Çarşamba, 26 Cumade’s Sânî 1447 | 2025/12/17
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- 2012 Yılı Bütçesi Halkın Sırtına Yüklenen Bir Kambur Olacaktır

AK Parti hükümetinin hazırladığı 2012 yılı bütçesi 21 Aralık 2011'de TBMM genel kurulu tarafından kabul edildi. Kabul edilen bütçe giderleri 350,9 milyar TL, bütçe gelirleri 329,8 milyar TL olarak belirlenirken bütçe açığının 21,1 milyar TL olması öngörüldü. Ayrıca vergi gelirlerinin de 277,7 milyar TL olması beklenmektedir.

Anlaşılan o ki, Hükümetin bu bütçeden vergi gelirleri olarak 277,7 milyar TL bekliyor olması ve 21,1 milyar TL olan bütçe açığını yine halktan toplayacakları vergilerle kapatacak olması, geçmiş senelerde olduğu gibi bu sene de tüm bunları halkın sırtına yüklemek niyetinde olduğunun apaçık bir göstergesidir. Bu bütçe bir avuç kapitalist azınlığı mutlu ederken ve onların servetlerine servet katarken, maalesef gariban ve yoksul olan bu halk her zamanki gibi rahat bir gün yüzü görmeyecek ve üzerine yüklenen bu kamburdan dolayı rahat bir nefes alamayacaktır.

Her amelin bir esası vardır. Esas sağlıklı olursa, bina da sağlıklı olur. Eğer batıl olursa üzerine bina edilen de batıl olur.  Hazırlanan bu bütçe ise, Ümmet'in temel inancı olan İslami Akide esası üzerine bina edilmemiş, tam tersine zalim Kapitalist esas üzerine bina edilmiştir. Zira bütçedeki açık, bizzat servetin dağılımını dikkate almaksızın ekonomik büyümenin artırılmasıyla çözülmektedir ki bu da Kapitalizm akidesindendir. Bu politikalar, insanların genelinin ve fakirlerinin kendisinden faydalanmaksızın sadece kapitalistlere hizmet etmektedir.

Bununla birlikte bu bütçe, İslami Şeriat'ten fışkıran şer'i hükümlere dayanmamaktadır. Örneğin satış vergisi, gelir vergisi, ticari ihracat ve ithalata uygulanan gümrük vergileri, akaryakıt vergisi ve buna benzer diğer bir takım vergilerin tamamının insanlara uygulanması İslam'ın müsaade etmediği vergilerdir. Diğer taraftan iç ve dış kredilerden vergi ve faizin alınması ve bir takım kamu mülkiyeti adı altında malların özelleştirilmesi de İslam'a aykırıdır ve bu tür uygulamaların tamamı haramdır. Bunlara ilaveten bu bütçe, İslam'ın belirlediği önceliklere de aykırıdır. İslam kalkınmayı teşvik etmiştir, ama fakirlerimizin sırtına binerek değil! Bundan ötürü ülkede fakirlik ve açlık olduğu zaman, insanların temel ihtiyaçlarının giderilmesi, zorunlu olmayan kalkınma projelerinden çok daha önceliklidir.

Kapitalizmin dünyadaki başarısızlığının gözü olan herkese apaçık olduğu bir zamanda mevcut yöneticiler, hala Kapitalizm ideolojisine sıkı sıkı sarılmaktadırlar. İşte bu, yöneticilerimizin ancak Batılı Devletlerin hayranı olduklarına dair bir kanıttır. Nitekim İslâm, para hakkındaki devletin gelirlerini açıklayıp belirlediği gibi, onun harcama yolunu da belirlemiştir. İslâm'daki İktisat Nizamı'nın hedefi, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaktır, yoksa sadece ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesi değildir.

Muhakkak ki İslâm, Beyt-ul Mal'ın [devlet hazinesinin] daimi gelir kaynaklarını; harâc, cizye, ganimetler, fey, petrol, madenler ve benzerleri gibi çeşitli türleriyle kamu mülkiyeti gelirleri, devlet mülklerinin gelirleri, definenin ve madenlerin beşte biri ve hak sahibi sekiz sınıftan başkasına harcanmayan zekât olarak belirlemiştir. Dolayısıyla vergiler ve gümrükler, aslen Beyt-ul Mal'ın gelirlerinden olmamıştır. Devlet, zorunlu harcamaları [ikincil ve zorunlu olmayan değil] kapatmak için vergiler koymak zorunda kalırsa, o takdirde muktedir [zengin] olanların mallarının fazlalıkları üzerine doğrudan vergiler koyar. Dahası devlet, halkından her bir ferdin yiyecek, giyecek ve mesken gibi tüm temel ihtiyaçlarını karşılayarak ve istikrarlı geçime ulaşasıya kadar müşfik davranarak tebâsını gözetmekle de mükelleftir. Allah [Azze ve Celle] şöyle buyurmaktadır:

اسْتَجِيبُوا لِرَبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ مَا لَكُم مِّن مَّلْجَأٍ يَوْمَئِذٍ وَمَا لَكُم مِّن نَّكِيرٍ "Allah'a karşı hiçbir direnci olmayan gün gelmezden evvel, Rabbinize icâbet edin, o gün sizin için ne bir sığınak, ne de bir itiraz vardır." [eş-Şûrâ 47]

 

Devamını oku...

Hoşlanmayanlar İstemese de Kuşkusuz İslam Elbette Gelecektir

Cezayir asıllı Fransız bir bakan 'ılımlı' İslam diye bir şey olmadığını söyleyerek, son zamanlarda Tunus, Fas ve Mısır'da İslami partilerin seçimlerde elde ettikleri başarılarından  kaygılı olduğunu belirtti.  Fransız gençlik devlet bakanı Chanet Bougrab,  Leo Parisiyan gazetesine verdiği demeçte İslam şeriatına dayalı bir yasama ‘Muhakkak surette hak ve hürriyetlere bir takım kısıtlamalar getirir dedi.

Ne kadar saptırırlarsa saptırsınlar muhakkak ki insanların İslam'a yönelişi fıtridir. Zira ümmet kapital ve dikte rejimleri reddetmiş ve Arap memleketlerinde cereyan eden devrimler insanların İslam'ı arzuladığını bariz bir şekilde ortaya koymuştur. Bu ise Batı'yı heyecanlandırmış ve bir kâbusa kapılmasına neden olmuştur. O kadar ki kendi ölçülerine göre belirlenmiş olan ‘Ilımlı' İslam'dan bile korkmaya başlamışlardır!! İşte Fransız bakan ‘Ilımlı' İslam'a bile saldırıp İslam şeriatına dayalı bütün yasamaların başta inanç hürriyeti olmak üzere hürriyetlere ve haklara karşı tehlike arz ettiğini iddia etti.

Ey Müslümanlar!

Şüphesiz Batı; İslam'ın akidesiyle ve nizamıyla hayat ortamına Hilafet'i ikame etmek suretiyle geri gelmesinden endişe etmektedir. Bu ise Batı için çıkarların kaybolması ve Müslüman beldelerinden kovulması demektir. Zira onlar bu beldelerde bulunan servetleri ve bereketleri kendilerininmiş gibi kullanıp eğleniyorlar. Çünkü Batı sivil demokrat devletlerden, hatta rejimlerin İslam adını almasından da endişelenmiyor. Ancak onlar şer-i hükümlerin rejimin yasama kaynağı olmasından endişeleniyor.

Ey Müslümanlar!

Şüphesiz Batı İslam'ın geri gelmemesi ve Hilafet'in ikame edilmemesi için gece gündüz çalışmaktadır. Bunun karşısında dünyayı içinde bulunanlarıyla birlikte yaratan Allah [Subhânehu ve Te'alâ] bize emrederek şöyle buyurmuştur: (فَلا وَرَبِّكَ لا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لا يَجِدُوا فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا) (Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerin­de hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadık­ça iman etmiş olmazlar.)Nisa 65 bu nedenle gece gündüz var gücümüzle ve hızlı bir şekilde hayatımızın küçük ve büyük her alanında Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şeriatını hakem ve hâkim kılmaya çalışmamız gerekir. bu ise ancak Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ın vaadi ve Resulu [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesi olan Hilafet'i ikame etmekle mümkün olur. Hizb-ut Tahrir olarak biz sizleri nübüvvet minhacı üzere hilafeti ikame etmek için bizimle beraber çalışmaya davet ediyoruz. Böylece Kur'an yönetim sahasına dönmüş ve Resulullah (صلى الله عليه وسلم)'in bayrağı bütün bayrakların üstünde hem de çok yükseklerde dalgalanmış olacaktır. Zira bu Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya göre güç değildir.

Devamını oku...

Humus, Suriye: On binler Allah'a söz verdi

  • Kategori Video
  •   |  

Suriye'nin Humus kentinde on binlerce kişi Allah'a şu sözleri verdi:
- Zafer ne Obama’nın ne de Erdoğan’ındır, Zafer sadece Allah’ındır!
- Şehidlerin kanı hakkında sessiz kalacak değiliz, kalmayacağız!
- Biz ailemizi, çocuklarımızı, kardeşlerimizi, akademisyenlerimizi ve şehitlerimizi sonuna kadar koruyacağız.

 

 

Videonun tercümesi:

Allah’a, o yüce yaratıcıya yemin olsun ki; şehitlerin kanı hakkında susmayacağız!

Allah’a, o yüce yaratıcıya yemin olsun...  Allah’a o yüce yaratıcıya yemin olsun...  Allah’a o yüce yaratıcıya yemin olsun ki biz; ailemizi, çocuklarımızı, kardeşlerimizi, akademisyenlerimizi ve şehitlerimizi kanımızın son damlasına kadar koruyacağız!

Humus'taki cesur ruhların rüyaları (hayalleri) ya galip gelmek ya da ölmektir. Ya galip gelmek yada ölmek, ya galip gelmek yada ölmek!

Allah söylediğimiz her şeye şahittir, Allah söylediğimiz her şeye şahittir, Allah söylediğimiz her şeye şahittir...

Arap Birliği, Gözlemciler, Suriye rejimi, Amerika, Obama, Sarkozy, ... herkes dinlemekte. Zafer kimden gelir?

Allah’tan!


Ey gençlik! Şimdi el Cezira ile konuşuyorum, bütün dünya seni görüyor, (söyleyin onlara) Obama’nın zafer getireceğini bekliyor musunuz?

Hayır!

Erdoğan’dan zafer bekleyen var mı?

Hayır!

Eğer sizden biriniz, bir insandan veya Arap Birliği konseyinden zafer bekliyorsa buradan gitsin!

Zafer kimindir?

Allah’ın!

Zafer kimindir?

Allah’ın!

Zafer kimindir?

Allah’ın!

(3 defa al-Nasr suresi okunuyor)

“Ya Rabbi! senden başka kimsemiz yok! Ya Rabbi! senden başka kimsemiz yok! Ya Rabbi! senden başka kimsemiz yok.”

Devamını oku...

PROTESTO - Suriye halkına destek gösterisi

  • Kategori Amerika
  •   |  

Chicago bölgesi genelinde insanlar, baskıcı Beşar Esad rejimine karşı Suriye halkının mücadelesini desteklemek için bir miting düzenledi.

Beş yıl içinde, Esad ailesi, Ortadoğu'nun en acımasız ve baskıcı hükümetlerinden biri olmuştur. Aynı zaman zarfında, batı güçleri Lübnan ve Irak’taki çıkarlarını koruma uğruna Suriye’yi araç olarak kullandılar ve yineYahudi varlığını da bu şekilde korumaya çalışmışlardır.

Esad rejimi, ustası Amerika’nın eğittiği en acımasız diktatörlerden biridir, Hama katliamı da dahil olmak üzere birçok katliamlar yapmıştır. Bu katliamlarda 40.000'den fazla kişiyi katletmiştir. Aynı şekilde bu sene de protestoculara da katliamlar uygulamaktadır.

Binlerce kişinin vahşice katledilmesine rağmen Suriye'deki Müslümanlar bu baskıcı rejimin kalkmasını ve İslam’ın adaletini ortaya koyacak olan HİLAFET’İN gelmesini istiyorlar. Sloganlar atan ve tevhit bayrakları taşıyan miting katılımcıları Suriye’deki kardeşlerine destek vermekle, Esad rejiminin ve batı ajanlarının ilga edilmesi ve yerine yeniden Hilafet’in kurulması için çağrıda bulundular.

 

 

Daha fazla fotoğraf için tıklayınız...

 

 

Devamını oku...

Bu İnsanlar İçin Bir Bildiridir Gelecek Parlamento Seçimlerinin Sivil, Laik ve Demokratik Devlet Anlayışını Pekiştirmek İçin Olması Caiz Değildir

  • Kategori Mısır
  •   |  

İslam'ı; İslami Hilafet olan yönetim sistemine taşımanın metodunun  millet meclisinden geçmeyeceğine, bu İslami Hilafeti ikame etmenin ve olmadığı zaman onu ikame etmeye çalışmanın, her iki hususunda hanif İslam'ın emrettiği iki şer'i farz olduğu ve üzerinde ihtilaf söz konusu olmadığına, İslam; Hilafet'in ikame edilişini ve bunun metodunu Kur'an'da, Sünnet'te ve Resulullah'ın siyerinde net ve açık olarak beyan etmeden geçmediğine, bu metod, hem bu açıdan hem de ‘Bir vacibin yerine getirilmesi için gerekenler de vaciptir' Şer'i kaidesi açısından da uyulması gereken bir vacip olmasına rağmen;

Bu metod ise akide, şeriat ve minhac olarak yüz suyu dökmeden, dalkavukluk ve yamalı çözümler yapmadan fikri çatışma ve siyasi mücadelenin sadece ve sadece İslam üzerine kurulu olmasına, ta ki insanlar; İslam'ın onların hayatını tanzim etmeye ve düşmanlarına karşı cephe almaya kadir olduğunu görünceye dek İslam'ın davet, hidayet ve rahmet Risaleti olarak bütün dünyaya davet ve cihad yoluyla taşımaları üzerlerine farz olmasına, böylece Müslümanlar Allah [Subhânehu ve Te'alâ] katında sorumluluğunu yerine getirmiş, risaletini taşımış ve insanlara da şahitlik etmiş olmalarına ve şu ayet kendilerine intibak etmiş olmasına  rağmen: وكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِّتَكُونُواْ شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resül'ün de size şahit olması için sizi adil bir ümmet kıldık.Bakara 143

İşte bütün bunlara rağmen; sömürgeci kâfir Batı Müslümanların kafasını karıştırarak asıl görevini ve gücünün sırrını unutturmuştur. İslam ümmeti uyandıktan, hain ve tağut ajanları ardı ardına devirdikten sonra da hala, Batı Müslüman beldelerinde var gücüyle sıkı bir şekilde kendi siyasi ve kültürel hegemonyasını egemen tutmaya çalışmaktadır. Yine Batı hala kendi sivil ve demokratik devlet modelini, kendi liberalizm ve laikliğini pazarlamaya, ‘İslam kaynaklı sivil devlet' ibaresinde iki çelişkiyi bir araya getirerek ahenk ve uyumsuz olmasına rağmen bir araya toplamaya çalışmaktadır!!! Heyhat, liberalizm, demokrasi ve laiklik, İslam akidesi ve şeriatı ile asla bir araya gelmez. Bu tuhaf tahriflere ve çirkin tavizlere ne gerek?.! Şari'in Hilafet Devleti olarak tanımladığı ve ikamesi için çalışmayı vacip kıldığı islam devletini istemekten mi utanacağız veya çekineceğiz?!. Zira bu devletin kendine has bir modeli ve nizamı vardır. O ne doğu kaynaklı, ne de batılıdır. Hadarat, terakki ve üstünlük açısından tarih ve insanlık onun eşi ve benzerini görmemiştir.

Sivil ve demokrat devleti pazarlamanın bu denli ısrarı,  ister hüsnü niyet isterse art niyetli olsun, İslam için çalışanların çoğu; devletin laik ve demokrat olduğunu, detaylarıyla, seçimleriyle ve millet meclisiyle demokratik oyuna katılmayı İslam'ın hükümlerini ve nizamlarını demokrasiye ve liberalizme uygun olarak ayarlayacak şekilde kabul etmesine rağmen, anayasa üstündeki ilkelerden, anayasayı koyacak kurucu heyeti seçecek kişilerinde özel statülerinin olması gerektiğini duymaya başladık! Bu kadar garip ısrar ne için ve kimin çıkarı içindir?! Şaşmamak elde değil, bir de asıl şaşılacak şey, onların; Mısır halkının bir zümresi veya bir taifesi çoğunluğu elde etse dahi,  kurulacak millet meclisinde tek başına anayasayı koyma yetkisine sahip olmaz demeleridir! Kinane* olan Müslüman Mısır halkı; bir zümre ve bir taife olarak Mısır halkının çoğunluğunu temsil etmeyen diğerleri gibi mi oldu?!

Ey Müslümanlar, ey Kinane olan Mısır halkı, ey Adaylar ve ey Seçmenler!

Şüphesiz Hizb-ut Tahrir sizlere nasihat etmektedir; Zira din nasihattan ibarettir, Rasulullah (صلى الله عليه وسلم) şöyle buyurmuştur: «الدِّينُ النَّصِيحَةُ» قُلْنَا: لِمَنْ؟ قَالَ: «لِلَّهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ وَلِأَئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ وَعَامَّتِهِمْ» ‘Din nasihattır.' Dedik ki: ‘Kimin için?' Dedi ki: ‘Allah için, Kitabı için ve Rasulü için, Müslümanların liderlerine ve genelinedir.'Müslim

Zira parlamentoların veya millet meclislerinin en belirgin işleri yasama, güvenoyu vermek ve muhasebe etmektir:

Yasama işleri ise; sadece Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya, Aziz ve Hakim olan Allah'tan bir Vahiy olarak Rasulullah (صلى الله عليه وسلم)'e aittir. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: {إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّه} (Hüküm sadece Allah'a aittir.Yusuf 40,{فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا} (Hayır, Rabbine and olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.Nisa 65 Rasulullah (صلى الله عليه وسلم) ise; {اتَّخَذُوا أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ والمَسيحَ بنَ مَريَمَ} (-Yahudiler- Allah'ı bırakıp bilginlerini -hahamlarını-; Hırıstiyanlar da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i -İsa'yı- rabbler edindiler.Tevbe 31 ayeti kerimesi hakkında şöyle buyurmuştur: «أَمَا إِنَّهُمْ لَمْ يَكُونُوا يَعْبُدُونَهُمْ، وَلَكِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا أَحَلُّوا لَهُمْ شَيْئًا اسْتَحَلُّوهُ، وَإِذَا حَرَّمُوا عَلَيْهِمْ شَيْئًا حَرَّمُوهُ» "Onlar bunlara ibadet etmiyorlardı. Fakat kendilerine bir şeyi helal kılarlarsa helal görürler ve bir şeyi haram kılarlarsa de onu ha­ram görürler."Tirmizi Bu ise, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın Kitabı ve Rasulullah (صلى الله عليه وسلم)'in Sünneti dışında yasama olarak helal ve haram kılmanın ne denli büyük bir günah olduğuna delalet etmektedir.

Güvenoyu verme meselesi ise, bir yöneticiyi onaylamak ve ona razı olmaktır. Bu ise sadece Allah'ın indirdiğiyle hükmeden ve Allah'ın düşmanlarını dost edinmeyen yönetici için geçerlidir. Aksi takdirde Allah'ın indirmediğiyle hükmetmeye razı olmanın günahını alır. Zira İslam dışında hükmetmenin haramlığı hakkında birçok ayetler vardır: {وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ} Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.Maide 45 ve zalimlere meyletmenin ve işledikleri zulümlere yardım etmenin haramlığı hakkında da birçok ayet bulunmaktadır: ولا تركنوا إلى الذين ظلموا فتمسكم النار وما لكم من دون الله من اولياء فم لا تنصرون Bir de zulmedenlere meyletmeyin. Sonra size ateş dokunur. Za­ten sizin Allah'tan başka yardımcılarınız yoktur. Sonra size yar­dımcı da olunmaz.Hud 113 Nesei ise Ka'b bin ‘Ucre'den şöyle riyavet ettiğini tahric etti: Bir gün Rasulullah (صلى الله عليه وسلم) bize çıkıp şöyle dedi: ‘Dinleyin! Benden sonra şöyle emirlerin -yöneticilerin- olacağını hiç duydunuz mu? Kim onların yanına giripde söyledikleri yalanı onaylar da, yaptıkları zulme yardım ederse, o benden değildir ve ben de ondan değilim ve Havuzda yanıma girecek de değildir. Kim de onların yanına girmeyipde söyledikleri yalanı onaylamaz ve yaptıkları zulme yardım etmezse, işte o bendendir ve ben de ondanım ve Havuzda yanıma girecektir.' İşte böylece yasama ve güven oyu verme işlerine katılmak haram olur. Ancak İslam ile hükmeden ve Şeriattan diğer hükümleri istinbat eden bir devlet müstesnadır.

Muhasebe etme meselesine gelince bu İslam'ın en büyük işlerinden biridir. Zira iyiliği emretmek ve kötülükten menetmek bu ümmetin nitelendiği yüce amellerdendir: {كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ} Siz,marufu emreden ve münkeri nehy eden insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz.Ali-imran 110 ayrıca zalim bir yönetici karşısında hak sözü söylemek cihadın en büyüğüdür, Rasulullah (صلى الله عليه وسلم) şöyle buyurmuştur: Cihadın en üstünü zalim bir otorite veya zalim bir yönetici karşısında adaletli söz söylemektir. Ebu Davud

Buna göre adaylar; insanların oyunu istediği seçim kampanyaları ve programlarında bütün bunları açıklamalıdır. Hatta bunları Allah'ın Kitabı ve Resulullah (صلى الله عليه وسلم)'in Sünnetinden istinbat edilmeyen yasama işlerine katılmayacağını, güvenoyu verme meselesini de ancak İslam ile hükmeden bir yöneticiye güvenoyu vereceğini, İslam ile hükmetmediği için ve başta elebaşı olan Amerika olmak üzere sömürgeci kâfir Batı'ya olan bağlılığından dolayı yöneticiyi muhasebe etme hususunda bütün gayretini sarf edeceğini, açık olarak, yüz suyu dökmeden ve dalkavukluk yapmadan açıklamalıdırlar.

Seçmenlere gelince; Onların, seçim kampanyaları bu esasa dayalı olan adayların dışındakilerine oy kullanması caiz değildir. Aday kim olursa olsun. Çünkü seçim bir vekâlet olduğu için şer'an içeriği sahih olmayan hususlardan dolayı caiz değildir. Dolayısıyla seçim programları yukarıda izahı yapılan şeri prensiplere uygunsa ona vekâlet vermek yani onu seçmek caizdir. Bu şeri prensiplere muhalefet eden kimseyi seçmek caiz değildir. Yüce Allah vekil olarak salih kimselere yeter.

Ey Müslümanlar, ey Kinane olan Mısır halkı!

Hizb-ut Tahrir olarak İslam'ın hayat ortamında yeniden hâkim olması için çalışırken ki bu ancak nübüvvet minhacı üzere ve Sünnetine uymak için Resulullah'ın metodu ile ikinci Raşidi Hilafet Devletini ikame etmekle olur. Sizi kendisiyle beraber çalışmaya davet eder. Böylece sorumluluğumuzu yerine getirmiş ve Allah [Subhânehu ve Te'alâ] huzurunda mazeretimizi dile getirmiş oluruz. Özellikle Allah [Subhânehu ve Te'alâ] size, yıllardır kâbus gibi çöken, İslamiyetinizle savaşan ve sizi Amerika ve yahudilere köleleştiren bir tağutu devirmeyi başardığınız bu devrimi nasip ettikten sonra, hiç bir mazeretiniz kalmaz.

Hizb-ut Tahrir size Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın dönmeyen vaadini hatırlatıyor: {وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ} Allah, İçinizden iman edip, salih amel işleyenlere vaad etti ki: "Onlardan öncekileri halife yaptığı gibi -andolsun ki- onları da muhakkak yeryüzünde halife kılacak. Kendileri için seçip be­ğendiği dinlerini onlar için iktidar yapacak, önceki korkuları­nı güvene çevirecektir." (Böylece) onlar Bana hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibadet etsinler. Bundan sonra artık kim kâfir olur­sa, onlar fâsıkların tâ kendileridir.Nur 55 ve kerim olan Resulullah'ın sahih hadiste geçen müjdesini hatırlatıyor: "ثم تكون خلافة على منهاج النبوة" (....Sonra da nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet olacaktır.) Dolayısıyla dininizden taviz vermeyin, İslam iktidarda tam ve büsbütün olmadığı sürece, başkasıyla karıştırılmış olarak kabul etmeyin ve Kitab'a da tam bir kuvvetle sarılın.

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah ve Resûlü'nün çağrısına uyun. Bilin ki Allah, kişi ile kal­bi arasına girer. Ve muhakkak O'nun huzurunda toplanacaksı­nız.Enfal 24

 

-------------

* Mısır'ın Kinane ismini almasının iki sebebi vardır:

1- Arapça olarak Kinane eski savaşçıların savaş esnasında sırtlarında taşıdığı ok kesesine ‘Kinane' denmektedir.

2- Daha kuvvetli olan mana ise deniz kıyısı veya suya yakın olan arazi, nitelikli olan Nil kıyısı demektir.

Devamını oku...

Mısır Askeri Konseyine: Hizb-ut Tahrir Filistinli Bir Parti Değildir. Bilakis O, Ümmeti Hilafet Devletinde Birleştirmeye Çalışan Evrensel Bir Partidir

11 Aralık 2011'de ‘facebook' sayfasında ve silahlı kuvvetlerin resmi sitesinde yayınlanan beyana göre askeri konseyin; Hizb-ut Tahrir merkez medya müdürü Osman Bahhaş'ın okumuş olduğu beyanı izlediğni açıkladı. Kendisi, Hizb-ut Tahrir'in Filistin'li bir parti olduğunu zanettiğinden dolayı askeri konseye aşağıdaki hususları iletiyoruz:

1- Bu reddiye yazısı Hizb-ut Tahrir Mısır Vilayetindendir.

2- Hizb-ut Tahrir Filistin'li bir parti değildir, aksine o İslam ümmetinin içinde bulunarak onu İslam Hilafet Devletinde birleştirmeye çalışan evrensel bir partidir. Böylece ümmeti insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olma özelliğiyle eski izzetine kavuşturmak ve onun devletinin de dünyanın birinci devleti olmasını sağlamak üzere gayret sarf etmektedir.

3- Hizb-ut Tahrir'in Mısır'daki varlığı çok eskiye dayanmaktadır. Ancak geçmiş dönemlerde Mısır'a hükmeden dikte rejimlerin şiddetli baskılarına maruz kalmıştır. Siz de biliyorsunuz ki Hizb-ut Tahrir gençleri yıllar boyunca ve haksızca eski rejimin ceza evlerinde tutuklu kalmışlardır. Fakat Hizb buna rağmen vahşi ve baskıcı uygulamalar karşısında direnmiş, hak üzere sebat etmiş ve bu uğurda verdiği mücadelenin ecrini Allah'tan niyaz etmiştir.

4- Mısır'da olup bitenler Mısır hakını ilgilendiren Mısır'ın iç meselesi değildir. Aksine bu dinine ve ümmetine karşı sorumluluk hiseden her Müslüman'ın meselesidir. Zira biz insanlardan ayrı olarak tek bir ümmetiz. İslam bizi birleştirdi, ancak Sykes- Picot bizi asla ayıramaz.

5- Biz Mısır halkının bir parçası olduğumuz halde askeri konseyin Mısır'ın iç meselelerine karışmamamızı talep etmesini yadırgıyoruz. Halbuki askeri konsey ile ‘ABD'nin Ortadoğu'da demokratik değişimler özel organizatörü' William Taylor, ABD genelkurmayı Maik Mullen ve ABD Kahire Büyükelçisi arasında görüşmeler hiç ara vermeden devam etmektedir. Peki bu Mısır'ın iç meselelerine karışmak değilmidir?!!!

6- Askeri konsey yayınladığı beyanda; sınırları kapalı tutup geçiş tünellerini kapatarak Mısır'ın güvenliğini koruyarak Filistinlilerin bütün tedbirleri alması için çağrıda bulundu. Bu ise büyük musibetlerden bir musibettir. Halbuki bu girişimin amacı; Mısır'ın güvenliğini tehdid eden taraf Allah'ın, Resülü'nün ve müminlerin düşmanı, İsra ve Miraç topraklarını işgal eden, yaşlıları, çocukları ve kadınları abluka altına alıp katleden taraf değil, Filistin'deki kardeşlerimizmiş gibi göstermektir!

7- Filistin'in iç egemenliğine ait kararlara Mısır'ın asla karışmadığı ve karışmayacağı sözüne gelince; işte bu başka bir yalandır. O zaman askeri konsey bize söylesin bakalım: Eski rejim döneminde Ömer Süleyman'ın gerçekleştirdiği ziyaretlerle ne için mekik dokuyordu?! -askeri konseyin ifadesine göre- ‘Arapçılığın daima atan kalbi' olan Mısır'ın görevi karışmak veya karışmamak değil, onun görevi çalınmış ve gasp edilmiş toprakları geri almak ve yahudileri İsra ve Miraç topraklarından kovmak için gerekli hazırlıkları yapmasıdır. Bu ise Filistin meselesi olmayıp dinine ve ümmetin mukaddesatlarına karşı sorumluluk hiseden her Müslüman'ın meselesidir.

Artık askeri konseye söyleyeceğimiz tek söz şudur: Mısır'da İslam Hilafet devleti aracılığıyla  Bu kerim ümmete izzeti tekrar sağlayacak olan islam'ı tatbik etmeli, Amerika'yı ve yahudileri Kinane -Mısır- topraklarından kovmalıdır. Yoksa Allah kendi dinine yardım edebilecek güçte olduğu halde, yardım etmediği için hesaba çekecektir. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "وأن أحكم بينهم بما أنزل الله ولا تتبع أهواءهم" (Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma) Maide 49

"يا أيّها الّذينَ آمَنوا لا تَتَّخِذوا اليهودَ والنّصارى أولياءَ بَعضُهُمْ أولياءُ بَعْض وَمَنْ يَتَولَّهُمْ مِنْكُمْ فإنّهُ مِنْهُم إنَّ اللَهَ لا يَهدي القومَ الظّالمين"

(Ey iman edenler! Yahudileri ve Hırıstiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.) Maide 51

Devamını oku...

Basın Açıklaması Gerçek Değişim; Bazı Bakanlar ve Yöneticileri Değiştirmekle Değil Ancak Rejimi Değiştirmekle Olur

Aylar süren uzun bekleyişten ve muhalefetin ileri gelenlerinden bir liderin var olan rejime katılmasından sonra Sudan hükümetinin yeni-eski kabinesi nihayet açıklandı. Eski yüzlerin aynısı yeni kabinede tekrar görününce birçok insanların ümitsizliğe ve hayal kırıklığına uğramasına sebep olmuştur. Çok zarif olacağını idda ettikleri bakanlıklardaki laçka durumu eskisinden dahada büyüdü. Zira eski kabinenin bakanlar ve devlet bakanlarının sayısı 77 idi. Şimdi ise Sudan'ın üçte biri olarak sahip olduğu insanları ve servetleriyle küçülerek ayrılınca seksen bakan üzerinden oluşan yeni kabine açıklandı!!

Biz Hizb-ut Tahrir Sudan Vilayeti olarak böyle durum bize süpriz olmadı ve hayal kırıklığına uğrayanların düştüğü şeye biz düşmedik. Çünkü biz çok iyi biliriz ki bu ülkeyi zulümden, sefaletten, yoksunluktan ve geçim sıkıntısından adalete ve geçim ferahlığına değiştirecek gerçek değişim yeni yüzler değiştirmekle sağlanmaz. Bu yüzler eski hükümette de olduğu gibi yeni hükümette de yönetim ve insanların işlerini gözetlemede aynı kapitalist ve demokrat rejime dayanmaktadır. Zira onlara göre yönetim, kazanç (otorite ve servet) biriktirmekten, haraç ve haram vergi toplamak suretiyle insanların mallarını haksızca yemekten ibarettir. Bu ise bakanların ve onlar gibilerinin karnı ve damarlarının şişmesi içindir. Zira ümmet sıkıntı çekerken ve başına musallat olan yöneticilerin eliyle yapılan fakirlik yaşarken bunlar ümmetin malıyla keyf çatmaktadırlar.

Ümmetin arzuladığı gerçek değişim rejimin bütünüyle değişmesi ile olur. Çünkü o, hastalığın başı ve baş belasıdır. Yine bu gerçek değişim ümmetin akidesinden fışkıran bir nizamın ikame edilmesiyle mümkün olur. Zira bu akide; şeri hüküm karşısında yönetici-yönetilenlerinin eşit olduğu yüce İslam'dır. Hatta ona göre yönetici; ümmetin sırtını kamçılayan ve malını yiyen musallat yönetici değil, bilakis onun hizmetçisidir. Öyle ki bu nizamda yiyecek, giyecek, eğitim, sağlık ve güvenlik gibi ümmetin ihtiyaçlarını gidermek için adeta siyasiler ve yöneticiler uykusuz kalırlar. Tıpkı Resülüllah (صلى الله عليه وسلم)'in buyurduğu gibi;

"إِنَّهَا أَمَانَةٌ وَخِزْيٌ وَنَدَامَةٌ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِلا مَنْ أَخَذَهَا بحقِّها وأدَّى الذي عليه فيها"

‘Şüphesiz bu -yönetim işi- bir emanettir, kıyamet gününde ise utanç verici ve pişmanlıktır. Ancak onu hakkıyla yerine getirenler ve onun hakkındaki sorumluluğunu ifa edenler müstesna.' Ahmed bin Hanbel müsnedi

Bu nizam ise nübüvvet metodu üzerine Raşidi Hilafet nizamıdır. Zira onun binasını oluşturan Nebi (صلى الله عليه وسلم)'dir. Onun izinden sahabey-i kiram ve büyük halifeler yürüyünce dünya zulümle dolduktan sonra adaletle dolmaya başladı. Ne var ki bu zulüm kapitalist kisvesiyle geri geldi. Öyleyse hilafeti Raşidi hilafet gibi tekrar canlandıralım ki dünyada ferah bir geçim içinde onunla mutlu olalım, bütün dünyaya adaleti yayalım ve Alemlerin Rabbi onun vesilesiyle bizden razı olsun.

Devamını oku...

Suriye Rejiminin Arap Birliğinin Protokolunu Kabul Etmesi; İnsanların İradesini Kırmakta Başarısız Olduktan Sonra Zaman Kazanmak İçindir

Suriye dışişleri bakanlık sözcüsü Cihad Makdisi Pazartesi günü 05/12/2011'de Şam'ın Arap Birliğinin gözlemci gönderme önerisine olumlu yanıt verdiğini açıkladı. Şam'da gazetecilere konuşan Makdisi şöyle anlattı: ‘Suriye hükümeti Suriye'de sekiz aydan beri devam eden şiddete son vermeyi hedefleyen öneriye; Suriye'nin bu dayanışmadan çıkaracağı anlayışa göre olumlu yanıt vermiştir'. Suriye rejiminin tutumunu hiç değiştirmeyecek bu şartlı kabul ile alakalı açıklama; Arapların ard arda verdiği sürelerden dolayı 1000 kişiden fazla şehit düştükten, şehirlere kuşatıp tanklarla girdikten, rejimin kendisini rezil edecek ve iddia ettiği gibi gerçek düşmanının (İsrail) değil de kendi halkının olduğunu görecek şekilde evleri içindekilerle birlikte toplarla bombaladıktan sonra yapılmıştır. Fakat bu açıklamanın yapıldığı sırada Suriye rejiminin katliamları şehirden şehire durmaksızın devam ettiği halde, acaba bu aldatıcı ve sahte kabulun gerçeği nedir? rejimin onu kabul etmesine zorlayan şey nedir?

Suriye'deki gelişmeleri gözlemleyen kişi Suriye rejiminin korkunç bir plana göre hareket ettiğini görecektir. Rejim bu planın iç kısmını oluşturmaktadır. Şöyle ki; rejimin istihbaratı ve çeteleri mümin ve savunmasız halk hakkında insanlığın en iğrenç cinayetlerini işlemek, devrimi etkisiz hale getirmek için devrimin yönetim kadrosunu takip ettikten sonra öldürmek, devrimin yayılmasını engellemek için insanlardan ve askerlerden olabildiğince katletmek, halkın içine korku ve teslimiyet yerleştirmek için işkencenin ve zilletin en şiddetlisini açıkça işlemek, geleceği kötü olan Beşşar rejiminin yıkıldığı takdirde dışarıya doğru yayılabilecek iç ve etnik savaşın olabileceğini tehdit etmek... Beşşar ve babasının rejimini üreten Amerika ise bu planın belirgin olan dış kısmını oluşturmaktadır; Onunla birlikte kendi ürünü olan Arap Birliğinden bir kısım devletler, İslami Dayanışma Örgütü, Türkiye ve İran da bulunmaktadır. Planın bu kısmı ise; devrimi yok etmek amacıyla Suriye rejimine ard arda süre vermek, içeride iç savaşın çakabileceğini ve bu savaşın bölgeye yayılabileceğini korkutmak suretiyle Suriye'deki Müslümanlara karşı yapılan desise ve entrikaların devamını oluşturmaktadır. Zira Beşşar'ın ağzı aynı sözü söylemede Amerikan başkan yardımcısı Joseph Biden'in ağzı ile birleşti. Bu planın devamı olarakda Türkiye'ye söz konusu seçeneğin öncülüğüne yetki vermek suretiyle Suriye rejimine karşı her hangi bir uluslararası operasyonun gerçekleşmesini engellemektir. Zira Türkiye bu hususta (bu rejim hesabına) en çok oyalama yapanlardan biridir. Bu iki tarafın attığı adımlar; alternatif sağlanıncaya kadar Suriye rejiminin can çekişme sürecini uzatmada birleşmektedirler.

Rejimin işlediği cinayetlere ve uluslararası entrikalara rağmen devrim devam etti. Hatta rejimi değiştirmek için devrimin alevi ve azimeti daha da arttı. Onunla birlikte de ordudan ayrılma rejime karşı çok büyük tehlike arz edecek ve onu gerçekte tehdit edecek şekilde arttı. Özellikle ayrılan askerler gösterileri korumaya geçip güvenlik güçleri ve çetelerle çatışmaya girince daha da arttı. Zira bu iğrenç rejim bu durumun kendi varlığını tehdid etmek suretiyle -ordu arasında- daha fazla ayrılmaların artacağından emin olamaz. Suriye rejiminin tutumunun değiştirmeye zorlayan husus işte budur. Yoksa rejimin emin olduğu Arap Birliği veya uluslararası kararlar değildir. Zira Suriye rejimi kendi tutumunu Arap Birliğinin kararlarına göre değil, insanların iradesini kırmada başarısızlığından dolayı değiştirdi. Nitekim Esad devrildikten sonra onun ve ailesinin geleceğini tertip etmek için Rus-Amerikan görüşmelerin var olduğuna dair haberler geçmektedir. Arap Birliği de kendi tutumunu; insanların direnişini gözlemledikten ve rejimin de onları kendi otoritesine boyun eğdirmekten  aciz kaldıktan sonra sergiler. Rejimin devrilişinin yaklaştığı herkesçe anlaşılınca Arap Birliği; alternatifin bulunmasında kendi rolünü oynayacaktır. İşte onun devreye girmesinin sebebi budur.

Ey sabit dağlar gibi direnen, sabr eden ve ayaklanan Müslümanlar!

Zevale mahkum olan bu rejimin cürüm ve cinayetlerine karşı dağların bile dayanmadığı fakat sizin direnmeniz ve dayanmanız, buna da ordu arasında cereyan eden ayrılmaları katacak olursak, işte rejimi yok etmeye yeterlidir. ‘Allah-u Ekber' ve 'Allah'tan başkasına asla eğilmeyiz' gibi taşıdığınız imani sloganlar, ordudan ayrılanların oluşturduğu birliklere ‘Halid Bin Velid Bölüğü' ve 'Usame Bin Zeyd Bölüğü' gibi mubarek isimler vermeleri, gösterilerin Cuma günlerinde veya diğer günlerde camilerden hareket etmeleriniz, alimlerin buna katılması, insanların tutuklamalara, öldürmelere ve zillete maruz kalmasına rağmen devamde devam etmeleri...İşte bunların hepisi devrimin hayırlı olduğunun müjdesidir. Ayrıca bu devrim; Allah-u Teala'yı razı edecek değişimle özdeşleşirse ve sadece O'na ibadet edip kendi dinini bütün dinler üzerine hakim kılmak gayesile sınırlı kalırsa, şüphesiz bu durum sizin rejimin sizi düşürdüğü bu kötü musibeti Allah katında size sevabın kat kat verileceği güzel bir mükafaata dönüştürmenize imkan sağlayacak, sizi kör ve dalalet değil Rabbleri katında basiret ve hidayet üzere ayaklanan halkların önüne geçirecektir. Böylece hakkıyla tarihe şanlı olarak girecek, dünyayı da ahireti de kazanacaksınız. Zira   Allah'ın izniyle onun katında rıza ise her şeyden büyüktür.

Ey Müslümanlar!

Şu kesindir ki Suriye rejimi size karşı hayatında bir kere için dahi  olsa asla sadık olmayacaktır. Kendisi vakit kazanıp sizi oyalamaya çalışıyor, çünkü o biliyor ki size karşı sürdürdüğü öldürme işini durduramaz yoksa yok olur. Zira o halkların kanını ememek üzere beslenen kan emici türündendir. Her ne kadar Allah-u Teala'ya olan imanınız; direnişinizin ve rejimin iradesini kırmanızın kaynağı olmakla birlikte, fakat Allah-u Teala'nın nizamını, sizin kurtuluşunuzun can simiti ve gemisi yapınız, Raşidi Hilafeti ikame etmek suretiyle evrensel bir proje erbabı olunuz. Zira Resulullah (صلى الله عليه وسلم) onun ahir zamanda vuku bulacağını ve Şam'ın da Dar-ul İslam olacağını müjdelemiştir. Ey sabreden Müslümanlar Resulullah (صلى الله عليه وسلم)'in buyurduğu gibi olun: "أَلا إِنَّ رَحَى الإِسْلامِ دَائِرَةٌ، فَدُورُوا مَعَ الْكِتَابِ حَيْثُ دَارَ، أَلا إِنَّ الْكِتَابَ وَالسُّلْطَانَ سَيَفْتَرِقَانِ، فَلا تُفَارِقُوا الْكِتَابَ، أَلا إِنَّهُ سَيَكُونُ عَلَيْكُمْ أُمَرَاءُ يَقْضُونَ لأَنْفُسِهِمْ مَا لا يَقْضُونَ لَكُمْ، إِنْ عَصَيْتُمُوهُمْ قَتَلُوكُمْ، وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ أَضَلُّوكُمْ"، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، كَيْفَ نَصْنَعُ؟ قَالَ:"كَمَا صَنَعَ أَصْحَابُ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ، نُشِرُوا بِالْمَنَاشِيرَ، وَحُمِلُوا عَلَى الْخَشَبِ، مَوْتٌ فِي طَاعَةِ اللَّهِ خَيْرٌ مِنْ حَيَاةٍ فِي مَعْصِيَةِ اللَّهِ" ‘'Şüphesiz İslam değirmeni dönmektedir ve siz de onun döndüğü istikamette dönün. Şüphesizki (bir zaman için)  Kitap (Kur'an) ve otorite (devlet) birbirinden ayrılacaktır, fakat siz Kitap'tan asla ayrılmayın. Şüphesiz başınıza öyle emirler(yöneticiler)geçecek ki kendi nefisleri için hoşlanırken sizin için hoşlanmayacaklardır. Bu durumda eğer siz onlara karşı gelirseniz sizi öldürürler. Fakat eğer onlara itaat ederseniz sizi saptırırlar. Dediler ki: Ey Allah'ın Resülü! Nasıl yapalım? Dedi ki: Tıpkı Meryem oğlu İsa'nın taraftarlarının yaptığını yapın. Onlar demir testerelerle kesilip çarmıha gerilmişlerdir. Şüphesiz Allah yolunda ölüm O'nun itaatsızlığında hayattan daha hayırlıdır''.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER