Cumartesi, 29 Cumade’s Sânî 1447 | 2025/12/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ "Ey iman edenler! Sabredin, (düşman karşısında) sebat gösterin, (cihat) için hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan ittikâ ediniz ki kurt

  • Kategori Tunus
  •   |  

"Bin Ali'nin" sona eren döneminin ilk günlerinde otoritesinin temellerini pekiştiren azgın bir mücrim olan "Muhammed Gannuşi", diğer azgın bir mücrim olan "Abdullah Kallal'ı" sağ tarafına alarak ülkenin devlet başkanlığını geçici olarak devraldığını ilan etmesinin yanı sıra "anayasaya saygılı olacağını, daha önce açıklanan siyasi, ekonomik ve toplumsal reformların tam bir titizlikle uygulanacağı" sözünü verdi.

Bugün akşam ise Gannuşi meseleyi, Anayasa Komisyonu'na sevk etti. Bu defa cumhurbaşkanlığı makamının boş kaldığı ve görevi gereği Muhammed Gannuşi'yi "ulusal birlik" hükümetini kurmakla görevlendiren Meclis Başkanı Fuad Mebeza'nın devlet başkanlığı görevine atandığı duyuruldu!

"Bin Ali'nin" kuyrukları, bu küstahça açıklama ile Müslümanların duygularına meydan okumaktadırlar. Zira onlar, hem evlatlarımızın katledilmesine karışıyorlar hem de kendilerini hayrı isteyen birer ıslah edici kimseler olarak takdim ediyorlar. Oysa bunlar, zincirlere vurularak teşhir edilmeliler ve mahkemeye çıkarılmalıdırlar.

Gannuşi'nin açıklamasının içeriğine gelince; akıllarımızı ne kadar hafife aldığının boyutunu göstermektedir. Zira hala yalancılıkla ve sahtekarlıkla bizleri trajedilere sürükleyen reform olarak isimlendirdiği politikalara tutunmaktadır. Zira aslında bu politikalar, "Bin Ali" ve onunla birlikte çalışan herkesin uygulaması için Dünya Bankası'nın koştuğu şartlardan ve Avrupa Birliği'nin direktiflerinden oluşan politikalardır. "Gannuşi", bir de karşımıza çıkmış bize bunları tam bir titizlikle uygulayacağını söylüyor. Açıklamasında geçen yeni bir husus ise bu politikaların uygulanmasında "farklı kesimlerin" kendisine ortak olacağı söylemidir. Nitekim Fuad Mebaza'nın, Gannuşi'yi ulusal birlik hükümetini kurmakla görevlendirmesi bunu teyit etmektedir! Bu ise muhalefet kesimlerini kendisine bulaştırarak başarısız bozuk sisteminin açığını örtmek amacıyla onlara yapılmış iğrenç bir flört ve "Bin Ali" ile arkasındaki sömürgeci kafir Batının çetesinden geriye kalanların mağrur Müslüman halkımızın kendilerini şoka uğratmasının ardından bir alternatif buluruz ümidiyle zaman kazanmaya yönelik bir girişimidir.

Bu nedenle tüm siyasilere, ülkenin ve insanların maslahatını önemseyen herkese deriz ki: Sakın ha sakın Batının tuzağına düşmeyiniz! Sakın ha sakın "Bin Ali'nin" çetesi Mebaza'ya, "Gannuşi'ye" ve Kallal'a el uzatmayınız! Zira her kim onlara el uzatır veya onlara karşı sessiz kalırsa elini, evlatlarımızın katili olan "Bin Ali'ye" uzatmış olur. Böylece hem firar eden bir mücrimken onu kurtarmış hem de ondan daha büyük bir cürüm işlemiş olur.

İslam'ı bir rahmet ve hidayet olarak Endülüs'e kadar taşıyan Tunus'taki yiğit erleri ve fatihlerin torunları olan insanlarımıza ve kardeşlerimize ise deriz ki: Hızlı bir şekilde bu hükümete kaşı çıkmanız ve çete "sürülerine" karşı koymanız sizde yatan hayrın büyüklüğünün, azminiz ve hazmınızdaki samimiyetin açık bir göstergesidir. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ "Ey iman edenler! Sabredin, (düşman karşısında) sebat gösterin, (cihat) için hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan ittikâ ediniz ki kurtuluşa erişebilesiniz." [Âl-i İmrân 200] Şüphesiz kurtuluş ve nusret, ancak Rabbinizin katından bir rahmet ve hidayet nizamı olarak sizin için razı olduğu İslam ile mümkündür. Ona tabi olursanız dalalete düşmez ve bedbaht olmazsınız. Allahuteala, aziz kitabında şöyle buyurmaktadır: فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلا يَضِلُّ وَلا يَشْقَى "Her kim Benim hidayetime tâbi olursa o sapmaz ve bedbaht olmaz." [Tâha 123]

Bizler Hizb-ut Tahrir olarak sizlere çağrıda bulunuyor ve sizlere sesleniyoruz: Artık kendisine ibadet ettiğimiz, ona hiçbir şeyi ortak koşmadığımız, ondan başkasına itaat etmediğimiz, ancak razı olduklarına tabi olduğumuz Allah için kıyama kalkmanın, bozuk kapitalizm sömürgeciliğini ve ajanlarını ülkemizden bir daha geri dönemeyecekleri şekilde kökünden söküp atmamızın zamanı gelmiştir. Keza artık sizden basiret sahibi herkesin, bu rejimin bizleri ulaştırdığı durumun köklü çözümünün, bizleri ve diğer İslam beldelerini el-Ukab rayesi altında gölgelendirecek olan Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için bizimle birlikte çalışmak olduğunun farkında olmasının zamanı gelmiştir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve resulü sizi, size hayat verene çağırdığında icabet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak O'nun huzurunda toplanacaksınız." [el-Enfâl 24]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- İngiliz Hükümetinin Bangladeş'teki "Ölüm Mangasını" Desteklemesi, Batının Politikasının Gerçek Yüzünü Bir Kez Daha Göstermektedir

Wikileaks internet sitesinin yayınladığı belgelerle İngiliz hükümetinin, Bangladeş'te "anketsel görüşme sanatı" ve "yaklaşım prensipleri" olarak adlandırılan Acil Müdahale Taburu [RAB] adında kontrgerilla bir gücü eğittiği ortaya çıktı. Bu da Batının İslam ülkelerine yönelik iki yüzlü politikasını bir kez daha hatırlatmaktadır.

Bangladeş hükümetinin borazanlığını yapan kimselerin sık sık insan hakları, özgürlük ve demokrasi sloganları attığı bir sırada İngiliz hükümetinin, "hükümetin ölüm mangası(!)" adıyla nam yapmış bir örgüte destek vermesi ve onu eğitmesi hiç de şaşırtıcı değildir.

Hukuk dışı işkenceler ve katliamlar işlemesinden dolayı Bangladeş'te kötü bir nama sahip olan Acil Müdahale Taburu [RAB], iktidardaki Avami Birlik Partisi'nin olası tüm yollarla muhalefeti frenlemeye dönük politikasını uygulamak dışında hiçbir maksada hizmet etmemektedir.

Avami Birlik Partisi'nin 2009'da otoriteyi teslim almasından bu yana ülke, yüzlerce siyasi aktivistin tutuklanmasına, işkence edilmelerine, suçlama veya yargılama olmadan hapsedilmelerine tanık oldu. Böylece Bangladeş, faşist bir devlete dönüştü.

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Taci Mustafa, bu hususta bir değerlendirmede bulunarak şöyle dedi: "Hint, Amerikan ve İngiliz hükümetleri, ülkedeki çıkarlarını güvence altına almak için terörizmle mücadeleyi Avami Birlik Partisinin vahşiyane baskıcı politikalarına gerekçe göstermektedirler."

"Bu politikaları ve vahşi eylemleri ifşa edenlerin başında Hizb-ut Tahrir gelmektedir. Hizb-ut Tahrir, İslam dünyasındaki diktatörlere karşı yürüttüğü faaliyetleri ve barışçıl siyasi mücadele metodu ile küresel alanda nam yapmıştır. Avami Birlik Partisi, bu faşizanlığına rağmen hizbin siyasi programını uygulamasını yasakladı ve Dakka Üniversitesi'nde büyük bir Okutman olan Resmi Sözcüsü Muhyiddîn Ahmed'i hiçbir suçlama veya yargılama olamadan altı ayı geçkindir demir parmaklıklar arkasında tutmaktadır."

"İngiliz hükümetinin, bu örgüte destek vermesi sürpriz olmamıştır. Çünkü Londra ve Washington, benzeri politikaları Arap dünyasında ve Orta Asya'da da takip etmektedir."

"Bu tür sızıntılar, Hizb-ut Tahrir'in İslam dünyasındaki politikasını desteklemektedir. Zira İslam dünyasını sömürgeciliğin prangalarından kurtarmanın tek yolu, ancak bu sömürgeci yetkililerin tekliflerini uygulayan İslam beldelerindeki bu kokuşmuş kukla sistemleri ortadan kaldırmakla mümkündür."

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Ülkenin Güvenliği ve Egemenliği İçin Açık Yıkıcı Tehlike, Şeyha Hasina ve Hükümetidir

Şeyha Hasina, 20 Aralık 2010 günü Milli Savunma Birliği'nin 2010 yılı 12. dönem oturumundaki mezuniyet töreni sırasında yaptığı konuşmasında ülkenin ulusal güvenliğini ve egemenliğini tartışmaya açacak her türlü güce karşı sert adımlar atacağı uyarısında bulundu ve şöyle dedi: "Hayatımızı feda etme pahasına olsa bile bağımsızlığımızı koruyacağız."

Hele şu saçmalığa bir bak! İktidara ulaşır ulaşmaz bir ay içerisinde emperyalistlerle gizlice anlaşan, onları destekleyen ve Hindistan'ın ülkenin savunma güçlerini yok etmeye dönük uzun vadeli komplosunu uygulamaya başlayan, 57 ordu subayının soğuk kanlılıkla katledilmesinde işbirliği yapan bizzat Şeyha Hasina'nın kendisidir. Ayrıca gerek ülkenin geçit koridorlarını, kablolu ve kablosuz iletişim ağlarını açarak gerek geçiş hakkı vererek gerekse direnişçilerin liderlerini teslim ederek Hindistan'ın ticari çıkarlarını ve güvenliğini koruyan da kendisidir... Bunun yanı sıra geçen iki sene içerisinde hükümeti, Asya ve Hint Okyanusu'ndaki Amerika Birleşik Devletleri Kuvvetleri Komutanlığı'na ülkenin dört bir yanında deniz eğitimi ve tatbikatları yapmasına izin vermiştir. Böylece ülkeyi adeta bir Amerikan askeri üssüne çevirmişlerdir.

Hizb-ut Tahrir, sürekli yalan söylemeyi hiç umursamayan Şeyha Hasina'ya şu hususu vurgulamak ister ki: Ülkedeki 150 milyon Müslümana yönelik hıyanetini gizlemeyi asla başaramayacaktır. Ayrıca Bangladeş Halk Partisi ile silahlı kuvvetleri; ülkeyi, ülkenin insanlarını ve kuvvetlerini Amerika Birleşik Devletleri'nin ve Hindistan'ın maskara memurları ve şerir elleri olan Şeyha Hasina ve hükümetine karşı korumak ve Hilafet Devleti'ni yeniden kurmak için çalışmaya davet eder.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Barzani, Kürtlerin Irak'tan Ayrılmasına Zemin Hazırlıyor

Barzani, partisinin 11.12.2010 cumartesi günü Erbil'de düzenlenen kongresinde Kürtlerin self-determinasyon [hakkı] olduğunu ve bunun önümüzdeki dönemle uyumlu olduğunu duyurarak bunun öncesinde demokrasinin, otonominin ve federalizmin talep edilmesi gibi dönemlerin olduğu temel bir mesele olması itibarıyla tartışmaya ve ele almaya açmaya kararlı olduğunu ifade etti ve istilacı Amerika'nın hazırladığı küfür anayasasının kendileri ve başkaları için bunu garantilediğini iddia etti.

(Self-determinasyon hakkı) denilen şey, dinimize yabancı Batılı bir fikir olup işgalci kafir, işgal ettiği beldeleri parçalamak için bu fikir sayesinde sızmak istemektedir. Bu habis fikir, özellikle farklı ırkları ve taifeleri barındıran halklar olmak üzere bu halkların içerisindeki etnik azınlıkların, kendilerine tahakküm eden diğer farklı ırkların zulmünün ve baskısının sıkıntısını çektiği varsayımına dayanmaktadır.

Velhasıl Barzani, Kürtler adına ana vatanları (Irak'tan) ayrılma hakkı talebinde bulunmaktadır. Kimileri de bu hususta Nasranileri [himaye etmek] amacıyla bugünlerde Amerika'nın gözetiminde yaşanan Güney Sudan'ın taksimi komplosuna dayanmaktadır. Ayrıca mesele bu kadarıyla da kalmayacaktır. Bilakis kafirler, aynı habis çizgiyi takip edip diğer azınlıkları tahrik ederek Irak'ı parçalamanın zeminini hazırlamaktalar. Allah'ın basiret sahibi kıldığı kimseler için maksat açıktır... Dikkat edin! O, öncelikle geçmişte tek bir devlet oldukları gibi Müslümanların birleşmesini önlemek, sonra bu ümmetin bedenine haince saplanan Yahudi varlığını güvence altına almaktır.

Ey Müslümanlar!

Size tek bir şey söyleyeceğiz: Her ne gerekçe ile olursa olsun Irak'ın veya başka bir yerin tek bir karışını bile bölmek şeran haramdır. Çünkü bunlar, Müslüman fatihlerin Allah [Azze ve Celle]'nin emrine binaen fethettikleri birer İslami arzdır ve tüm Müslümanların mülkü olmuştur. Dolayısıyla her kim olursa olsun hiçbir kimse bunlarda tasarruf hakkına sahip değildir ve bu kof gerekçelerle bunları ayırmaya çalışmak kesinlikle Allah'a, resulüne ve müminlere karşı bir hıyanettir. Kaldı ki Allahu Subhânehu, kafirlerin tuzaklarına karşı bizleri uyarmış, kafirlerin fikirleri ve bu ümmete karşı tezgahladıkları şeyler gereği hareket etmemiz halinde bizleri elim bir azapla tehdit etmiştir.

Sakın ha sakın..! Allahuteala, sessiz kalmanızın ve zayıflığınızı mazeret göstermenizin hesabını soracaktır. O halde Amerika'nın hain planlarını boşa çıkarmak için gayret ve ciddiyetle çalışın ve iyi politikacılar olduğunu zannederek ümit bağladığınız kimselere körü körüne itaat etmeyi bırakınız. Çünkü onlar, size savaş açtılar ve düşmanlarınızla barış yaptılar. Ve Aziz-ul Hakim olan Rabbinizin şu kavlini hatırlayın: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوَاْ إِن تُطِيعُواْ فَرِيقاً مِّنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ يَرُدُّوكُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ كَافِرِينَ "Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir fırkaya itaat edecek olursanız, imanınızdan sonra sizi kafirler haline döndürürler." [Âl-i İmrân 100]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Güvenlik Konseyi, Ümmetin Birleşmesini Engellemek İçin "Sykes-Picot'u" Pekiştirmeye Çalışıyor

Kuveyt dışişleri bakanlığından bir yetkili şu açıklamada bulundu: Ülkesi ile Irak arasında yapılan anlaşma, iki ülke arasındaki sınırın her iki tarafında sınır polisi dışında her türlü faaliyetten arındırılmış "500" metre genişliğinde bir tampon bölgesi oluşturmayı gerektirmektedir... Hatta sınıra yakın yerlerde yaşayan Iraklı çiftçiler, Irak'ın iç bölgelerine nakledildi. Bu anlaşmanın 1993 yılında yayınlanan ve iki ülke arasında sınırların çizilmesini öngören "Güvenlik Konseyi'nin" "833" sayılı kararının bir yansıması olduğunu belirtti.

Ey Müslümanlar!

Bir zamanlar Müslümanlar, dahilde Allah [Azze ve Celle]'nin şeriatını tatbik ederek işleri gözeten, İslam'ı davet ve cihat yoluyla dünyaya taşıyan, kendisini koruyan ve havzasını müdafaa eden ordusu olan bir devlete sahiplerken hiçbir kafir Müslümanların diyarının bir karışıyla bile oynamaya cüret edemezdi. Böyle bir şey tevessül edip yaptığında ise... İslam orduları, kalelerini yerle bir eder ve cezasını vermek için onu esir alırdı. Sadece bu da değil! Hatta kafir devletler, korsanlardan ve saldırganlardan korunmak için gemilerine Hilafet rayesi çekerlerdi.

Bugün ise... Hilafet nizamının kaldırılması ile Müslümanların Sultanı'nın ortadan kalkması ve küfrün "dini hayattan ayırma" akidesinden kaynaklanan başarısız demokratik nizamın gelmesi sonucunda Müslümanların beldeleri, kötü hatıratlı "Sykes-Picot" anlaşması çerçevesinde yaklaşık (50) devlete parçalandı. Böylece her biri, tebaalarına zulmetmek ve kafirlerin planlarını hayata geçirmek üzere onlara karşı komplo uygulamak dışında hiçbir şeye sahip olmayan kıytırık, kof ve kartoncuk devlete dönüştü. Ayrıca ümmeti, fesat ve kesattan başka bir şey getirmeyen batıl beşeri kanunlara ve haksız anlaşmalara zorladılar. Sömürgeci kafirler bunun da ötesine geçerek (ırkçılık, fırkacılık, azınlık, self-determinasyon) ve daha nice habis araçları yoluyla bizleri ayırmada ve topraklarımızı parçalamada haddi aştılar.

Ey Müslümanlar!

Aklî kavrayışa sahip olan bir kimse, [Güvenlik] Konseyi'nin sırf dünyanın kaynaklarına hegemonya kurmak ve "çıkarları" büyük devletler arasında paylaştırmak için kurulduğunda en ufak bir tereddüt yaşamaz. Uzun geçmişi boyunca tek bir gün dahi kesinlikle insaf etmek için mazlum bir halkın yanında yer almamıştır. İşte bugün Irak ve Kuveyt'teki Müslümanları ayırmak için haksız tavsiyeleri uygulanmaktadır. Onlar modern savaş -kızıştığında- karşısında hiçbir şeyin duramayacağını yakinen bilmelerine rağmen bu, ümmetin birleşmesini engellemeye dönük kötü bir tuzaktır... Heyhat ki heyhat! Allah'ın nusreti yoldadır:

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ "Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini (İslam'ı) yeryüzünde hakim kılacağını, (geçirdikleri) bu korkularını güvene çevireceğini vaadetti." [Nur 55]

Dolayısıyla Müslümanların şeri vecibesi, bu tür komploları reddetmelerini gerektirmektedir. Çünkü Allah, yöneticilerinizin kafirlerin planları karşısında el pençe divan durmalarına ilgisiz ve seyirci kalmanızın hesabını sizden soracaktır. Tebliğ ettik mi? Ey Allahım şahit ol!

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Geçici Rahatlatma, Cezayir'deki Geçim Sorunlarına Köklü Çözüm Getirmez

Cezayir'de hükümetin temel tüketim ürünlerinin fiyatlarını ciddi oranda arttırması üzerine geçen çarşamba günü öfkeli protestolar patlak verdi. Ardından protestolar kısa bir zamanda yirmi vilayete yayıldı. Zira göstericiler ile emniyet güçleri arasında yaşanan çatışmalar sonucunda beş kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı ve bine yakın gösterici tutuklandı. Bunun üzerine Cezayir hükümeti, hızlıca insanların öfkesini dindirmek ve kargaşayı önlemek amacıyla fiyatları düşürme yönünde "acil tedbirler" alınacağını duyurdu. Ayrıca Cezayir rejimi, Devlet Başkanı Abdulaziz Bouteflika'nın 2006'da oluşturduğu "yolsuzlukla mücadele kurulunu" canlandırmaya çalıştı ve kurul, iki gün önce işine başladı! Kurulun başkanı şu açıklamada bulundu: "Yolsuzluğa ve yolsuzluk yapanlara demir yumruk darbesi indirilecektir!"

Allah Cezayir'e, özellikle petrol ve doğalgaz olmak üzere muazzam servetler bahşetti. Ancak Cezayir rejimi, IMF'nin talimatlarını bağlanan ardıl hükümetleri sayesinde bunları heder ve ifsat etmek için açmadık tek bir kapı bırakmadı. Zira Cezayir rejimi, geçen asrın doksanlarından bu yana yalancılıkla sözde "ekonomik reform" uygulamaktadır. Böylece yabancı yatırımcıları vergiden muaf tutan ve mali kolaylıklar sağlayan kanunlar çıkardı. Buna mukabil katma değer vergisi sistemini benimseyerek insanların belini büktüğü gibi kamu kurumlarını ve tesislerini özelleştirmeye başladı, temel tüketim ürünlerinin genelinden sübvansiyonu, yabancı emtiaların ithalatını kolaylaştıracak gümrük sınırlamalarını kaldırdı, fırsatçı kuyruklarından ve yandaşlarından oluşan ifsatçıların ellerini serbest bıraktı. Böylece ülkenin servetini korkunç şekilde çarçur ve ifsat ettiler. Hatta Uluslararası Şeffaflık Örgütü [TI] Cezayir'i, 2010 yılında yolsuzluğun en çok olduğu ülkeler sıralamasında yüzüncü sıradayken beşinci sıraya koydu. Böylece Cezayir, -Libya ve Moritanya'nın ardından- Arap devletlerinin en çok yolsuzluk yapan devleti oldu!

Cezayir, 4.68 milyar dolar fazlalık verdiği geçen yılın aynı dönemine göre son 11 ay içerisinde dış ticaret dengesinde 14.83 milyar Amerikan dolarını bulan bir fazlalık verdiğini açıkladı.

Cezayir'de yaşanan olaylar, insanların ihtiyaçlarına ve onuruna hiçbir değer vermeyen, ülkenin ve insanların boyunlarına musallat olan bir zümrenin insanların genelinin ayakları altında ezilmesini umursamayarak muazzam servetleri tekeline almalarını sağlayan laiklik felsefesine dayanan rejimin utanç verici çöküşünü göstermektedir.

Hükümetin kaçınılmaz patlamayı geciktirecek yamalamaları sonucunda ortaya çıkan geçici rahatlama sayesinde Cezayir'deki geçim sıkıntılarına köklü çözüm getirmek imkansızdır. Bilakis köklü çözüm yöneticinin, insanların ihtiyaçlarını temin etmeye ve göç etmeye itmek yerine onlara iş imkanı sağlamaya itina göstermesini farz kılan şeri bir nizamı ikame etmekle mümkündür. Zira İmam bir çobandır ve güttüğünden mesuldür. İslam'da devlet, gözetim devletidir tahsilat devleti değildir. Nitekim hadis-i şerifte şöyle geçmiştir: لا يدخل الجنة صاحب مكس "Meks (gümrük vergisi) sahibi cennete giremez."

Hizb-ut Tahrir, tek dertleri ticari iş yerlerini ve hükümet merkezlerini kırıp dökmek yoluyla öfkelerini dışa vurarak rahatlatmak olmaması için Cezayir'deki insanlarımıza ve kardeşlerimize seslenmektedir. Zira bu durum, bu malları meşru sahiplerine ait özel mülkiyet veya ümmetin mülkü olmaktan çıkarmaz. Gerçek çözüm, Ehl-il Hal ve'l Akd'den bozuk laik sistemi ve onunla birlikte fırsatçı siyasi tabakayı ortadan kaldırmalarını, servetin şeri hükümlere göre adil bir şekilde dağıtılmasına, ülkeyi ve insanları Batılı devletler ile Dünya Bankası ve IMF gibi araçlarının pençesinden kurtaracak ekonomik gelişmeye itina gösterecek bir Halifeye biat edilmesini talep etmekle mümkündür.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir Şebabı, Güney Sudan'ın Ayrılması Cürümüne Karşı Üniversitelerde Oturma Eylemleri Düzenledi

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti şebabı, üniversite içerisinde "Güney Sudan'ın Ayrılmasının Sorumlusu Kimdir?!" başlıklı bir konuşma yaptıktan sonra -Batı Bölümü- Sudan Bilim ve Teknoloji Üniversitesi  gibi üniversitelerde oturma eylemi düzenlediler. Kardeşimiz Abdurrahman Sa'd, üniversitelerdeki Hizb-ut Tahrir şebabı adına oturma eylemine katılan öğrenci topluluğuna bir konuşma yaparak bu vesileyle iki mesaj verdi:

Birinci mesajda bunun sorumluluğunu, Güneyin Kuzeyden ayrılması referandumunu kabul etmesi ile ülkenin birliğinde ifrata kaçan hükümete ait olduğunu ve ikinci mesajda, "Biz, kurdun Yakub'un oğlunun kanından beri olduğu gibi bu cürümden beriyiz" diyerek ayrılma cürümünden beri olduklarını ifade etti.

Öğrenciler üzerinde şu ifadelerin yazılı olduğu afişler açtılar:

"Ülkenin Birliğinin Garantörü Referandumu Reddetmektir", "Hayatta Olduğumuz Sürece Bedenlerimizin Parçalanmasını Kabullenmeyeceğiz", "Güney Sudan'ın Ayrılmasına Hayır... Hayır". Oturma eylemine katılanlar, bu güçlü sloganların yanı sıra sık sık şu sloganları attılar: "Referanduma Hayır... Hayır...", "Referandum... Bir Cürümdür... Bir Cürümdür...", "İslam Olmadan Barış Olmaz" ve "Ayrılığa... Hayır... Hayır..."

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Cumhurbaşkanı, Sudan'ın Taksimini Reddeden İmzaları Teslim Almayı Reddetti!!

Bizler Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak Sudan'ın parçalanması cürümüne tamamen karşı çıktıklarını ve gelecek hafta başında yapılması planlanan referandumun iptal edilmesini yansıtan Sudan halkına ait milyonlarca imza örneğini kendilerine teslim edeceğimiz sadedinde olduğumuzu 02.01.2011 pazar gününden beri cumhurbaşkanlığına ifade etmemize rağmen Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü liderliğindeki heyetimiz, sanki cumhurbaşkanlığı kurumu onlarmışçasına yetkililerin olmadığı şeklinde oyalama ve bahanelerin ardından cumhurbaşkanlığının imzaları teslim almayı reddetmesi sürprizi ile karşılaştı.

Cumhurbaşkanlığının Sudan'ın muttaki halkının imzalarını teslim almayı reddetmesi, insanların alemlerin Rabbinin karşısına çıkacakları ve ülkeyi parçalama planına göre hareket etmeye bağlılıklarını ilan ettikleri Amerika'nın hiçbir faydasının olmayacağı o günde aleyhlerinde bir hüccet olacaktır. Ayrıca Ömer el-Beşir, dün Cuba'da şu sözü verdi: "Güneyliler ayrılma kararı verirlerse geleceğiz ve onlarla kutlama yapacağız." Aynı şekil de bu da tarih ve gelecek nesiller karşısında onların aleyhinde bir hüccet olacaktır.

Allah'ın izniyle yeryüzünün alemlerin Rabbinin nuru, yani Raşidi Hilafet ile aydınlanacağı o gün Hilafet Devleti, sömürgeci kafirlerin Müslümanların beldelerini yerleşmesine imkan veren ve kendi halklarını zillete ve aşağılanmaya maruz bırakan o zalimlerden intikam alacaktır.

وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ "Zulmedenler, nasıl bir yıkılış ile yıkıldıklarını çok yakında bileceklerdir." [eş-Şu'arâ 227]


İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER