Perşembe, 24 Zilkâde 1446 | 2025/05/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Kur’anî Yürüyüşten Direniş Çizgisine! Ümmetin Gerçek Temsilcisi Raşidi Halife’dir

Yüksek Siyasi Konsey üyesi Abdülaziz bin Habtur, 17 Mayıs 2025 Cumartesi günü Sana’da yaptığı basın açıklamasında, İslam dünyasının kalbine yerleştirilmiş olan Yahudi varlığına karşı koymanın, “ancak siyasi, fikrî ve dinî bir projeyle mümkün olabileceğini” söyledi.

Bin Habtur’un bu açıklaması, Müslüman coğrafyasındaki istisnasız tüm yönetim sistemlerinin epistemolojik bir iflasını ortaya koymaktadır. Hiçbiri, İslâm topraklarını işgal eden güçlere karşı koyamamış, İslâm’la hükmetmemiş, ne de cihat çağrısı yaparak Filistin’i ve diğer işgal altındaki bölgeleri kurtarmaya yönelmiştir. Bu rejimlerin hiçbiri, Yahudi varlığını ortadan kaldıracak bir dirayet veya inanca sahip değildir. Müslüman orduları, bu şerefli görevi yerine getirme onurundan mahrum ettiler, onlara, Allah’ın rızasından fersah fersah uzak görevler yüklediler ve bu orduları, hayatın her alanında Batı’nın kapitalist uygarlığına boyun eğdirdiler.

Filistin, Raşidi Halife liderliğinde, Yahudi varlığını İsra ve Miraç topraklarından silip atacak, ondan hiçbir eser bırakmayacak ve Mescid-i Aksa’yı Müslümanlara geri verecek doğrudan bir saldırıya muhtaçtır. Filistin ve Mescid-i Aksa’yı Yahudi pisliğinden temizleme içeriğinden yoksun, on yıllarca süren ve tıpkı öncekiler gibi müzakerelerle biten bir direnişe değil! Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيراً “İki vaatten ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid’e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.” [İsra 7] Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurdu:

لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمْ الْمُسْلِمُونَ، حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوْ الشَّجَرُ يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللَّهِ، هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِ  “Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. O harpte Müslümanlar Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; “...Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu.” “Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi. Gel, onu öldür” der. Yalnızca Garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”

İslâm’ın tüm hükümlerini uygulamakla görevli olacak bir halifeyi seçme ve ona biat etme yetkisi ümmettedir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعاً وَلَا تَفَرَّقُوا“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” [Ali İmran 103] Halife, İslâm’ın sadece bazı hükümlerini değil, tamamını kökten ve kapsamlı bir şekilde uygulamalıdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ“Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?” [Bakara 85] Eğer ümmetin işlerini gereği gibi gözetmezse, İslâm ümmeti onu sorguya çekmekle yükümlüdür! Müslümanların Raşidi Halifesi, yalnızca Gazze’deki zulmü durdurmakla kalmayacak, Filistin’i maymun ve domuzların kardeşlerinin pisliğinden de temizleyecektir!

1948 yılında, Filistin’i metamorfoz varlıktan kurtarma gayesiyle İslâm ordularının kumandasının İngiliz subayı Glubb Paşa’ya tevdi edilmesi, büyük bir hile ve aldatmacadır. Bu hareket, işgalci Yahudi varlığını ortadan kaldırmak yerine onu daha da kalıcı hâle getirmiştir. İslam ümmetinin yüreğini ancak bir ordu soğutabilir. Ordular, Yahudileri ezip geçecek, Müslüman topraklarını kurtaracak, oraları kafir Batı yapımı ajan yöneticilerden temizleyecektir!

İslam ümmetinin siyasi projesi, Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devleti’dir. İşte halkına asla yalan söylemeyen Hizb-ut Tahrir, bu hedef uğrunda çalışmaktadır. Ve Allah’ın izniyle, Hilafetin kurulması ve sancağının yeniden dalgalanması çok yakındır! Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ   “Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.”

Devamını oku...

Harun Reşid’in Payitahtında, Kavmin Ahmakları, Bir Bardak Suda Fırtına Koparıyor!

34. Arap Zirvesi, 17 Mayıs 2025 Cumartesi günü Bağdat’ta gerçekleştirildi. Zirvenin sonuç bildirisinde “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Gazze’ye yönelik saldırılarla ilgili kararlarının uygulanması gerektiğinin altı çizildi ve Gazze’ye insani yardımların ulaştırılmasının önemi ve tüm sınır kapılarının açılması konusunda ortak koordinasyonun gerekliliği vurgulandı. Bildiride “Filistin meselesinin bölgenin merkezi sorunu olduğu ve Gazze Şeridi’nde derhal ateşkes sağlanması gerektiği “ ifade edildi.

Sudan’daki çatışmalarla ilgili siyasi bir çözüm bulunması gerektiği ifade edilen bildiride, Sudan halkının toprak bütünlüğü, birliği ve bağımsızlığına yönelik destek dile getirildi.

Bildiride, “İsrail”in Suriye’ye yönelik saldırıları da kınandı ve ülkede kapsayıcı bir siyasi geçiş sürecinin başlatılmasının önemine vurgu yapıldı. ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılmasına yönelik kararından memnuniyet duyulduğu ifade edildi.

Bildiride, Lübnan’ın güvenliği, istikrarı ve toprak bütünlüğünün korunmasına destek verildiği kaydedildi.

Yemen konusunda ise Başkanlık Konseyi ve hükümete destek vurgulanarak, Birleşmiş Milletler ve bölgesel aktörlerin krize kapsamlı siyasi bir çözüm bulmaya yönelik çabalarının desteklendiği açıklandı.

Tam bir aydır Irak hükümeti, 600 milyon dolar harcayarak bu zirveye hazırlandı. Medya ise bu zirveyi sanki ümmetin yaralarına merhem olacak bir çare gibi lanse etti. Her zamanki gibi kararlar, ‘Kınıyoruz, istiyoruz, destekliyoruz, memnuniyetle karşılıyoruz’ diyen klişeleşmiş ifadelerin ötesine geçemedi, hiçbir işe yaramayan kararlar! Ne bir düşmanı durdurabilecek ne de ümmetin izzetini geri getirecek kararlar...

İşte Müslümanların hali pürmelali budur. Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in uyardığı sefih yöneticilerin idaresi altında yaşamaktadırlar. Ahmed’in rivayet ettiği hadiste, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem Ka’b b. Ucra’ya şöyle buyurmuştur:

أَعَاذَكَ اللهُ مِنْ إِمَارَةِ السُّفَهَاءِ» قَالَ: وَمَا إِمَارَةُ السُّفَهَاءِ؟ قَالَ: «أُمَرَاءُ يَكُونُونَ بَعْدِي، لَا يَقْتَدُونَ بِهَدْيِي وَلَا يَسْتَنُّونَ بِسُنَّتِي، فَمَنْ صَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَأُولَئِكَ لَيْسُوا مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُمْ وَلَا يَرِدُوا عَلَيَّ حَوْضِي، وَمَنْ لَمْ يُصَدِّقْهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَلَمْ يُعِنْهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَأُولَئِكَ مِنِّي وَأَنَا مِنْهُمْ وَسَيَرِدُوا عَلَيَّ حَوْضِيAllah seni sefihlerin idaresinden korusun. “Sefihlerin idaresi nedir?” diye sorunca Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Benden sonra (sefih) bazı yöneticiler olacaktır. Onların yanında bulunanları sözlerini onaylayanlar ve zulümlerine yardımcı olanlar benden (dinimden) değildir, ben de onlardan değilim, Bunlar (cennetteki) Havz’a, yanıma da gelemeyeceklerdir. Yanlarında bulunmayanı sözlerini onaylamayan ve zulümlerine yardımcı olmayan kişiler ise bendendir, ben de onlardanım! Bunlar da (cennetteki) Havz’a, yanıma geleceklerdir.”

Bu sefih yöneticiler, bırakın İslami vakar ve izzeti, cahiliyenin asgari onurundan bile yoksunlar! Hinduların, Budistlerin, Hristiyanların ve Yahudilerin masum Müslümanlara yönelik vahşi katliamlarına, tehcirlerine ve ülkelerini yerle bir etmelerine ne semirten ne de açlığı gideren kuru sözler ve faydasız sloganlarla cevap veriyorlar. Daha da kötüsü, bu sloganlar kafirlerin Müslümanlara karşı saldırılarında daha da cesaretlenmesine ve vahşileşmesine yol açıyor!

Arap zirveleri, 1946’daki ilk toplantıdan bu yana hep aynı çizgide ilerledi. Allah’tan bu son zirvenin, bu sefih ve hain yöneticiler için artık son zirve olmasını niyaz ediyoruz. Bu zirvelerin bugüne kadar bir defa olsun, herhangi bir sorunu köklü şekilde çözdüğüne şahit olunmamıştır. Bilakis, her zirve mevcut sorunları daha da kalıcı hâle getirmiş, sömürgecinin çizdiği hudutlara meşruiyet kazandırmıştır. Oysa bu parçalanmış devletler, bir zamanlar eylemleri sözlerinden önde giden, izzetli, tek bir devletin parçası idiler.

Ey İslam ümmeti, ey tevhit ve hidayet ümmeti! Allah Subhânehu ve Teâlâ sefihlere mal vermeyi bile yasaklamıştır. O halde nasıl olur da onlara yönetim ve otoriteyi verebiliriz?!

Ey Müslümanlar! Sizler, arkasında savaşacağınız ve onunla korunacağınız bir İmam’a muhtaçsınız! Adil, takvalı, temiz bir İmama... Allah’ın şeriatını uygulayan, gönderdiği mesajlarla küfrün temellerini sarsan, kafir düşmanlarına cevap, duydukların değil gördüklerin olacaktır diyen bir İmama...!

Gazze’yi BM kararları kurtaramaz! Yahudilerin Suriye, Lübnan ve Yemen’deki saldırıları da kuru kınamalarla durdurulamaz. Bunun tek çözümü; Allah yolunda topyekûn bir seferberliktir, sancakların dalgalandırılması ve orduların Allah ve Rasûlü’nün emrine uyarak harekete geçmesidir. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” [Nisa 75]

Devamını oku...

Ey Müslümanlar! Hadi Dizginleyin Şu Aklı Kıt Sorumsuz Yöneticilerinizi!

ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan Körfez turunu tamamladı. Ziyareti sırasında birkaç trilyon dolarlık anlaşmalar imzaladı ve Suriye’nin yeni başkanı Ahmed eş Şara’ ile bir araya geldi. Bu görüşme sonrasında ABD’nin Suriye’ye uyguladığı yaptırımların kaldırıldığını duyurdu. Gazze, İran’ın nükleer programı, Rusya ve başka konularla ilgili de bazı açıklamalarda bulundu.

Trump, Körfez turunda “Gazze’yi düşünüyorum” dedi, “Gazze’de pek çok insan açlıktan kıvranıyor” diye de ekledi. Ne ironiktir ki, aynı anda bölge liderleri ona trilyonlarca dolar akıtıyor, paha biçilemez hediyelerle önünde el pençe divan duruyorlardı. Trump, Yahudi varlığına katliam, abluka, aç bırakma ve yerinden etme imkanları sunarken, bu yöneticilerin Gazze halkına tek bir dolar dahi vermedikleri, bir lokma yiyecek veya bir yudum su sağlamadıkları, dahası yardım için tek bir asker veya mühimmat bile göndermedikleri görülüyor! O tur sırasında bile Yahudi varlığı katliam, yıkım, abluka, aç bırakma ve yerinden etme eylemlerini sürdürmüştür!

Ey hâkimler ve avukatlar! Ey fakihler ve âlimler! Bu ziyaret sırasında yöneticiler sefahatlerini ve ne kadar ahmak olduklarını gözler önüne serdiler! Çocuklarda ve cahillerde bile görülmeyen bir bayağılık sergilediler. Kızlarınızı başı açık halde, Allah’ın ve Müslümanların düşmanı önünde salındırdılar. Ümmetin malını pervasızca savurup düşmanlarınıza peşkeş çektiler. Sizi bütün dünyaya rezil ettiler. Trump gibi bir budaladan birkaç övgü cümlesi duyabilmek için yarıştılar; ama kendi halklarını düşünmek, akıllarının ucundan bile geçmedi! Bütün bu olup bitenden sonra, o ahmak, savurgan yöneticiler hükmünün tam da onlara uyduğunu hala nasıl göremezsiniz? Zincirlere vurularak mahkemeye çıkarılmaları ve malları üzerine tedbir konulması gerektiğini hala anlamadınız mı?

Ey Müslüman orduların asker ve subayları! Hala görmüyor musunuz yöneticilerin sefahatini, basitliğini, size ve tüm ümmete karşı olan pervasızlığını? Onların ümmet düşmanlarıyla birlikte komplo kurduklarını ve onlarla işbirliği yaptıklarını görmüyor musunuz? Gazzeli ve Batı Şerialı kardeşlerimizi nasıl yüzüstü bıraktıklarını bizzat gördünüz ve görmeye de devam ediyorsunuz. Dahası, ümmetin parasını nasıl düşmanlara peşkeş çektiklerini de görüyorsunuz. O paraların nasıl Müslümanları katleden, yerinden yurdundan eden, ablukaya alan ve açlığa mahkûm eden bombalara dönüştüğünü de görüyorsunuz! Öyleyse haydi! Bu zalimleri ve tahtlarını yerle bir edin!

Ey Müslümanlar! Ordularınıza, âlimlerinize, hâkimlerinize ve avukatlarınıza bu akılsız yöneticileri reddetmeleri için çağrı yapın! Vallahi, sizi bütün dünyaya rezil ettiler. Artık onların hamakatlerine ve sefihliklerine dur deme zamanı gelmiştir!

Ey Müslümanlar! İşte Hizb-ut Tahrir, yanı başınızda! Size asla yalan söylemeyen bir liderdir. Kalkınma ve diriliş projeniz olan Nübüvvet metodu üzere Hilâfetin yegâne taşıyıcısıdır! Sorunlarınızın çözümü ve kurtuluşunuz ondadır. Hadi liderliğinizi ona bırakın ki, sizi Allah’ın indirdiğiyle yönetsin, tek devlet çatısı altında birleştirsin, sizi bu sefih yöneticilerden ve onların efendilerinden, ayrıca ucube Yahudi varlığının zulmünden kurtarsın. Servetinizi, şerefinizi, haysiyetinizi ve milletler arasındaki itibarınızı geri versin.

Devamını oku...

Trump Bölgeyi Ziyaret Ederken, Gazze Kan ve Ateş İçinde!

Gazze yine alevler içinde; vahşi katliamların dozajı gittikçe artıyor. Kuzeyin çığlığı kanla boğuluyor, insanlar ateşten denizlerde sürükleniyor. Düşman, onlara tüm dünyayı dar etmiş durumda. Halkı hem hâliyle hem de diliyle “‘Nereye gideceğiz?” diye soruyor göklere..?

Katar’ın ABD’nin emriyle Yahudi esir Edan Alexander’ın serbest bırakılması için sarf ettiğin onca gayretler Gazze’ye hiçbir fayda sağlamadı! Dışişleri Bakanı, Müslümanların trilyonlarını yağmalamasına ek olarak Yahudi esir Edan Alexander’ın serbest bırakılmasını efendisi Trump’a bir hediye olarak sundu. Gazze halkı, esirin serbest bırakılmasından sadece birkaç saatlik ateşkes alabildi, sonrasında bedelini ağır ödedi!

Trump’ın o ahmak yöneticilerle yaptığı zirveler ve toplantılar Gazze halkına hiçbir fayda sağlamadı! O zirvelerde Gazze ya hiç anılmadı ya da öylesine, unutulmaya mahkûm birkaç sözle geçiştirildi. Bu yöneticiler, paralarını çalan ve onurlarını ayaklar altına alan efendileriyle şatafatlı kutlamalar yapmaktan adeta sarhoş oldular. Ona lüks ziyafetler verdiler, hediyeler yağdırmak için birbirleriyle yarıştılar. Onlar, Gazze’de cesetlerin paramparça olup havada uçuştuğu, kanların göl olup oluk oluk aktığı, tepelerine bombaların yağdığı, boğucu açlığa maruz kaldığı bir dönemde kutlamalar yaptılar. Dahası, bir Yahudi mahkûmun kurtarılması, Gazze’nin çektiği acılardan daha önemliydi onlar için!

Yaralı Gazze’yi, ‘biraz yiyecek vereceğim’ deyip sözünü tutmayan Trump mı kurtaracak? Sadaka mı veriyor? Gazze’nin payına yalnızca minnet duymak ve acı çekmek düştü, ekmek değil! Gazze’deki sivillerin canını alan silahlar, Trump’ın silahlarıdır, sabah akşam onları öldüren bombalar onun bombalarıdır. Hem öldürüyor hem de lütufta bulunuyormuş gibi davranıyor. Müslümanların paralarını, o ahmak yöneticilerin gözleri önünde hem de ellerinden alırken ahmaklıklarına pis pis gülüyordu!

Gazze’yi, ahmaklığın en dip çukuruna düşmüş bu yöneticiler mi kurtaracak? Hepsi, ülkeyi ve servetini peşkeş çekerek ‘rıza’ kazanma yarışında. Öyle ki, bu peşkeş çekme artık Washington’dan talimat beklemeye bile gerek duymuyor. Trump’ı Suriye petrol sahalarına davet ederek Ahmed eş-Şara da bu peşkeş çekenler kervanına katıldı.

Gazze’yi, haline kâfirlerin bile üzüldüğü halde haline üzülmeyen, sağırın bile çığlığını duyduğu çığlığını duymayan, körlerin bile onun gördüğü zulmü gördüğü halde bu zulmü görmeyen bu yöneticiler mi kurtaracak? Onlar, sanki Yahudilerden bile daha çok sevinir gibiler Müslümanların kanının dökülmesine. Sözleriyle olmasa bile tavırlarıyla Yahudilere adeta şöyle der gibiler: “Öldürün, aç bırakın, yakın!” Bu yöneticiler, Gazze halkına, hatta Müslümanlara ve İslam’a, abluka uygulayan Yahudilerden daha düşman değiller mi? Muharebe ortağı gibi Yahudilere yardım edenler de bizzat bu yöneticilerdir.

Gazze için Batı’dan, Doğu’dan ya da bu sefih yöneticilerden medet beklemek, adeta ateşten su ummaya benzer! Onların en aklı başında olanı bile, Yahudilerin katliam ve saldırılarla başaramadığını, barış süreciyle başarmalarını sağlamak için mücahitlerin silahsızlandırılmasını ve teslim olmalarını istiyor.

Gazze’nin içinde bulunduğu durum, artık ertelenemez veya göz ardı edilemez bir noktaya ulaşmıştır. Eğer ümmet tüm bileşenleriyle -âlimleri ve avamı, partileri ve hareketleri, bütün güçleriyle- harekete geçmezse, eğer ümmet tüm enerjisiyle koordineli ve hedefe dönük bir hareket başlatmaz, yöneticilerin tahtlarını devirip geçmez ve ordularını kardeşlerine yardım için seferber etmezse, Gazze’nin vebali Kıyamet günü boyunlarını bükecek ağır bir günaha dönüşecektir! Gazze’nin çığlığı kulakları sağır ediyor: Ya şimdi imdada yetişirsiniz ya da asla!

Gazze’yi ancak abdestli eller ve Allah’ın gücü dışında her türlü gücü reddeden, dünyayı ve süsünü ardına atan, “Haydi Cihat’a! Haydi Kudüs’ü kurtarmaya! Haydi Gazze halkına yardıma! Haydi Yahudilerin yükselttiği her şeyi yerle bir etmeye! Ve haydi Allah’ın vaadine!” diye haykıran ihlaslı kalpler kurtarabilir! Bu kimseler, Allah’ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

يَأْتِي اللهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ “Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihat ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar.” [Maide 54]

Devamını oku...

Avrupa Parlamentosu’nun Neo-Kolonyal Kararları

Geçtiğimiz hafta Avrupa Birliği (AB) Parlamentosu, Tanzanya’ya çeşitli adımlar atması çağrısında bulundu. AB, muhalefet liderine yönelik “siyasi” bir davanın çözülmesini, siyasi özgürlüklerin artırılmasını, seçim yasalarının yeniden düzenlenmesini ve tüm siyasi partilerin seçimlere özgürce katılabilmesini istedi.

AB ayrıca, Tanzanya’nın muhalefet liderlerini, insan hakları savunucularını, LGBTQ+ aktivistlerini, gazetecileri ve sivil toplumu hedef alan baskıları sonlandırması çağrısında bulundu.

Avrupa Birliği’nin almış olduğu bu kararlar üzerine, Hizb-ut Tahrir / Tanzanya olarak biz şu hususları beyan ediyoruz:

1- Avrupa Birliği’nin bu kararları, Avrupa ülkelerinin Tanzanya gibi gelişmekte olan ülkelere yönelik ‘yeni sömürgecilik’ anlayışını sürdürdüklerini gözler önüne seriyor. Geçmişte sömürgecilikle derin yaralar açan bazı Avrupa ülkeleri, şimdi de gelişmekte olan ülkelerin iç işlerine burnunu sokmayı sürdürüyorlar. Gelişmekte olan ülkelerle ilgili meseleleri kendi toplantılarında gündem yapmakta ve bu ülkelere talimatlar vermektedirler. Peki, gelişmekte olan ülkelerin parlamentoları ne zaman toplanıp Avrupa ülkelerine kararlar ve direktifler dayattılar?

2- Avrupa Birliği’nin ‘siyasi özgürlükler, serbest seçimler, seçim reformları ve muhalefete yönelik baskıların sona erdirilmesi’ çağrısına gelince; Hizb-ut Tahrir / Tanzanya, demokrasiyi bâtıl ve yoz bir sistem olarak kabul etmekle birlikte, siyasetçi ya da sıradan bir vatandaş olsun insani gerekçelerle hiçbir vatandaşa baskı yapılmasını kabul etmez. Ancak Avrupa Birliği şunu açıkça bilmelidir ki; muhalefete baskı, aldatma, hile, zulüm ve benzeri uygulamalar, Avrupa Birliği’nin hem ortağı hem de savunucusu olduğu demokratik sistemin doğasında vardır. Bu sistemi gelişmekte olan ülkelere dayatmak ve empoze etmek ise çelişkili ve ikiyüzlü bir tavırdır. Çıkarlar üzerine kurulmuş bir sistemde nasıl adalet, eşitlik ya da haklardan söz edilebilir? Bu sistem sadece menfaati ölçü alır.

3- Eşcinsellik ve lezbiyenliğin savunulması yönündeki talepleri, demokratik paradigmalarının iki yönden iflas ettiğinin bir göstergesidir: Birincisi: Bu talepleri insan fıtratına aykırıdır. İkincisi: Beşerî ahlakî bir denek konumuna indirgemektedir. Geçmişte bu fiilleri “ahlak dışı” ilan edenler, bugün bu sapkınlıkları destekler hâle gelmiştir. Ayrıca, LGBTQ+ meselesinin Afrika’da ve dünyanın çeşitli bölgelerinde tepkiyle karşılanması, bu yaşam tarzını teşvik eden demokratik sistemin kabul görmediğinin açık bir göstergesidir. Çünkü bu sistemin temel taşlarından olan ‘bireysel özgürlük’ anlayışı, doğamıza aykırı bu tür davranışları teşvik etmektedir.

4- Avrupa Birliği’ne sormak istiyoruz: Tanzanya’nın iç işlerine dair gösterdiğiniz hassasiyet, Gazze’de cereyan eden aleni soykırımdan daha mı önemlidir? Avrupa’nın, işgalci Yahudi varlığına her düzeyde -ekonomik, siyasî, askerî- destek verdiğini herkes biliyor. Avrupa Birliği’nin bu tutumu hangi insanlığa sığar? Eğer bu bir insanlık değilse, o hâlde bunun adı sadece ikiyüzlülük ve çifte standarttır.

Son olarak şunun iyi anlaşılması gerekir: Avrupa Birliği’nin temel ideolojisi kapitalizmdir; sömürüye ve emperyalizme dayalı bir sistemdir. Demokrasi diye pazarladıkları siyasi sistem ise aslında büyük bir aldatmacadan ve ihanetten ibarettir. Bu yalanın arkasına sığınarak, kendi çıkarlarını koruyan herkesle iş birliği yaparlar. Onlar için ne insanlık ne adalet ne de insan hakları gerçekte bir ölçü değildir, tek ölçü çıkardır.

Artık yeter! Aklı başında her insanın, din, ırk veya coğrafi konum gözetmeksizin herkes için adaleti ve hakkaniyeti sağlayan İslami sisteme yönelmesinin zamanı gelmiştir.

Devamını oku...

Kan Deryası Dinmiyor, Ümmet ise Müslüman Orduların Vurdumduymazlığı Altında İnim İnim İnliyor!

Allah Subhânehu ve Teâlâ, Kuranda bir Müslümanın canına kıymanın, tüm insanlığın canına kıymak olduğunu bildiriyor. Ayrıca bir Müslümanın hayatı, Allah katında Kâbe’den bile daha değerlidir. Peki Müslümanların kanını, değersiz bir suymuş gibi nasıl böyle hoyratça akıtabiliyorlar?

Sudan’da geçtiğimiz günlerde meydana gelen korkunç bir katliamda 300 Müslüman hunharca öldürüldü. Sudan Ulusal İnsan Hakları Komisyonu 4 Mayıs 2025 tarihinde yaptığı açıklamada, Batı Kordofan’daki En-Nuhud kentinde Hızlı Destek Kuvvetleri’nin düzenlediği saldırıda 21’i çocuk, 15’i kadın olmak üzere en az 300 sivilin yaşamını yitirdiğini bildirdi. Bu vahşet, kent kontrol altına alındıktan sonra askerler tarafından gerçekleştirilen katliam ve yağma furyasının ardından yaşanmıştır.

15 Nisan 2023’ten beri Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ile ordu arasındaki iktidar mücadelesi binlerce ölüme ve dünyanın en büyük insani krizlerinden birine neden olmuştur. Birleşmiş Milletler ve yerel yetkililer, 20 bin can kaybının yaşandığını, 15 milyon insanın ise evsiz kaldığını söylüyor. Ancak bazı Amerikalı araştırmacılar, korkunç gerçeğin daha da büyük olduğunu ve ölü sayısının 130 bine ulaştığını öne sürüyor.

Sudan, ümmetin bedeninde kanayan derin bir yaradır. Sayısız hançer darbesiyle delik deşik olmuş bu bedenden Sudan da nasibini alıyor. Düşmanları, bu bedeni zayıf sansalar da içten içe onun dirilişinden ürküyorlar. Bu yüzden darbe üstüne darbe yağıyorlar üzerine. Dünyanın vicdansız çakalları ise hesap sormaksızın kemiriyorlar bu asil bedeni.

Sudan’da akan bu kan, Gazze’de Yahudilerin akıttığı kanla, Bangladeş ve Pakistan’daki Müslümanların kanıyla kardeştir. Hepsi masum, günahsız canların pak kanlarıdır. Suçsuz günahsız bu kanlar, kıyamet günü ordularımızın ihanetini Rabb’in divanında şahitlik edecekler. Aslında bu ordular, doğru şekilde yönetildiği takdirde ümmetin en büyük gücüdür. Ne yazık ki, şimdi zalim yöneticilerin elinde esirdir; iradesi çalınmış, gücü kösteklenmiş ve İslam ümmetine yardım etmesi engellenmiştir.

Bugünkü çatışma, ümmetin, rejimlerin öfke duygularını, tepkileri veya orduların olası hareketlenmelerini bastırma çabalarına karşı koymak için acil ve ciddi bir şekilde harekete geçmesi gerektiğine dair bir farkındalık savaşıdır. Ayrıca, kurtuluşun ancak bu zalim yöneticilerin ortadan kaldırılması ve Hizb-ut Tahrir’e nusret verilmesiyle gerçekleşeceğine inanılmalıdır. Bu sayede ümmet itibarını yeniden kazanacak, şeriat hem yönetimde hem de toplumsal hayatta olması gereken yere tekrar oturtulacaktır.

Bu kan, her yerde çağlayan bir şelale gibi akmaya devam edecektir; Rabbimiz bununla kullarını sınıyor, arından şehitler biçiyor. Bu kanlar; korkaklara yüz karası, hainlere beddua, sadıklara ışık olacaktır. Çok geçmeden de zalimleri yakan kızıl bir alev haline gelecektir!

وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيباً“Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek!” [İsra 51]

Devamını oku...

Nihayet Tâğût Trump’ın Bölge Ziyareti Sona Erdi

  • Kategori Hizb
  •   |  

Trump 13 Mayıs 2025 günü Suudi Arabistan’ı ve sonra 14 Mayıs 2025 günü Katar’ı ziyaret etti ve 15 Mayıs 2025 günü son durağı olan Birleşik Arap Emirlikleri’ne giderek ziyaret turunu tamamladı.

Sonra bu ziyareti, saf insanların aklıyla alay ederek Trump’ın Yahudi varlığına desteğinin sarsıldığı izlenimini vermek için Yahudi varlığını ziyaret etmeyeceği şeklindeki aldatmacasıyla destekledi! Oysa Trump bu üç ülkeden ayrıldıktan sonra Yahudi varlığı Gazze’ye yönelik saldırılarını genişlettiği malumdur ve kesin olarak bilinmektedir ki Yahudi varlığı, özellikle Trump döneminde, Amerika’nın tam onayı olmadan Gazze’ye saldırı başlatamaz veya onu genişletemez! Trump bununla da yetinmeyip onların önünde açık açık, hiç gizlemeden, Gazze üzerinden emlak ticareti yaptığını belirtti. Trump, Katar’da şunları söyledi: “Gazze konusu benim ilgimi çekiyor. Bence burası emlak açısından çok önemli bir bölge…” Trump, bir kez daha Filistin halkının Gazze’den başka ülkelere taşınmasını önerdi ve bu ülkelerin ‘onları kabul etmeye hazır’ olduklarını söyledi. (15.5.2025 BBC) Ne de kötü hüküm veriyorlar! Oysa bu devletler onu şöyle karşılamışlardı:

1. Trump Riyad’a vardığında öyle coşkulu bir şekilde karşılandı ki, Kudüs’ü Yahudilerin başkenti olarak tanıyan, ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyan ve Golan Tepeleri’ni Yahudi varlığına ilhak eden, İslam’ın ve Müslümanların düşmanı olarak değil de sanki gökten kurtarıcı ve halaskâr olarak inmişti... Tüm bunlara rağmen onu coşkuyla karşıladılar. O ise, aralarında açıkça “Gazze Şeridi’nde keyfince at oynatmak, orayı alıp satmak ve halkını oradan sürmek” istediğini dile getiriyordu... Yine de onu coşkuyla karşılıyorlardı! Oysa daha ilk başkanlık döneminde onların gözü önünde şöyle demişti: “ABD Başkanı Donald Trump, ABD’nin Suudi Arabistan’a sağladığı koruma karşılığında ödeme yapmasını istemeyi sürdürüyor. İki haftadan kısa bir sürede beşinci kez Suudi Kralı Selman bin Abdülaziz’e ödeme yapması çağrısında bulunarak ‘Amerikan koruması olmasaydı Suudi Arabistan ayakta kalamazdı’ dedi.(11.10.2018 El Cezire) Sonra onlardan ayrılmadan önce Müslümanların paralarını alıp götürdü: “Beyaz Saray, Başkan Trump’ın Suudi Arabistan’ın ABD’ye 600 milyar dolarlık tarihi bir yatırım taahhüdü aldığını açıkladı... Ayrıca ABD ile Suudi Arabistan arasında yaklaşık 142 milyar dolarlık tarihin en büyük savunma satış anlaşması imzalandı.(13.5.2025 El Cezire) Müslümanların parasını yağmalamakla yetinmeyip bir de Yahudilerle normalleşmeyi teşvik etti: “ABD Başkanı Donald Trump, salı günü yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan’ın yakında Abraham Anlaşmalarına katılacağını söyledi... Ayrıca Suudi Arabistan’ın İsrail ile normalleşme anlaşması imzalamasını güçlü şekilde umduğunu ifade etti.(13.5.2025 Sky News Arabia) Devamında: “Trump, Suriye Geçiş Süreci Başkanı Ahmed Şara ile Riyad’da görüştü, ardından ziyaretinin ikinci günü Katar’a geçti... Toplantıya Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da çevrimiçi olarak katıldı...(14.5.2025 BBC) İngiliz The Times gazetesi ise Ahmed Şara’nın perde arkasını açığa çıkardı: “The Times, Başkan Şara’nın, Amerikan başkanını etkilemek amacıyla Suriye’nin başkenti Şam’da ‘Trump Tower’ açma olasılığına değindiğini yazdı. Aralarında Suudi Arabistan ve Türkiye’den öne çıkan isimlerin de olduğu arabulucularla bu mesajın Trump’a iletilmeye çalışıldığı belirtildi... The Times, güvenlik kaynaklarından edindiği bilgilere göre, Şara’nın Abraham Anlaşmalarına katılmak için görüşmelere başlamayı teklif edebileceğini de aktardı...(13.5.2025 BBC) Tüm bu gelişmelerden anlaşılacağı üzere, Muhammed bin Selman ve Türkiye Cumhurbaşkanı bu sürecin “mimarları” idi!

2. Sonra Katar’a geçen Trump orada düşman gibi değil, bilakis dost gibi karşılandı. Oysa Yahudilerle yapılan müzakerelerde, sayıca ve teçhizatça az bir mümin grubun karşısında savaşlarda elde edemediklerini vermek üzere müzakere merkezi olmayı onlara dayatan kendisiydi. Onları Yahudilerle müzakerelerin merkezi olmayı dayattılar, sanki Katar tarafsızmış gibi, bilakis onlar Yahudilere daha yakındırlar! İşte onu dostlarını ve sevdiklerini karşıladıkları gibi karşıladılar. Trump bu ziyareti sırasında, Katar’ın varlığını reddedemediği Amerikan üssünü de ziyaret etti. Oysa bu üs, Amerika’nın her yerde Müslümanlara karşı yürüttüğü savaşın merkezidir! Katar ziyaretinin son gününde Trump, Katar’daki üssünde, Katar’ın gözleri önünde ve kulakları işitecek şekilde, “ABD Başkanı Donald Trump, perşembe günü yaptığı açıklamada, Katar’ın Ortadoğu’daki en büyük Amerikan üssü olan el-Udeyd Hava Üssü’ne 10 milyar dolar yatırım yapacağını duyurdu…(15.5.2025 Sky News Arabia)

3. Trump daha sonra Körfez turunun üçüncü ve son durağı olan Birleşik Arap Emirlikleri’ne geçti… Orada başka hiçbir yerde görmediği şeyler gördü! Onu ağırlamak için bir cami bile kapatıldı, evet ona jest olsun diye camiyi kapattılar! “…Trump caminin içinde gazetecilere şöyle dedi: “Camiyi ilk kez bir günlüğüne kapatıyorlar. Bu doğru mu?... İlk kez kapattılar. Sanırım Birleşik Devletler’in onuruna. Benim onuruma olmasından daha iyi. Bu onuru ülkeye verelim. Bu büyük bir onur.” Muhammed bin Zayed kendisini ayrıca BAE’nin devlet başkanları, krallar ve cumhurbaşkanlarına verdiği en yüksek nişan olan “Zayed Nişanı” ile onurlandırdı. Sonra BAE’nin yatırım rakamı açıklandı: tam 1,4 trilyon dolar! “BAE Devlet Başkanı, başkent Abu Dabi’deki El-Vatan Sarayı’nda ABD Başkanı’nı karşılarken, ülkesinin önümüzdeki on yıl içinde Amerika Birleşik Devletleri’ne 1,4 trilyon dolar yatırım yapacağını açıkladı.” (BBC, 15/5/2025) Trump ise, Müslümanların servetlerini, başlarındaki liderlerin ihanetiyle elde ettiği için övünerek onların kulaklarını patlatırcasına şöyle dedi: “Bu bir rekor turu. Toplamda 3,5-4 trilyon doları bulacak bir tur hiç yapılmadı. Sadece bu dört ya da beş gün içinde.(15.5.2025 BBC)!! Sonra Trump bölgeden, topladıklarını cebine koyarak mavi bir halı üzerinde ayrıldı. “Trump, Abu Dabi Havalimanı pistine BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed eşliğinde çıktı ve iki lider açık mavi bir halı üzerinde özel sohbetlere daldı.(16.5.2025 CNN)

4. Müslüman ülkelerdeki yöneticiler, Allah’tan, Rasûlü’nden ve müminlerden utanmaksızın onu işte böyle karşılıyorlar! Bütün bunlara rağmen Trump ise onları ve Müslümanların servetlerini ticaret konusu yapıyor, o yöneticilerin malik olmadığı Müslümanlara ait servetleri talan ediyor: “Trump, Katar’da yaptığı bir iş insanları toplantısında, Körfez turunun toplamda dört trilyon dolara ulaşabilecek anlaşmalarla sonuçlanabileceğini söyledi… ‘Bu bir rekor turu. Toplamda 3,5-4 trilyon doları bulacak bir tur hiç yapılmadı. Sadece bu dört ya da beş gün içinde.’ diye ekledi.” (15.5.2025 BBC)

5. İşte böylesi kimselerin Müslüman beldelerinde yönetici olmaları, memleketleri Trump ve onun gibileri için eğlence ve gösteriş alanına çevirmeleri, dilediklerince cirit atıp istedikleri gibi hareket etmeleri en büyük musibetlerden biridir!

İslam ve Müslüman düşmanı kâfirlere sağlı sollu alkış tutan, ihaneti emanet, yalanı da doğruluk olarak gösteren böylesi kimselerin Müslümanların başına yönetici olmaları gerçekten en büyük felaketlerden biridir. Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem İmam Ahmed’in Ebu Hurayra’dan tahriç ettiği hadiste ne kadar doğru söylemişti:

إِنَّهَا سَتَأْتِي عَلَى النَّاسِ سِنُونَ خَدَّاعَةٌ، يُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِبُ وَيُكَذَّبُ فِيهَا الصَّادِقُ، وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ وَيُخَوَّنُ فِيهَا الْأَمِينُ، وَيَنْطِقُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ. قِيلَ: وَمَا الرُّوَيْبِضَةُ؟ قَالَ: السَّفِيهُ يَتَكَلَّمُ فِي أَمْرِ الْعَامَّةِ “İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru söyleyenler yalanlanacaktır. Hainlere güvenilecek, güvenilir insanlar ihanetle suçlanacaktır. İşte o gün Ruveybida konuşacaktır. Dediler ki ‘Ruveybida da nedir?’ Buyurdu ki: Halkın işleri hakkında söz sahibi olan aşağılık kimselerdir.”

6. Ey Müslümanlar!

وَلَا تَيْأَسُوا مِنْ رَوْحِ اللهِ إِنَّهُ لَا يَيْأَسُ مِنْ رَوْحِ اللهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ “Sakın Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.[Yusuf 87] Trump ne kadar zorbalık yapsa ve kibri ne kadar galip gelse de, onun da sonu selefleri gibi olacaktır. Zira tağutluğa saplanmış bu muhteris, kendisinden önceki benzerlerinin başına gelenleri ya unutmuş ya da görmezden gelmiştir. Ondan önce Firavunvari davranışlar sergileyen Pers kralları ve Roma imparatorları, taşkınlık ve zulümde sınır tanımadıktan sonra, Allah tarafından hiç ummadıkları bir yerden, cihatla, ülkelerin fethedilmesiyle ve bu toprakların İslam’ın nuruyla aydınlatılmasıyla cezalandırıldılar... Aynı şekilde, Müslüman yöneticiler ne kadar şerli olurlarsa olsunlar, Allah’ın izniyle onlar da zail olacaklardır. Zira Müslümanların toprağı paktır, onu sömürgeci kâfirlerden kim kirletmeye çalışırsa çalışsın, orada asla kalıcı olamayacaktır.

7. Ey Müslümanlar! Müslümanlara asla yalan söylemeyen ve aldatmayan öncü bir parti olan Hizb-ut Tahrir, içinde yaşadığımız bu zorba yönetimlerin sona ereceğinden ve Allah’ın izniyle Raşidi Hilafet’in yeniden kurulacağından emindir. Zira İmam Ahmed’in Müsned’inde Huzeyfe’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

  ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ. ثُمَّ سَكَتَ “Sonra zorba diktatörlük dönemi olacaktır. Allah’ın dilediği kadar kalacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhacı üzere (Raşidi) Hilâfet olacaktır, sonra sustu.” Ancak Sünnetullah, gökten melekler indirip biz otururken hilafeti kurup bizim yerimize düşmana karşı savaştıracak şekilde değildir. Bilakis Allah meleklerini, Rablerine iman etmiş ve Rablerinin de hidayetlerini artırdığı Müslüman askerler olarak sabırla savaşan, imamlarının arkasında saf tutan, düşmanlarıyla onun arkasından savaşan ve hilafetlerini yeniden kuran kimselere nusretiyle destek ve müjde olarak gönderir. İşte o zaman onlara müjde vardır:

نَصْرٌ مِنَ اللهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَAllah’tan bir nusret ve yakın bir fetih. Haydi müminleri müjdele.[Saff 13]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER