Pazar, 18 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/09
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Gazze Savaşı ve Ondan Daha Az Suçlu Olmayan Gizli Yönü!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Gazze Savaşı ve Ondan Daha Az Suçlu Olmayan Gizli Yönü!

Haber:

"Birleşmiş Milletler'in Gazze'deki Patlamamış Mühimmat Tehlikeleri Konusundaki Uyarıları" başlığı altında El Cezire, Birleşmiş Milletler verileri ve yardım kuruluşlarının saha tahminlerine atıfta bulunarak Gazze Şeridi'ndeki patlamamış mühimmat miktarının 7 bin tondan fazla olduğunu bildirdi.

Raporda belirtildiğine göre tahminler, kapsamlı ve hızlı bir uluslararası mühendislik müdahalesi olmaması durumunda, tüm bu patlamamış mühimmatların temizlenmesinin 20 ila 30 yıl sürebileceğini gösteriyor.

Yorum:

Yahudi varlığının Gazze'ye yönelik iki yıl süren vahşi savaşı, gelip geçici bir dönem değildir; zira resmen ateşkes ilan edilip savaşın sona erdiği açıklanmış olmasına rağmen, bu melun varlık lanetli kirli savaşı sayesinde kendi varlığını sürdürecek araçları da Gazze'ye ekmiştir; dolayısıyla bu iki yıllık savaş boyunca Yahudi varlığı sadece Gazze halkını ve direnişçilerini öldürmeye çalışmakla kalmamış, aynı zamanda Gazze'de gelecekte hayatın devam etmesini mümkün kılacak tüm imkanları da yok etmeyi hedeflemiştir.

Patlamamış mayınlar, bu savaşın geride bıraktığı tek kalıntıları değildir; zira Mimarlık araştırmacısı Lucia Rebolino, El Cezire'ye verdiği röportajda, Gazze'de yaşananların yalnızca insanların soykırımıyla sınırlı olmadığını, aksine "ekosid" (eko-yıkım) olarak da bilinen bir çevre soykırımını kapsayacak şekilde genişlediğini açıklamıştır; araştırmacının röportajda belirttiğine göre, Gazze'de yaşananlar; hastanelerin, okulların, kültür kurumlarının ve diğer yaşam alanlarının "sistematik" olarak hedef alınması yoluyla kentsel çevrenin topyekûn yıkıma uğratıldığı geniş çaplı bir sistematik yıkımdır.Bunlara ek olarak gıda üretimine ve tüketimine yönelik tekrarlanan saldırılar, toprağı ve yaşam alanlarını insan yaşamına elverişsiz hale getirmeyi hedefleyen kapsamlı bir stratejinin parçası olmuştur.Röportajda geçenlere göre; Gazze Şeridi’nin doğu bölgesindeki bahçeler ve tarım arazilerinde kasıtlı tarımsal yıkımın kanıtları gözlemlenmiştir; zira tarım arazilerinin dörtte üçünden fazlası tahrip olurken, bitki örtüsü kaybı %90'a ulaşmıştır; ayrıca bombardıman, buldozerler ve zehirli enkaz nedeniyle toprak tuzlanmış, sular kirlenmiş ve ekosistem zehirlendiği gibi su altyapısı, boru hatları ve atık su arıtma tesisleri ve benzerleri çalışamaz bir hale gelmiştir.

Ancak önümüzdeki günlerde savaş toz bulutları dağıldıkça daha fazlası ortaya çıkacak olan tüm bu korkunç suçlara ve bu varlığın aşırı saldırganlığına ve fesadına rağmen, Müslümanların başındaki rejimler ve yöneticileri görmezden gelmeyi, hatta tüm bunlara gözlerini kapamayı tercih etmişlerdir. Nitekim bu durum, ateşkes anlaşmasının imzalanması sırasında heyetlerin varlığın heyetiyle kucaklaşması anında Witkow'un bahsettiği samimiyet derecesine kadar ulaşmıştır. Aynı şekilde normalleşme ve hiçbir şey olmamış gibi varlıkla bir arada yaşama çabaları da sürmektedir! Dolayısıyla bölgedeki bu varlığın tehlikesini hissetmek ve ondan ve yozlaşmışlığından kurtulmanın yollarını ciddiyetle düşünmek yerine, herkes kendisinden kurtulunması gereken tek bir tehlike üzerinde gizli işbirliği yapmıştır ki bu tehlike de Gazze’nin silahı ve halkının cihadıdır. Böylece Gazze'ye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya'ya muamele edildiği gibi, hatta daha kötü bir şekilde muamele edilecektir; Allah onları kahretsin, nasıl da (haktan) döndürülüyorlar!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdurrahman El-Ledavi

Devamını oku...

Trump, Savaşların Sebebi Kendi Ülkesiyken Savaşları Durdurma Konusunda Nasıl Yetenekli Biri Olabiliyor?!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Trump, Savaşların Sebebi Kendi Ülkesiyken
Savaşları Durdurma Konusunda Nasıl Yetenekli Biri Olabiliyor?!

Trump, 12 Ekim 2025'te şöyle demiştir: "Duyduğuma göre Pakistan ile Afganistan arasında bir savaş çıkmış.” Ben de “Geri dönene kadar beklemem gerekecek” dedim. Çünkü ben savaşları çözme konusunda iyi biriyim.” Trump kibirli bir yalancıdır. Aslında Trump'ın dayattığı laik ve milliyetçi dünya sistemi, Müslümanlar arasında alevlenen savaşlara neden olurken, aynı zamanda Müslümanların en büyük düşmanlarıyla ittifak kurulmasını sağlıyor.

Birincisi: Pakistan ile Afganistan arasındaki savaş, Müslümanları bölen ve onların arasında çatışmaları alevlendiren milliyetçi Durand Hattı’ndan kaynaklanmaktadır. Ayrıca Trump'ın milliyetçi dünya sistemi, sömürgecilerin haritalar üzerine çizdikleri sınırlarla Müslümanların elliden fazla küçük devletçiğe bölünmesini sağlamıştır. Hem de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmasına rağmen: هَذَا كِتَابٌ مِنْ مُحَمَّدٍ النَّبِيِّ صلى الله عليه و سلم بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُؤْمِنِينَ مِنْ قُرَيْشٍ وَيَثْرِبَ وَمَنْ تَبِعَهُمْ فَلَحِقَ بِهِمْ وَجَاهَدَ مَعَهُمْ أَنَّهُمْ أُمَّةٌ وَاحِدَةٌ دُونَ النَّاسِBu yazı Peygamber Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem tarafından Kureyşli ve Medineli müminler, Müslümanlar, bunlara tabi olanlara sonradan iltihak edenler ve onlarla beraber cihat edenler içindir. İşte bunlar, diğer insanlar dışında tek bir ümmettir.” [Beyhaki Süneni Kübra’da rivayet etmiştir]

Evs ve Hazrec kabilelerinin İslam Devleti'nin kurulmasından sonra kendi aralarında sınırlar çizmiş olmaları veya Ensar'ın Mekke'nin fethinden sonra Medine ile Mekke arasında sınırlar çizmiş olmaları düşünülebilir mi?! O halde Müslümanlar, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in emrine muhalefet ederek kâfirlerin kendi ülkeleri arasında çizdiği milliyetçi sınırları nasıl kabul edebilirler? Nasıl?!

İkincisi: İster Yahudi varlığıyla, ister Hindu devletiyle, isterse bizzat Amerika ile olsun Müslümanların düşmanlarıyla olan ittifaklar, Trump'ın dayattığı laik dünya sisteminden kaynaklanmaktadır. Trump yönetimi, Müslümanların düşmanlarıyla askeri ve ekonomik ittifaklar kurarak onları ödüllendiriyor ve böylece onların İslam ümmetinin devasa servetlerini yağmalamalarına ve İslam ülkelerinde fitne tohumu ekmelerine imkan sağlıyor. Laiklik, İslam'ın siyaset, ekonomi ve dış ilişkilerden ayrılmasıdır. Hem de Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmasına rağmen:إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُم مِّن دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَى إِخْرَاجِكُمْ أَن تَوَلَّوْهُمْ وَمَن يَتَوَلَّهُمْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.” [Mümtehine 9]

Peki, Irak ve Afganistan'ı işgal eden, Yahudi varlığının ve Hindu devletinin Müslümanların topraklarını işgal etmelerine yardım eden Amerika'nın Müslümanların düşmanı olduğuna dair herhangi bir şüphe var mıdır? Keşmir'i işgal etmesinin ve İslam'a karşı savaşmasının ardından Hindistan'ın Müslümanların düşmanı olduğu konusunda herhangi bir şüphe var mıdır? Mübarek toprakları işgal edip Gazze Şeridi'ni yerle bir etmesinin ardından Yahudi varlığının Müslümanların düşmanı olduğuna dair herhangi bir şüphe var mıdır? O halde Afganistan'daki Müslümanlar, Hindistan'la ittifak kurulmasına nasıl razı olabilirler? Ayrıca Pakistan'daki Müslümanlar, Amerika ile ittifak kurulmasına ve Yahudi varlığıyla ilişkilerin normalleşmesine nasıl razı olabilirler? Nasıl?!

Ey Pakistan, Afganistan, işgal altındaki Keşmir ve Bangladeş'teki Müslümanlar:

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللهِ أَوْلِيَاءَ كَمَثَلِ الْعَنكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتاً وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!” [Ankebut 41] Atalarımız bizi, sömürgeci İngilizlerin işgalinden kurtardılar ama laik, milliyetçi ve sömürgeci dünya sisteminden kurtaramadılar. İşte bu yüzden düşmanlarımız gece gündüz bize saldırırken, biz ise bölünmüş ve zayıf bir durumdayız. İşte bu yüzden kendi aramızda savaşıyor ve düşmanlarımızla normalleşiyoruz. Dolayısıyla İslam beldelerini kurtarmanın ve birleştirmenin tek yolu, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmaktır. Zira işgal altındaki Müslüman ülkeleri kurtaracak ve laik milliyetçi dünya sistemini yıkma mücadelesinde dünyaya öncülük edecek olan Hilafettir. İşte bu yüzden Hilafeti kurmak için çalışın ey Müslümanlar!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Musab Umeyr – Pakistan

Devamını oku...

Batı tarafından Desteklenen ve Komşuları Tarafından Korunan!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Batı tarafından Desteklenen ve Komşuları Tarafından Korunan!

Haber:

Netanyahu, Vance ile görüşmesinin öncesinde Yahudi varlığının güvenliğine ilişkin tavrını sertleştirdi. (AP)

Yorum:

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile yaptığı son görüşmede Binyamin Netanyahu, ülkesinin Amerika’nın koruması altında olmadığını açıkladı ve güvenlik ve siyasi kararlarında tamamen bağımsız olduğunu iddia etti. Yahudi varlığını, Washington'un etkisinden uzak egemen bir güç olarak tasvir etti.Ancak bu açıklama, ABD'nin Gazze'deki savaşı sona erdirmek için yürütülen müzakerelere ve düzenlemelere kendi siyasi gündemini dayatmaya devam ettiği bir zamanda geldi.

Bu bağımsızlık iddiaları, Yahudi varlığının meşruiyeti ve istikrarının tamamen Batı'nın desteğine bağlı olduğu bir dönemde güç gösterisine yönelik açık bir girişim sayılır.Gerçekte bu varlık, İslam beldelerinin kalbine yerleştiren sömürgeci Batı sistemi için askeri, istihbarat ve siyasi bir ileri operasyon üssünden başka bir şey değildir.Onun varlığı ve bekası, demir kubbe sisteminden Amerikan uçaklarına dayalı hava kuvvetlerine ve Batı ticareti, yatırımları ve ABD vergi mükelleflerinin parasıyla desteklenen ekonomiye kadar yıllık milyarlarca Dolar değerinde ABD askeri yardımı, istihbarat paylaşımı ve ekonomik desteğin sürekli akışına bağlıdır.Bu varlığın hayati önem taşıyan her damarı dışarıdan desteklenmekte olup bu destek olmadan, devam eden askeri çatışmaya tek bir gün bile tahammül edemez.

Netanyahu'nun konuşması, güç ve egemenlik yanılsamasını korumak için yapılan umutsuz bir girişim olup dünya şu gerçeği görmektedir:Yahudi varlığı sadece İslam beldelerini bölmek, onların siyasi birliklerini engellemek ve bölgenin kaynakları ve siyasi yönü üzerinde Batı'nın kontrolünü korumak için Batı'nın stratejik çıkarlarına hizmet eden sömürgeci bir implant olarak mevcuttur. Onun bekasının devam etmesi, bölgede bekçi gibi çalışan Ürdün, Mısır ve Türkiye'deki çevre rejimler tarafından garanti altına alınmıştır.Bu rejimler birlikte, Siyonist projeyi gerçek bir çatışmadan koruyan ve onu İslam ülkelerinin kalbine kurulmuş bir Batı karakolu olarak muhafaza eden koruyucu bir halka oluşturmuştur.

Kesin olan gerçek şu ki Yahudi varlığı, sadece Batı'nın koruması ve onu çevreleyen rejimlerin ihaneti sayesinde varlığını sürdürmektedir. Bu yapay güvenliğin tek bir tabakasını bile ortadan kaldırmak, tüm projeyi sona erdirecektir. Dolayısıyla Yahudi varlığı, kendi zati gücüyle değil, bilakis kendisini destekleyenlerin boyun eğmeleriyle ayakta kalmaktadır. İslam ümmeti bu hakikati idrak edip Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti yeniden tesis ettiğinde, bölge bu sömürgecinin yuvası olmaktan ve onu koruyan rejimlerden kurtulup doğal durumuna geri dönecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Heysem İbn Sabit - Amerika

Devamını oku...

Rusya, İlk Kez Müslüman Bir Kırım Tatarı Anne ve Kızlarını Hedef Alarak Onları Asılsız Terör Suçlamasıyla Tutukladı

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Rusya, İlk Kez Müslüman Bir Kırım Tatarı Anne ve Kızlarını Hedef Alarak Onları Asılsız Terör Suçlamasıyla Tutukladı

Haber:

Korkunç bir tırmanışla siyasi tutuklu Remzi Nimatullayev'in eşi ve diğer üç genç kadın sabah baskınlarında tutuklandı ve bu, Rusya'nın devam eden baskı kampanyasında kadınlara yönelik ilk toplu tutuklama oldu.

Ne yazık ki, 16 Ekim'de Simferopol İşgal Mahkemesi'nin 1985 doğumlu Esma Nimatullayeva, 2005 doğumlu Elviza Aliyeva, 2004 doğumlu Fevziye Osmanova ve 2006 doğumlu Nasiba Saidova'nın tutuklanmasına karar vermesi sürpriz olmadı. Bu ise hiçbirine herhangi belirli bir suç yönetilmemiş olmasına ve siyasi tutuklunun eşi Esma Nimatullayeva’nın beş küçük çocuğu olmasına rağmen gerçekleşti.

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik tam kapsamlı işgalini başlatmasından bu yana kadın siyasi tutukluların sayısındaki keskin artışa rağmen, 15 Ekim'de Kırım Tatar kadınlarını hedef alan kitlesel operasyon,Rusya'nın ilk kez aştığı son derece tehlikeli kırmızı bir çizgiyi teşkil etmektedir.

Bu davalar, silahlı arama operasyonları nedeniyle çok sayıda Kırım Tatar çocuklarının travma geçirmelerine ve anne babalarından ayrı yaşamaya zorlanmalarına neden olmuştur. Şimdi mesaj tamamen açıktır; zulümden dolayı güvende olmadıkları sürece tamamen yetim kalabilirler. 

Yorum:

2014 yılında Kırım'ı işgal etmesinden bu yana Rusya, Kırım Müslümanlarına acımasızca zulmetmeyi alışkanlık edinmiştir.

Şimdiye kadar bu ateist rejimin Hizb-ut Tahrir gençlerine yönelik tutuklamaları sadece erkeklerle sınırlıyken, şimdi Kırım'da Hizb-ut Tahrir mensubu kadınların ilk kez tutuklandığına tanık oluyoruz. Bu dört kadın şunlardır; tatlıcı ve beş çocuk annesi Esma Nimatullayeva, üviversite öğrencisi Elviza Aliyeva, bir mağazada çalışan Fevziye Osmanova ve öğretmen ve ana okulunda çalışan Nesibe Saidova’dır.

Esma'nın 73 yaşındaki annesi Aliya Bakirova, sabah saat dörtte gerçekleşen baskının dehşetini anlatırken, baskının yapıldığı sırada evde kızıyla birlikte beş torununun da bulunduğunu söyledi; zira şöyle dedi: “Kapıyı çalmadan aniden içeri girdiler. Kızım, kapıyı kırmayın ben açarım dedi.Ağır silahlı güvenlik güçlerinden oluşan tam bir grup aniden içeri girdi; sayıları ondan fazlaydı ve torununun söylediğine göre ise en az on beş kişiydiler.” Rus Federal Güvenlik Servisi birimlerinin gelmesinin ardından çocuklar gürültü ve bağırışlarla uyanırken yetişkinler ise aileleri için endişelendiler.Kadın, güvenlik güçlerinin evi alt üst ettiklerini, çocuk odasındaki her şeyi aradıklarını, hatta İslami kitapları bile aradıklarını söyledi. Arama emrini okudukları sırada en büyük torunları olan kız öğrencinin odaya girmesine izin vermediler. Bazı telefonlara el konuldu ve geri kalanlar ise iade edildi.

Baskın sırasında polis memurları, Aliya Bakirova’yı, resmi vasilik talebinde bulunması konusunda uyardılar ve “Vasi olmazsa devlet çocukları alabilir" tehdidinde bulundular. Kadın onlara sordu: “Bunu neden yapıyorsunuz?Siz, anne babaları hayatta oldukları halde çocukları yetim bırakıyorsunuz.” “Onlar size ne yaptılar? Onlar sadece akidelerinin gereğini yerine getiriyorlar.”  Kadının söylediğine göre Esma sabah saat yedi sularında alındı. Annesi daha sonra şu yorumda bulundu: “Bir kadın için güvenlik güçlerinin sayısı yeterli değil midir?”

Aktivistlerin uyarıda bulunduğu gibi mesaj açıktır: Zaten silahlı arama operasyonlarının ve babalarının tutuklanmasının şokunun acısını yaşayan Kırım Tatar çocukları, şimdi tamamen yetim kalabilirler.

Kırım Müslümanlarının Rusya tarafından zulme maruz kalmaları ilk kez olmuyor. Önce Çarlık Rusya’sı, sonra Komünist Kremlin rejimi ve şimdi de despot Putin rejimi tarafından zulme maruz kalmaktadırlar. Bugün Kırım'da İslam daveti taşıcıları bize, Mekke'deki ilk Müslümanların durumunu hatırlatıyor.Kız kardeşlerimiz, Sümeyye binti Hayyat Radıyallahu Anha gibi zalim işgalci Rusya rejiminin karşısında vakarlı ve gururlu bir şekilde dimdik durdular, sadece Allah'ın vaadine güvendiler ve İslami hayatın yeniden başlaması için davete devam ediyorlar.

Hizb-ut Tahrir'in terör örgütü olmadığı ve Kremlin'in ona yönelttiği tüm suçlamaların tamamen yalan ve uydurma olduğu küresel olarak bilinmektedir.Hizb-ut Tahrir'in 1953'teki kuruluşundan bugüne kadar olan tarihinin incelenmesiyle, bu yalanlar kolaylıkla çürütülebilir.Zira parti, fikri çatışmayı, delili ve burhanı benimsemekte olup bu metottan asla vazgeçmeyecektir.Dolayısıyla parti, Allah kendisine yardımını bahşedip Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafetin gölgesinde İslami hayatı yeniden başlatıncaya, İslam merhamet, adalet ve huzur dini olarak yayılıncaya, milletler kapitalizmin zulmünden ve yöneticilerin zorbalığından kaçarak akın akın İslam'a girinceye ve insanlar hakkı batıldan ayırıncaya kadar fikri ve siyasi çalışmasına devam edecektir.

Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ شَهِيداً O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (Kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasulü’nü hidayet ve hak din ile gönderendir. Şahit olarak Allah yeter.”  [Fetih 28]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Sureyya Emel Yesna

Devamını oku...

Pakistan İle Afganistan Arasındaki Savaş, Sadece İslam İle Çözülebilecek Bir Trajedidir!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Pakistan İle Afganistan Arasındaki Savaş, Sadece İslam İle Çözülebilecek Bir Trajedidir!

Müslümanlar, Pakistan silahlı kuvvetlerinin Kabil'e düzenlediği saldırıyı duyduklarında şok ve üzüntü hissettiler. Her iki tarafın da anlatıları ve gerekçeleri ne olursa olsun, Hinduların Keşmir'i, Yahudilerin de mübarek topraklar Filistin'i işgal ettiği bir zamanda Müslümanların birbirleriyle savaşması trajik bir durumdur.

Milliyetçilik ve kabilecilik gibi sahte putlara bakmaksızın hepimiz kendimize bir soralım: Bu durumda Allahu Teala’yı, dolayısıyla bütün Müslümanları razı eden şey nedir?

Birincisi: Müslümanlara karşı kaldırılan her kılıcı kınına koymak, bunu açık ve net bir şekilde ilan etmek ve Keşmir ve Filistin'i kurtarmak için Allah yolunda cihat ilan etmek. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: قَتْلُ الْمُؤْمِنِ أَعْظَمُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ زَوَالِ الدُّنْيَاBir mümini öldürmek, Allah katında dünyanın yok olmasından daha ağır-büyüktür.” [Nesai rivayet etti] Savaşan Evs ve Hazrec kabilelerini birleştiren sadece İslam olup böylece onlar, İslam'a yardım eden Ensarlar oldular. Gerek Pakistan, gerek Afganistan, gerekse başka bir yerdeki subaylar, askerler ve mücahitler için bu şereften daha büyük bir şeref yoktur.

İkincisi: İster Hindistan ister Amerika olsun muharip ülkelerle olan tüm ittifakları reddetmek ve Pakistan ve Afganistan'dan başlayıp diğer Müslüman ülkelere kadar tüm İslam ülkelerini birleştirmek için Raşidi Hilafeti ilan etmek. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعاًMüminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” [Nisa 139] İki milyar olan bir ümmet, Allahu Teala’nın yardımıyla her zalime karşı galip gelebilir.

Üçüncüsü: Müslümanların bütün işlerini, mezalimlerini ve geçmişteki ve mevcut tazminat taleplerini, Halife'nin uyguladığı gibi Allahu Teala'nın şeriatına göre çözüleceğini ilan etmek. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِEğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve Rasul’e götürün.” [Nisa 59] Nitekim işlerimizi Batılı laik liberal hukuka havale etmek, son yüz yılın da kanıtladığı gibi anlaşmazlıklarımızın ve yaralarımızın çözümü değil, sebebidir.

Dördüncüsü: Trump'la ittifak kurarak bölgeye yıkım getiren tüm hainleri muhasebe etmek ve onların ihanet ve şeriata muhalefet suçlamalarıyla yargılanmalarının önünü açmak. Bize Muhammed bin Sina, Fuleyh bin Süleyman ve Hilal bin Ali, Ata bin Yesar, Ebu Hureyre Radıyallahu Anh’ın şöyle dediğini rivayet etti: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِذَا ضُيِّعَتِ الأَمَانَةُ فَانْتَظِرِ السَّاعَةَ. قِيلَ: كَيْفَ إِضَاعَتُهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ: إِذَا أُسْنِدَ الأَمْرُ إِلَى غَيْرِ أَهْلِهِ، فَانْتَظِرِ السَّاعَةَEmanet zayi edildiği zaman kıyameti bekle!” Emaneti zayi etmek nasıl olur ey Allah’ın Rasulü? Denilince Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: “İş ehli olmayan kimseye havale edilip verildiğinde kıyameti bekle!” Çağımızın en büyük suçluları, saldırgan düşmanlarla ittifak kuran ve onların kanunlarına göre yönetenlerdir; öyleyse onlar, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetini yönetmeyi nasıl hak ediyorlar?!

Beşincisi: Bir asırdan fazla süredir sömürgecilik, milliyetçilik ve kabilecilik temelinde sürekli savaşlara yol açan yozlaşmış Amerikan dünya düzenini ortadan kaldırmak için siyasi bir hareketle tüm dünyaya liderlik etmek. Nitekim hak dine ve onun yolunda duran zalim tiranları ortadan kaldırmak için cihada davet eden yeni bir dünya düzeni kuracak olan sadece Raşidi Hilafettir. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ Siz insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz; marufu emreder, münkeri nehyedersiniz ve Allah’a inanırsınız.” [Al-i İmran 110]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Musab Umeyr – Pakistan

Devamını oku...

BAE'nin Yemen'deki Kirli İşleri Ortaya Çıktıktan Sonra Neler Olacak Ve Buna Kim Dur Diyecek?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

BAE'nin Yemen'deki Kirli İşleri Ortaya Çıktıktan Sonra Neler Olacak Ve Buna Kim Dur Diyecek?

Haber:

Sana'da günlük olarak yayınlanan es-Sevra gazetesi, 21 Ekim Salı günü şu başlıkla bir haber yayınladı: “İşgal altındaki Zukar Adası'nda yeni bir askeri üssün kurulduğu ortaya çıktı.” Haberde şöyle geçti: “Associated Press, dün Suudi Arabistan-BAE işgali altındaki Yemen'in Zukar Adası'nda yeni bir askeri üssün kurulduğunu duyurdu.Ajansın kaynaklarından şunlar aktarıldı: “Üs, Bab el-Mendeb'deki ikinci üs olup Zukar Adası'nda yer almaktadır.” Ayrıca “üssün, Yemen'e yönelik saldırıda müttefik olarak nitelediği ülkeleri takip ettiğini” vurguladı.” 

Yorum:

Bu, BAE'nin genel olarak Yemen’de ve özel olarak da Arap Denizi ve Kızıldeniz'e bağlı adalarda gerçekleştirdiği ilk kirli eylemler değildir. Zira BAE, Haziran 2015'te Aden'e girdiğinden beri Resü'l-Hayme’de el-Kavasim’in gücünü kırarak Al Nahyan ailesini BAE'nin tahtına oturtan efendisi İngiltere’nin planları kapsamında Yemen'de bir dizi habis eylemlerde bulunmuş olup eylemlerden en dikkat çekici olanı ise, Amerikan güney hareketini ortadan kaldırmak için Güney Geçiş Konseyi'nin kurulması olmuştur.  Abu Dabi, 2015-2018 yılları arasında Aden'de gerçekleştirilen suikastlara karışmış ve son dönemde ise kıyı kenti Mocha, Mayyun, Zubab, Sokotra, Abdülkuri ve Zukar adalarının yanı sıra komşu Eritre ve Somali'de Yahudi varlığının istihbarat teşkilatı Mossad ile açıkça işbirliği yoluna gitmiştir.

Bu bağlamda biz diyoruz ki; BAE'nin Yemen ve Afrika Boynuzu'ndaki eylemlerini kim durduracak?-İngiltere ve Amerika- gibi uluslararası düşmanların planlarını ve bunları bölgesel ve yerel olarak uygulayanları ifşa etmek yeterli değildir; ayrıca genel olarak Müslüman ülkelerdeki, özel olarak da Yemen’deki planlarının da ifşa edilmesini ve bunları kimin durduracağını takip etmek gerekir. Birleşik Arap Emirlikleri'nin yöneticileri ve benzerleri, Amerika ve İngiltere'nin Müslümanlara karşı planlarını apaçık bir şekilde uygulamaktan hiç utanmıyorlar! Bu yüzden onlara, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavli intibak etmektedir: إِنَّ مِمَّا أَدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلَامِ النُّبُوَّةِ إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَİnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmıyorsan dilediğini yap!

O halde Husiler, Somali, Eritre, Mayyun, Zubab, Sokotra, Abdülkuri ve Zukar'da ve en yakın hedef olan Umm el-Reşraş, Yafa ve Beerşeba yolu üzerinde bulunan Yahudi varlığının istihbarat üslerini ve onunla birlikte çalışanları nasıl hedef almasınlar ki?

Gerçek şu ki, Müslüman ülkelerdeki -Müslümanlara karşı baskıcı olan- iktidar rejimleri, sömürgeci Batı'nın, Müslüman ülkeler üzerindeki siyasi nüfuzlarını genişletmek ve kendi türettikleri çıkarlarını elde etmek için sürdürdüğü planlarına karşı koyamayacak kadar zayıftır; bu yüzden bunu yapmaya muktedir olan sadece Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafettir. Zira Hilafet, yapay sınırları ortadan kaldıracak ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin aklını başına getirecek ve Umman’ı da aslına geri döndürecektir. 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Şefik Hamis – Yemen

Devamını oku...

Cihatçı Akideye Sahip Husi Liderlere Yönelik Tasfiye Ve Kurtulma Süreci Mi Başladı?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Cihatçı Akideye Sahip Husi Liderlere Yönelik Tasfiye Ve Kurtulma Süreci Mi Başladı?

Haber:

Husi grubu Perşembe günü, en önemli askeri liderlerinden biri olan Genelkurmay Başkanı Muhammed Abdulkerim el-Gamari'nin görevini yaparken öldüğünü duyurdu. (Yemeni Basını, 16 Ekim 2025)

Yorum:

En önde gelen Husi liderlerinden birinin suikastını Yahudi varlığının duyurması oldukça dikkat çekicidir; peki böylesine önemli bir askeri figür nasıl suikasta kurban gidebilir? Yoksa bizler, Lübnan ve İran'da yaşananlara benzer bir manzarayla mı karşı karşıyayız?Yemen'deki güvenlik ihlali zirveye mi ulaştı yoksa? Kulislerin arkasından, önüne engel olacak kişilerden kurtulmayı gerektiren çözümler mi hazırlanıyor?

Bizim geniş ve dakik bir bakış açısıyla bakmamız çok önemlidir; bu liderler, güçlü bir şekilde korunmalarına rağmen nasıl suikasta kurban gidebiliyorlar? Mossad'ın, İran ve Lübnan'daki partisine sızdığı gibi bu gruba da sızmış olup olmadığını sorgulamamız gerekiyor?

Daha da önemlisi Amerika'nın öncelikleri, kendi çıkarlarını gözetmek ve araçlarının planlarını harfiyen uygulamalarını sağlamaktır; böylece en ufak bir hata yaptıklarında onları oyun alanından çıkarıp onların yerine planı değiştirebilecek başkalarını getirecektir.

El-Gamari'nin ölümünün duyurulmasının ardından bazı Husi liderleri arasında yaşanan anlaşmazlık, kargaşa ve düzensizlik, grubun önemli dayanaklarından birinin kaybının ne kadar büyük olduğunu göstermektedir; nitekim El-Gamari'nin Yahudilerin baskınlarının birinde yaralandığı açıklanmamış, aksine hareket onun ölümünü gizlemeye devam etmiştir.

Genel olarak Amerika, uygulamak istediği planın değişmesinden korktuğu için cihatçı ruha sahip liderler istemiyor; bu yüzden planın şartlarından birini ihlal eden liderleri azaltıyor.

Son olarak diyoruz ki; dininin ve ideolojisinin en küçük kısmını bile terk eden kişi, dünyasını da ahiretini de kaybetmiştir; çünkü Allahu Teala şöyle buyurmuştur: أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاءُ مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلَّا خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَYoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.” [Bakara 85] Dolayısıyla her kim dinini veya bir kısmını terk edip kapitalizmle hükmederse, dünyada rezil olur ve kıyamet gününde ise en şiddetli azaba uğratılır.

Bu ümmet için tek çözüm, Allah'ın izniyle bu ülkeyi hak ettiği konumuna, izzetine ve zaferine kavuşturacak muhlis ve bilinçli kişilerin liderliğindeki halkına asla yalan söylemeyen bir lider olan Hizb-ut Tahrir ile birlikte Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmaktır.

يا أَيُّهَا الَّذينَ آمَنوا مَن يَرتَدَّ مِنكُم عَن دينِهِ فَسَوفَ يَأتِي اللَّهُ بِقَومٍ يُحِبُّهُم وَيُحِبّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى المُؤمِنينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الكافِرينَ يُجاهِدونَ في سَبيلِ اللَّهِ وَلا يَخافونَ لَومَةَ لائِمٍ ذلِكَ فَضلُ اللَّهِ يُؤتيهِ مَن يَشاءُ وَاللَّهُ واسِعٌ عَليمٌ * إِنَّما وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَرَسولُهُ وَالَّذينَ آمَنُوا الَّذينَ يُقيمونَ الصَّلاةَ وَيُؤتونَ الزَّكاةَ وَهُم راكِعونَ

Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir. Sizin dostunuz ancak Allah, O’nun peygamberi ve namaz kılan, zekat veren rükua varan müminlerdir.” [Maide 54-55]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Fadi Es-Sülemi – Yemen

Devamını oku...

Yahudiler ve Onların Arkasındakiler, Kınama, Suçlama Ve Müzakerelerle Caydırılamayacaklardır

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Yahudiler ve Onların Arkasındakiler, Kınama, Suçlama Ve Müzakerelerle Caydırılamayacaklardır

Haber:

Yahudi varlığının bombardımanı devam ediyor, uçakları Lübnan semalarından hiç ayrılmıyor ve Gazze'den sonra yıkıcı bir savaş tehdidinde bulunuyor.

Yorum:

Yahudi varlığı, Lübnan'ın birçok bölgesini bombalamaya, insanları öldürmeye, yok etmeye ve yerlerinden etmeye devam ettiği gibi yıkıcı bir savaş başlatma, Lübnan'ı işgal etme ve halkını yerinden etme tehdidinde bulunuyor.Buna karşılık dünya ülkeleri sessiz kalıyor ve Lübnan otoritesi ise bombalama ve yerinden etme eylemlerinin durdurulması için diyalog ve teslim olma çağrılarıyla yetiniyor ve başta Amerika olmak üzere büyük ülkelere bu saldırıları durdurmaları yönünde çağrılarda bulunuyor; oysa Yahudi varlığının bombalamalarında bu ülkelerin silahlarını kullandığı ve onlardan sınırsız destek aldığı bilinmektedir!

Bu saldırılar karşısında aşağıdaki hususları vurgularız:

- Yaşananlar sıradan bir sınır krizi veya geçici saldırılardan ibaret değildir; aksine Mısır ve Şam’ı işgal etmek ve Yahudilerin “Büyük İsrail” hayalini gerçekleştirmek için İslam ümmetine karşı yürütülen Yahudi işgal projesinin bir parçasıdır; bu arada Lübnan otoritesi, gerçek karar alma yetkisin e sahip olmadığı için kınama, endişe ve eleştirmekle yetiniyor ve aynı zamanda kendi tutumlarının ve politikacılarının ihanetini eleştiren herkese zorbalık yapıyor.

-Tekrarlanan diyalog veya müzakere çağrıları, işgalin gerçekliğini ve tehdit altında olan sınırları ilkesel olarak kabul etmeyi temsil ettiğinden dolayı şerî ve cihadi farzdan kaçmak anlamına gelir.

- Cihad bayrağı altında safları birleşmek ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti'nin gölgesinde İslami hayatı yeniden başlatmak, büyük güçlere veya Birleşmiş Milletlere güvenmeye ya da düşmanla “müzakereler” talebinde bulunma alternatif tek çözümdür.

- Devam eden bombalamalar ve yerinden etmeler, Yahudi varlığının, kendisini korkutacak veya caydıracak güçlü İslami bir tepki olmadığı sürece, kendisini herhangi bir şekilde kısıtlamayı düşünmediğini gösteriyor.

Allah'tan, Yahudi varlığını ortadan kaldırıp Müslüman ülkeler arasındaki yapay sınırları ve engelleri ortadan kaldıracak olan Hilafet Devleti’ni kurarak bize olan vaadini gerçekleştirmesini umuyoruz.وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ Allah emrine galiptir. Ancak insanların çoğu bilmezler.” [Yusuf 21]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Şeyh Muhammed İbrahim - Lübnan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER