Cumartesi, 29 Cumade’s Sânî 1447 | 2025/12/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Ümmet, Kuzey Veziristan'da Askeri Operasyonların Başlatılmasını Reddeder Jeo Biden, Medyadan Kaçmasının ve Yöneticileri Bitap Düşürmesinin Ardından Aceleyle Ülkesine Döndü

Gazetecilerin hiçbir soru sormasına izin verilmediği gürültülü basın toplantısının ardından Amerikan Başkanı Yardımcısı Jeo Biden, ülkesine kaçtı. Medya, onun kaçışı ile ilgilenmesin diye Banu Mescidi'nde şiddetli bir patlama meydana getirildi ve medya da bu patlamayı genel bir alanda yapılan bir intihar eylemi olarak verdi. Bu sırada ise yöneticiler, Pakistan'ın tek başına Kuzey Veziristan'da her türlü askeri operasyonu yapabileceğini teyit ederek Amerika'ya olan köleliklerini ve dostluklarını vurgulamaya devam ettiler. Sanki daha önceki operasyonları Pakistan kendi başına yapmış!!

Nitekim daha önce Wikileaks internet sitesinin yayınladığı belgeler, yöneticilerin ve muhalefetin adamlarının aşağılık bir şekilde Amerikalı efendilerine nasıl yalvardıklarını ifşa etmesine rağmen bu skandaldan sonra sanki bağımsızlarmış gibi konuşup duruyorlar!!

Bu yöneticilerin sorunu, Taliban Hareketi tarafından bir kadına had uygulandığını video görüntüleri yayınlamak, mescitler, İslami üniversiteler ve büyük pazarlardaki patlama eylemleri ve ordu komutanlığına saldırılması... gibi bayatlamış kozları kullanmalarına rağmen Kuzey Veziristan'da yeni operasyonlar yapmaya niyetli olduklarını Müslümanlara nasıl haklı göstereceklerini bilmemeleridir. Hükümetin sihirli şapkasında başka yeni bir aldatma kaldı mı acaba?!

Hükümetin sorunu, Pakistan halkının Amerikalılar gibi siyaseten saf olmamasıdır. Bu nedenle onları aldatmak zordur. Diğer taraftan hükümet, kış mevsiminde elektrik üretimini 300 megabayt düşürerek suni bir sorun üretti ki bu, yöneticilerin hıyanetini bir kez daha ispatlamıştır.

Hükümet, insanların hayatını cehenneme dönüştürmek için insanların doğalgazını kesmeye başladı ki böylece insanların kendilerine kurulan komploları düşünmeye yeterli vakitleri olmasın. Bu olayların ortasında yöneticiler, hala bizleri Amerikalıların kuyruklarına takılmanın gerekliliğine ikna etmeye hırs göstermekteler. Zira 50 milyar dolar zarar edilmesine, 30,000 bin insanın ölmesine, Afganistan ve Keşmir'in yalnız bırakılmasına rağmen bizleri, Amerika'nın Afganistan'da Hindistan yanlısı bir hükümet kurmasını engellemeyi başardıklarına ikna etmeye hırs göstermekteler. Şimdi bu, parlak bir zafer mi?!!

Yöneticileri uyarır ve onlara deriz ki: İnsanlar, Kuzey Veziristan'daki askeri operasyonları asla kabullenmeyeceklerdir. Zira insanların Müslümanın Müslüman kardeşini öldürmesini kabullenmesi imkansızdır.

Artık Pakistan silahlı kuvvetlerindeki muhlislerin bu zavallı yöneticileri alaşağı etme, yaralı Amerikan akbabasının işini bitirme yönünde somut adımlar atmasının zamanı gelmiştir. İşte bu somut adım, Amerika'nın bölgedeki varlığını yok etmenin de ötesine geçerek tüm dünyayı Amerika Birleşik Devletleri'nin şerrinden kurtaracak olan Hilafettir.

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir, Bu Ay Şeyha Hasina Hükümetinin İslam'a ve Müslümanlara Karşı Yürüttüğü Haçlı Savaşında Geçen İki Sene İçerisindeki Hıyanetini İfşa Etmeye Dönük Bir Kampanya Düzenleyecek

Şeyha Hasina Hükümeti, 2009 Ocak ayının akabinde yapılan seçimlerin ardından sömürgeci kafir güçleri Amerika, İngiltere ve Hindistan arasındaki anlaşmanın üzerine kuruldu. Amerika Dışişleri Bakanlığı, "Bangladeş halkı, bu sonuçlarla gurur duymalıdırlar" diyerek bu seçimleri "kutlamıştı." Yine Manmohan Sing, o zaman şöyle bir açıklamada bulunmuştu: "Hindistan, iki ülkenin ortak çıkarı olmasından dolayı yeni Bangladeş Hükümeti ve Bangladeş halkı ile önümüzdeki senelerde işbirliği yapmayı arzulamaktadır. Yeni hükümetin Hindistan'ın Bangladeş kaynaklı terörden duyduğu kaygısını gözetmesini ümit ediyorum." Yine İngiltere Başbakanı Gordon Brown ise o zaman şöyle demişti: "İngiltere, Bangladeş ile olan yakın bağları takdirle karşılıyor ve hükümetle birlikte çalışmayı arzuluyoruz."

Şeyha Hasina Hükümeti, otoriteye gelir gelmez Amerika, İngiltere ve Hindistan'dan oluşan şer ekseni yanlısı bir dizi politikalar benimsemeye ve uygulamaya koyulduğu gibi ülkedeki İslami varlıkla mücadele etmek için haçlı kampanyası yürütmeye başladı.

Hizb-ut Tahrir, bu Ocak ayında hükümetin ülkeye karşı hıyanet politikalarını ve geçen iki sene içerisinde İslam'a ve Müslümanlara karşı yürüttüğü haçlı kampanyasını ifşa etmek için bir kampanya düzenleyecek. Nitekim hizb, bugün "Şeyha Hasina Hükümetinin Üzerinden Geçen İki Sene: Amerika, İngiltere, Hindistan'a Hizmet Eden Politikalar ve İslam Karşıtı Haçlı Savaşı" başlıklı bir dosya yayınladı. Ayrıca hizb, kamuoyunu hükümetin politikalarına karşı seferber etmek, insanları, alimleri, siyasileri, aydınları, güç ve kuvvet sahiplerini Şeyha Hasina Hükümetini devirmeye ve Hilafet Devleti'ni kurmaya teşvik etmek için farklı büyük şehirlerde 14 ila 30 Ocak arasında bir dizi genel faaliyetlerde bulunacaktır.

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Almanlar, Milyarlarca Serveti Yağmalarlarken Yemen Rejimini 900 Bin Euro İle Susturmaktalar!

Almanya Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanı Dereke Nebel, 08 Ocak 2011 cumartesi günü San'a'da Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Planlama ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Abdulkerim el-Erhabî ile düzenlediği ortak basın toplantısında ülkesinin, Yemen'e yardım etmek için uluslararası desteğin harekete geçmesi hususunda katkıda bulunmaya hırs gösterdiğini açığa vurdu. Keza Alman Bakanı, Alman Şansölyesi Angela Merkel'in bir sonraki G-8 Ülkeleri Konferansı'nda Yemen'e destek için sağlıklı üreme sektörüne tahsis edilmek üzere 5 milyon euro verilmesinin yanı sıra acil yardım olarak 900 bin euro verilmesi önerisinde bulunmaya söz verdiğini açığa vurdu. Bakan ülkesinin, Alman Kalkınma Ajansı'nın [LG.T.Z] çalışmalarıyla ortaya çıkan Yemen'de sağlık, eğitim ve su konusuna destek verilmesini üstlendiğini de gizlemedi.

Bu Alman yetkilinin ziyareti, gelecek Mart ayında Amerika'nın Yemen politikası karşısında Avrupa'nın siyasi tutumunun birleşmesi çerçevesinde planlanan Yemen hakkındaki Riyad konferansı öncesinde gerçekleşmiştir.

Bir milletin nüfusu, onun zayıflık unsurlarından değil güçlülük unsurlarındandır. Merkel ve Merkel gibi Batılıların nüfus planlaması sözüne inansa inansa akla karayı birbirinden ayırt edemeyen Yemen'deki yöneticiler inanır. Oysa onlar, kendi ülkelerinde nüfusu arttırmaya teşvik etmektedirler. Yemen'deki iktidar rejimi, nüfus artışını kıt kaynakları yiyip bitirmesinden dolayı bir sorun ve nüfus planlamasını bir çözüm olarak görmekteler! Halbuki yapmaları gereken kaynakları geliştirmek için ciddi olarak çalışmak ve kaynakları doğru bir şekilde idare etmektir. Rızkı talep etmek için gerçek çalışma budur ki Allah bizlere bunu emretmiş olup kesinlikle nesli azaltmayı emretmemiştir. Bunun delili ise Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavlidir: تناكحوا تكثروا ، فإني أباهي بكم الامم يوم القيامة "Evleniniz ki çoğalınız. Zira ben, kıyamet günü ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övüneceğim."

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Planlama ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Abdulkerim el-Erhabî'nin yardımcısı şöyle demişti: "Yemen, kalkınmaya ve ekonomik performansın geliştirilmesine teşvik etmek için iddialı bir plan uygulamaktadır." Hükümet yanlısı es-Serve gazetesi de cumartesi günü şu başlığı atmıştı: "Yemen-Almanya Görüşmeleri, Yemen'deki Kalkınma Planlarını ve Ekonomik Reformların Desteklenmesini Ele Alıyor." Şimdi kalkınma böyle mi olur?

Bizler daha önce "Yemen'de Bir Türlü Gerçekleşmeyen Kalkınmanın Hakikati" başlıklı beyanda Batının ülkemizden elde ettiği şeylerden bizlere kırıntılar attığını belirtmiştik. Zira 5,9 milyon euro kırıntı değil de başka nedir? Zira bu meblağ, Almanya'nın Müslümanların petrolünden elde ettiği bir parti petrolün nakliye parası bile değildir.

Kötü olan şey şu ki Müslümanların kafirlere bol keseden vermeyi ve istedikleri gibi alıp satabilecekleri stratejik bir ürün karşılığında ucuz bir bedeli kabul etmeleridir.

Ey Yemen Yöneticileri! Kafir Batının yardımı olmadan insanların işlerini güdemiyorsanız haksız yere işgal ettiğiniz makamlarınızdan inin. Ve bu makamları, onurumuzu korumayan Batının sizlere dayattıkları ile değil İslam'la hükmetmesi, Müslümanları Allah'ı razı edecek şekilde siyaset etmesi, onurumuzu koruması için kendisine biat edilecek olan Halifeye bırakın.

Ey Yemen Halkı! Sizlere açık ve net olarak deriz ki: Bizlere yürek acısı tattıran ve Müslümanların beldelerini sömürmek için bize karşı her türlü kötü niyeti beseleyen bu Batılıların hepsini kovunuz. Batılıların bununla İslam'ın "Hilafet Devleti'nde" hayatımıza hakim olmasını engellemeyi, petrol ve benzeri servetlerimize el koymayı hedeflemektedirler. Bu Batılılarla birlikte onlara itaat eden ve bizleri Allah'ın lütfettiği servetlerle dopdolu bir beldede 900 bin euroya el açan birer dilenciye çeviren yöneticileri de kovun. Allahuteala, şöyle buyurdu:

وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ "Yahudiler de, Nasraniler de, sen onların dinine tabi olmadıkça asla senden razı olmayacaklardır." [el-Bakara 120]

Mühendis Şefik Hamîs
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti Medya Bürosu Başkanı

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Derby'deki "Cinsel Taciz" Davası: Cameron ve Straw, Suçlayıcı Parmakları Başka Kuşaklara Çevirmek Yerine İngiltere'nin Çöken Değerlerine Bakmalıdırlar

Dün Derby'deki genç kızları istismar eden ve kötü muamele yapan bir çetenin liderleri olarak nitelendirilen iki kişi hakkında karar çıkmasının üzerine bazı politikacılar ve medya yorumcuları sorunu genelleştirmek ve İngiltere'deki "Pakistanlı" kuşağı günah keçisi yapmak amacıyla bu davayı istismar etmek için harekete geçtiler.

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Taci Mustafa, bu hususta şu değerlendirmelerde bulundur: "İngiltere'de giderek artan kadınlara yönelik ciddi cinsel istismar sorununun köklü nedenlerini ele almak yerine İngiltere'deki bazı politikacılar ve medya yorumcuları David Cameron ve Jack Straw önderliğinde Pakistanlı ve Asyalı "Müslümanları" kapsasın diye sorunu genelleştirmeye başladılar."

Ve şöyle ekledi: "David Cameron, mahkeme hakiminin ve başyargıcın ırkçı bir bağlantının bulunmadığını söylemlerine rağmen (kültürel hassasiyetlerin) polisin bu tür davalardaki çalışmasını engellememelidir dedi. Blacburn bölgesinden parlamento üyesi olan Jack Straw ise görünen o ki sorun 'Pakistanlı kuşağın' üyelerini etkiliyor diyerek Cameron'un da ötesine geçerek direkt daha fazla ithamlarda bulundu. Straw, birkaç seneden beri peçe takan bir kadına karşı olan düşmanlığından kaynaklanan bir ruh haliyle bu meselelere yönelik bir bakış oluşturdu."

"Onların bu ırkçı açıklamaları, aşırı sağcı ırkçıların temelini sağlamlaştıran ve Müslümanlara ile İslam'a yönelik artan genel bir düşmanlığı beseleyen ucuz popülist açıklamalardır. İngiliz Ulusal Partisi [BNP] ve İngiliz Savunma Birliği [EDL] gibileri, anti-Müslüman sorunları iddiasında bulunmak için artık bir gerekçeye ihtiyaçları var mı?"

Ve şöyle ekledi: "Bu kişilerin değinmediği bir şey var ki bu suçlu kişiler, entegrasyonun ve bu kişileri alkole, uyuşturucuya ve kadınlara tacize iten İngiltere'nin çöken değerlerinin benimsenmesinin semeresidir."

"Ne üzücüdür ki bu tür suçlar İngiltere'de yaygın olup bunları, geneli gayrimüslimlerin ve beyazların olduğu her kökenden olan kişiler işlemektedir. Nitekim hükümetin verilerine göre İngiltere'de haftada 900'ün üzerinde kadın tecavüze uğramaktadır."

"Buna rağmen görünen o ki Straw, Cameron ve faydasız tartışma yapan bu gibi kimseler, genel sorunun ve Batılı toplumda kadınların cinsel istismarında ortaya çıkan tehlikenin arkasında yatan gerçek sebepleri tedavi etmek yerine başlıca 'beyaz' kadınları hedef alan bu kişilerin tedavi edilmeleri gerektiğini düşünmekteler."

"Hangi kökenden olursa olsun insanları, -rengi ve kökeni ne olursa olsun- kadınlara cinsel tacizde bulunmaya karşı korumanın en ideal aracı toplumdaki yozlaşmış yaygın değerleri benimsemek değil İslami değerleri benimsemektir."

"İslam, -Müslüman yada gayrimüslim- olsun tüm kadınlara saygıyla muamele edilmesi ve onurlarına daima korunan bir husus olarak bakılması için insanların tutunduğu değerleri güçlendirmektedir. Diğer taraftan ise İngiltere'nin liberal kapitalist değerleri, kadının reklamlarda, eğlencelerde ve seks endüstrisinde kar amaçlı bir cinsel obje olarak kullanılmasını onaylamaktadır. Böylece kadının toplumdaki konumunu düşürmekte ve dolayısıyla ırklarına ve kökenlerine bakılmaksızın birçok insanda kadınları istismar edebilecekleri ve onlara diledikleri gibi cinsel tacizde bulunabilecekleri zihniyeti oluşturmaktadır. Eğer Cameron ve Straw bu meseleyi, kültürel bir mesele yapmak istiyorlarsa kuşakları birer günah keçisi olarak kullanmak ve ucuz oy kazanmak için bu menfur cürümü gayri ahlaki şekilde istismar etmek yerine inandıkları ve korudukları İngiltere'nin liberal değerlerine bakmalıdırlar."

Devamını oku...

فَاعْتَبِرُوا يَا أُولِي الأَبْصَارِ "İbret alın ey akıl sahipleri!" [Haşr 2]

  • Kategori Hizb
  •   |  

Kahire sokakları, otoritenin zulmüne ve zalimliğine yönelik yoğun protesto gösterileri düzenleyen insanlarla dolup taştı. Zira bu otorite, insanları baskı ve zulümle kuşattı, ağızları tıkadı, tutuklama ve hapishanelerdeki zebanileri vasıtasıyla öldürünceye kadar işkence ederek insanların kalplerine korku saldı...

Bu zalim otorite, ümmetin meselelerine hıyanet etti. Zira Arz-ı Kenan'da Yahudi devletinin bayrağını dalgalandırdı, Sina topraklarındaki otoritesini ve egemenliğini sattı, Gazze'deki Müslümanları muhasara altına aldı, Allah'tan, resulünden ve müminlerden utanmaksızın büyük günahlar işledi.

Ülkede fesat saçtı, ülkeyi Allah düşmanlarına ipotek ederek Amerika'nın ve Yahudilerin tiyatro sahnesine çevirdi. Onlar da ülkenin servetlerini yağmalayarak Mısır rejiminin başkanı, maiyeti, kuyrukları ve yandaşları ile paylaştılar. Böylece kendileri birer yağ tulumuna ve su aygırına dönerlerken... insanların genelini aşırı yoksulluğa, helak edici açlığa ve fahiş fiyatların pençesine terk ettiler...

Tüm bunlarla birlikte otorite, ceberrutluğuna, kuyruklarının zulmüne, iktidar partisinin insanları aldatmasına... rağmen insanların çıtını dahi çıkartmayacağından, kılını dahi kıpırdatmayacağından ve gıkını dahi çıkartmayacağından emindi. Ne var ki otorite, zulüm ve baskının bir patlama doğuracağını ve isyan eden insanların kendini kollayıp durduğunu unuttu!

Tunus, hızlı halk hareketleri ile patladı ve onu Yemen ile Ürdün takip etti. İşte şimdi de Mısır patladı... Ve görünen o ki bunun devamı gelecektir! Tüm bunlara rağmen otorite sahipleri, hala pişmanlık duymuyorlar, ibret almıyorlar hatta akıllanmıyorlar! Bir çözüm arayışı içerisine girerek oradan buradan medet umuyorlar... Mübarek, Obama'yı arayarak onunla uzunca bir telefon görüşmesi yapıyor. Obama da ona nasihat ediyor. Dahası Obama Mübarek'e, "Hükümeti görevden almasını", yerine bir güvenlik hükümeti getirmesini ve uzun yılların ardından kendisine bir yardımcı atamasını emrediyor! Böyle de oluyor. Zira Mübarek, istihbarat başkanı Ömer Süleyman'ı yardımcı olarak atıyor ve Korgeneral Ahmed Şefik'i başbakan olarak görevlendiriyor. Mübarek, Amerika'nın emrini uygulayarak çarpık çurpuk direklerle tahtını güvenceye alacağını sanıyor, işler kızıştığında yerine başka bir ajan getirerek Amerika'nın kendisini yok pahasına satacağını ve Amerikalıların böyle yaptığını bir türlü anlamıyor!

Bu yöneticilerin gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler, kalpleri vardır akletmezler. Zira insanları ayaklarıyla çiğnedikleri halde nasıl olur da onlardan sessiz kalmalarını beklerler? İslam'ı sırtlarının arkasına attıkları halde nasıl olur da Müslümanlardan ayaklanmamalarını beklerler? Sömürgeci kafirleri dost edindikleri halde nasıl olur da hak ehlinin kükrememesini beklerler?

Ey Yöneticiler! Ey Zalimler!

Bu insanlar Müslüman olup dinleri olan İslam'la hükmedilmedikçe, sömürgeci kafirlerin yerine Allah, resulü ve müminler dost edinilmedikçe zalim ve facir bir yöneticinin onların arasında barınması imkansızdır. Her ne kadar onlar ağızlarını açmasalar ve sessiz kalsalar da onların lisan-ı halleri şöyle demektedir:

ما نام عنــكِ جفنُ المجُِـــدّ وما هي إلا هدأَةُ الرِّئبــالِ قبل نَفارِه

Şerefin gözkapağını sana kıpırdatmaması

Aslanın ürkmesinden önceki sessizliğinden başka bir şey değildir

Arz-ı Kenan, mücahitlerin kanlarıyla fethedildi ve bu kanlar asla heder olmayacaktır. Bilakis Arz-ı Kenan, İslam'la izzetlenmiş ve güçlenmiş bir şekilde geri dönerek ayaklarıyla zalimleri çiğneyip atacaktır. Bugün dünya hayatı zalimi gururlandırsa da Aziz-ul Kavî olan Allah, zalimin yok olmayacağını sandığı bir günde ondan intikam alacaktır:

إِنَّ اللَّهَ لَيُمْلِي لِلظَّالِمِ حَتَّى إِذَا أَخَذَهُ لَمْ يُفْلِتْهُ "Allah, zalime mühlet verir. Ama onu bir de yakaladı mı bir daha bırakmaz." [el-Buhari ve Muslim]

Ey Müslümanlar! Ey Arz-ı Kenan'daki Halkımız!

Rejimin başı, sorunun hükümet olduğunu göstererek sizleri aldatmak istiyor. Oysa rejimin başının bir direktifi olmadan hükümetin hiçbir şey yapmayacağını kendisi de sizler de bilmektesiniz. Keza sorunun iktidar partisi olduğunu göstermektedir. Oysa rejimin başı iktidar partisinin, insanların mallarını batıl yollarla yemenin bir aracı, yolsuzluğun ve rüşvetin yuvası olarak gören ve sırf haram yollarla menfaatler devşirmek için bir araya gelen paralı insanlar toplamından ibaret olduğunu bilmektedir. Zira çırpındıkça iktidar partisinin kendilerini yakmaya başladığını görünce hiçbir şeyi umursamadan dağılıp gittiler. İşte sizler, insanların zulme ve zalimlere karşı kükredikleri bir sırada milyonlara varan mensubu ile hükümetin ve iktidar partisinin hiçbir esamesinin olmadığını görmektesiniz!

Ey Müslümanlar! Ey Arz-ı Kenan'daki Halkımız!

Yılanın başı rejimdir. O halde yılanın kuyruğu ile uğraşmayınız ve rejim olduğu gibi kaldığı sürece ilan edilen bu yeni güvenlik hükümetine aldanmayınız. Sorun, küfrün başı Amerika'yı dost edinen bu laik rejimde yatmaktadır. Amerika, şu anda Mısır'daki otoritenin durumunu ele almakta ve otoritede tasarrufta bulunması ve şöyle şöyle yapması için rejimin başına mühlet vermektedir. Zira rejim, kendi yöntemlerini devreye sokarak yeni güvenlik hükümetinin güvenliği sağlama bahanesi ile insanlara zulmetmesine gerekçe oluşturmaları için kuyruklarını ayaklanan insanların arasına saldı, yakma, yıkma ve yağmalamaya zemin hazırladı! Rejim, yeni güvenlik hükümeti sayesinde ayakları üzerinde durmayı başaramayınca ve Amerika, mevcut ajanının kozunun boşa çıktığını görünce onun yerine Mübarek'in bel kemiği ve yardımcılığına atanan istihbarat başkanı Ömer Süleyman olan başka bir ajana başvurdu. Böylece uygun bir zamanda yeni bir ajan hazırlamış oldu!

Ey Müslümanlar! Ey Arz-ı Kenan Halkımız!

Uyanık olun ve gözünüzü dört açın ki yağmurdan kaçarken doluya tutulmayın! Şunu da iyi bilin ki bu meselenin onarılması ancak meselenin başlangıcındaki sorunun onarılması ile olur ki o da Allah'ın indirdikleriyle hükmetmek ve Allah yolunda cihat etmektir. Dolayısıyla rejimi baştan aşağı değiştirinceye ve yerine Raşidi Hilafet olan İslam Devleti'ni kuruncaya kadar ayaklanmanıza son vermeyiniz ki hem dünyada hem de ahirette izzetli olup kurtuluşa eresiniz...

Ey Müslümanlar! Ey Arz-ı Kenan'daki Halkımız!

Hilafetin kurulması için Arz-ı Kenan Mısır'dan daha iyi bir yer var mıdır? Filistin'i haçlılardan kurtardığı gibi yine Filistin'i Yahudilerden kurtarmaya Selahaddinli Mısır'dan daha iyi bir yer var mıdır? Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in, [وإن لهم رحما] "Onlarla akrabalık vardır" diyerek Kıptilerine hayır tavsiyesinde bulunduğu Arz-ı Kenan Mısır'dan daha iyi bir yer var mıdır? Müslümanıyla ve Kıptisiyle Mısır'a İslam hadaratını ve adaletini ve onurlu bir hayatı geri getirmeye Arz-ı Kenan'dan daha iyi bir yer var mıdır? Tebaasını adaletle gözetecek, onu nasihatle kuşatacak, fetihleri başlatacak ve dünyanın dört bir tarafına hayrı yayacak olan Hilafetin ve dünyanın başkenti olmaya Mısır'dan daha iyi bir yer var mıdır?

Ey Müslümanlar! Ey Arz-ı Kenan Mısır'daki Halkımız!

Hizb-ut Tahrir sizleri, rejimin aldatmasına ve sizleri küçük işlerle oyalayarak sorunun rejimde yattığını ve Amerika'yı dost edinmenin ani bir ölüm olduğunu unutturmasına karşı uyarır. O halde her ikisini de ayaklarınızla çiğneyiniz ki mutlu olasınız ve Raşidi Hilafeti ikame ediniz ki kalkınasınız. Zalimlerin gücünden korkmayınız. Zira onların işi Allah için çok kolaydır. Aziz ve Alâ olan Allah, onlardan gafil değildir:

وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ "Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından gafil sanma!" [İbrahim 42]

Ey Arz-ı Kenan'daki Müslümanlar ve İnsanlar!

Hizb-ut Tahrir, mübarek ayaklanmanızda evlatlarınızın akıtılan masum kanlarını heder etmemeniz için sizlere nasihat eder ve sizleri, bu masum kanları kendi iğrenç emelleri için istismar edip ekmedikleri ağaçların altında gölgelenmek ve olgunlaşmayan meyvelerini devşirmek amacıyla "devreye" giren odaklara karşı uyarır...

O halde bu kişilerin karşısına dikiliniz ve bir ajanın diğeri ile değişmesini kabullenmeyiniz... Amerika'nın Arz-ı Kenan'daki nüfuzunu kökünden söküp atınız. Sizlere evlatlarınızın kanlarının hayır olduğunu ve bu kanların hakkını verdiğinizde Allah'ı, resulünü ve müminleri razı etmiş olacağınızı hatırlatırız.

Süslenmiş olsa bile başı kaldığı sürece yılanın kuyruğunu koparmakla avunmayınız. Şüphesiz Allah, sizlerle birliktedir ve amellerinizi asla eksiltmeyecektir.

هَذَا بَلاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِهِ "İşte bu, kendisi ile uyarılsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir." [İbrahim 52]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Yine Takke Düştü, Yine Kel Göründü Ey Müslümanlar!

21-30 Ocak 2011 tarihlerinde medyada yer alan haberlerde İstanbul Emniyeti'nin, Ergenekon tutuklusu M. Ali Çelebi adlı şahsın telefonuna 18.09.2008 tarihinde aynı operasyon adı altında Hizb-ut Tahrir üyesi olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan M. Oğuz Kazancı'nın telefonundan 139 isim aktararak, bunun üzerinden "Hizb-ut Tahrir'le ilişki icat etmek için" delil üretmeye çalıştığı ortalığa saçıldı. Bu işlem, konuyu inceleyen iki bilirkişi tarafından da teyit edildi. [ntvmsnbc 27.01.2011]

Hatırlanacağı gibi 18.09.2008 tarihinde gerçekleştirilen söz konusu operasyonla sahih İslami fikirleri ve engin siyasi görüşleriyle İslami ümmetin geneli nezdinde rüştünü ispatlamış, 50 yakın ülkede çalışan İslami siyasi bir parti olan Hizb-ut Tahrir ile şerir İngiliz kalıntısı ve İslam'a kaskatı bir şekilde düşman olan Ergenekon çetesi arasında bağ kurulmak istenmiş, zihinleri bulandırmak için kollarını sıvayan bazı medya organları kendilerini bu çirkin kampanya ve kirli tezgâhı organize eden "bozacı"ların hemen yanlarında karalama faaliyetlerine ve iftira korosuna katılarak "şıracı"lık etmişlerdi. Daha yargılamanın başında yetkili mahkeme, Hizb-ut Tahrir üyeliği iddiasıyla yargılanan şahısların dosyasını, "Ergenekon ile bir ilişkisi olmadığı" şeklindeki tespitle ayırmasına rağmen iftira korosu sistemli bir şekilde kuru gürültülerine devam etmişlerdir. Söz konusu medya organları kulaklarını güdümlü oldukları merkezlere açtıkları için dilimizde tüy bitercesine yaptığımız nasihatler de maalesef fayda etmemiştir.

مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء كَمَثَلِ الْعَنكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ Allah'tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi! [Ankebût 10]

Şimdi ise takke düşmüş, kel görünmüştür. Allah Subhanehu ve Teala, kendi elleriyle kurdukları iğrenç tuzağı yine müfterilerin eliyle açığa çıkarmıştır.

Ey Müslümanlar!

Şüphesiz Allah Subhanehu ve Teala tuzak kuranların en hayırlısıdır. Bu tuzak açığa çıkıp tuzak kuranlar nasıl rezil oldularsa pek yakında kurulacak Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti ile İslami ümmete türlü tuzaklar kurarak demokrasi pazarlayan, mallarımızı, servetlerimizi yağmalayan, kanlarımızı akıtan, ırzlarımıza kasteden, İslami ümmeti kendine köle edinmek isteyen başta ABD olmak üzere sömürgeci kafir Batı da kurduğu tuzakların boşa çıkmasıyla rezil olacaktır biiznillah. وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ Zalimler, nasıl bir inkılap ile devrileceklerini yakında bileceklerdir. [Şuara 227]

Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti



Image
Adres:    Kâzım Karabekir Caddesi, Öğün İşhanı No: 40/71 İskitler / Ankara
Telefon:    +90 312 311 61 13
Web:    www.turkiyevilayeti.org    
E-mail:     Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Müslümanlara Yönelik Çirkin Operasyonlara Derhal Son Verilmelidir!

28 Ocak 2011 tarihinde İstanbul'da sabah saatlerinde başlatılan eş zamanlı operasyonda aralarında Mustazaf-Der İstanbul Şubesi'nin de bulunduğu Müslümanların kurduğu sivil toplum kuruluşlarına bir dizi baskın düzenlendi. Hizbullah tahliyeleri bahane edilerek, 25 Ocak 2011 tarihinde Gaziantep, Mersin, Osmaniye ve Adana'da sivil toplum kuruluşlarına yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda gözaltına alınanların tamamı serbest bırakılırken aralarında Mustazaf-Der İstanbul Şubesi Başkanı Said Şahin'in de bulunduğu bazı Müslümanlar gözaltına alınmıştır.

AK Parti hükümeti bir yandan önceki genel seçimlerde ve anayasa referandumu döneminde olduğu gibi yaklaşan Haziran genel seçimleri öncesinde de diline pelesenk ettiği "özgürlüklerin genişletileceği" vaadini yinelerken, oylarını aldığı, İslami görünümüyle teveccühünü kazandığı Müslümanların nasibine gözaltıların düşmesi, AK Parti'nin iktidarda kalma konusunda ne denli hırslı olduğu ve bu uğurda önünde engel gördüğü her şeyi silip süpürmede ne denli pervasız olduğu bu haksız baskınlarla bir kez daha açığa çıkmıştır. AK Partili yetkililer, partilerinin isminde yer alan "adalet" kavramından fersah fersah uzak olduklarının farkına ne zaman varacaklar?

Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti Resmi Sözcülük Bürosu olarak bu operasyonları şiddetle kınamaktayız. Baskın, gözaltı yada tutuklama yoluyla Müslümanlara yapılan bu taciz ve haksızlığa son verilerek derhal serbest bırakılmalı ve Müslümanlara yönelik bu çirkin baskınlar ve operasyonlar derhal durdurulmalıdır. AK Parti hükümeti, bu operasyonlar yoluyla bir avuç Kemalist-laik çevreyi hoşnut etmeye çalışmaktan vazgeçmelidir.

إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ Muhakkak ki mümin erkeklere ve mümine kadınlara eziyet edip sonra tövbe de etmeyenlere, cehennem azâbı ve (orada da) yanma cezası vardır. [Burûc 10]


Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti



Image
Adres:    Kâzım Karabekir Caddesi, Öğün İşhanı No: 40/71 İskitler / Ankara
Telefon:    +90 312 311 61 13
Web:    www.turkiyevilayeti.org    
E-mail:     Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Clinton'un Konuşması, Arap Yöneticilerinin Devrilmesinin Yaklaştığının Habercisidir

Tunus tagutu Bina Ali'nin firar etmesinden ve Tunus halkının ayaklanmasından bir gün önce Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, 13.01.2011 günü Doha'da düzenlenen Gelecek Formu'na katılımı sırasında dikkat çekici bir konuşma yaptı ve konuşmasında şöyle dedi: "Bozuk kurumlar bölge halklarını yıprattı." Ve yöneticilere, "Birçok yerde birçok yöntemlerle bölgenin zemininin çöktüğü..." haberini verdi.

Clinton, "Bizlerin ve sizlerin karşı karşıya kaldığı sorunları çözmek için acele eden bu kişilere ülkesinin destekleyeceğini taahhüt etmek üzere buradayım" sözleriyle hitap ettiği ajan yöneticilerini ve kendi kafilesinde yürüyenleri iş işten geçmeden Amerika'nın korumayı taahhüt ettiğini vurgularken "mevcut statükoyu elinde bulunduranların ülkelerinin sorunlarının kapsamlı etkisini frenlemeyi bir süreliğine başarabileceklerini ancak bunu sonsuza dek yapamayacaklarını" nitelendirdiği ilgili yöneticileri, bölgedeki "boşluğu aşırı unsurların ve terörün dolduracağına" karşı uyardı.

Clinton'un konuşması bir taraftan durumlarının farkına varmaları, gelmekte olan değişim seline kapılmamaları, bir an evvel kendileri ile halkları arasındaki açılan boşluğu doldurmaları, rejimlerini çökmeye karşı koruyacak ekonomik ve siyasi "reformlar" benimsemeleri için Amerika tarafından ajan yöneticilerine bir taahhüt ve teşvik içerirken diğer taraftan özellikle Kuzey Afrika ve Arap Körfezi bölgeleri olmak üzere İngiltere ve Fransa'ya olan dostluklarına bağlı kalan yöneticiler için bir tehdit ve korkutma içermektedir. Bu ise Amerika'nın kendilerini halkların öfkesine ve İslam'ın Raşidi Hilafet Devleti altında yönetime geri gelmesine karşı koruyacağı zehabına kapılarak onları Amerika'nın kucağına atlamaya sevk etmek içindir.

Bu bağlamda bizler de İslam'ın ve Müslümanların düşmanı Amerika ile sömürgeci Batıya, artık Müslümanların sorunun yöneticilerde yattığının farkına vardıklarını, Batının hegemonyasından kurtuluş selinin harekete geçtiğini, bu selin Batının Müslümanların beldelerine diktiği rejimleri kökünden söküp atıncaya kadar durmayacağını ve işte o zaman zalim yöneticilerin Amerika'da bile gidecek ve sığınacak bir yer bulamayacaklarını haber veririz.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER