Salı, 25 Safer 1447 | 2025/08/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Amerika, İran'ın Nükleer Silah Sahibi Olması Hakkındaki Tartışmayı Sonlandırdı!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Amerika, İran'ın Nükleer Silah Sahibi Olması Hakkındaki Tartışmayı Sonlandırdı!

21 Haziran 2025 Cumartesi günü şafak vakti, Amerika, İran'daki üç nükleer tesise yönelik hava ve füze saldırıları düzenledi ve 80 metre derinliğe kadar zırhlı betonları delebilen bombalar kullandı.Trump, nükleer tesislerin tamamen yok edildiğini açıkladı.

Doğrudan İran'a yönelik acımasız saldırısında olduğu gibi ve ister doğrudan olsun, ister gaspçı Yahudi varlığına verdiği tam ve sürekli destek yoluyla olsun, isterse de Müslüman ülkelerdeki zalim ve tiran yöneticilere verdiği sürekli destek yoluyla olsun Amerika'nın Müslüman ülkelere yönelik saldırgan eylemleri, evet tüm bu eylemler Amerika'yı, tüm İslam ümmetine karşı gerçek ve tehlikeli bir düşman konumuna sokmuştur. Bu saldırı, ümmetin hafızasının derinliklerinde canlı olarak kalmaya devam edecektir. Ayrıca İran ile diğer Müslüman ülkeler arasındaki mezhepsel veya etnik farklılıklar, Amerika'nın ve gaspçı varlığın İran'a yönelik saldırısını kabul etmek için asla bir gerekçe olamaz.

Bununla birlikte basiretli bir gözle ve siyasi açıdan bakan biri, açık bir şekilde Amerika'nın mevcut savaşa niteliksel bir müdahalede bulunduğunu, yani Yahudi varlığı ile İran arasında barış anlaşmasına yol açacak müzakereler için uygun koşulları oluşturmak amacıyla müdahale ettiğini görecektir.Buna benzer bir adım da daha önce İran'ın Lübnan'daki partisini ve kolunu terk etmesi ve Beşar Esad'ın koruması altında bulunan Suriye'deki varlığını terk etmesiyle atılmıştı.Nitekim Yahudi varlığı, İran'ın nükleer silaha sahip olmasına yol açacak nükleer endüstriyi temsil eden İran tehdidinin son şeklini de vurma ve İran'ın Ortadoğu'nun ikinci nükleer gücü olmasını engelleme konusunda ısrar edince, işte o zaman Amerika Yahudi varlığının bu argümanını ortadan kaldırmak için müdahale etti.

Trump tarafından yapılan tüm açıklamalar, İran ile Yahudi varlığı arasındaki savaşın devam etmesinin artık bir anlamı kalmadığını ortaya koymak için gelmiştir. Dolayısıyla ateşkesin olması ve müzakerelere gidilmesi gerekmektedir. Nitekim bu, 24/6/2025 Salı sabahı, yani ABD'nin İran'a yönelik saldırısından üç gün sonra ve İran'ın 23/6/2025 gecesi Katar'daki el-Udeyd hava üssünü vurmasından sonra duyurulmuştur ki zaten ABD, üsse zarar verebilecek hedeflerden dolayı burayı boşaltmıştı. Dolayısıyla el-Udeyd üssüne yönelik füze saldırısı, ağır bir darbe almasının ardından İran'ın, önce ateşkesi, ardından barış görüşmelerini kabul etmesi için onun yüzsuyunu koruma mesabesinde olmuştur.

Buna karşılık İran'dan ve nükleer tesislerinden gelen haberler, İran'ın reaktörleri ve zenginleştirilmiş uranyum stoklarını korumak için önemli adımlar attığına işaret etmektedir.Bu da İran'ın gerçek nükleer kapasitesinin tamamen ortadan kaldırılmadığı anlamına gelmektedir; en kötü durumda, nükleer bomba sahibi olma süreci bir süre ertelenmiş olabilir ve bazı teknik tahminlere göre de bu süre iki ila üç yıla kadar uzayabilir.

Bu olaylar, işgalci varlığın, nükleer silahlar da dahil olmak üzere bölgede stratejik silahlara sahip olan tek güç olarak kalmaya çalıştığını ve bu tür silahların Ortadoğu'da başka bir gücün elinde bulunmasının kendi varlığı için tehlike oluşturduğunu düşündüğünü teyit etmektedir.Ancak aynı zamanda Amerika'nın, bu varlığın sahip olduğu aynı eğilime sahip olduğu kesin değildir.Zira Amerika, 1952 yılından beri, yani Musaddık'ın İran başbakanı olarak göreve gelmesinden bu yana, İran üzerindeki siyasi nüfuzunu genişletmeye çalışmıştır.Nitekim bunu, 1979 yılındaki Humeyni devrimi sayesinde başarmıştır; zira bu devrim, Amerika'nın İran'daki İngiliz nüfuzunu ortadan kaldırma ve o dönemde Sovyetlerin İran'a yayılmasını engelleme imkanı vermiştir.Brookings Enstitüsü'nün Foreign Affairs dergisinde 7/1/2019 tarihinde yayınlanan “Orta Doğu'nun Yeni Jeopolitik Coğrafyası: Bölgeyi Değiştirmek İçin Amerika'nın Rolü” başlıklı ayrıntılı rapor şunlara işaret etmektedir:Amerika, Türkiye, İran, Yahudi varlığı ve Suudi Arabistan'ın yanı sıra Amerika ve Rusya'yı da içeren 4+2 denklemine dayalı olarak Orta Doğu'nun yeni coğrafi ve siyasi şeklini istikrara kavuşturmak için ciddi bir şekilde düşünüyor; nitekim bu denklem, Orta Doğu'nun güvenliğini ve istikrarını korumak için belirli bir tür ittifak oluşturmaktadır.Her halükârda Amerika’nın, bu yönde ya da başka bir yönde ilerlese de, İran'da güçlü bir nüfuz oluşturduktan sonra onu terk etmesi imkansızdır; zira Amerika, Afganistan, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'de şimdiye kadar İran'a etkin bir şekilde itimat etmiş ve aynı zamanda, Yahudi varlığının varlığını tehdit etmesine de izin vermeyecektir.

Buradan Amerika'nın İran'da yaptığı askeri harekatın ve bunun öncesinde de İran ile Yahudi varlığı arasında alevlenen füze savaşının, savaş halini sona erdirip Amerika'nın Ortadoğu'daki eski-yeni projesini tamamlamak için uzun sürebilecek müzakerelere girmenin bir başlangıcı olarak anlaşılabilir; böylece Amerika, Ortadoğu'daki nüfuzunu ve kontrolünü sürdürebilecek ve Ortadoğu'da Amerikan çıkarlarını ve nüfuzunu tehdit eden başka herhangi bir projelerin ortaya çıkmasını engelleyebilecektir.

Amerika'nın Ortadoğu'daki istikrar hakkındaki konuşması, aslında istikrara yönelik gerçek tehdidin, bölgede hiçbir dış otoriteye boyun eğmeyecek ve boyun eğmeyi kabul etmeyecek olan yeni bir sistemin ortaya çıkması olduğu gerçeğinden kaynaklanmaktadır.Bu da ancak bölgede, Hilafet Devleti'nin kurulmasıyla mümkün olabilir.İşte onların ağızlarından dökülen, göğüslerinde gizledikleri ise daha büyük olan şey budur.Beşar’ın Suriye'den firar edip devrimciler İdlib'den Şam'a doğru ilerlediğinde, ABD eski Dışişleri Bakanı Blinken'ın “Hilafet hariç her şey kabul edilebilir” şeklinde bir açıklama yaptığını gördük ve işittik.Benzer şekilde bu varlığın başbakanı da birçok kez “İslami halifeliğin kurulmasına izin vermeyeceğiz” demiştir.

Amerika'nın nihai amacı, İngilizlerin nüfuzunu en düşük seviyeye indirdikten sonra Ortadoğu'yu yeniden düzenlemek, önümüzdeki uzun yıllar boyunca bölgenin yetenek ve kaynakları üzerindeki egemenliğini ve nüfuzunu güvence altına alacak şekilde yeniden düzenlemek ve özellikle İslam'a dayalı yeni bir sistemin ortaya çıkmamasını sağlamak için çalışmaktır.

Amerika ile onun ajanları ve yandaşlarının kendisi için çalıştığı şey işte budur.Ümmetin isteği ve arzuladığı şey ise, Hilafetin yeniden tesis edilmesi, vahdetinin gerçekleşmesi ve Rabbinin şeriatıyla hükmedilmesidir. Nitekim ümmet, yaşamış olduğu zulüm, zillet, yerinden edilme ve ölümün nedeninin, kendisini gerçekten gözetecek bir çobanı (yönetici) kaybetmesinin ve onun yerine, azabın en kötüsünü tattırmak için kurtları ağıllarına girdiren birinin gelmesinin doğal bir sonucu olduğunu idrak etmiştir. Nitekim ümmet,çeşitli sınıf, şekil ve bağlılıktaki kral, emir ve başkanların tam bir gücü ve iş birliği sayesinde düşmanları tarafından her türlü felaketi tatmıştır.

Amerika'nın kendisi için çalıştığı şey ile ümmetin istediği ve arzuladığı şey arasındaki nihai karar ve belirleyici unsur, asla geri çevrilmeyen iradesi, hiç kimsenin kudretine karşı koyamayacağı gücü ve kendisinden sonra hiçbir hükümdar olmayanın hükmü olan Aliy ve Kadir Allah’tır; zira O, dilediğini yapar ve kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir; bu yüzden akıllı ve mümin kişi, Allah'ın yanında ve safında olan ve O'na hakkıyla tevekkül edendir.

إِن يَنصُرْكُمُ اللهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ وَعَلَى اللهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar.” [Al-i İmran 160]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Muhammed Ceylani

Devamını oku...

El-Vakiye TV: “Devrimci ve Yozlaşmış Olanlarıyla Yöneticilerimiz, 'İbrahim Anlaşması' Kalkanı İçindedir”

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye TV:
“Devrimci ve Yozlaşmış Olanlarıyla Yöneticilerimiz, 'İbrahim Anlaşması' Kalkanı İçindedir”

Hizb-ut Tahrir Üyesi Faziletli Şeyh Yusuf Maharize’ye (Ebu Humam) Ait Bir Kesit - Mübarek Toprak (Filistin)

Yapım: El Vakiye TV Medya Prodüksiyonu

H. 02 Muharrem 1447 M. 27 Haziran 2025

Devamını oku...

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 01/07/2025

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti:
Gündem Değerlendirme Toplantısı 01/07/2025
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

- Hadsiz Leman Dergisi Kapatılsın
- 100 Yıllık Kıyam Bitmeyen Dava

6 Muharrem 1447 - 1 Temmuz 2025

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...

Yetim Gazze’nin Kimi Var?!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Yetim Gazze’nin Kimi Var?!

24 Haziran 2025 tarihinde resmi medya organları, İran ile Yahudi varlığı arasında ateşkes anlaşması yapıldığını duyurdu ve anlaşma, büyük acılar çeken Gazze halkına yönelik herhangi bir şart içermemektedir; sanki Gazze İslam ümmetinin bir parçası değilmiş ve sanki onun kadınları bizim kadınlarımız ve çocukları da bizim çocuklarımız değilmiş gibi! Sanki İran, Arap ve Batı halklarından ve Batı'daki parlamenterlerden destekçiler bulmasının, hatta ümmetin sevinip moralinin yükselmesinin, gururunun kabarıp onurunun yükselmesinin ve böylece dünyaya eskisi gibi zillet ve aşağılanma merceğinden değil de izzet ve onur merceğinden bakmaya başlamasının ardından askeri ve siber gücünü ve bu varlığı yeryüzünden silme kabiliyetini göstererek tüm dünyaya Gazze'yi yüzüstü bıraktığını haber vermek istiyormuş gibi!

İnsanlar, Yahudilerin, Filistin'deki halkımıza içirdikleri kadehten kendilerinin de içmeye başladığını ve çarkın Yahudilerin aleyhine dönmeye başladığını sanmışlardır; zira Yahudiler de bizim halkımız gibi çeşitli ülkelere göç etmişler, zilleti ve aşağılanmayı tatmışlar, yeryüzü genişliğine rağmen onlara dar gelmiş ve kalplerine de korku hakim olmuştu. Nitekim bu güzel haberlerin ve bu büyük sevincin ortasında durum değişmiş ve şartsız ve yaslı Gazze'yi kapsamayan bir anlaşma gibi İran ile gaspçı varlık arasındaki barış umutları kesilmişti.

Bizleri Allah'ın Kitabı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetiyle yönetecek bir çobanımız (yönetici) olmadığı, bir selin üzerindeki çerçöp ve sürüden ayrılmış koyunlar gibi olduğumuz sürece bu hiç de şaşırtıcı değildir; zira kurtlar, koyunları öldürme imkânı olduğu sürece ne zaman avlarının etinden vazgeçtiler ki! Uluslararası tiranların yasasını dikkate alan, Sykes-Picot sınırlarına razı olan ve bu hayali sınırlara inanmayıp dini ve ırzı korumak için Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu takip eden İslam Devleti'nin şerefine layık olmayan bir devletten bu tür bir tavır gelmesi şaşırtıcı değildir; eğer İran da böyle (İslami devlet) olsaydı, öncelikle Gazze’deki halkımıza olmak üzere maymun ve domuzların kardeşleri böyle zorbalık yapamaz ve İran da Yahudilerin kendilerine saldırıp liderlerini ve bilim adamlarını öldürmelerini beklemezdi. Eğer İran bir İslami devlet olsaydı, bizler egemen ve lider bir ümmet olacağımızdan dolayı kendisine böyle bir şeyin yapılmasına razı olmazdı. Eğer İran gerçekten İslami olsaydı, Gazze kan ağlayıp tecrit edilmişken, hatta Yahudi Genelkurmay Başkanı “Şimdi Gazze'ye ve esirlerin geri alınmasına odaklanacağız” demişken bir ateşkesin olmasına razı olmazdı.

Ayrıca 27 Kasım 2024 tarihinde İran'ın Lübnan'daki partisi de, sanki ümmetin bedeninden ayrı bir parçaymış gibi yaslı Gazze'yi hiç dikkate almayarak gaspçı varlıkla ateşkes anlaşması imzalamıştı!

Hayal kırıklıkları birbirini izledi; bakın işte Mısır'ın firavunu Gazze halkına yiyecek ve ilaç vermeyi engelliyor, onların çığlıklarına kulaklarını tıkıyor ve acılarını görmezden geliyor; aynı şekilde küçük Ürdün, özel olarak Körfez yöneticileri ve genel olarak da Müslümanların başındaki yöneticilerin tamamı, Gazze halkını yüzüstü bıraktılar, dinlerini ve Müslümanların kanlarını ucuza sattılar. Ancak onların da utanç verici bir açık artırmada satılacakları gün mutlaka gelecek ama kim satın alacak ki? Zira korkakları, ajanları ve pislikleri kim satın alacak ki? Zamanın bile haya ettiği bir utancı kim satın alacak ki?

Ey Muhammed'in ümmeti; Şam bir girdabın içinde olup oradaki savaş bir akide savaşıdır, yani ümmetin savaşıdır; bu savaşta sadece Şam savunulmuyor, aksine tüm ümmetin kimliği savunuluyor; çünkü ümmet, dinin en şiddetli düşmanları olan Yahudilerin başını çektiği bir küfür ittifakıyla karşı karşıya olup Yahudilerin projesi başarılı olursa ümmet asla güvende olmayacaktır. İşte Şam, bir milyar ümmetine şöyle haykırıyor; zalim ordular bizim tufanımızı gördü; o halde tüm bu hayal kırıklığı ve uyuşukluk neden?!

Ey izzetli ümmet: Uluslararası ateşkes anlaşmalarına ve diğer anlaşmalara teslim olmak, şeriata aykırı olup yaratılmışların Rabbinden başkasının kölesi olmak ve Batı'nın durgun ve iğrenç bataklıklarının kopyalanması demektir. Ey basiret sahipleri; doktor, ilaç bardağına zehir doldurduğu halde şifa mı bekliyorsunuz?! Ey özgür ve kıskanç kişiler; Kitap’ın döndürdüğü yere dönün; zira kıskançlık olmayan kişide bir hayır yoktur; dolayısıyla onlarca yıldır kendilerini köleleştiren rejimlere karşı ayaklanan halklar, namuslarını ihlal etmeye ve onurunu zedelemeye çalışan uluslararası kuruluşların kölesi olmayı reddetmeye layıktırlar. Bu nedenle sebat edin; çünkü eğer diz çökerseniz, binlerce yıl diz çökmüş olarak kalmaya devam edeceksiniz; o halde Allah ve Rasulü'ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin, küfür rejimlerini kaldırıp atın ve Müslümanların devleti olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurun.

Sonuç olarak dostlarım; Gazze yetimdir, dahası tüm Şam yetimdir ve Müslümanların beldeleri ihlal edilmektedir; çünkü onlar, parçalanmış insan yapımı rejimlerin altında olup ümmet, sancağı dalgalandıracak, ümmeti ve kelimeyi birleştirecek ve gücünü genişletecek bir imamın üzerinde birleşinceye kadar bu rejimler ortadan kalkmayacaktır; işte o zaman mustazafların, kendileri için savaşacak ve kendisiyle korunacak bir kalkanı olacaktır. Ey mülkün gerçek sahibi, ey bir şey emrettiğinde hemen oluveren ve ey kainatın ilahı olan Allah’ım; Musa’ya Harun’u bahşettiğin gibi bize de bir Muta’sım bahşetmen için Sana yalvarıyoruz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Adem Bekrî Muhammed Mekkî – Sudan

Devamını oku...

İran'ın Basiretini Bağlayan Bu Körlük Nedir?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İran'ın Basiretini Bağlayan Bu Körlük Nedir?!

Haber:

İran Dışişleri Bakanı, Birleşmiş Milletlerden Yahudi varlığı ve Amerika'yı kendisine yönelik saldırıdan sorumlu tutmasını ve tazminat talep etti; Arakçi, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek Güvenlik Konseyi'nden “İsrail ve ABD'yi saldırının başlatıcıları olarak tanımasını ve onlara, tazminatların ödenmesi ve ortaya çıkan zararları telafi etmek de dahil olmak üzere tüm sorumluluğu yüklemesini” talep etti. (RT, 29/6/2025)

Yorum:

Eğer İran liderleri, Amerika'nın tamamen kontrolü altında olduğunu bildikleri Birleşmiş Milletler'e bu mektubu gönderip ondan Amerika ve Yahudi varlığını İran'a yönelik saldırı girişiminden dolayı kınamasını talep ediyorlarsa, yani Amerika'dan kendisini kınamasını talep ediyorlar ve bunun da mümkün olduğunu düşünüyorlarsa, bu körlüğün de ötesinde bir körlüktür ve biz onların böyle düşündüklerini sanmıyoruz.

Eğer İran'ın maruz kaldığı şiddetli saldırının ve İran'ın önde gelen liderleri ve bilim adamlarının ve nükleer programının önemli bir kısmının kurban olduğu bir saldırının ardından halklarının önünde bir şey yaptıklarını sanıyorlarsa bu, siyasi bir aldatmadır; eğer bu siyasi aldatma halka yönelikse bu da ihanet olarak adlandırılır, yani aldatmadan daha da büyüktür. 

İran kendini daha iyi bir şekilde savunabilirdi! Zira tüm raporlar, Yahudi varlığının hava savunma mühimmatının tükenmek üzere olduğundan, yani tıpkı İran'ın hava sahasının Yahudi varlığının uçakları önünde savunmasız kalması gibi Yahudi varlığının hava sahasının da İran'ın füzeleri önünde açık olması nedeniyle Yahudi varlığının tehdit altında olduğundan bahsediyordu. Amerika'nın Suriye, Irak ve Ürdün'deki askeri üslerinin yakınından geçmelerine izin vermek, yakıt tedarik etmek ve istihbarat bilgilerini paylaşmak gibi her türlü başarıyı gerçekleştirecek nedenleri sağlayan bu uçaklara rağmen, İran sabırlı davranıp özellikle Yahudi varlığı kayıplara karşı çok hassas olduğundan dolayı ateşkesi kabul etmeyebilirdi ancak bunu yapmadı!

İran, Amerika'nın ekipmanlarını ve askerlerini çıkarıp savaşa açıkça katılmaya hazırlanmadan önce Körfez'deki Amerikan askeri üslerini yerle bir edebilirdi ancak bunu da yapmadı. İran, kara kuvvetlerini devreye sokarak Irak'a saldırabilir, Amerika'nın ajan hükümetini devirip Amerikan çıkarlarına darbe indirebilir ve Yahudi varlığına yaklaşabilir, böylece kısa menzilli füzeleri bu varlığa ulaşabilirdi. Dahası deniz kuvvetlerini de devreye sokarak Amerika ile iş birliği yapan, onun politikasını uygulayan ve bünyesinde Amerika'nın askeri üslerini barındıran Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Katar'daki rejimleri devirip böylece savaşı genişleterek onu Amerika'nın aleyhine döndürebilir ve petrolü kesmek ve Batı'nın ekonomik çarklarını bozmak yoluyla Amerika ve Avrupa, savaşı durdurun diye bağırana kadar durumu tüm Batı'nın aleyhine çevirebilirdi.

Eğer İran bu büyük hamlelerden herhangi birini yapmış olsaydı, Amerika ve Yahudi varlığına sorumluluk yükleyip şartlar talep edebilirdi ancak bunlardan herhangi birini yapmadı ve rejimin başını kurtarmakla yetindi!

Bugün sorumluluk ve tazminat yüklenmesini talep ediyorlar; daha da kötüsü perde arkasında, hatta açıkça Amerika ile müzakere ediyorlar! Sizler böyle işlere cesaret edemediğiniz ve düşmanınızın sizinle müzakereler başlatmasını beklediğiniz sürece zafer nasıl sizin müttefikiniz olabilir ki?

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Et-Temimi

Devamını oku...

Yahudilerin, Kuneytra Kırsalındaki Ruveyhina’ya Baskın Düzenlemesi Ve Sağır Edici Bir Sessizlik!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yahudilerin, Kuneytra Kırsalındaki Ruveyhina’ya Baskın Düzenlemesi Ve Sağır Edici Bir Sessizlik!

Haber:

El Cezire kanalı, Suriye'nin güneyindeki Kuneytra vilayetindeki kaynaklara dayanarak, Yahudi güçlerinin vilayetin kırsalındaki Ruveyhina köyünün eteklerine kadar sızdıklarını ifade etti.

Daha önce Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, yeni Suriye yönetiminin yetkililerinin, ülkenin güneybatısındaki Kuneytra vilayetindeki güvenli bölgelere yönelik devam eden Yahudilerin saldırılarını durdurmak için çalıştığını açıklamıştı. Ve eş-Şara, uluslararası arabulucular aracılığıyla gerçekleşen dolaylı müzakereler yoluyla Yahudilerin saldırılarını durdurmaya çalıştığını vurgulamıştı.

Yorum:

El-Hak Subhanehu ve Teala, aziz Kitabı’nda şöyle buyurmaktadır: الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ فَمَنِ اعْتَدَى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُواْ عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَى عَلَيْكُمْ وَاتَّقُواْ اللهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَHaram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir. Kim size saldırırsa siz de onun size saldırısının misli ile ona saldırın, (fakat ileri gitmeyin). Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.” [Bakara 194]

İşte Allah bize böyle öğretti ve bizim için başarı ve kurtuluşun yolunu çizdi. Bu ayetten ben, bir Müslümanın bir Müslümana saldırması durumuyla ilgili olduğunu anlıyorum; peki ya ona ülkesini gasp eden bir düşman saldırırsa ne olur acaba?

Bir kişi şöyle diyebilir: Bugün bizler, kendimizi inşa etmemizi ve istikrara kavuşmamızı gerektiren bir durumdayız; zaman, savaşların ve cephelerin açılmasının zamanı değildir; zira savaş bizi yorgun düşürdü ve yıprattı; zaten Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de bunu yaptı ve Hudeybiye Antlaşması'nı imzaladı. Buna cevabım şöyledir; Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Mekke kâfirlerinin ve müttefiklerinin, Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müttefiklerine saldırmasının ardından Hudeybiye Antlaşması'nın feshetmiştir.

Ahitler, hakkında düşünebileceğiniz diğer şeylerden daha evla olup, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendi ittifakına girenleri hayal kırıklığına uğratmıştır denilmez.

Bizim bugünkü durumumuz, her an her yerde saldırıya uğramak olup bu saldırılar müttefiklerimize değil, aksine bizzat kendimize, namusumuza, çocuklarımıza, bizi destekleyenlere ve yıllar boyunca devrimde bizim yanımızda olanlara yöneliktir: Gazze senin gözlerinin önünde katlediliyor ve aynı şekilde kardeşlerimiz Yahudilerin bölgelerimize yönelik bombardımanın altında ölüyorlar ey tacir!

“Hazırlık tamamlanmamıştır” diyenlere ben de derim ki: Riyad Nasan Ağa'nın, rejimin kırıntılarıyla olan savaştan bahsettiğindeki sözlerine bir müracaat edin ve birkaç saat içinde milyonlarca savaşçı topladığımızı söylediği sözlerini hatırlayın. Peki hedef, Allah'ın kendileriyle savaşanları mübarek kıldığı Yahudiler olduğunda neler olur acaba? Zira Allah, onlar hakkında şöyle buyurmuştur: فَإِذَا جَاء وَعْدُ أُولاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَاداً لَّنَا أُوْلِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُواْ خِلاَلَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْداً مَّفْعُولاًBunlardan ilkinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Bunlar, evlerin arasında dolaşarak (sizi) aradılar. Bu, yerine getirilmiş bir vaat idi.” [İsra 5]

Seyirci olarak kalmaya devam etmek, heybeti yok eder, düşmanlarımızın gözünde itibarımızı düşürür ve bundan daha da önemlisi, bize destek veren halkımızın bize olan güvenini yitirir.

“Zaman, savaş zamanı değildir” diyenler, sizler kendi nefisinize şöyle demiştiniz: “Bizler hazırlık ve donanım aşamasındayız ve imkânlara sahip değiliz" ve Kuneytra vurulduğunda, sizler savaşın nasıl sonuçlandığını gördünüz.

“Bizler bitkin düştük” diyenler, sizler nefsinize bu ifadeleri tekrarlayıp durdunuz; ama gençler cephelerin açılmasını ve yeniden askeri kararın alınmasını talep ettiklerinde, düşman ve onun kuluçka merkezinin sonu geldi dediğinde, siz onlara alaycı gözlerle bakıyordunuz! Nitekim savaş meydana geldiğinde, onların sözlerinin doğruluğunu ve sizin ne kadar yanıldığınızı gördünüz.

“Cephelerin açılmasını istemiyoruz” diyenlere ise diyoruz ki: Cepheler, siyasi, askeri, ekonomik ve fikri tüm düzeyde 2011 yılından beri açıktır… Allah'a hamd olsun hak kanıtlandı ve bizler zafer kazandık ve biz bugün sizin hangi vadide dolaştığınızı bilmiyoruz?!

“Donanımdan” bahsedenlere gelince; Allah Subhanehu, şu muhkem ayetiyle sizleri susturmaktadır: وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٍ وَمِن رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدْوَّ اللهِ وَعَدُوَّكُمْOnlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı korkutursunuz.” [Enfal 60]

Her zaman bize saldırılması ve suçlu Esad'ın tekrarladığında alay konusu yaptığımız “kendine hakim ol” sözüne bağlı kalmamız içimizi acıtıyor. Bizimle zafer arasında sadece birkaç adım ve bizimle izzet arasında bir kıl kadar mesafe kalmasına rağmen bu durum ve sahneden faydalanamamak bizleri üzüyor.

O halde Allah'ın kulları olun, güçlü kuvvetli bir şekilde hareket edin ve acele edin; çünkü fırsatlar tekrarlanmaz, hayal kırıklığı acı ve zordur ve sonucu vahamettir; nitekim sizden öncekilerde, sizin için ibret ve ayetler vardır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdu ed-Della - Suriye

Devamını oku...

Yahudi Varlığının İran’a Saldırısı ve Yansımaları

Soru Cevap

Yahudi Varlığının İran’a Saldırısı ve Yansımaları

Soru:

El Arabiya’nın 27 Haziran tarihli haberine göre, “Konuyla ilgili bilgi sahibi dört kaynak, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin İran’ı müzakere masasına çekmek amacıyla, sivil nükleer programlar için yaklaşık 30 milyar dolarlık bir yardım planı üzerinde görüştüğü iddiasında bulundu... Kaynaklar, ateşkesin duyurulmasından sonraki süreçte ABD’nin İran ile görüşmeye devam ettiğini belirtti... Trump yönetiminde yetkililer, masaya birçok teklif geldiğini ancak İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurmasının “pazarlık konusu olmayan” temel şart olduğunu vurguladı. Trump, İran ile Yahudi varlığı arasındaki ateşkesin yürürlüğe girdiğini duyurdu. “Netanyahu, ABD Başkanı Trump’ın sunduğu İran ile karşılıklı ateşkes teklifini kabul ettiğini açıkladı. Reuters’a konuşan üst düzey bir İranlı yetkili Tahran’ın, Katar’ın arabuluculuğunda ABD’nin sunduğu ateşkes teklifini kabul ettiğini bildirdi. (24.06.2025 El Cezire) Tüm bu gelişmeler, Trump güçlerinin 22 Haziran 2025 tarihinde İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırıların ve Yahudi varlığının 13 Haziran 2025 tarihinden bu yana İran’a karşı yürüttüğü geniş çaplı sürpriz askeri operasyonların ardından yaşandı... Buradaki soru şu: Yahudi varlığı neden böylesine sürpriz bir saldırı gerçekleştirdi? Zira bilindiği üzere, Yahudi varlığının ABD’nin onayı veya talimatı olmadan bu tür büyük operasyonları gerçekleştirmesi mümkün değil. İran, ABD’nin yörüngesinde hareket eden bir ülke değil mi? Eğer öyleyse ABD’nin, İran’ın nükleer tesislerini bombalaması nasıl açıklanabilir? Teşekkürler.

Cevap:

Bu soruya net bir cevap verebilmek için aşağıdaki hususlara bir göz atmamız gerekiyor:

1- Evet, İran’ın nükleer programı Yahudi varlığı için varoluşsal bir tehdit olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle, her ne pahasına olursa olsun bu programdan kurtulmak istemektedir. Bu sebeple, Başkan Trump’ın 2018’de 2015 tarihli nükleer anlaşmadan çekilmesini memnuniyetle karşılamıştır. Yahudi varlığının başından beri pozisyonu netti. Yalnızca Libya modelini kabul edebileceğini, İran’ın nükleer programının yok edilmesi, bir başka deyişle nükleer programından tümüyle vazgeçmesini gerektiğini söylüyordu... Bu amaçla, İran’daki istihbarat faaliyetlerini artırdı... Yahudi varlığının saldırısı, daha ilk gününde, İran içinde cüz’i bir miktar para karşılığında Yahudi varlığının istihbarat servisi ‘MOSSAD’ ile iş birliği yapan ve bilgi toplayan geniş bir casus ağının varlığını ortaya çıkardı. Bu ajanlar, ülkeye soktukları drone parçalarını içerideki atölyelerde monteleyip, bu dronelar ile rejimin liderlerinin evleri de dahil olmak üzere çeşitli hedeflere saldırı düzenlediler. Bu senaryo, Yahudi varlığının Lübnan’da İran partisinin liderlerini tasfiye ettiği operasyonları andırmaktadır!

2- Amerika, İran’ın nükleer faaliyetlerine karşı Yahudi varlığının pozisyonunu yalnızca desteklemekle kalmamış, aynı zamanda bu pozisyonun şekillenmesinde doğrudan belirleyici bir rol üstlenmiştir. Ne var ki Trump, bu hedefe giden yolu çizerken masaya iki seçenek koymuştur: ya diplomasinin incelikli yolları... ya da savaşın sert dili... Böylece Nisan 2025’te ABD ve İran, nükleer müzakereleri sürdürmek üzere Umman’ın başkenti Maskat’ta bir araya geldi. Trump yönetimi, müzakere sürecinde İran’ın sergilediği esnek ve tavizkar tutumları övgüyle karşılamış ve yeni bir nükleer anlaşmanın imzalanmasının an meselesi olduğunu ima etmişti... Başkan Trump, anlaşmanın tamamlanması için iki aylık bir takvim belirlemişti. Bu süreçte Yahudi varlığı yetkilileri, Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi ve İran müzakerelerinin baş müzakerecisi Witkoff ile görüşmelerde bulunuyor, neredeyse her İran heyeti toplantısı öncesinde bir araya gelerek Amerikalı müzakereciden görüşmelerin seyri hakkında bilgi alıyorlardı...

3- Trump yönetimi, Yahudi varlığının pozisyonuyla örtüşen ve yönetimindeki bazı kilit isimlerin savunduğu sertlik yanlısı görüşü benimsedi. Bu gelişmeler, Avrupa sahnesinde de radikal söylemlerin boy göstermesiyle aynı ana denk düştü. Zira Avrupa ülkeleri, Amerika’nın İran’la yalnız başına müzakere etmesini hazmedemiyor, İran ile herhangi bir anlaşmadan en büyük kazancı Amerika’nın elde etmesini sindiremiyordu. Özellikle İran’ın, Amerikan şirketlerinin petrol ve gaz sözleşmeleri, havayolu şirketleri gibi alanlarda yüzlerce milyar dolarlık yatırım fırsatlarından yararlanabileceğine dair açıklamaları, Trump yönetiminin iştahını kabartıyor, gözlerini kamaştırıyordu. Söz konusu sertlik yanlısı bu görüşler, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın ısmarlama olduğu belli olan zehir zemberek bir rapor yayınlamasıyla doruk noktasına ulaştı: “Yaklaşık 20 yıl aradan sonra ilk kez Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), 12 Haziran 2025 Perşembe günü, İran’ın, nükleer silahların yayılmasının önlenmesine yönelik yükümlülüklerini ihlal ettiğini açıkladı. (12.06.2025 Deutsche Welle) İran Dini Lideri, zenginleştirme faaliyetlerinin durdurulmasını daha önce net bir dille reddetmişti: “Hamaney, “Mademki müzakereler masada, o zaman karşı tarafa bir uyarıda bulunmak istiyorum. Dolaylı görüşmelere katılan ve müzakereler yürüten Amerikan tarafı boş sözler sarf etmemeli. İran’a uranyum zenginleştirmeye izin vermeyeceğiz’ diyorlar. Bu haddini fazlasıyla aşan bir söz. İran’da kimse onların iznini beklemiyor. İslam Cumhuriyeti’nin kendi politikaları ve yönü vardır — ve bu yolda ilerlemeye devam edecektir. İran’la dolaylı nükleer müzakereleri yürüten ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Tahran’ın uranyum zenginleştirme kabiliyetinin sürmemesinin Trump yönetiminin kırmızı çizgisi olduğunu söyledi. ABC’nin “This Week” programına konuşan Witkoff, “Zenginleştirme kapasitesinin yüzde 1’ine bile izin veremeyiz. Ancak bizim açımızdan her şey uranyum zenginleştirmeyi içermeyen bir anlaşmayla başlar, çünkü zenginleştirme nükleer silahlanmayı mümkün kılar. Ve biz de buraya bomba gelmesine izin vermeyeceğiz.” dedi. (20.05.2025 Iran International)

4- İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmayı reddetmesi ve ABD’nin bu faaliyetlerin tamamen durdurulmasını şart koşması, ABD-İran müzakerelerinin resmen ilan edilmemiş olsa da çıkmaza girmesine neden olmuştu. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın 12 Haziran 2025’te yayınladığı raporunun mürekkebi kurumadan Yahudi varlığı, ABD ile önceden koordine edilen bir operasyonla 13 Haziran’da İran’ın Natanz nükleer tesisine sürpriz bir saldırı düzenledi. Natanz nükleer tesisi, 14.000 santrifüj kapasitesiyle İran’ın en büyük uranyum zenginleştirme tesisi olarak tanımlanmaktadır. Saldırı kapsamında ayrıca, ordu ve Devrim Muhafızları liderlerine ve nükleer bilim insanlarına yönelik bir dizi suikast de gerçekleştirildi. İran’a ait füze fırlatma rampaları hedef alındı. Netanyahu yaptığı açıklamada, saldırının resmi gerekçesi olarak, İran’ın nükleer silah araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yeniden başlamasını ileri sürdü. (14.06.2025 Russia Today) Ancak İran’ın, nükleer silah üretme gibi bir planının olmadığını ve nükleer programının barışçıl doğasını kanıtlamak için kapılarının her türlü uluslararası denetime sonuna kadar açık olduğunu defalarca dile getirmesi tüm bu iddiaları çürütmektedir. Öte yandan, Yahudi varlığının harekete geçmek için ABD’den yeşil ışık beklediği de herkesin bildiği bir gerçektir. Bu yeşil ışıkla birlikte fırsat penceresinin açıldığını görür görmez hemen harekete geçip operasyon başlattı...

5- Dolayısıyla Yahudi varlığının ABD’den yeşil ışık almadan böylesine kapsamlı bir askeri operasyona kalkışması, rasyonel ve gerçekçi bir varsayım değildir. Böyle bir senaryo kesinlikle söz konusu olamaz. “ABD’nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, Washington’dan “yeşil ışık almadan” Tel Aviv yönetiminin İran’a saldırmayacağını belirtti.” (12.06.2025 Arabi 48) Trump ile Netanyahu arasında 40 dakikalık bir telefon görüşmesinin ardından, “Bir İsrailli yetkili, cuma günü Times of Israel gazetesine yaptığı açıklamada, Tel Aviv ile Washington’un, İran’ı, nükleer tesislerine yönelik saldırının yakın olmadığına inandırmak amacıyla Donald Trump’ın da etkin rol oynadığı büyük çaplı bir medya ve güvenlik dezenformasyon kampanyası yürüttüğünü söyledi. Yetkili ayrıca, İsrail medyasına o dönemde Trump’ın Netanyahu’yu İran’a saldırmaması konusunda uyardığı yönünde kasıtlı sızıntılar yapıldığını ve bu bilgilerin “aldatma operasyonunun bir parçası” olduğunu ifade etti. (13.06.2025 El Cezire.net) Tüm bunlara, ABD’nin operasyondan kısa bir süre önce Yahudi varlığına operasyona özgü silah sistemleri tedarik ettiği ve bu sistemlerin söz konusu saldırıda aktif olarak kullanıldığı da eklenebilir. “Medyada yer alan ve Amerikalı yetkililere dayandırılan haberlere göre, Amerika Birleşik Devletleri’nin geçtiğimiz Salı günü İsrail’e gizlice yaklaşık 300 adet AGM-114 Hellfire tipi füze sevk ettiği ortaya çıktı. Jerusalem Post gazetesinin aktardığına göre yetkililer, Washington yönetiminin İsrail’in Cuma sabahı gerçekleştirdiği İran’ın nükleer ve askeri hedeflerine yönelik saldırı planlarından önceden haberdar olduğunu teyit vurguladı. Yetkililer, saldırıya karşılık olarak İran tarafından fırlatılan 150’den fazla balistik füzenin, Amerikan hava savunma sistemlerinin desteğiyle sonradan etkisiz hale getirildiğini bildirdi. ABD’li üst düzey bir savunma yetkilisi, AGM-114 Hellfire füzelerinin operasyon esnasında “İsrail için önemli katkı sağladığını” belirtti. Yetkili ayrıca, İsrail Hava Kuvvetleri’nin İsfahan ve Tahran çevresindeki Devrim Muhafızları komutanlarını, nükleer bilim insanlarını ve komuta merkezlerini vurmak için 100’den fazla savaş uçağı kullandığını aktardı. (14.06.2025 Russia Today)

6- Böylece Trump yönetimi, Yahudi varlığının İran’a yönelik saldırısının etkisini azami seviyeye çıkarmak ve “şok ve dehşet” etkisi yaratmak amacıyla, müzakere sürecindeki İran’a yönelik kasıtlı bir bilgi saptırma operasyonu yürüttü. Amerikalı yetkililerin açıklamaları bu duruma işaret ediyor. Diğer bir deyişle Amerika, Yahudi varlığının saldırısını, nükleer müzakerelerde taviz koparmak için bir şantaj aracı olarak kullandı. Bu durum, söz konusu saldırının ABD’nin müzakere stratejisinin bir enstrümanı olarak kullanıldığını gösteriyor. Bu durum, ABD’nin Yahudi varlığının saldırısını açıkça savunması, “meşru müdafaa” olarak tanımlaması, Yahudi varlığına spesifik silah sistemleri tedarik etmesi, ayrıca İran’ın misillemesini püskürtmek için Amerikan savaş uçakları ve hava savunma sistemlerini devreye sokması gibi olgularla da örtüşmektedir. Tüm bu gelişmeler, Yahudi varlığının İran’a yönelik saldırısının aslında adı konulmamış, düpedüz bir Amerikan operasyonu olduğunu göstermektedir. ABD Başkanı Trump’ın pazar günü Kanada’daki G7 Zirvesi yolunda gazetecilere yaptığı “Bir anlaşmaya varılmadan önce bazı savaşlar kaçınılmazdır,” şeklindeki açıklaması da bunu desteklenmektedir... Ayrıca Trump, ABC televizyonuna verdiği bir röportajda, İran’ın nükleer programını ortadan kaldırmak için ABD’nin İsrail’e askeri destek verebileceğini de ifade etti. (16.06.2025 Arabi 48)

7- Amerika, İran’ı boyun eğdirmek için askeri baskıyı bir pazarlık unsuru olarak kullanmaktadır. Nitekim Trump’ın daha önceki “Anlaşmaya varılmadan önce bazı savaşlar kaçınılmazdır,” sözü de bunu göstermektedir. Trump’ın, “İsrail’in İran’a saldırısını mükemmel” olarak nitelemesi ve “Onlara bir şans verdik ama kullanmadılar… Aldıkları darbe, alabilecekleri en ağır darbeydi. Üstelik bu daha başlangıç” gibi sarf ettiği sözler de bunu doğrulamaktadır... (13.06.2025 ABC) Trump yaptığı açıklamada, “İranlılar müzakere etmek istiyor, ama bunu önce yapmalıydılar. İran’a 60 gün verdim, bugün 61. gün. Şimdiye dek bir anlaşma yapmaları gerekirdi.” şeklinde konuştu. (16.06.2025 CNN) Dolayısıyla bu açıklamalar, Amerika’nın Yahudi varlığına böylesi bir saldırı düzenlemesi için sadece yeşil ışık yakmadığını, aksine bunu yapması için ona talimat verdiğini de açıkça ortaya koymaktadır. Trump, sosyal medya hesabı Truth Social’dan yaptığı paylaşımında, “İran, onlara imzalamalarını söylediğim anlaşmayı imzalamalıydı... Çok yazık, büyük bir insanlık kaybı. İran nükleer silah sahibi olamaz. Bunu defalarca söyledim.” ifadelerin kullandı. (16.06.2025 Russia Today) Yahudi varlığından bir yetkili, ABD’nin İran’ın Fordo’daki yeraltı nükleer tesisine yönelik saldırıya katılımı hakkında yaptığı açıklamada, “ABD’nin İran’a karşı askeri operasyona katılabileceğini” belirtti. Yetkili, Trump’ın Başbakan Netanyahu ile yaptığı bir görüşmede “gerekli görülmesi halinde Fordo tesisini bombalayabileceğini” belirttiğini de aktardı. (15.06.2025 El Arabiya)

8- Gerçekten de bu yaşandı. Başkan Trump, 22 Haziran 2025 Pazar gününün erken saatlerinde ‘3 İran nükleer tesisinin vurulduğunu’ açıkladı ve saldırının başarılı olduğunu söyledi. Trump, Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerin vurulduğunu belirtti ve İran’a barış yapma ve savaşı sona erdirme çağrısında bulundu. Öte yandan, ABD Savunma Bakanı Bert Hegeseth de, bu saldırının İran’ın nükleer hedeflerini sona erdirdiğini açıkladı... (22.06.2025 BBC) Ardından, “CNN televizyonu Pazartesi akşamı yaptığı haberde, İran’ın Katar’daki el-Udeyd Amerikan üssüne kısa ve orta menzilli balistik füzelerle saldırı düzenlediğini duyurdu. Haberde, üste bulunan Amerikan askeri uçaklarının geçtiğimiz hafta sonunda tahliye edildiği de belirtildi. Reuters ajansı da “İran’ın, Katar’daki Amerikan üslerine yönelik saldırılarından birkaç saat önce hem ABD’ye hem de Katar’a saldırı düzenleyeceğini bildirdiği” bilgisini paylaştı. (23.06.2025 Skynews Arabia) Trump, Pazartesi günü yaptığı açıklamada, “İran’a bizi önceden bilgilendirdiği için teşekkür ederim; bu sayede herhangi bir can kaybı yaşanmadı” dedi. (24.06.2025 Sky news)

9- Amerika ve Yahudi varlığının gerçekleştirdiği saldırılar ile İran’ın verdiği karşılıkların ardından, ciddi maddi hasarın yanı sıra can kayıpları da yaşandı. “İran Sağlık Bakanlığı sözcüsü, İsrail’in gerçekleştirdiği saldırılarda çatışmaların başlangıcından bu yana 610 kişinin şehit olduğunu ve 4.746 kişinin de yaralandığını açıkladı... Öte yandan İsrail Sağlık Bakanlığı da 13 Haziran’dan bu yana yaşanan can kaybının 28’e ulaştığını söyledi. (25.06.2025 BBC) Yaşanan tüm bu saldırıların ardından Yahudi varlığını İran’ın üzerine salan ve bizzat savaşa katılan Trump, sanki bu kanlı tiyatronun hem yazarı hem yönetmeni değilmiş gibi bir barış havarisi edasıyla sahneye geri dönüp ateşkes ilan ediyor. İran ve Yahudi varlığı da tabii ki bu ateşkesi kabul ediyor! “Trump, İran ile Yahudi varlığı arasında önerdiği ateşkesin yürürlüğe girdiğini duyurdu.” ve “Netanyahu, Trump’ın teklifine olumlu yanıt verdiğini belirtti... Reuters’a konuşan üst düzey bir İranlı yetkili Tahran’ın, Katar’ın arabuluculuğunda ABD’nin sunduğu ateşkes teklifini kabul ettiğini bildirdi. (24.06.2025 El Cezire) Bu durum, Trump’ın hem fitilini ateşlediği hem de söndürdüğü bu savaşın, Trump’ın İran’ın nükleer ve balistik füze kapasitesini devre dışı bırakmak amacına ulaşmak için planlanmış olduğu anlamına geliyor. “Trump, NATO Zirvesi’ne katılmak üzere Lahey’e hareket etmeden önce gazetecilere yaptığı açıklamada “İran’ın nükleer kapasitesinin yok olduğunu ve İran’ın nükleer tesislerini asla yeniden inşa etmeyeceğini” kaydetti. Ardından Trump ateşkesin yürürlükte olduğunu belirterek “İSRAİL, İran’a saldırmayacak.” dedi. (24.06.2025 El Cezire)

10- İran’ın Amerika’nın yörüngesinde hareket etmesine gelince, evet, İran gerçekten de Amerika’nın yörüngesinde hareket eden bir devlettir. Amerika’nın çıkarlarını gerçekleştirerek kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır. ABD’nin Afganistan ve Irak’ı işgal etmesine ve özellikle Irak’taki işgalini sağlamlaştırmasına yardım etmiştir... Aynı şekilde Amerikan ajanı Beşşar Esed’i korumak için de Suriye’ye müdahale etmiş, Yemen ve Lübnan’da da benzer durumlar yaşanmıştır. İran, bu eylemleriyle söz konusu ülkelerde çıkarlarını sağlamak ve Amerika’nın yörüngesinde hareket etmek pahasına da olsa bölgesel büyük bir güç olmayı arzulamaktadır! Ancak gözden kaçırdıkları bir nokta var. Amerika, yörüngesinde hareket eden bir devletle çıkarının sona erdiğini düşündüğünde ve onun rolünü ve gücünü sınırlandırmak istediğinde, önce diplomatik olarak, gerekirse de askeri olarak baskı uygulamaktadır. Nitekim son saldırılarda İran’la yaşanan durum budur. Bu tür müdahalelerle Amerika, yörüngesinde harekete eden devletin ritmini ayarlamakta, temposunu kontrol etmektedir... Dolayısıyla Amerika, talimatı ve desteğiyle Yahudi varlığının gerçekleştirdiği bu saldırı aracılığıyla, son dönemde Amerika’nın arzusunun aksine Yahudi varlığı ile ilişkilerde söz sahibi olmaya çalışan askeri liderliği, özellikle de nükleer birimi ve danışmanları tasfiye etmektedir. Amerika bu devletleri pek de önemsememektedir, çünkü nihayetinde bu devletlerin, Amerika’nın üreteceği çözümü kabul edeceklerini biliyor.

11- Ateşkes sonrasında ABD’nin, İran’ın askeri nükleer silah programını sona erdirmek planı daha belirgin hale gelmeye başlamıştır. “CNN’in haberine göre, konuyla ilgili bilgi sahibi kaynaklar, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin, yaşanan gerilimlerin ardından İran’ı müzakere masasına çekmek amacıyla, “sivil nükleer programlar” için yaklaşık 30 milyar dolarlık bir yardım planı üzerinde görüştüğü iddiasında bulundu. Ayrıca kaynaklar, sunulan diğer teklifler arasında İran’a yönelik bazı yaptırımların kaldırılması ve Tahran’ın hali hazırda yabancı banka hesaplarında bulunan ve serbestçe kullanması kısıtlanan 6 milyar dolara erişimine izin verilmesinin yer aldığını öne sürdü... Kaynaklar, İran ile İsrail arasında gerilim ve ABD’nin İran’daki nükleer tesislere saldırısıyla tırmanan kriz sırasında ve ateşkesin duyurulmasından sonraki süreçte ABD’nin İran ile görüşmeye devam ettiğini belirtti... Trump yönetiminde yetkililer, masaya birçok teklif geldiğini ancak İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurmasının “pazarlık konusu olmayan” temel şart olduğunu vurguladı...” (27.06.2025 El Arabiya)

12- Sonuç olarak, bu ümmetin en büyük felaketi, yöneticileridir. İran, saldırı tehdidi altındayken, Yahudilere karşı “en iyi savunma yöntemi saldırıdır” ilkesinden hareketle önleyici bir saldırı hamlesinde bulunmamış, aksine tesisleri vurulup bilim insanları öldürülene kadar pasif kalmış, ancak ondan sonra tepkisel bir karşılık vermiştir. Amerika’nın saldırısı karşısındaki tutumu da bundan farksızdır... Sonrasında Trump’ın ateşkes çağrısına hem Yahudiler hem de İran olumlu yanıt vermiştir... Tüm bunların ardından, şimdi de Amerika’nın tartışmaları yönettiği ve yeni teklifler sunduğu görülüyor. Ve “İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurmasının” pazarlık konusu olmayan temel şart olduğunun altını çiziyor! Biz, bu savaşın Yahudi varlığı ile herhangi bir barış anlaşmasına ya da İran’ın silahsızlandırılmasına yol açmasına karşı uyarıda bulunuyoruz... Müslüman ülkelerdeki özellikle de Yahudi varlığının etrafındaki yöneticilere gelince, düşman hava unsurlarının, hava sahalarını kullanıp Müslüman ülkeleri bombalamalarına ve herhangi bir askeri mukabele ile karşılaşmaksızın güvenli bir şekilde geri dönmelerine izin vermişlerdir! Çünkü hepsi Amerika’nın birer kuklasıdır... Ataletlerini türlü türlü bahanelerle meşrulaştırmaya çalışıyorlar, sınırları mukaddes sayıyorlar! İster dünyanın en uzak köşesinde isterse en yakınında olsun Müslüman ülkelerin bir ve bütün olduğunu ya unutuyorlar ya da unutmuş gibi yapıyorlar! Müminlerin barışı da birdir, savaşı da. Müslüman oldukları sürece mezhep ayrımına gidilmesi doğru değildir... Şüphesiz ki bu hain yöneticilerin içinde bulunduğu düzen mahvolup gitmeye mahkumdur. Onlar, Amerika’ya bu onursuz boyun eğişin kendilerini kurtaracak bir can simidi olduğunu sanıyorlar. Ama günü geldiğinde ABD’nin onları yalnız bırakacağını ve Yahudi varlığına tehdit oluşturabilecek silahlarını ellerinden alacağını fark etmiyorlar. Nitekim Suriye’de yaptığı gibi. Yahudi varlığının Suriye’nin askerî tesisleri yok etmesine göz yummuştur. Şimdi de aynısını İran’a yapmaktadır. Dolayısıyla ABD, bu yöneticilere hem bu dünyada hem de ahirette zillet üstüne zillet miras bırakacak, alçaklığın en dibini boylayacaklardır.

سَيُصِيبُ الَّذِينَ أَجْرَمُوا صَغَارٌ عِنْدَ اللهِ وَعَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا كَانُوا يَمْكُرُونَ  “Suç işleyenlere, yapmakta oldukları hilelere karşılık Allah tarafından aşağılık ve çetin bir azap erişecektir.” [Enam 124] Hiç mi akletmiyorlar? Yoksa onlar, Allah’ın kitabında tarif ettiği gibi, sağır, dilsiz ve kör müdürler ki bu sebeple hiç akletmiyorlar?

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَعْقِلُونَ “Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple akletmezler.” [Bakara 18] Öyle değil mi?

Ey Müslümanlar! Hükümdarlarınızın size reva gördüğü bu zilleti, bu onursuzluğu ve sömürgeci kâfire olan bu köleliği görüyor ve işitiyorsunuz! Öyle ki, üzerlerine zillet ve yoksulluk damgası vurulmuş Yahudiler bile Mübarek Toprağı işgal etmektedirler...! Ve şüphesiz sadece İslam’la, İslam Devletiyle, Raşidi Hilafetle izzet ve onura erişebileceğinizi biliyorsunuz. Hilafette, arkasında savaşacağınız ve kendisiyle korunacağınız bir Raşidi Halife size liderlik edecektir. Hilafet, Allah’ın izniyle, sadık ve samimi müminlerin elleriyle mutlaka kurulacaktır! O zaman Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu sözü hayat bulacaktır:

لَتُقَاتِلُنَّ الْيَهُودَ فَلَتَقْتُلُنَّهُمْ “Yahudilerle savaşacaksınız ve onları alabildiğine öldüreceksiniz...” Sonra yeryüzü Güçlü, Aziz ve Hakim olan Allah’ın zaferiyle aydınlanacaktır...

Sonuç olarak halkına asla yalan söylemeyen öncü olan Hizb-ut Tahrir, sizleri, kendisine destek olmaya, Raşidi Hilafeti yeniden kurmak, İslam’ı ve Müslümanları yüceltmek, küfrü ve kâfirleri zelil kılmak için hep birlikte çalışmaya çağırıyor. İşte bu, büyük kurtuluştur.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6]

H.03 Muharrem 1447
M.28 Haziran 2025

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER