Pazartesi, 19 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/10
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Trump ve Rezil ve Utanç Verici Yöneticilere Yönelik İkiyüzlülüğü!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Trump ve Rezil ve Utanç Verici Yöneticilere Yönelik İkiyüzlülüğü!

Gazze trajedisinin ortasında, masum canlar bombardıman ve kuşatma altında can verirlerken Trump, Müslümanların evlatlarının kanına karşı gösterdikleri zillet ve sessizliklerinden dolayı Arap yöneticilerin tutumlarını övüyor.

Basiret sahibi herkes için açık olan gerçek şudur: Trump'ın tarif ettiği şey, boyun eğme, ahlaki ihmal ve ümmetin kanına ve onuruna ihanetten başka bir şey değildir. Zira Trump, İslam'a yönelik düşmanlığını ve Müslümanların davalarını hor gördüğünü hiçbir zaman gizlememiş, tüm dünyaya meydan okuyarak ülkesinin büyükelçiliğini Kudüs'e taşımıştır ama buna rağmen hala aramızda, ona kapılarını açan, itaatkar bir şekilde onu dinleyen ve sanki tartışmasız bir şekilde uygulanması gereken emirlermiş gibi onun politikalarını uygulayan yöneticilerimiz bulmaktadır!

Trump, bu yöneticilerin, projesinin en büyük destekçisi ve bölgedeki kendi çıkarlarını ve Yahudilerin çıkarlarını korumak için en sadık birer araçlar olduğunu görünce, nasıl onları övgü ve iltifatlarla pohpohlamasın ki? Zira bu yöneticiler, halklarının onuru için değil, tahtları için olan korku dürtüsüyle hareket ediyorlar ve Washington'a sadakat göstermenin otoritede kalmalarının tek garantisi olduğunu düşünüyorlar. Bu nedenle Gazze savaşı konusundaki tutumları hiçbir zaman gerçek duygulardan ya da insani bir histen kaynaklanmamıştır; aksine dar hesaplardan ve Washington'ı memnun etme yönündeki hastalıklı hırstan kaynaklanmaktadır.

Trump, bu utanç verici tutumların bölge halklarının görüşlerini ifade etmediğini, aksine yöneticilerin ümmetlerinden soyutlanmalarını yansıttığını çok iyi biliyor. Yaralarına rağmen halklar, Filistin için sloganlar atmaya, Gazze'nin şehitleri için ağlamaya ve Filistin davasını onur ve egemenliğin bir ölçüsü olarak görmeye devam ediyorlar.

Trump'ın övgüsü, işgalin suçlarına karşı utanç verici bir şekilde sessiz kalmak, Gazze kuşatmasına katılmak ve sözde normalleşmeyi teşvik etmek gibi ümmete ihanet eden siyasi ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. Yani Trump onlara şunu söylemek istiyor: Aferin size, benim projemi desteklediniz ve Washington ile Tel Aviv'in çıkarları için çok iyi temsilciler oldunuz.

Bu, ümmetin tarihinin bu aşamasının bölümleri yazıldığında hatırlanacak olan tarihi utanç verici bir lekedir; ama Trump, bu kişileri övgüleriyle ne kadar meşrulaştırmaya çalışırsa çalışsın, gerçek meşruiyet, Amerikan başkanının sözlerinde veya askeri anlaşmalarda değil, ümmetin vicdanında yatmaktadır; çünkü Müslüman halklar zilleti ve utanç duygusunu reddetmeye ve bu yöneticileri iktidar koltuklarında geçici olarak görmeye devam ederlerken, Filistin davası ise silinemeyecek veya satılamayacak kadar köklü bir dava olarak kalmaya devam edecektir.

Bugün ümmetimiz büyük bir seçim anıyla karşı karşıyadır: Yani ümmetimiz, Trump'ın sevgisini kazanmak için düşmana doğru koşan yöneticiler ile onurun satın alınamayacağını ve satılamayacağını idrak eden halklar arasındadır. Ama ihanetin gecesi ne kadar uzun olursa olsun, Allah'ın izniyle bilincin güneşi doğacak ve Filistin, ümmetin pusulası ve gerçek sınavı olmaya devam edecektir.

Trump'ın bu utanç verici yöneticilere yönelik övgüsü, onların ihanetlerini meşrulaştırma ve onlara Amerikan memnuniyet belgesi verme girişiminden başka bir şey değildir. Ancak bu belge, tarih mahkemesi ve ümmetin canlı vicdanı önünde geçersiz kalmaya devam edecektir. Zira Gazze'nin çocuklarının kanı, aşağılık yöneticilerin tahtlarından daha kutsaldır ve onların annelerinin gözyaşları, bu hain yöneticilerin konuşmalarından daha samimidir.

Ümmetin artık uyanmasının, savaşının sadece işgalle değil, aynı zamanda işgalin suçlarını ve kibrini koruyan bir duvar ve örtü haline gelen rejimlerle de olduğunu idrak etmesinin zamanı gelmiştir. Selahaddin'i yetiştiren bu ümmetin içinde, onun şerefini ve onurunu geri kazandıracak kişiler eksik olmayacaktır.

İhanetin gecesi ne kadar uzun olursa olsun, Allah'ın izniyle şafak vakti gelecek ve bünyesinde davasından ödün vermeyen ve onu satmayan bir nesil taşıyacaktır. Şimdilik Trump övgülerinin tadını çıkarsın, yöneticiler de onun sahte belgesinden dolayı sevinç duysunlar bakalım ama son sözün sahibi halklar olacağı gibi Filistin'in haklarını, ümmetin onurunu ve tarihin parlak sayfalarını koruyacak olan da halklar olacaktır. “Şüphesiz yarın, bekleyeni için çok yakındır.”

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Munis Hamid – Irak

Devamını oku...

Yöneticiler Tahtlarını Korumakla Meşgul Olurlarken, Mübarek Filistin Toprakları Kaybediliyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yöneticiler Tahtlarını Korumakla Meşgul Olurlarken, Mübarek Filistin Toprakları Kaybediliyor!

Haber:

Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ile ABD Başkanı Donald Trump arasında 23 Eylül'de birtakım görüşmeler gerçekleşti.Görüşmeler, BM Genel Kurulu'nun 80. oturumu kapsamında BM Genel Merkezi'nde gerçekleştirildi.(Özbekistan Cumhurbaşkanlığı web sitesi, 25/09/2025)

Yorum:

Mirziyoyev'in ABD ziyareti ve Trump'la görüşmesi, Özbekistan'da ve yurt dışında bugüne kadar hala devam eden büyük tartışmalara yol açmıştır. Gerçek şu ki bu ziyaret, sadece son zamanlardaki en önemli olaylardan biri değildir, bilakis aynı zamanda Orta Asya'daki siyasi durumda köklü bir dönüşüm noktası olabilir. Çünkü ziyaret sırasında, birçok önemli olaylar yaşanmıştır. Örneğin iki ülke arasında rekor düzeyde 105 milyar Dolar değerinde anlaşmalar imzalanmıştır. Bu anlaşmalar arasında, Boeing'den 8 milyar Dolar değerinde uçak alımı dikkat çekici olduğu gibi ayrıntıları henüz açıklanmayan önemli maden kaynaklarına ilişkin anlaşmalar da vardır. Ayrıca Trump Mirziyoyev'i överek, onu "sözünün adamı ve büyük bir lider" olarak nitelendirmiştir. ABD Başkanı'nın Güney ve Orta Asya Özel Temsilcisi Sergio Gore, Şevket Mirziyoyev'e artık Beyaz Saray'a doğrudan erişim yetkisi verildiğini bildirmiştir.

Bu ve benzeri ayrıntılar göz önüne alındığında, Mirziyoyev'in ve onun siyasi elitinin ziyaretinin temel hedefinin, Amerikan havzasına katılmak ve kendi iktidarını pekiştirmek olduğu anlaşılıyor. Bu maksatla Özbekistan’daki Müslüman halkımızın mülkü olan maden zenginlikleri, kafir Trump’ın ayakları altına serilmekte ve Amerikan şirketlerinin ülkemizin ekonomisine, enerjisine ve diğer sektörlerine sızması için kapılar ardına kadar açılmaktadır. Ülkemizdeki bazı siyasi analistler ve medya kuruluşları, Mirziyoyev'in dünyanın en güçlü ülkesi Amerika'nın dikkatini ve desteğini çekmedeki başarısını, onun siyasi becerisi ve dehasının bir göstergesi olarak değerlendirdiler!

Ancak onlar, şu acı gerçeği unuttular ya da bilerek gizlediler ki o da şudur: 7 Ekim 2025 günü Aksa Tufanının gaspçı Yahudi varlığına karşı operasyonunun üzerinden tam iki yıl, yani 730 gün geçmesidir.Bu 730 korkunç gün boyunca Gazze ve Batı Şeria'daki Müslüman kardeşlerimizin yaşadıkları ve çektikleri acıları kelimelerle anlatmak mümkün değildir. 

Aksa Tufanı operasyonu, mübarek Filistin topraklarındaki cesur ve murabıt kardeşlerimiz tarafından başlatılmış olsa da, aslında anlamı çok daha geniştir ve tüm ümmete yönelik bir çağrıdır! Bu çağrıyı şöyle dile getirmek mümkündür ey İslam ümmeti! Biz işgale karşı direnişe Allah'a güvenerek başladık ve Mescid-i Aksa'yı ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sı olan mübarek Filistin topraklarını kurtarmak için canımızı feda etmeye de hazırız! Peki sizin aranızda, bu şerefli görevi üstlenecek, suçlu Yahudi varlığını sonsuza dek ortadan kaldıracak ve onu yeryüzünden silip süpürecek gerçek adamlar yok mu?! Evet, bu operasyonun arkasında, İslam ümmetine, özellikle de ordularına yönelik böyle bir çağrı vardır! Biraz olsun düşünebilen her aklı başında insan, bunu mutlaka anlayacaktır.

Peki bizi yöneten rejimler bu çağrıya nasıl bir tepki verdiler?Gördüğümüz gibi, boş sözlerle, yalandan kınamalarla, yüzüstü bırakmalarla ve sayısız içi boş konferans ve toplantılarla karşılık verdiler. Aynı zamanda Müslümanların Gazze'deki kardeşlerine yardım etmelerini engellemekle, sesleri susturmakla ve Yahudi varlığını savunmakla meşgul oldular.Daha da acısı onlar, üvey çocuğu Yahudi varlığını tüm yollarla destekleyen Amerika'yı memnun etmeye ve başkanı Trump'ın gözüne girmeye çalıştılar. Özellikle Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev, bu ziyaretinde Yahudi varlığının ana destekçisi olan Amerika'ya olan bağlılığını ortaya koymuştur.

Müslümanların bomba varillerinin altında öldüğü, açlık ve hastalıkların acısını çektikleri bir zamanda kendilerini Müslüman olarak gören yöneticiler, sadece tahtlarını nasıl koruyacaklarını düşündüler. O halde Müslümanların bir iki gün değil, tam 730 gün çektiği acıları hissetmeyen bu kişilerden hiçbir hayır gelmez!

Bugün her zamankinden daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır Hilafet, biz Müslümanların tek sığınağı olup bizim koruyucumuz ve kalkanımız olacaktır!Bu nedenle mübarek devletimizin kurulması, İslam ümmeti için hayati mesele ve farzların tacıdır! Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ İmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İslam Ebu Halil - Özbekistan

Devamını oku...

Aldatıcı Yıllardan Sakının Ey Müslümanlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Aldatıcı Yıllardan Sakının Ey Müslümanlar!

Haber:

Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani, 8 Ekim 2025 Çarşamba günü yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi "bizim için bir fırsat" dedi.

Barzani, Şafak Haber Ajansı'nın da katıldığı Erbil'de düzenlenen Ortadoğu Forumu (MERI) kapsamındaki diyalog oturumunda şunları söyledi: “ABD ile iyi ilişkilerimiz olduğuna inanıyoruz ve ABD Başkanı Donald Trump'ın bölgede fırsat ve istikrara yönelik politikalarını ve Gazze'deki istikrarı destekliyoruz.”

Ve şöyle ekledi: “ABD birçok zor zamanımızda bize yardım etti ve bizler ABD'nin yardımıyla IŞİD'le mücadele ettik ve ABD’nin rolü Peşmerge güçlerine destek olmaktı.” Şunu da açıkladı: “Trump yönetimini bizim için bir fırsat olarak görüyoruz.” (Şafak News)

Yorum:

Ümmetin otoritesini kaybetmesinden, devletinin parçalanmasından ve kâfir efendilerine hizmette hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan hain ajanların ümmetin başına musallat olmasından bu yana Müslümanların durumu daha da kötüye gitmiştir. Aleyhisselatu ve’s Selam’ın onlar hakkındaki şu kavli ne kadar da doğrudur: سَيَأْتِي عَلَى النَّاسِ سَنَوَاتٌ خَدَّاعَاتُ يُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِبُ وَيُكَذَّبُ فِيهَا الصَّادِقُ وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ وَيُخَوَّنُ فِيهَا الأَمِينُ وَيَنْطِقُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ قِيلَ وَمَا الرُّوَيْبِضَةُ قَالَ الرَّجُلُ التَّافِهُ فِي أَمْرِ الْعَامَّةِİnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki, o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru sözlü olanlar da yalanlanacaklardır. O zaman hainlere itimat edilecek, emin olanlar da ihanetle suçlanacaklardır. İşte o zaman Ruvaybida konuşacaktır.” Denildi ki Ruveybida da nedir? Buyurdu ki: “Kamunun işleri hakkında (söz sahibi olan) müptezel adamdır.

Bu müptezel kişilerin durumu, daha önce Müslümanların evlatları arasındaki cahillere aktardıkları ve onların da ümmetin vahdetini engelleyen kafirlerin zehirlerinden biri olduğunu anlamadan ayaklandıkları vatancılık, milliyetçilik ve diğer sloganlar kisvesi altında bu ajanlığı gizlemeye çalışırken şimdi ise efendilerini alenen övüp yüceltmeye kadar ulaşmıştır.

Bugün izzetli Gazze halkının, tüm maskeleri düşürmesinin, kafir Amerika ve Batı’nın gerçek yüzünü ifşa etmesinin, adalet ve insan haklarını içeren tüm sloganlarını deşifre etmesinin, başta ABD Başkanı Trump olmak üzere kâfir Batı'nın, özellikle gururlu Gazze'deki Müslümanlara karşı işlediği suçları uzak yakın herkese öğretmesinin ardından, evet tüm bunların ardından bu müptezel kişilerin, Müslümanların kanlarını döken ve savaşları körükleyen suçlu Trump'ı, bölgede istikrar isteyen bir barış adamı olarak nitelendiklerini görüyoruz! 

Bu nasıl bir aşağılanma Allah aşkına? Ruveybidaların konuştuğu bu aldatıcı yıllarda yaşayan ümmetin ulaştığı nasıl bir kayıp Allah aşkına?!

Ey Müslümanlar: Artık Rabbinizin emrine icabet etmenizin, boyunlarınızdan bu zilleti kaldırmanızın, söz ve fiillerinde hayayı kaybetmiş olan bu hainleri kaldırıp atmanızın, onların ajanlıklarını açığa çıkarmanızın, onların enkazı üzerine Rabbinizin şeriatını ikame etmenizin, hakkı konuşup adaletle hükmedecek ve Allah için hakkıyla cihat edecek kendi nefisinizden olan bir İmama biat etmenizin ve iyiliği emredip kötülükten nehyeden ve Allah’a iman eden insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olmaya geri dönmenizin zamanı gelmiştir. 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmed Et-Tâi – Irak

Devamını oku...

Küfrün Başı ABD Başkanı Trump’dan Övgü Almak Bir Utanç ve Bir Zillet Vesikasıdır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Küfrün Başı ABD Başkanı Trump’dan Övgü Almak Bir Utanç ve Bir Zillet Vesikasıdır!

Haber:

Amerikan Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gazze'de anlaşma için yoğun çaba harcadığını belirterek; "Kendisi şahane biri. Çok güçlü bir lider. Hamas ona büyük saygı duyuyor." İfadelerini kullandı.

Yorum:

Küfrün mızrak başı Trump, ihanet içeren yirmi maddelik ateşkes anlaşmasını kamuoyuna ilan etmesinin, Arap ve Müslüman ülkelerinin tamamının anlaşmayı desteklediğini, dünyanın da bu yönde bir irade ortaya koyduğuna işaret etmesinin hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, kalıcı barışın sağlanması için bu anlaşmanın önemli bir adım olduğunu söyledi.  Yine aynı şekilde MİT Başkanı İbrahim Kalın’ı, Katar’a Hamas’ı ikna etmek için gönderen Erdoğan, Hamas’ın olumlu yanıt vermesinin ardından X hesabından paylaştığı mesajında, Hamas’ın Gazze’de ateşkesin tesisine yönelik plana verdiği yanıtın, kalıcı barışın sağlanması noktasında yapıcı ve önemli bir adım olduğunu ifade etti. Devamla şimdi yapılması gerekenin “İsrail’in” tüm saldırılarını derhâl durdurması ve ateşkes planına uymasının, Gazze’ye insani yardımların ulaştırılması ve kalıcı barışın sağlanması adına tüm adımların vakit kaybedilmeden atılmasının, küresel vicdanı derinden yaralayan bu soykırım, bu utanç tablosunun artık son bulmasını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca Amerikan menşeli yüzde 80’i işgal edilmiş ve geri kalan küçük bir bölgede sembolik Filistin devletini öngören “İki Devletli Çözüm” planının hayata geçirilmesi için tüm imkânların kullanılarak mücadele edilmesinin sözünü verdi.

Erdoğan’ın bu söylemleri Amerika’nın siyasi yörüngesinde döndüğünün, onun çıkarlarına hizmet ettiğinin, Filistin davasına ve Hamas’a ihanet ettiğinin açık bir belgesidir. Erdoğan’ın tüm gayreti, kıble edindiği Amerika’yı razı ve memnun etmek içindir. İşte Amerika ve batıyla hareket eden bu tür yöneticiler sayesinde işgalci Yahudi varlığı 1948’den günümüze kadar işgal ve katliamlarına devam ediyor. Canlı cansız ne varsa her şeyi yakıp yıktı. Tabiri caizse taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmadı. İşte bu yöneticiler bu barbarlığı ve vahşeti sadece seyrediyor. Öyleyse sessiz kalan, seyreden, ümmetin izzet ve şerefini diplomasi masalarında meze yapan ve Yahudi varlığına demir kubbelik yapan bu yöneticiler bu işgali ve zulmü durdurabilir mi?

İşte “İsrail”, kendisini durduracak bir güç görmediği için durmuyor, işgal ve katliamlarına devam ediyor. İslam beldelerinin bölünmüşlüğü, tüm teknolojik gelişmiş silahlara sahip olan orduların pasifliği, yöneticilerin korkaklığı ve acziyeti bu işgalin en büyük dayanağıdır. Bu yüzden Yahudi varlığı şunu çok iyi biliyor: Müslümanlar birleşmedikçe, tek bir siyasi otorite etrafında toplanmadıkça, dilediğini yapabilir. Öldürebilir, katledebilir. İşte bu yüzden bu aşağılık varlık durmuyor.

Yine aynı şekilde bugün her ümmet parçası ayrı bir başın peşinde koşarken, düşman tek bir plan etrafında hareket ediyor. “İsrail” saldırıyor, katlediyor, öldürüyor, soykırıma tabi tutuyor fakat ümmetin başı yok! Amerika ve sömürgeci batılı devletler ümmetin beldelerini işgal ediyor, servet ve zenginliklerini yağmalıyor sömürüyor, ümmetin ordusu yok! Zalimler kan döküyor, bunun hesabını soran güçlü, siyasi bir lideri yok!

Bununla birlikte Gazzeli Müslümanları yalnız ve çaresiz bırakan, ümmetin meşru taleplerini görmezden gelen, fakat Amerika’nın taleplerini anında yerine getiren, Gazze’deki zulmü ve işgali sonlandırmak için somut hiçbir adım atmayan Erdoğan’ın, hizmetkârı olduğu kâfir Trump’tan, övgü dolu sözler alması bir utanç ve bir zillet vesikasıdır. Fakat bu tür yöneticiler zilleti, itibar, izzet ve şeref saymaktadırlar. Nitekim geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio "Türkiye’nin de aralarında bulunduğu diğer bütün ülkeler, bizden bu işlere dâhil olmamızı adeta yalvararak istiyor. Bu insanlar istediklerini söyleyebilir ancak günün sonunda bir şeyin halledilmesini istediklerinde Beyaz Saray’a geliyorlar. Hepsi Trump'la konuşmak, onun sorunu çözmesini istiyor. Gerçek şu ki, bugün bile devam eden toplantılarımız var ve liderler bu toplantıların bir parçası olmak için adeta yalvarıyor. 'Bizi de dâhil edin, beş dakika el sıkışma imkânı sağlayın diye arıyorlar” dedi.

اَلَّذٖينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرٖينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنٖينَۜ اَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَاِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَمٖيعًاۜ
“Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir.”
(Nisâ 139)

Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan gerekse de diğer İslam ümmetinin yöneticileri olsun bu kâfirler tarafından devamlı olarak aşağılanmaya alışkındırlar. Bu hal onlarda bir karakter haline gelmiştir. Bu yöneticiler alçaldıkça alçalmışlardır. Artık bunlar için bir sınır dahi kalmamıştır.

Dolayısıyla ümmetin artık bu tür ikiyüzlü yöneticilerden kurtulmasının zamanı gelmiştir.

Vakit ümmetin yeniden izzet ve şeref kazanacağı Hilâfet’in kurulması vaktidir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Yılmaz Çelik

Devamını oku...

Kafir Batı ve Onun Sömürgeci Kuruluşlarının Hayatımıza Müdahale Etmesine Ne Zaman Bir Son Vereceğiz? Ve Ne Zaman Yüzümüzü Tek Olan Deyyân’a (hesabını en iyi bilen ve veren) Çevireceğiz?

Sudanlı siyasi partiler, Fransız Promediation örgütünün desteğiyle Port Sudan’da bir çalıştay gerçekleştirdi. Sudan Tribune’ün 5 Ekim 2025 tarihli haberine göre, Demokratik Blok sözcüsü Muhammed Zekeriya, Çalıştayda “Sudanlılar arası diyaloğun nasıl, nerede ve kimler arasında yapılacağı, arabulucuların rolü ve finansman konularının” ele alındığını belirtti. Sözcü, bu çalıştayın bir başlangıç olduğunu ve nihai hedefin, “ülkedeki siyasi gruplar arasında geniş bir mutabakat sağlayarak istikrara ulaşmak, çatışmaları ve olumsuz kutuplaşmayı sona erdirmek” olduğunu ifade etti.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, bu gerçeklik karşısında aşağıdaki gerçekleri kamuoyu ile paylaşıyoruz:

Birincisi: İslam, hayatın sorunlarına çözüm üreten mekanizmanın ne olduğu meselesini kökünden çözmüştür. İslam’a göre egemenlik kayıtsız şartsız Şeriatındır! Bir Müslüman için, hayatın en küçük ya da en büyük sorununa Şeriat dışında bir çözüm aramak haramdır! Hatta bu, imanın ayrılmaz bir parçasıdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيماً“Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar” [Nisa 65] Dolayısıyla, çözümlerin kaynağı İslam’dır; koltuk kapmak için birbiriyle yarışan siyasetçilerin keyfi istekleri değil.

İkincisi: İslam, Müslümanlara, aralarında çıkan en küçük bir anlaşmazlıkta bile, hakem olarak sömürgeci devletleri ve onların cinayet şebekesi olan örgütlerini değil, yalnızca Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Kitabı’na ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetine başvurmalarını farz kılmıştır! Çünkü meseleleri İslam’a götürmek, imanın mihenk taşıdır! Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً“Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve Rasûl’e götürün; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” [Nisa 59]

Üçüncüsü: Fransa, Amerika, İngiltere ve Rusya gibi, İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık besleyen sömürgeci ve kafir devletlere bel bağlamak, Promediation, Amerikan Barış Enstitüsü ve Chatham House gibi suç örgütlerinin müdahalelerine güvenmek, siyasi bir intihar ve ümmete ihanettir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالاً وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” [Ali İmran 118]

Dördüncüsü: İslam hukukuna göre, yabancı devletler ve kuruluşlarla ilişkileri yürütme yetkisi yalnızca devlete aittir. Herhangi bir kişinin veya grubun, yabancı bir devletle veya herhangi bir yabancı kuruluşla doğrudan ilişki kurması kesinlikle yasaktır. Zira bu tür ilişkiler, devletin ve ümmetin varlığı için büyük bir güvenlik riski teşkil eder.

Beşincisi: İslam, hayatın bütün sorunları için zengin hükümlere ve çözümlere sahiptir. Çünkü İslam’a göre siyaset, halkın iç ve dış tüm işlerinin yönetilmesi ve gözetilmesi demektir. Bu siyaseti ise pratik olarak devlet yerine getirir. Siyaset, en yüce eylemlerden biridir ve hatta peygamberlerin amelidir. Nitekim Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem bu konuda şöyle buyurmuştur:

كَانَتْ بَنُو إسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الأنْبِيَاءُ، كُلَّما هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ، وإنَّه لا نَبِيَّ بَعْدِي، وَسَتَكُونُ خُلَفَاءُ فَتَكْثُرُ»، قالوا: فَما تَأْمُرُنَا؟ قالَ: «فُوا ببَيْعَةِ الأوَّلِ، فَالأوَّلِ، وَأَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ، فإنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ “İsrail oğullarını Nebiler yönetiyordu. Bir Nebi öldüğünde onu bir başka Nebi takip ederdi. Benden sonra Nebi yoktur. Fakat benden sonra birçok Halifeler gelecektir.” Dediler ki “Bize ne emredersin?” Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem “İlk biate ilkine vefa gösteriniz. Onlara haklarını veriniz. Çünkü Allah, onları güttüklerinden hesaba çekecektir.” buyurdu.” [Müslim]

Sonuç olarak, bugün ümmet Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafete muhtaçtır! Hilafet dini yeniden ayağa kaldıracak, Şeriatı uygulayacak, sömürgeci kafir Batı’nın topraklarımızdan kökünü kazıyacak, Batı’nın elçilikleri ve örgütleriyle iş tutan karanlık mahfillerin peşine düşecek ve hayatı, tek olan Deyyân’a tahsis edecektir. İşte çalışanlar bunun için çalışsın. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlü’ne icabet edin.” [Enfal 24]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti, Hartum’un Doğu Nil Bölgesinde Halka Hitap Konuşması Gerçekleştirdi

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti, Sudan’ı bölme girişimlerine karşı yürüttüğü kampanya kapsamında 4 Ekim 2025 Cumartesi günü Hartum’un Doğu Nil belediyesine bağlı Vahda (Birlik) Pazar 6’da halka hitap konuşması gerçekleştirdi. Halka hitap konuşmasında konuşan Hizb-ut Tahrir üyesi Üstat Ömer Hasan, ümmetin birliğinin varlık yokluk meselesi olduğunu vurguladı. Konuşmasına

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعاً وَلَا تَفَرَّقُوا“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” [Ali İmran 103] ayetiyle başlayan Hasan, ayetin ne anlama geldiğini açıkladı. Ardından, İslam ümmetinin bir zamanlar bu emre uyarak birlik içinde olduğunu, ancak sömürgeci kafirlerin gelip Hilafet’i yıkmasıyla Müslüman ülkelerin küçük devletlere bölündüğünü anlattı. Hasan bugün dahi hala ümmete tuzak kurulduğunu, ayrışmanın derinleştirildiğini, Güney Sudan’ın ayrıldığını, diğer eyaletlerin ayrılığa hazırlandığını ve ABD’nin halihazırda Darfur’un ayrılması için çalıştığını belirtti. Mevcut kuruluş hükümetinin, aslında Darfur’u ayırarak ülkeyi bölme planının sadece bir parçası olduğunu anlattı.

Ardından, ümmeti sorumluluk almaya, görevini yerine getirmeye ve Darfur’un Güney Sudan gibi, koparılmasını engellemek için ciddi bir çaba göstermeye çağırdı. Dinleyiciler de konuşmayla etkileşim gösterdi, olumlu karşılandı.

Devamını oku...

Allah Düşmanları İçin Sevinç Gözyaşları, Kıbrıs Müslümanları İçin Hüsran ve Yeis!

Geçen nisan ayında, Kuzey Kıbrıs Bakanlar Kurulunun, kanun gücünde çıkardığı kararname ile Milli Eğitim Bakanlığının “Disiplin Tüzüğü” değiştirilmiş ve liselerde başörtülü eğitim serbest bırakılmıştı. Fakat bu kararın ardından, Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası başörtülü öğrencilerin derse girdiği liselerde grevlere başlamış, öğrencilerin başörtülü eğitim görmesine karşı çıkarak konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştı. Geçtiğimiz hafta Eylül ayının sonunda, Anayasa Mahkemesi, Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası’nın açtığı dava üzerine Millî Eğitim Bakanlığı’nın geçtiğimiz aylarda yürürlüğe koyduğu ve liselerde sade, tek renk başörtüsüne izin veren düzenlemeyi anayasaya aykırı bularak iptal etti. Kararnamenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuran öğretmenler sendikası yöneticileri ise, göz yaşları içinde yasağın geri gelmesini ‘laikliğin zaferi’ olarak nitelendirip sevinç çığlıkları attılar. Bu arada hükümet ise hemen ‘yeni bir yasa üzerinde çalışmaya başlayacaklarını’ duyurdu.”

Ey Kıbrıs Müslümanları! İçkiye övgüler düzen, zinayı ve kumarı yasallaştıran, hatta bunları bir gelir kapısı olarak gören demokratik ve laik bir meclisin, Müslümanların canını, malını ve onurunu korumayı birincil görev sayacağına gerçekten inanıyor musunuz? Şüphesiz Müslüman kadın ve kız çocuğunun tesettürü, üzerinde pazarlık yapılamaz kesin bir hükümdür. Bu, doğrudan doğruya Alemlerin Rabbi olan Allah’ın bir emridir! Anayasa Mahkeme ve siyasetçilerinizin iddia ettiğinin aksine, bu konu bir özgürlük, bir eşitlik ve bir tarafsızlık meselesi değildir. Çünkü Müslümanlar, sadece Allah’ın emirlerine uymakla yükümlüdür.

Bu laik demokratik sistemdeki Anayasa Mahkemesinin, Bakanlar Kurulu’nun başörtüsü yasağını kaldıran kararını nasıl iptal ettiyse, yarın da sudan bahaneler ve kelime oyunlarıyla yeni bir yasak getireceğine şüpheniz olmasın.

Öyleyse, demokratik bir meclisteki bakanlarınızdan kızlarınızın başörtüsüne konan yasağı kaldırmalarını beklemek yerine onlardan Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın hükümlerine göre hükmetmelerini talep etmelisiniz. Bunu yapabilmeleri için, onları İslâm ümmetiyle tam bir birlik sağlamak, İslâm ülkeleriyle tek bir çatı altında birleşmek üzere gerekli çalışmayı yapmaya, İslami olmayan tüm sistemleri ve yasaları reddetmeye çağırmalısınız. Şüphesiz Hilafet Devleti, tüm Müslümanların kalplerini, mallarını ve ordularını Allah’ın Kitabı ve Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Minhacı üzere birleştirecek; böylece sizi kafirlerden gelecek herhangi bir saldırıdan, zilletten veya zulümden koruyacaktır! Üstelik bunu, eldeki bütün imkanları seferber ederek, derhal, hiçbir koşul veya tereddüt göstermeksizin yapacaktır.

Ey dünya Müslümanları! Kıbrıs’taki Müslüman kardeşlerinizi yalnız bırakmayın! Kafirlerin onlara karşı işledikleri suçları tekrarlamalarına ve Kıbrıs’ın yeni bir Gazze’ye dönüşmesine izin vermeyin. Allah’a sığının ve O’nun rızkına güvenin! Gücünü sömürgeci Batı’dan değil, Allah korkusundan alan ve varlığı sizin varlığınız için hayati önemde olan bir devlete çağrıda bulunun. Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devlete çağırın. Orada sizi önce sizin, sonra da Kıbrıs ve Filistin’in kurtuluşuyla Allah’ın vaadi ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi beklemektedir!

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ“Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55]

Devamını oku...

El-Vakiye TV: Anayasa Müzakereleri Programı -Halaka 7- [Şeriatın, İslam Devleti’nin Tabiiyetini Herkese İnfaz Etme Keyfiyeti]

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu
Anayasa Müzakereleri Programı
 
-Halaka 7-
[Şeriatın, İslam Devleti’nin Tabiiyetini Herkese İnfaz Etme Keyfiyeti]
İslami Anayasa İle İnsan Yapımı Anayasalar Arasındaki Anayasal Ayrılıklar
 
Müh. Usame Es-Suveynî ile Üstad Ahmed El-Kasas Arasında “Anayasa Mukaddimesi veya Esbab-ı Mucibesi” Kitabı Hakkındaki Diyalog Programı
 

Bu Bölümde Anayasa Mukaddimesi’nin 7. Maddesi Ele Alınmıştır:

Madde-7: Devlet, İslami tabiiyeti taşıyan Müslüman ve gayrimüslim herkese İslami şeriatı aşağıdaki şekilde infaz eder:
a- Hiçbir istisna olmaksızın İslam hükümlerinin tamamını Müslümanlara infaz eder.
b- Gayrimüslimleri inançlarında ve ibadetlerinde genel nizam çerçevesinde serbest bırakır.
c- İslam’dan irtad edenler mürtet iseler onlara mürtet hükmü uygulanır. Fakat mürtetlerin çocukları olup gayrimüslim olarak doğmuş iseler müşrik veya ehl-i kitap olmaları bakımından üzerine oldukları duruma göre gayrimüslim muamelesi görürler.
d- Gayrimüslimlere yiyecek ve giyecek hususunda şer’i hükümlerin izin verdiği çerçevede kendi dinlerine göre muamele edilir.
e- Gayrimüslimler arasındaki evlilik ve boşanma işleri kendi dinlerine göre fasledilirken onlar ile Müslümanlar arasında İslam hükümlerine göre fasledilir.
f- Devlet; muamelat, ukubat, beyyinat, yönetim nizamı, ekonomi ve benzerleri gibi diğer şer’i hükümleri ve İslami şeriatın hususlarını herkese infaz eder. Bunların Müslümanlara ve gayrimüslimlere infazı eşit şekilde olur. Aynı şekilde tebaanın fertlerine infaz ettiği gibi muahidlere, müsteminlere ve İslam’ın sultası altında olan herkese infaz eder. Sefirler, elçiler ve benzerleri bundan müstesna edilirler. Zira onların diplomatik dokunulmazlığı vardır.

H. 04 Rabiu’l Evvel 1441 El-Muvafık M. 01 Kasım 2019

El Vakiye sitesindeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ
Websitemizdeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER