Salı, 25 Safer 1447 | 2025/08/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Müslüman Kızların Kıyafetleri Rusya'nın Yöneticilerini Endişelendiriyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Müslüman Kızların Kıyafetleri Rusya'nın Yöneticilerini Endişelendiriyor!

Haber:

Kommersant gazetesi 29/06/2025 tarihinde şu haberi yayınladı: “Rusya'da okul kıyafetleri için gerekli ulusal standartlar 1 Temmuz'da yürürlüğe girecek. Bu kıyafetler için talep edilen hususlar arasında laikliğin özelliğinin gözetilmesi de yer alıyor.”

Yorum:

Bu şekilde Rusya'nın yöneticileri, İslam'ın yayılmasına yardımcı olan her şeye yönelik açık düşmanlıklarını gizlemeye çalışıyorlar.Zira onlar, iffetli Müslüman kadınların, avret yerlerini örterek bu kadınların Rus halkını İslam'a yöneltip, Rus halkının onları desteklemelerine ve taklit etmelerine neden olmasından korkuyorlar.Nitekim yöneticiler, İslam'a karşı bir çatışma gibi görünmesin diye bu mesele hakkında açık bir şekilde konuşmak istemiyorlar; sanki şeriatın giyim konusunda talep ettiği şeyleri engellemeleri, Müslüman kadınlara yönelik değil de herkese yönelik bir engelmiş gibi.

Ancak Hıristiyanların ve Yahudilerin kıyafetleri konusunda hiçbir sorun olmadığı bir sır değildir; dolayısıyla İslam'a yönelik bu kinin, genel kelimelerin arkasına gizlenmesi imkansızdır.Aynı şekilde Rusya'daki Müslümanların “terörle savaş” veya köktendincilik gerekçesi altında çok acımasız bir şekilde takip edildikleri bahanesiyle şerî kıyafetin yasaklanması mümkün değildir.

Rus propagandasına ve İslam beldelerinde yaydıkları Batı düşmanlığı politikasına meftun olanların, Rusya'nın tüm tarihinin Müslüman ülkeleri işgal etmekle geçtiğini ve Moskova'nın dış politikasına ilişkin raporlar aracılığıyla ne yayınlanırsa yayınlansın İslam hadaratına hiçbir zaman dostça davranmadığını idrak etmeleri gerekir.Bu nedenle Müslümanların Rusya ile olan ilişkisinin, Allahu Teala'nın düşmanlarının hak ettiği şekilde olması gerekir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ali Ebu Eyyub

Devamını oku...

Küçük Casuslar İdam Edilirken, Büyük Casuslar İse İkiyüzlü Tabiilerinin Yardımıyla Müslüman Ülkeleri Yönetiyorlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Küçük Casuslar İdam Edilirken, Büyük Casuslar İse İkiyüzlü Tabiilerinin Yardımıyla Müslüman Ülkeleri Yönetiyorlar!

Haber:

Yahudi varlığının İran'a yönelik saldırıları ve insansız hava araçları ve bombalı araçlarla gerçekleştirilen yıkım operasyonlarının ardından, CNN haber ağının 17 Haziran tarihli manşetinde "İsrail casuslarının "maske, şapka ve güneş gözlüğü" taktığına dair endişelerin ortasında, İran'ın Mossad hakkındaki paranoyası artıyor" ifadeleri yer aldı.

Yorum:

Dış güçlerin bir devlete casusluk yapmasından korkmak, herhangi bir ülke için meşru bir husustur. Yahudi varlığı İran'ı gözetliyor ve İran'ın da Yahudi varlığında casusları var ancak Müslüman ülkeleri casuslara ve hainlere açık hale getiren gizli olanlar değil, aksine Müslümanların topraklarını tamamen Batı'ya teslim ederek en büyük ihaneti işleyenlerdir.Onlar, etrafını kendilerini övmek için birbirleriyle yarışan dalkavuklarla çevreleyen ve insanların dikkatlerini sahte vatancılık suçlarından uzaklaştıran yöneticilerdir.Bunlar arasında devlet sırlarını ifşa eden casusların takip edilip cezalandırılması yer alırken, yöneticiler Merkezi İstihbarat Teşkilatındaki müdürlerine her şeyi bizzat kendileri açıklıyorlar.

Bu yöneticilerin ihaneti, Müslümanlara ölüm ve yıkım getirmek için kullanılan ve çoğu şu anda İran halkına karşı kullanılan veya kullanmak için hazırlanan kâfir Amerikan askeri üslerine ev sahipliği yapmalarında açıkça görülmektedir.Örneğin Erdoğan liderliği altındaki Türkiye'de Amerika, Kuzey Atlantik İttifakı'nın (NATO) taktik nükleer silahların bulunduğu önemli bir üssü olan İncirlik Hava Üssü'nü yönetmektedir.Emir Temim bin Hamad es-Sani tarafından yönetilen Katar, Orta Doğu'daki en büyük Amerikan askeri üssü olan el-Udeyd Hava Üssü'ne ev sahipliği yapmakta ve bölgesel komuta ve lojistik merkezi olarak faaliyet göstermektedir.Mişel el-Ahmed el-Cabir es-Sabah'ın liderliğindeki Kuveyt'te, Arifjan Üssü, Ali el-Salim Hava Üssü ve Kamp Buehring gibi üsler, kuvvetlerin lojistik ve donanım desteğini sağlamaktadır.Muhammed bin Zayed El Nahyan'ın liderliğindeki Birleşik Arap Emirlikleri, insansız hava araçları, keşif ve petrol tankerlerinin operasyonlarında kullanılan El-Zafra Hava Üssü'ne ev sahipliği yapmaktadır.Kral Hamad bin İsa el Halife tarafından yönetilen Bahreyn'de, Bahreyn Deniz Destek Faaliyeti ve İsa Hava Üssü, ABD'nin 5. Filosu ve bölgesel deniz operasyonlarını desteklemektedir.Sultan Heysem bin Tarık liderliğindeki Umman, yakıt ikmali ve lojistik hizmetleri için Thumrait Hava Üssü ve Mesira Adası'na erişim imkanı sunmaktadır.Kral Selman bin Abdülaziz El Suud liderliğindeki Suudi Arabistan'da, Prens Sultan Hava Üssü ABD'nin hava operasyonlarını desteklemektedir. Başbakan Muhammed Şiya el-Sudani liderliğindeki Irak, eğitim ve gizli operasyon görevi için El-Esad, Aynü'l Esad ve Erbil hava üslerinde ABD güçlerine ev sahipliği yapmaktadır.Kral İkinci Abdullah liderliğindeki Ürdün ise, Muwaffaq Salti Hava Üssü, Kral Faysal Hava Üssü ve Özel Operasyonlar Merkezi'ne (KASOTC) erişim, insansız hava aracı operasyonları ve özel kuvvetler eğitimi desteği sağlamaktadır.Beşar Esad liderliğindeki Suriye'de ise, ABD güçleri El-Kaide ile mücadele bahanesiyle Tanf üssünde varlığını koruyor ve Beşar'ın halefi, Batı'nın çıkarlarına daha fazla hizmet etmeye istekli görünüyor.Son olarak Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulle'nin liderliğindeki Cibuti, Afrika'daki tek kalıcı ABD üssü olan Kamp Lemmonier Üssü'ne ev sahipliği yapmakta olup bu üs, Afrika Boynuzu ve Arap Yarımadası'ndaki insansız hava araçları ve özel operasyonlar için bir merkez olarak faaliyet göstermektedir.

Müslüman ülkelerin masasına açıkça konulan tüm ihanetlere rağmen düşmanlarımız bize karşı ziyafetler çekmek için yarışırlarkenyöneticiler ve onların dalkavukları, ümmetin dikkatini dağıtmaya yönelik çabalarında sonu gelmeyen hikayeler ve yalan çatışmalar uydurmaktan hiç utanmıyorlar. Nitekim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: يُوشِكُ الْأُمَمُ أَنْ تَدَاعَى عَلَيْكُمْ كَمَا تَدَاعَى الْأَكَلَةُ إِلَى قَصْعَتِهَا» فَقَالَ قَائِلٌ: وَمِنْ قِلَّةٍ نَحْنُ يَوْمَئِذٍ؟ قَالَ: «بَلْ أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كَثِيرٌ وَلَكِنَّكُمْ غُثَاءٌ كَغُثَاءِ السَّيْلِ وَلَيَنْزَعَنَّ اللَّهُ مِنْ صُدُورِ عَدُوِّكُمْ الْمَهَابَةَ مِنْكُمْ وَلَيَقْذِفَنَّ اللَّهُ فِي قُلُوبِكُمْ الْوَهْنَ» فَقَالَ قَائِلٌ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَمَا الْوَهْنُ؟ قَالَ: «حُبُّ الدُّنْيَا وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِ Aç insanların yemek kabına üşüştükleri gibi yakında diğer milletler de sizin başınıza üşüşeceklerdir." Dediler ki: Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak ey Allah’ın Resulü? Dedi ki: “Bilakis sizler o gün çok olacaksınız, fakat sizler sel üzerinde akıp giden çer çöp gibi olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden sizden korkma duygusunu çekip alacak, sizin de kalbinize vehn sokacaktır.” Dediler ki; "Vehn nedir, ey Allah’ın Rasulü? Dedi ki: “Dünyayı sevmek ve ölümü kerih-kötü görmektir."Bu ümmetin cesur evlatları, mücadele sahalarında dünya sevgisinin kalplerini doldurmadığını kanıtladılar ancak yozlaşmış yöneticilerin etrafını saran ikiyüzlü ordular çoktur ve onların fesat ve fitne yayma çabaları da yaygınlaşmaktadır.Allah'tan, onların sapkınlıklarına ve fesatlarına karşı bize yardım etmesini diliyoruz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Abdullah Rubin

Devamını oku...

Yüksek Mahkemenin Kararı İslam İle Kapitalizm Arasındaki Medeniyetler Çatışmasını Ortaya Koyuyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yüksek Mahkemenin Kararı İslam İle Kapitalizm Arasındaki Medeniyetler Çatışmasını Ortaya Koyuyor!

Haber:

Kenya Yüksek Mahkemesi pazartesi günü, Müslüman ebeveynlerin zina sonucu doğan çocuklarının babalarının mirasından pay almalarına karar verdi. Bu karar, Kenya'da Ahvâlu'ş-Şahsiyye İslamiyye (doğum, ölüm, ehliyet, velâyet, vesayet, evlenme, boşanma, nesep ve mirasla ilgili haller) kanunlarının yorumlanmasında önemli bir gelişmeyi temsil ediyor.Yüksek mahkeme yargıçları, Ahvâlu'ş-Şahsiyye İslamiyye kanunlarının uygulanması ile anayasanın korunması arasındaki dengenin gerekli olduğunu vurguladılar.Mahkeme, İslam şeriatı gibi Ahvâlu'ş-Şahsiyye kanunları uyarınca bazı hakların kısıtlanmasına izin veren 24 (4) maddesine atıfta bulunmuş, ancak bu kısıtlamaların makul, haklı ve kesin olarak tanımlanmış olması gerektiğini vurgulamıştır.

Yorum:

Yüksek Mahkeme'nin kararı, Kenya ve tüm dünyada Müslümanlar arasındaki medeniyetler çatışması ve kimlik krizinin gerçekliğini gözler önüne seriyor.Bugün Müslümanlar, Batılı laik liberal sistemi ile İslam arasındaki bir yol ayrımında durmaktadır. Ayrıca bu karar, açık bir şekilde mülkiyet ve kişisel özgürlük gibi temel değerlerin, insan, hayat ve kâinatın Rabbinden daha yüce olduğuna işaret etmektedir!Bu ise, zina ve fuhuş sonucu doğan çocukların yasal olarak bağlayıcı ilişkiler içinde oldukları anlamına gelmektedir ki bu da toplumda kötülüğü pekiştirecektir.

Liberal toplumda, öncelikli olan toplumun güvenliği değil, aksine bireylerin istekleri ve arzularının egemen ve mutlak olmasıdır.Bu da ahlaki değerlerden yoksun bir toplum inşa etmekte ve kötülüğü iyilikten üstün tutmaktadır. Bu ise zinayla eşdeğer olup kutsal bir kurum olan evliliği baltalamaktadır. Kötülük üzerine inşa edilen bir toplum, hayatın her alanında kötüdür.Kapitalizmde devletin temel sorumluluğu, tebaasının refahını sağlamak değil, aksine zina sonucu doğan çocuklar da dahil olmak üzere toplumsal ilişkilerde daha fazla kötülüğe yol açan sözde özgürlükleri korumaktır.

İslam'da zina sonucu doğan çocuklar, onları cezalandırılmak için değil, aksine onları münkerlerden caydırmak ve evliliğin nesep ve miras haklarını korumak için tek şerî bağ olduğunu vurgulamak amacıyla nesep ve miras haklarından mahrum bırakılmaktadırlar.Kenya Yüksek Mahkemesi'nin zina sonucu doğan çocukların Müslümanların mirasından pay almasına izin veren kararı, Batılı laik liberal düşüncesinin İslam'ın temel değerleri ve kanunlarıyla ne kadar çeliştiğinin açık bir kanıtıdır.

Artık Müslümanların, bu meselede ümmetin tutumunun, siyasi ve fikri çatışma tutumu olduğunu idrak etmelerinin zamanı gelmiştir.İslam ümmetinin görevlerinden biri de, İslam'ı ihya etmek ve kötülüğü teşvik eden ve ödüllendiren laik düşünceyi kökünden söküp atmak için siyasi ve fikri çalışmayla sınırlanmasıdır.Ümmetin, laik ortamın İslam'ın ve adaletin gelişmesi için asla elverişli bir ortam olmayacağını idrak etmesi gerekir.Özel olarak bu mesele, genel olarak da diğer birçok mesele ümmete, İslami tek sorumluluğun, şeriatı uygulayacak, hakkı üstün tutacak ve adaleti tesis edecek Hilafeti kurmak için çalışmak olduğunu haber vermektedir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ali Ömer El-Beytî - Kenya

Devamını oku...

Tunus: Kurtuluş Yürüyüşü; "Sadakat Kervanı Hareket Etti, Asker Kervanı Yola Çıksın"

  • Kategori Tunus
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti: Kurtuluş Yürüyüşü;

"Sadakat Kervanı Hareket Etti, Asker Kervanı Yola Çıksın"

Başkent Tunus'ta, 20 Haziran 2025 Cuma günü, Cuma namazının ardından El-Fetih Camii önünden büyük bir yürüyüş düzenlendi. Yürüyüş, Hizb-ut Tahrir/Tunus Vilayeti tarafından "Sadakat Kervanı Hareket Etti, Asker Kervanı Yola Çıksın" başlığı altında düzenlendi.

Yürüyüş sırasında pankartlar açıldı. Ana pankartta yürüyüşün başlığı yer alırken, ikinci pankartta "Ey Müslüman Orduları... Ümmetiniz desteğinizi istiyor... 56.800 şehit, 18.000 çocuk ve 12.600 kadın, peki onları ne zaman destekleyeceksiniz?" yazıyordu. Katılımcılar yürüyüş boyunca orduları; sınırları yıkmaya, tahtları devirmeye, Filistin'de cihat ilan etmeye ve Raşidi Hilafet'i kurmaya çağıran sloganlar attılar. Bunlardan öne çıkanlar şunlardı:

"Ümmet cihat ilan etmek istiyor... Ümmet tahtları devirmek istiyor... Ümmet sınırları açmak istiyor"; "Netanyahu, dinle, dinle... Hilafetimiz geri dönecek... Ey Amerika, dinle, dinle... Hilafetimiz geri dönecek... Ey Siyonist, dinle, dinle... Hilafetimiz geri dönecek"; "Ey Müslüman orduları, Filistin'de cihat."

Yürüyüş, başkentin Devrim Caddesi'ne giden ana caddelerinden geçti ve etkinlik, üstat El-Sadık El-Türki'nin yaptığı bir konuşmayla Belediye Tiyatrosu önünde sona erdi. Gazze'nin "sadece Yahudi varlığı tarafından kuşatma altında olmadığını, aynı zamanda resmi siyasi irade, utanç verici güvenlik koordinasyonu ve sarsılmaz uluslararası suç ortaklığı tarafından da Arap kuşatması altında olduğunu" açıkladı. Sadakat konvoyunda yaşananlar, Mısır ve Ürdün rejimlerinin önderlik ettiği Arap rejimlerinin resmi ihanet siciline eklenen bir suçtur." Ayrıca, ümmetin sempati aşamasını geçtiğini ve bu ajanları ortadan kaldırmak için harekete geçmesi gerektiğini vurguladı. Orduları harekete geçirmek ve kuşatmayı kırmak farzdır.

Bu nedenle, Hizb ut-Tahrir / Tunus Vilayeti, Gazze, Filistin, Sudan ve diğer ezilen Müslümanların karşı karşıya olduğu bu zor koşullarda açık ve meydan okuyan çağrısını sürdürüyor. Mısır, Ürdün, Türkiye, Pakistan ve diğer güçlü ordulardaki samimi kişilere, İslam'ın çağrısını desteklemeleri ve Gazze'yi kurtaracak, Filistin'i özgürleştirecek, yeryüzünde Allah'ın indirdikleri ile yönetimin tesis edilmesi ve hidayet mesajını dünyalara taşıyacak olan devletini kurmaları çağrısında bulunmaya devam ediyor.

Hizb-ut Tahrir Tunus Vilayeti Merkezi Medya Ofisi Delegesi

Cuma, 24 Zilhicce 1446 H. 20 Haziran 2025 M.

#طوفان_الأقصى

#الجيوش_إلى_الأقصى

#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa

#AqsaCallsArmies

İlgili Linkler:

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Resmi Websitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Resmi Sitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Facebook Sayfası

Devamını oku...

Gazze'deki Ölüm ve Aşağılama Tuzaklarında Yüzlerce Şehit ve Binlerce Yaralı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gazze'deki Ölüm ve Aşağılama Tuzaklarında Yüzlerce Şehit ve Binlerce Yaralı!

Haber:

Gazze Sağlık Bakanlığı, geçen mayıs ayında uygulamaya konulan mevcut gıda dağıtım mekanizmasından bu yana yardım talep edenlerin arasında şehit olanların sayısının 650'yi aştığını, yaralı sayısının ise 4 bin 500'ü bulduğunu bildirdi. (El Cezire Net, 3/7/2025)

Yorum:

“Tuzak veya ölüm tuzakları” terimi, Amerikan yardım dağıtım merkezleri için kullanılan bir terimdir;zira açlık çeken Gazze halkı, kendilerinin ve ailelerinin açlığını giderecek yiyecek bulabilecekleri bölgelere çekiliyor;ama orada onları bekleyen şey ise ölüm, katliam ve aşağılanmadır. Nitekim onlardan biri, un çuvalı ya da biraz yiyecekle dönmek yerine, kanlar içinde şehit ya da yaralı olarak geri dönüyor; işte bu trajik manzara, Gazze halkının açlık, ölüm, yıkım, yerinden edilme ve kelimelerle tarif edilemeyecek suçlarla karşı karşıya kaldığı durumu yansıttığı gibi Amerika'nın Gazze'deki soykırım savaşında oynadığı destek ve rolün hakikatini ve sahte insanlıklarını yansıtıyor ve Gazze halkına suç ve aşağılanmadan başka hiçbir kapı bırakmayan bu suçlu varlığın hakikatini de teyit ediyor. Zira Yahudi varlığı onları bombalar ve füzelerle öldürdüğü gibi açlıkla da öldürüyor. Hatta bunun da ötesinde Gazzeli aktivistler ve Gazze'deki hükümetin basın bürosu, bu merkezlerde dağıtılan un torbalarında uyuşturucu haplar bulunduğunu belgeledi!

Bu ölüm ve aşağılama tuzakları ve diğerlerinde işlenen katliamlar, hala onlara ve sahte sloganlarına aldanan kimseler için uluslararası düzenin ve kurumlarının hakikatini ortaya çıkarmıştır;zira onlar, suçlunun saldırısına yardım ediyorlar, hatta bu suçlar Müslümanlara karşı işlendiği sürece onunla işbirliği yapıp suç ortağı oluyorlar. Bu da Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin ajanlığının ve ihanetinin boyutunu açıklıyor; zira onlar, Yahudi varlığına yiyecek ve içecek sağlamak, onu savunmak ve maruz kaldığı her türlü saldırıyı engellemek için acele ederlerken, Gazze halkını desteklemek ve açlıklarını gidermek için kıllarını dahi kıpırdatmamaktadırlar. Peki ümmet, onlara karşı daha ne zaman kadar sessiz kalacak?! Onları devirmek için ne zaman harekete geçecek?!

Gazze'de yaşanan vahşi soykırım savaşında işlenen suçların dehşeti karşısında gözler şaşkına dönmüş ve yürekler gırtlaklara dayanmıştır. Gazze halkının kanı İslam ümmeti için bu kadar değersiz mi? Allah onun kanını Kabe'den daha kutsal kılmadı mı?!Nasıl olur da Gazze halkını açlığa terk edip, kendileri ve çocukları için bir parça ekmek bulmak için ölüm ve aşağılanma tuzaklarına sürükleyebilirler?!Allah'ın zimmetinden uzaklaşmaktan korkmuyorlar mı?! Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: أَيُّمَا أَهْلُ عَرْصَةٍ أَصْبَحَ فِيهِمْ امْرُؤٌ جَائِعٌ فَقَدْ بَرِئَتْ مِنْهُمْ ذِمَّةُ اللهِ تَعَالَىİçlerinde aç bir kimse olduğu halde sabahlayan bir kavim Allahu Teala’nın zimmetinden uzak olur.”Peki İslam ümmeti ve onun içindeki güçlü ehli, Gazze halkını desteklemek ve onlardan hayatta kalanları kurtarmak için daha neyi bekliyorlar?! Allah Subhanehu’nun şu kavlini işitmediler mi: وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراًSize ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” [Nisa 75]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Berâa Mûnasıra

Devamını oku...

Kinleri Ortaya Çıkınca, Hakikatleri De Ortaya Çıktı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kinleri Ortaya Çıkınca, Hakikatleri De Ortaya Çıktı!

Haber:

Yerel medya organlarında çıkan haberlere göre Arjantinli yetkililer, Buenos Aires'teki Ezeiza Havalimanı'nın göçmen bürosunda 24 saatten fazla gözaltında tutulan 5 kişilik Filistinli bir aileyi sınır dışı etti.Kaynaklar, Filistinli ailenin, Arjantin'in Herzliya Büyükelçiliği tarafından verilen turist vizeleri, davet mektubu, sağlık sigortası, otel rezervasyonları ve dönüş biletleri olmasına rağmen sınır dışı edildiğini belirttiler. (El Cezire Net, 2/7/2025)

Yorum:

Arjantin'e girişleri yasal olmasına rağmen ancak Filistinli bir aile, iddia ettikleri tüm kanun ve özgürlükleri açıkça ihlal ederek Arjantinli yetkililer tarafından sınır dışı edildi.Peki bu keyfiliğin sebepleri nelerdir?Sanki suçlu ya da şüphelilermiş gibi neden bu insanlar havaalanında gözaltına alındılar?

Olayı araştırdığımızda, Filistin'e ve halkına karşı düşmanlığını ve nefretini gizlemeyen Javier Milei'nin yönettiği bir ülkenin yetkilileri tarafından bu olayın gerçekleşmesini şaşırtıcı bulmuyoruz; zira 2024 yılında bu devlet başkanı, ülkesinde düzenlenen 19 Müslüman ülkesinin büyükelçileriyle yapılan toplantıdan, katılımcılar arasında Filistin temsilcisinin de olduğunu öğrenince çekilmiş ve toplantıda onu Dışişleri Bakanı Diana Mondino temsil etmişti.Ayrıca bu olay, Yahudi varlığını destekleyen bu başkanın, sınır dışı etme işlemlerini artırıp vatandaşlık kısıtlamaları getirerek yabancılara kamu sağlık hizmetleri ve üniversitelerden yararlanma karşılığında ücretler almak gibi göç konusundaki tutumunu sertleştirdiği bir dönemde meydana gelmiştir.

7 Ekim 2023'te Yahudi varlığının Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısının başlamasıyla birlikte, bu buluntu varlığa ve Yahudi dinine açıkça destek verdiğini açıklamıştı.Filistinlilerin duygularına açıkça meydan okumak ve iğrenç bir şekilde provoke etmek amacıyla Kudüs'ü ziyaret etmiş, bu sırada başının üzerine Yahudi kipası takmış ve Eski Şehir sokaklarında ve Mescid-i Aksa'nın kapılarında dolaştıktan sonra, işgal güçlerinin koruması altında ırkçı sloganlar atarak provokatif danslar yapmak için toplanan bir grup yerleşimciyle birlikte dans etmişti.

Küfür milleti açıkça tavrını ilan etmiş, İslam'a ve ehline olan nefretini ortaya koymuş ve "teröristler", daha doğrusu Müslümanlar olarak nitelendirdiği herkese karşı nefretini açıkça dile getirmiştir.Ayrıca küfür milleti bir araya gelerek birbirlerini desteklediler ve Gazze halkı, tüm Filistin ve Müslümanların topraklarının her bir parçasını yağmalayıp aralarında paylaşmak ve “terörizmle savaş” sloganı altında onların halkını öldürmek ve yok etmek için savaşmak üzere birleştiler.

O halde İman ümmeti nerede? İslam ümmeti nerede?

İslam ümmetini, onu düşmanlarına satan ve ihanet eden zorba tiranlar yönettiği gibi İslam ümmeti hakkında hiçbir ahit ve anlaşma gözetmeyen ve onun halini umursamayan kiralık ajanlar yönetiyor.Bu aşağılanma daha ne zamana kadar ey İslam ümmeti?Artık bir araya gelerek “لا إله إلّا الله محمّد رسول الله” kelimesi üzerinde birleşmenizin zamanı gelmiştir; zira ancak bu kelime sayesinde izzet ve şerefinizi geri kazanabilir ve Rabbiniz Allah'ı razı edebilirsiniz!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zinet es-Sâmit

Devamını oku...

Finans Konferansları, Ağzına Gelsin Diye Suya Doğru İki Avucunu Açan Kimse Gibidir; Halbuki (Suyu Ağzına Götürmedikçe) Su Onun Ağzına Girecek Değildir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Finans Konferansları, Ağzına Gelsin Diye Suya Doğru İki Avucunu Açan Kimse Gibidir; Halbuki (Suyu Ağzına Götürmedikçe) Su Onun Ağzına Girecek Değildir!

 

Haber:

Sudan, 30 Haziran - 3 Temmuz 2025 tarihleri arasında İspanya'nın Sevilla kentinde düzenlenecek Birleşmiş Milletler Finans ve Kalkınma Konferansı'na katılıyor. Geçici Yüksek Konsey Başkanı General Abdülfettah el-Burhan başkanlığındaki Sudan heyeti, konferans etkinliklerine katılmak üzere İspanya'nın Sevilla kentine ulaştı.

Dışişleri Bakanlığı Vekili Büyükelçi Hüseyin Al-Amin, konferansta, özellikle de az gelişmiş ülkelerdeki kırsal kalkınma ve tarımı olmak üzere kalkınmanın finansmanının yollarının ele alınacağını açıkladı; konferansa, Afrika Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası gibi bölgesel ve uluslararası finans kuruluşları katılacak. Kongreye katılan ülke liderlerinin, bağışçılar ve finansman kuruluşlarını kırsal kalkınma ve tarım projelerini desteklemeye teşvik ederek, az gelişmiş ülkelerde istihdam fırsatlarının yaratılması ve gıda üretiminin artırılması için çaba göstermeleri bekleniyor.

Büyükelçi Hüseyin Al-Amin (SUNA), Sudan heyetinin isyancı milisler tarafından tahrip edilen tarım projelerinin yeniden inşası ve tarım sektörünün eski haline getirilmesi için bir vizyon sunacağını ve Sudan vatandaşlarına gıda sağlamak ve fazlalıkları da Sudan'ın tarım ürünlerine büyük ölçüde bağımlı olan komşu ülkelere ihraç etmek gibi geleneksel rollerini yerine getirmek için çalışacağını söyledi. (SUNA, 29/06/2025)

Yorum:

Sözde bağımsızlık döneminden bu yana bu insanlar, yani sömürgeci kapitalist ülkeler, Sudan'a finansman sağlama temennisinde bulunuyor; bu ise zamanla buharlaşıp giden ve sürekliliği olmayan bir baloncuktur. Yani bu, bu ülkelerin ve sömürgeci kurumlarının bakış açısına, mali ve ekonomik politikalarına uygun hale getirmek için en azından kanunların ve anayasaların yeniden formüle edilmesi şartıyla harcanan paralardır ki bu mali ve ekonomik politikalar, yoksul ülkeleri kendi merhametine muhtaç hale getirerek finansman beklemelerine neden olmakta olup gerçekte ise bu ülkeler, bir serap beklemektedir. Çünkü alınan bu faizli krediler, onu alan kişinin yoksulluğu ve sıkıntısını artıran haksız haram paralardır. Buna vakıa en iyi tanıktır; zira 1956 yılında, Hamad Tevfik, Sudan'ın (bağımsızlığından) sonra temel kaynağı pamuk olan ilk bütçesini sunmuş ve o dönemde 1,8 milyon Sudan Cüneyhi fazla vermişti; peki ama kim işlevsel bir devletçikle kendine güvenip üretime devam eder ki?!Nitekim Sudan, borç batağına saplanmış olup Sudan'ın temerrüde düşen borçlarıyla ilgili işlemlerin çoğu, 1981 yılında 1,64 milyar İsviçre Frangı (1,64 milyar dolar) tutarındaki borcun yeniden yapılandırılmasına ilişkin anlaşmanın bir parçası olarak verilen devlet garantili bir krediye odaklanmıştır. Kısa bir süre sonra Sudan bu kredinin geri ödemesini yine geciktirmiş ve Uluslararası Para Fonu'na olan geciktirilmiş borçları, bu faizci finans kuruluşuna olan geciktirilmiş toplam borçlarının %80'inden fazlasını oluşturan neredeyse dünyadaki tek ülke haline gelmiştir!

(2000-2010 yılları arasındaki) petrol gelirleri sayesinde rejime muazzam kaynaklar sağladığında ekonomiyi yeniden yapılandırabilen Beşir rejimi döneminde eğer ülke, ipotek faturasını yırtıp atan ideolojik bir sistem tarafından yönetiliyor olsaydı, ülkeyi borç tuzağından kurtarmamız için yeterli bir fırsat olurdu.Zira bu dönemde gelirler yaklaşık 70 milyar Dolar olarak tahmin edilmişti ve hükümet politikalarının tarım ve hayvancılık sektörlerini yeniden canlandırmakla ilgileneceği bekleniyordu ancak bu gerçekleşmedi; dolayısıyla bu sektörler gerilemeye devam etti ve devlet bütçesi, bütçenin ana kaynağı olarak petrole güvenmeye başladı; hatta o dönemde uygulanan projeler bile kredilerle finanse edilmişti.Böylece Beşir hükümeti, kapsamlı bir ekonomik kalkınma olaylarında büyük bir fırsatı kaçırmış oldu; ama onlar, “Ektiklerimizi yeriz, ürettiklerimizi giyeriz” sloganlarını bir kenara attılar ve faizli krediler ile Uluslararası Para Fonu'nun yıkıcı reçetelerine devam etmeyi tercih ettiler; sonuç olarak, Sudan'ın on yıllardır dondurulmuş borçları, geri ödenmesi imkansız astronomik rakamlara ulaştı!!Savaş öncesinde analistler, yaklaşık kırk yıllık ödenmemiş faizler de dahil olmak üzere ödenecek tutarın yaklaşık 8 milyar İsviçre Frangı (7,99 milyar Dolar ) olduğunu tahmin ediyorlardı.

Faizci kuruluşların esaretinden kurtulup göklerin ve yerin hazineleri elinde olan âlemlerin Rabbi Allah'a kulluğa geri dönerek O'nun şeriatını ve adaletini uygulamak için kalıpların dışında düşünmek gerekir; bu da ancak Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulmasıyla mümkün olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Gâde Abdulcabbar (Ümmü Evâb) – Sudan

Devamını oku...

Sudan'ı Kurtarmak İçin Ayrıntılı Bir Programa Sahip Olan Sadece Hizb ut-Tahrir'dir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Sudan'ı Kurtarmak İçin Ayrıntılı Bir Programa Sahip Olan Sadece Hizb ut-Tahrir'dir!

Haber:

Sudan Kurtuluş Güçleri İttifakı liderlerinden Yahya Nur Ahmed şunları söyledi: “Sudan'da, Sudan gibi coğrafi çeşitliliğe sahip bir devlete liderlik etmek için kapsamlı bir programa ve net bir vizyona sahip olan siyasi bir parti bulunmamaktadır; siyasi sahada gördüğümüz şey, deyim yerindeyse yardımlaşma derneklerinden başka bir şey değildir. Dolayısıyla net programlar olmadığından dolayı iktidarın saflarında sürekli bir izdiham görüyoruz ve Sudan'ın sorunu da işte burada özetleniyor.”

Yorum:

Geçtiğimiz günlerde Başbakan Dr. Kamil İdris'in başkanlığında hükümetin kurulması ve bakanlar ile bakanlıkların değiştirilmesini istemesinin akabinde yaşanan şiddet ve gerginliğin gölgesinde,bu duruma karşı çıkan ve bunun Juba Anlaşması uyarınca elde ettikleri bir hak olduğunu söyleyen yönetimde temsil edilen silahlı hareketlerle bir çatışma yaşanmıştır; ta ki Burhan aracılığıyla Egemenlik Konseyi'nin müdahale etmesine ve silahlı hareketlerin pozisyonlarını korumasına kadar. Böylece kamuoyu için bunun, ülke halkı yerinden edilmenin, kaybolmanın, hastalıkların, güvensizliğin ve açlığın acısını çekerken henüz sona ermemiş bir savaşın gölgesinde otorite ve pozisyonlar için bir çatışma olduğu apaçık ortaya çıktığı gibi çatışma, çocuklarından dolayı yaralı olan bu ülkenin politikacılarının içler acısı durumunu ve bu silahlı hareketlerin ve eski Başbakan Abdullah Hamduk'un hükümetinde yer alan partilerin, Sudan halkının akidesi ve ideolojinden, yani azim İslam akidesinden kaynaklanan gerçek bir projeden ve ülke halkının insanca yaşama arzularını gerçekleştirecek siyasi bir projeden yoksun olduklarını da ortaya çıkarmıştır. Nitekim Sudan Kurtuluş Güçleri İttifakı liderlerinden Yahya Nur Ahmed'in, “Sudan gibi bir devlete liderlik etmek için kapsamlı bir programa ve net bir vizyona sahip olan siyasi bir parti bulunmamaktadır” diyerek net bir şekilde açıkladığı şey işte budur.

Sudan halkına ve siyasiler, partiler, askerler ve silahlı hareketler gibi tüm seçkinlerine diyoruz ki; aranızda gözü ve kulağı yanıltmayan Hizb-ut Tahrir vardır; zira o, ülkenin çeşitli bölgelerinde siyasi sahada faaliyet göstermekte olup onun idari başkent Port Sudan'da bir ofisi mevcuttur; nitekim partinin, yönetim için ayrıntılı bir programı ve (yönetim sistemi, ekonomik sistem, içtimai nizam, eğitim politikası, dış politika ve ordu...) gibi 191 maddelik anayasası bulunmaktadır.Ayrıca parti bu programında, Sudan halkının akidesi olan azim İslam akidesinden yola çıkarak, siyasi gerçekliği derinlemesine inceledikten sonra, sömürgeci Batı'nın medeniyetinden, siyasi sistemlerinden ve fikri yönelimlerinden kaynaklanan yabancı fikirlerin etkisinden uzaklaşarak siyasi ve askeri olarak hiçbir Batı ülkesine veya onun uluslararası kuruluşuna dayanmamaktadır; çünkü parti bunu, siyasi bir intihar olarak görmektedir.

Ülkesinin dört bir tarafında alevlenen ve halkını ekonomik, güvenlik ve yerinden edilme krizleriyle kasıp kavuran bu şiddetli savaşın gölgesinde Sudan'ın daha çok, sorunlarını çözmek ve krizlerini atlatmak için ayrıntılı bir programa ihtiyacı vardır.

İşte Hizb-ut Tahrir aranızda olup ülkenin vahdetine, halkının kimliğini gerçekleştirmeye ve Sudan'ı Müslüman ülkeleri bir araya getirecek bir devletin irtikaz noktası yaparak onların servetlerinden ve istikrarından yararlanmalarını imkan sağlamaya yönelik programını sunmaktadır; işte bu program, dünyaya liderlik edecek ve onu kapitalizmin zulmünden İslam’ın adaletine kavuşturacak olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’dir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Hüseyin (Ebu Muhammed Fatih) - Sudan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER