere dijital ve medya alanını düzenleme yönünde Suudi Arabistan'ın daha geniş kapsamlı bir eğilimi çerçevesinde gelmiştir. (El Cezire, 22/09/2025)

Yorum:

Suudi Arabistan Krallığı Medya Düzenleme Genel Otoritesi tarafından onaylanan medya yasalarının formülasyonunun, bireysel özgürlüklerin ve kişisel bilgilerin korunmasına ilişkin Batılı fikirlerle uyumlu olması, daha doğrusu Avrupa Birliği ülkeleri tarafından 2018 yılında çıkarılan Genel Veri Koruma Tüzüğü ile neredeyse aynı olması dikkat çekicidir.

Batı, insanları yaratıcısından daha mı çok önemsiyor? Gazze'deki soykırım olayları, genel olarak Batı ülkelerini ifşa etmedi mi?

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَتَتَّبِعُنَّ سَنَنَ مَنْ قَبْلَكُم شِبْرًا بشبْر، وذراعًا بذراع، حتَّى لو سَلَكُوا جُحْر ضَبٍّ لَسَلَكْتُمُوهُ Sizden öncekilerin yollarına karış karış ve arşın arşın mutlaka tabi olacaksınız. Hatta bir kertenkele deliğine girseler, onların arkasından gideceksiniz.” [Şeyhan rivayet etti]

Harameyn beldesinin yöneticileri, ne zamana kadar kâfirleri adım adım, karış karış takip etmeye devam edecekler?Bu taklit, iktidar rejiminin kadınlar ve erkekler arasında hiçbir fark olmadığının kabul edildiği bir aşamaya mı ulaşacak?Kadınlar için mahrem mefhumu kaldırıldıktan sonra, özgürlükler iddiasıyla Lut kavminin eylemlerine, lezbiyenliğe ve diğer sapıklıklara izin mi veriliyor?Peki bu rejim Müslümanlar için ne gibi sürprizler hazırlıyor acaba?

Kadınların kolları ve saçları artık bu rejimi yönetenler tarafından bir avret olarak görülmüyor mu?Erkeğin omuzu ve göğsü de avret oluyor mu? Yoksa sorumlular, kâfirlerin kendilerinden razı olacaklarını mı sanıyorlar?Akitler ve kanunlar da dahil olmak üzere eşyalar, fiiller ve davranışlar hakkındaki hüküm için fikri kaide olarak İslam'ı benimsemeyen herkes için büyük bir kayıp ve büyük bir yıkımdır.

Allah Azze ve Celle, Harameyn beldesinin yöneticileri de dahil olmak üzere Müslümanların başındaki yöneticilerin yaptıklarının akıbeti hakkında şu uyarıda bulunmuştur: وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍDinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” [Bakara 120]Yani insanların ve kâfirlerin hevalarına tabi olanlar için ne bir dost ne de bir yardımcı vardır, aksine dünyada ve ahirette açık bir kayıp içindedirler demektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER