- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
İsimlere Aldanmayın; Zira Önemli Olan Soy Değil Eylemlerdir!
Her ne zaman bize, bir Müslümanın kökleri veya doğu özelliklerini taşıyan “yeni bir sembol” sunulsa, birçok Müslüman seviniyor ve İslam’ı bir yönetim, akide ve şeriat olarak tanımayan kafir bir sistemde “siyasi temsil” denen bir yanılsama üzerine umut inşa ediyorlar.
Obama 2008 yılında zafer kazandığında, birçok kişinin hissettiği o coşkulu sevinci hepimiz hatırlıyoruz. Zira o, Kenyalı ve babası ise bir Müslümandı! Burada bazıları İslam’ın ve Müslümanların Amerikan nüfuzuna yakınlaştığı yanılgısına kapılmıştı ancak Obama Müslümanlara en çok zarar veren başkanlardan biridir; zira Libya'yı yerle bir etmiş, Suriye trajedisine katkıda bulunmuş, uçakları ve askerleriyle Afganistan ve Irak'ı ateşe vermiş, dahası Yemen'de elindeki araçlarla kan dökmüş ve onun dönemi, ümmete karşı sistematik düşmanlığın bir devamı olmuştur.
Bugün sahne tekrarlanıyor ama yeni isimlerle. Zira Zohran Mamdani, sanki bir kurtarıcıymış gibi Müslüman, göçmen ve genç bir adam olduğu için kutlanıyor! Ama çok az kişi onun siyasi ve fikri duruşuna bakıyor. Oysa bu adam eşcinsellerin ciddi destekçilerinden biri olup onların faaliyetlerine katılıyor ve onların sapkınlıklarını bir insan hakkı olarak görüyor!
Bu nasıl bir utançtır ki insanlar umutlarını ona bağlıyorlar?! Peki bu, ümmetin defalarca içine düştüğü aynı siyasi ve fikri hayal kırıklığının bir tekrarı değil midir?! Evet o, özden değil, şekilden etkileniyor! Ayrıca gülümsemelere aldanıyor, akideye değil duyguya, mefhumlara değil isimlere ve ilkelere değil sembollerle göre davranıyor!
Şekillere ve isimlere olan bu ilgi, şerî siyasi bilincin yokluğunun bir sonucudur; çünkü İslam, köken, isim veya ırka göre değil, aksine bir sistem, akide ve şeriat olarak İslam ideolojisine kamil bir şekilde bağlılıkla ölçülür. Dolayısıyla İslam'la hükmetmeyen, ona yardım etmeyen, bilakis kâfir kapitalist sisteme boyun eğen ve "özgürlük" adına küfrü ve sapmaları meşrulaştıran bir Müslümanın hiçbir kıymeti yoktur.
Onun zaferine sevinen, bunu bir hayır tohumu veya kalkınmanın başlangıcı zanneden tüm Müslümanlar bilsinler ki, kalkınma, küfür sistemlerinin içinden, onların araçlarıyla, onların oy sandıkları aracılığıyla ve onların anayasalarının çatısı altında gerçekleşmez.
Kendisini demokratik sistem aracılığıyla sunan, onun yasalarına saygı göstereceğine dair yemin eden, daha sonra eşcinselliği savunan ve onu kutlayan ve Allah'ı öfkelendiren şeylere davet eden biri, İslam için bir yardımcı veya ümmet için bir umut olamaz; aksine o, sadece bir cilalama ve sulandırma aracı olup ne ileri ne de geri giden bir temsilcidir.
Batı'da İslami isimlere sahip bazı şahsiyetlerin sözde siyasi başarıları, ümmete palyatif olarak sunulan kırıntılardan başka bir şey değildir. Yani şöyle denilmek isteniyor: Bakın, değişim, bizim sistemimiz aracılığıyla mümkündür.
Peki bu "temsilin" gerçeği nedir?
Batı, İslam ile hükmetmeye kapılarını açmıyor, aksine kendi değerleri ve fikirleriyle uyum içerisinde olanlara kapıları açıyor. Dolayısıyla onların sistemine giren herhangi bir kişi, onların anayasasını ve insan yapımı kanunlarını kabul etmesi ve İslam'ın hükmünü inkar etmesi gerekir; eğer bunu kabul ederse, kabul edilebilir bir model olur; gerçek Müslüman ise köklerinden reddedilir.
Peki Zahran Mamdani kimdir? Ve bu yanılsama neden oluşturuluyor?
O Müslüman adını taşıyan bir kişi ama eşcinselleri desteklemek ve sözde onların propagandasını yapmak gibi İslam fıtratına tamamen aykırı olan sapkın bir gündemi benimsiyor; dolayısıyla o, Batı’nın kendi modelini nasıl oluşturduğunun canlı bir örneğidir; yani adı Müslüman ama fiili olarak laik olup Batı'nın liberal gündeminin hizmetkarından öte bir şey değildir. Aksine ümmeti gerçek yolundan uzaklaştırmakta, İslam Devleti ve Hilafeti talep etmek yerine, küfür sistemlerinde milletvekili koltukları ve makamlarla meşgul olmaktadır! Ayrıca Filistin'i kurtarmak için gideceğine, ABD Kongresi'nden veya Avrupa parlamentosundan birinin "Gazze'yi savunmasını" beklemektedir!
Gerçek şu ki bu, İslam sancağını yükselten, Allah’ın şeriatını ikame eden ve ümmeti, arkasında savaşılan ve kendisiyle korunulan tek bir Halife’nin arkasında birleştiren Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin kurulması gibi gerçek değişim yolunun çarpıtılmasıdır.
O halde isimlere aldanmayın ve şekil olarak size ait olup da içerik olarak sizden farklı olan bir kimse için sevinmeyin; zira Said, Ali veya Zahran ismini taşıyan herkes Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yolu üzere değildir.
Şunu biliniz ki değişim, küfür parlamentolarından değil, artık harekete geçmesinin zamanı gelmiş olan ümmetin ordularından, gece gündüz demeden Batı'ya ve onun İslam ve Müslüman ülkelerdeki hain avenelerine ve yandaşlarına karşı oyunu tersine çevirmek için çalışan bilinçli gençlerinden gelecektir.
Müslümanlar demokratik seçimler veya Batılı sandıklar yoluyla kalkınamayacaklardır; aksine İslam’ı hak ettiği konumuna ve Müslümanları da izzetlerine kavuşturacak ve demokratik vehimleri yerle bir edecek Raşidi Hilafet Devleti’ni kurarak İslam akidesine dayalı gerçek bir kalkınma olacaktır.
İsimlere aldanmayın ve küfür rejimlerindeki kişilere umut bağlamayın, aksine İslami hayatı yeniden başlatmak gibi azim projenize geri dönün; izzetin, zaferin ve iktidarın yolu işte budur.
Sahne, eski aşağılık trajedilerin bir tekrarıdır: Yani sahte semboller, Batı rejimlerine sadakat ve İslam’ın yolundan sapmadır. Bu gidişatı alkışlayan herkes, ümmeti saptırmaktadır. O halde Hilafet projesine geri dönün ve İslam düşmanlarının sizi liderler ve temsilciler yapmasına izin vermeyin. Zira izzet, demokrasinin koltuklarında değildir, aksine Hizb-ut Tahrir'in uğruna çalıştığı ve ümmeti bu fikri ve siyasi gerilemeye karşı uyardığı Hilafetin iktidar olmasındadır. Bizim için kurtuluş sadece Hilafet Devleti’dir; zira Hilafet, Müslümanları, İslam’dan başka bir dine mensup olan, sapkınlığı ve dalaleti meşru gören ve insanlar için Allah’ın indirdiklerinin dışında kanunlar çıkaran bir kimsenin yönetmesine izin vermez.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdul Mahmud El-Amiri – Yemen



