- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Soru Cevap
Alaska'daki Trump-Putin Görüşmesi
Soru:
ABD Başkanı Trump ve Rusya Devlet Başkanı Putin 16 Ağustos 2025’te Alaska’da bir araya geldi. Peki iki lider temel meselelerde bir anlaşmaya vardı mı? Bu buluşma iki ülke ilişkilerini nasıl etkiler? Ukrayna’ya yansıması ne olur? Ve uluslararası ölçekte Avrupa ile Çin’e etkileri neler olabilir?
Cevap: Yukarıdaki soruların cevabını netleştirmek adına aşağıdaki hususlara bir göz atmamız gerekiyor:
1- Amerika ve Rusya arasındaki ilişki, son otuz yılda çeşitli aşamalardan geçti. İki ülke arasındaki ilişki, Sovyetler Birliği’nin 1991’deki çöküşünden önce dünyanın kaderini belirleyen iki süper güç arasındaki bir ilişkiden, Rusya’nın uluslararası arenadan çekilip kendi içine kapandığı ve Amerika’nın, Rusya’daki çöküşün derinliğini gözlemleyip onun eski Sovyet nüfuz alanlarını ele geçirmeye çalıştığı bir döneme evrildi. Daha sonra ise, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Rusya’yı yeniden uluslararası statüye sahip büyük bir güç olarak konumlandırma girişimlerine karşılık Amerika’nın bu duruma karşı çıktığı bir sürece girildi. ABD ile Rusya arasındaki amaçlar hiyerarşisindeki yapısal ayrışmanın somut bir göstergesi olarak 2022 yılında Ukrayna savaşı patlak verdi. Rusya, bu savaş aracılığıyla kaba kuvvet kullanarak yeniden süper güç statüsüne yükselmeyi arzularken, Amerika ise, Ukrayna’ya verdiği destekle Rusya’nın adını süper güçler listesinden silmeyi amaçladı. Bu durum, Biden yönetimi döneminin sonuna kadar bu şekilde devam etti. Trump yeniden ABD başkanı olunca, Amerika’nın pusulasını yeniden Çin’e doğru çevirmeye başladı. Rusya ile gerilimi azaltmak istediğini açıkladı; Ukrayna’daki savaşı 24 saat içinde bitirebileceğini ve bu savaşın kendi savaşı değil, Biden’ın savaşı olduğunu söyledi. Böylelikle Trump yönetimindeki Amerika’nın Rusya politikasında belirgin bir U dönüşü yaşanmaya başladı... Nitekim bu U dönüşü ve eksen kayması, Başkan Trump’ın Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’yi defalarca aşağılamasıyla iyice belli oldu. Trump, Amerika’nın Ukrayna’ya yaptığı askerî desteği sert bir biçimde eleştirdi ve Avrupa ülkelerinden Ukrayna’daki mali ve askerî sorumlulukları üstlenmelerini istedi.
2- Ukrayna savaşı, Rusya’nın dünyadaki imajını yerle bir etti. Rus ordusu, Ukrayna’da hızlı ve parlak zaferler elde etmek bir yana Karadeniz filosunun neredeyse yarısını kaybetti. Ukrayna, Rusya’nın derinliklerindeki stratejik üsleri vurdu. Rusya, kara kuvvetleri mensubu üst düzey komutanlarını kaybetse de ve askeri teçhizat açısından ağır kayıplar verse de yine de yenilgiye uğramadı. Karınca hızıyla da olsa Ukrayna topraklarında ilerlemeyi sürdürdü. Ancak sanki NATO ülkeleriyle savaştaymış gibi kendisini NATO’nun askeri kapasitesiyle karşı karşıya bulan Rusya, köşeye sıkıştığını gördü. Bu sıkışmışlığın bir yansıması olarak, zaman zaman nükleer silah kartını masaya sürdü, nükleer tehditler savurmaya başladı. Bu tehdit ise, son derece tehlikeli bir gelişmedir ve Amerika’nın kesinlikle görmek istemediği bir senaryodur. Kısacası, Ukrayna Savaşı, dünyanın bir nükleer felaketin eşiğine gelebileceğini gösterdi. Ukrayna savaşı, Rusya Devlet Başkanı Putin’i Çin’le stratejik ortaklığını güçlendirmeye sevk etti. Bu, Amerika’nın öngördüğü bir eğilimdi. Her ne kadar Çin, Amerika ve Batı ile ticari köprüleri atmamak için Rusya’ya mesafeli yaklaşsa da, dünyanın yeniden iki kutuplu bir kampa bölünmesi Amerika’nın en son isteyeceği şeydir. ABD, Çin’in ekonomik kapasitesiyle Rusya’nın askerî gücünün aynı blokta bütünleşmesini ise kesinlikle istemez.
3- ABD’nin Ukrayna sahasında Rusya için kurguladığı stratejik mağlubiyet korkusu, balistik ve nükleer füze kapasitesini artırmasının en önemli motivasyonu ve güdüsü oldu. Amerika’nın 2019’da Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması’ndan (INF) çekilmesinin ardından Amerika ile nükleer anlaşmalar asgari düzeye indi. Rusya, Ukrayna savaşında hipersonik füze sistemlerini devreye sokmanın yanı sıra, 2024 yılında ‘Oreşnik’ adlı, son derece yıkıcı bir füzeyi de envanterine kattı. Son olarak, Putin-Trump görüşmesinden hemen önce Rusya, ABD’nin de hazırlıklarından haberdar olduğu, sonsuz menzile ve hıza sahip, nükleer güçle çalışan nükleer füzeleri test edeceğini duyurdu. ABD için oluşturduğu ölümcül tehlikenin, övündüğü ve milyarlarca dolar harcadığı füze kalkanını fiilen işlevsiz hale getirmesinin yanı sıra, bu gelişme, ABD’ye Rusya’nın ekonomik maliyeti ne olursa olsun yeni bir stratejik silahlanma yarışına girdiğini adeta ilan etmektedir. Bu da Amerika’yı, hem Rusya’nın bu tehlikeli ilerleyişini frenlemek hem de yeni bir Soğuk Savaş’tan kaçınmak için Moskova ile anlaşmaya mecbur bırakmaktadır.
4- Rusya, Ukrayna’da olası bir askeri yenilgiyle karşı karşıya geldi. Büyük güç ordusu imajı paramparça oldu, Ukrayna ordusunu mağlup edemedi. Savaş, bir vur-kaç (git-gel) durumuna dönüştü. Diğer bir deyişle Rusya, belirleyici güç üstünlüğünü yitirdi ve bu durum, uluslararası konumuna zarar verdi, onun küresel sahnedeki karizmasını yerle bir etti. Ukrayna’daki belirgin askeri zayıflığına ek olarak, Batı’nın amansız yaptırımları, Rusya’yı çöküşün eşiğine getirdi, küresel ekonomiden aforoz edilmenin neredeyse eşiğine geldi. Benzeri görülmemiş bir uluslararası tecride mahkûm edildi, etrafına kalın bir yalnızlık örgüsü örüldü. Hatta Rusya Devlet Başkanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin çıkardığı yakalama emri nedeniyle kendi ülkesine hapsoldu, yurt dışına çıkamaz duruma düştü... Bu nedenle Rusya, Ukrayna Savaşı’nda üzerine çöken stratejik yenilgi kabusundan kurtulmak için tüm ekonomik ve askeri kapasitesini seferber etti, ekonomisi bir savaş ekonomisine evrildi. Küresel sahnedeki kaderinin ve uluslararası konumunun Ukrayna’daki savaş tarafından belirleneceği görüşündedir. Fakat hezimet kâbusu yakasını bir an olsun bile bırakmamıştır. İşlerin NATO’nun müdahalesine ve onunla doğrudan bir çatışmaya doğru evirilmesi en büyük endişesi ve korkusu oldu. Rusya’nın, nükleer araçlarını kullanmak dışında, NATO ile doğrudan çatışmaya girecek gücü yoktur; bu opsiyonu kullanmak ise son derece tehlikelidir, tam bir intihar demektir, küresel ölçekte öngörülemeyen ve geri dönülemez sonuçlar doğurabilir. Ancak ABD Başkanı Trump’ın gelip Rusya’ya flörtöz mesajlar vermeye başlamasıyla ve liderine övgüler dizmesiyle, Rusya rahat bir nefes aldı. Zira bu, Rusya’ya stratejik bir yenilgi tattırma rotasından Amerikan direksiyonunun kırıldığı anlamına geliyordu. Hatta Rusya, bitap düşmesini önlemek ve kanayan yarasını durdurmak için Trump’ın önerilerini olduğu gibi kabul etmeyi bile aklından geçirmiş olabilir. Ancak Rusya, Trump’ın kendisine uluslararası arenaya dönmesi için açtığı bu kapıyı endişeyle izlemektedir; bir yandan o kapının kapanmasından korkmakta, bir yandan da o kapıdan girmek için can atmaktadır.
5- ABD, Rusya’nın hem oyaladığını hem de savaşı bitirmeye yanaşmadığını görünce ve Batı’da da Putin’in Trump’ın son eğilimini ve Ukrayna’daki savaşı durdurma arzusunu istismar ettiği yönünde sesler yükselmeye başlayınca, Amerikan Başkanı, Rusya’ya Ukrayna’daki savaşı durdurması için 50 günlük bir süre tanıdığını açıkladı. Rusya, bu ültimatomdan son derece rahatsız olup açıklama talep etse de tanınan süreyi sonuna dek kullanmak amacıyla ağırdan almaya devam etti. Bunun üzerine ABD Başkanı, rest çekerek tam tersini yapma, yani diyalog kapısını kapatıp Biden döneminin sert politikalarına geri dönme tehdidi savurdu. Bu bağlamda Trump, bu süreyi sadece 10 güne indirdiğini duyurdu. Bu hamle, Rusya tarafından, Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve eski Devlet Başkanı Medvedev’in ağzından, savaşa doğru atılmış bir adım olarak görüldü. Medvedev, Amerika’ya Rusya’nın ‘ölümcül nükleer pençesini’ hatırlattı. Bu tehdide anında karşılık veren ABD Başkanı, son derece tehlikeli sularda yüzdüğü ikaz ve uyarısında bulunarak Medvedev ile söz düellosuna ve polemiğe girdi. Amerika’nın U dönüşü yaparak yeniden Ukrayna’yı destekleme ve Rusya’dan petrol alan herkesi, yani en başta Çin olmak üzere Rusya’ya çok daha sert yaptırımlar uygulama tehdidinde bulunması, Moskova’nın karanlık koridorlarında vakit kaybetmeden karar verilmesi gerektiği alarmını çaldı.
6- Böylece Rusya, ABD’ye hızla taviz vermek gerektiği sonucuna vardı. Ne Ukrayna’da yeniden Amerikan silahlarıyla ezilip daha fazla yıpranmaya tahammülü vardı ne de Trump’ın uluslararası sürgün ve izolasyondan çıkması için araladığı o daracık kapıyı kaçırma lüksü. Ayrıca, Rusya’nın Çin’e dair kuşkuları da vardı. Zira ucuz Rus petrolünden faydalanmak ile Amerika ile olan ticari ilişkileri arasında bir seçim yapmak zorunda kalsa, faydalarının çokluğu nedeniyle ABD kefesinin ağır basacağı kesindi. Üstelik Trump’ın barış teklifi, Rusya için biçilmiş kaftandı. Tıpkı 1945’teki Yalta Konferansı’nda olduğu gibi, sadece Amerika ile baş başa kalıp bir anlaşma yapma fırsatı sunuyor ve dünyayı yeniden masada sadece Amerika ile paylaşma olanağı tanıyordu. Rusya, Avrupalı ya da Ukraynalı diğer tarafları sürece dâhil etmek istemiyor, Amerika ile bir anlaşmaya varıp bunu diğer taraflara bir oldu bitti olarak sunmayı arzuluyordu. İşte bu yüzden Rusya, kendisine tanınan süre fikrini bertaraf etmek amacıyla ABD Başkanı Trump’ın özel temsilcisi (Witkoff) ile görüşme talebinde bulundu. Elbette bu proaktif adım, tabiatı gereği pazarlık masasında Rusya’nın bazı taleplerinden geri adım atmasını gerektiriyordu... İki lider arasındaki zirvenin onaylanmasına ramak kala ve kısa hazırlık dönemi boyunca, taraflar söz konusu görüşmeyi arzu ettiklerine dair sinyaller verdiler. Bu kapsamda Trump, Rusya’nın özel elçisi Witkoff’un Moskova’ya gönderilmesi talebine olumlu yanıt verdi. Trump, bu süreçte Rusya ile Ukrayna arasında toprak ve sınır değişimi gibi potansiyel çözüm fırsatlarından bahsederken, Rusya da Amerika’nın dürüstlüğünden ve samimi olduğundan dem vurdu. “Putin, Moskova’nın barışın tesisi için gerekli şartların oluşturulmasına yönelik çalışmalar yürüttüğünü ve ABD’nin de Ukrayna’daki durumu çözmek için içtenlikle çaba gösterdiğini belirtti. Putin, stratejik saldırı silahlarının sınırlandırılması konusunda ABD ile anlaşmaya varılmasının önemine işaret etti.” (14.08.2025 El Cezire.net) Rusya, zirvenin Trump’ı memnun etmek amacıyla Alaska’da, yani Amerika topraklarında yapılmasını kabul etti. “Trump, Putin’in Alaska’ya gelip kendisiyle görüşme kararını ‘saygılı bir davranış’ olarak yorumladı” (12.08.2025 Russia Today)
7- Fakat madalyonun diğer yüzünde, Trump’ın Beyaz Saray’a çıkmasından sonra Rusya’nın aylarca ayak dirediğini gören Amerika, bu zirveden Rusya’dan somut tavizler koparmadan ayrılmaya hiç niyeti yoktu. Trump, zirvenin bir ‘niyet okuma’ toplantısı olduğunu söyledi ve Putin’in Ukrayna savaşını bitirmede ciddi olup olmadığını daha ilk dakikalarda anlayacağını kaydetti. Ayrıca zirvenin başarısız olabileceği konusunda uyarıda bulunarak, başarısızlık ihtimalini %25 olarak saptadı ve başarısız olması durumunda ağır sonuçları olacağı tehdidinde bulundu. “ABD Başkanı Donald Trump, çarşamba günü Rus mevkidaşı Vladimir Putin’i Ukrayna’da barışı tesis etme çabalarını engellemesi durumunda “ağır sonuçlarla” karşılaşacağı konusunda uyardı. Cuma günü Alaska’da yapılacak görüşmeden somut sonuçlar çıkmaması halinde ekonomik yaptırım olasılığının sinyalini verdi. Trump, Putin’le yapacağı görüşmenin, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin de katılacağı ikinci bir toplantı için ‘ön hazırlık niteliğinde’ olacağını açıkladı ve bu ikinci toplantının gerçekleşmesinin Alaska’daki görüşmenin sonuçlarına bağlı olacağını belirtti.” (14.08.2025 Arabi 48) Ardından ABD Başkanı Donald Trump, yedi yıl sonra Putin’le yapacağı ilk yüz yüze görüşme için Alaska’nın Anchorage kentine uçmadan önce zirveyi ‘yüksek riskli’ olarak tanımladı ve ‘çok ama çok hızlı’ bir ateşkes istediğinin altını çizdi.” (15.08.2025 www.independentarabia.com) Trump, Putin’in ciddiyetsizliği karşısında bir an bile tereddüt etmeyeceğini ve Alaska’dan derhal Washington’a döneceğini söyledi. “ABD Başkanı Donald Trump, cuma günü Alaska’nın Anchorage şehrindeki Elmendorf Hava Üssü’ne ulaştı ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yapacağı görüşmenin iyi geçeceğini düşündüğünü belirtti. Görüşmede bir anlaşmazlık yaşanması ihtimalini de değerlendiren Trump, “Eğer işler yolunda gitmezse hızla eve dönerim. Çekip giderim.” dedi.” (15.08.2025 CNN Arabia) Görüşme kötü giderse çekip giderim açıklaması, Trump’la görüşmek üzere ABD’ye gelen Rusya Devlet Başkanı Putin’e bir tür hakarettir, bir tür saygısızlık içermektedir!
8- Tüm bu açıklamalar, Rusya’ya taviz vermesi yönünde bir nevi baskı unsuru niteliğindedir. Trump, Rusya’yı ağır sonuçlarla, yaptırımlarla ve görüşmeyi terk etmekle tehdit etmektedir. Diğer bir deyişle Trump-Putin görüşmesi, Soğuk Savaş döneminde Sovyet ve ABD liderleri arasında gerçekleşen önemli görüşmeler gibi eşit şartlarda ve mütekabiliyet zemininde gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla söz konusu görüşme, iki süper gücün görüşmesi değildir; Hatta ABD-Çin zirvesi seviyesine bile çıkamaz. Bu zirve, Amerika’nın küstahlığını, Rusya’ya boyun eğdirme arzusunu, bütün bu Amerikan tehditlerini, ültimatomlarını ve şartlarını sineye çeken Rusya’nın ne kadar alçaldığını tescilleyen bir zirvedir. Öyle ki, Rusya Devlet Başkanı tarafsız bir ülkede buluşmak yerine Trump’la görüşmek için Amerika’ya gitmek zorunda kalmıştır. Belki de Rusya Devlet Başkanı Putin’in, tüm uluslararası toplantılarında kendi özel makam aracını beraberinde götürmesine rağmen protokole aykırı bir şekilde ABD Başkanı’nın özel aracına binme teklifini kabul etmesi, Rusya’nın ne derece boyun eğdiğini ve stratejik kayıplarını en aza indirgemek için Trump’la sıcak bir ilişki kurmaya ne kadar ihtiyaç duyduğunu gösteren çarpıcı bir örnek olabilir... Biden yönetimi döneminde ABD-Rusya ilişkileri tamamen kopma noktasına gelmiş olmasına rağmen, Rusya liderinin Trump’ı baştan çıkarmak ve ayartmak için özel bir çaba göstermesi de bunu doğrulayan bir diğer husustur. Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Yuri Uşakov, yaptığı açıklamada, “Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki iş birliğinin, henüz kullanılmamış muazzam bir potansiyele sahip olduğunu söyledi. Ayrıca, Uşakov, Rus heyetinin; Devlet Başkanı yardımcısı Yuri Uşakov, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Maliye Bakanı Anton Siluanov ve Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) Başkanı Kirill Dmitriyev’den oluşacağını belirtti. (14.08.2025 Russia Today) Bu açıklama, Rusya açısından bir zafiyet emaresi olup bu zafiyetin ABD’nin gözünden elbet kaçmayacağı izahtan varestedir. Nitekim Rusya Devlet Başkanı Putin’in görüşme sonrası yaptığı açıklamalarda, söz konusu zayıflığa işaret eden ve Rusya’nın, iki ülke arasındaki ilişkilerde gerginliğin devam etmesinden duyduğu endişenin derinliğini imleyen ifadelere rastlamak mümkündür: Rusya Devlet Başkanı, basın toplantısındaki konuşmasına, ABD-Rusya ilişkilerinin son yıllarda kötüleştiğini kabul ederek başladı. Putin, “Rusya ile ABD arasında dört yıldır zirve yapılmadığı biliniyor ve bu uzun bir süre. Bu dönem ikili ilişkiler için çok zordu. Ve dürüst olalım, Soğuk Savaş’tan bu yana en düşük seviyeye gerilediler. Bunun ülkelerimize ve genel olarak dünyaya fayda sağlamadığını düşünüyorum. Devlet başkanları arasında yüz yüze görüşme uzun zamandır beklenen bir şeydi. Görüşme güzel geçti. Yapıcı ve karşılıklı saygı çerçevesindeydi. Oldukça detaylı ve faydalıydı” dedi.” (16.08.2025 CNN Arabia)
9- Özetle, Trump ile Putin arasındaki görüşmenin seyrine ve medyada yer alanlara dikkatlice bakıldığında, zirvede şu konuların ele alındığı söylenebilir:
A- Ukrayna: Ukrayna konusu, tek gündem maddesi olmasa da zirvenin en belirgin, en meşhur ve en sıcak gündem maddesiydi. Rusya’nın, Ukrayna’nın NATO’dan uzak tutulması ve Rusya’yı tehdit edecek güçlü bir orduya sahip olmaması gibi katı güvenlik taleplerinde bulunmasına rağmen zirvede ana hatları belli net bir anlaşmaya varıldığı söylenebilir. Bu anlaşmanın bir ayağını da, Rusya’nın ileride Ukrayna’ya saldırmayacağına dair bir taahhütte bulunması oluşturuyor: “Putin, Ukrayna’da güvenliğinin sağlanması gerektiği konusunda Trump ile aynı görüşte olduklarını ve bu konuda çalışmaya hazır olduklarını ifade etti. Putin, ABD Başkanı ile ortak basın toplantısında, “Başkan Trump’a katılıyorum, bugün bu konuyu ele aldı ve Ukrayna’nın güvenliğinin kesinlikle sağlanması gerektiğini, bu konuda çalışmaya hazır olduğumuzu belirtti. Birlikte vardığımız anlaşmanın bu hedefe daha da yaklaşmamıza yardımcı olacağını ve Ukrayna’da barışın önünü açacağını umuyorum” dedi. (16.08.2025 CNN Arabia) ABD Başkanı’nın Putin’le gerçekleştirdiği görüşmeye 10 üzerinden 10 puan vermesi de (Sky News, 16 Ağustos 2025) bir anlaşmanın olduğunu teyit eden diğer bir unsurdur. Ukrayna’daki savaşı durdurmaya zemin hazırlamak amacıyla ABD tarafından savaşın tansiyonunun düşürülmesi çabası, hem kendisi hem de Batı tarafından Ukrayna ordusuna sağlanan askeri desteğin kademeli olarak yavaşlatılmasını taahhüt etmesini sonra da ateşkes ilan edilmesini gerektirmektedir. Hatta birkaç hafta içinde Trump, Putin ve Zelenski’nin katılacağı bir zirveyle ateşkes ilan edilebilir bile. Sonrasında ise Ukrayna’daki çözüm süreci, belki de yıllar boyunca kısık ateşte pişirilecek ve ilerleyecektir... Başka bir deyişle, ABD nihai çözümü ötelemektedir. Bir an önce ateşkesin sağlanmasını talep ederken, nihai çözümün uzun yıllara yayılmasını istemektedir. Bu süre zarfında da Amerika, Rusya’nın diğer dosyalarda kendisine vereceği tavizler ölçüsünde Ukrayna’yı toprak ve sınırlar konusunda taviz vermeye zorlayacaktır. Amerika, Rusya’nın yerine getirmesi gereken ve kendisini memnun edecek şartlar karşılığında, Rusya’nın Ukrayna’daki kontrol hattını tanıyacağını söyleyerek adeta Moskova’nın ağzını bal çalmakta, iştahını kabartmaktadır.
B- Amerika-Rusya ilişkilerinin yeniden normalleştirilmesi: Her ne kadar bu süreç, 2025 Nisan’ında İstanbul’da yapılan görüşmeyle başlamış olsa da, önümüzdeki dönemde ivme kazanacağı öngörülmektedir. Bu ivmenin, iki ülke arasında Ukrayna’nın da ateşkes ilanı amacıyla katılabileceği ikinci bir toplantının ardından daha belirgin hale gelmesi kuvvetle muhtemeldir. İlişkilerin normalleştirilmesi, diğer stratejik dosyalarda müzakereleri başlatabilmek için Amerika açısından acil bir gereklilik olarak görülmektedir.
C- Silahlanma yarışı ve stratejik güç: Tarafların ihtiyaçları nazar-ı itibara alındığında, silahlanma ile nükleer ve füze stratejik güç konularındaki görüşmelerin ivedilikle başlaması kuvvetle muhtemeldir. Rusya’nın, bugün itibarıyla, Amerika’nın daha önceki şartı olan Çin’in de bu müzakerelere katılması koşulunu kabul etmesi de kuvvetle muhtemeldir. Böylece görüşmeler üçlü (trilateral) bir yapıya bürünecektir. Zira bundan önceki Rus-Amerikan anlaşmaları, on yıllardır iki askeri dev arasında süregelen anlaşmaların bir devamı niteliğindeydi. Amerika, Çin devini de bu sürece dâhil etmek istediğinden bu ikili anlaşmaları sonlandırmıştır. Özellikle bugün Çin, kendisini yakın gelecekte bu iki devin saflarına katacak ve iki süper gücün ligine taşıyacak nükleer silah programları yürütmektedir. Zira yürüttüğü nükleer program, 2030 itibarıyla yaklaşık 1.000 nükleer başlık envanterine ulaşmasını öngörmektedir. Yani Çin, İngiltere ve Fransa gibi orta sıklet oyuncuları yıllardır fersah fersah geride bırakmış ve katbekat aşmış durumdadır... Dolayısıyla, Rusya’nın, stratejik silahlar konusundaki Rus-Amerikan müzakerelerine Çin’i davet etmekten çekinmesinin tüm gerekçelerinin artık ortadan kalkmış olması kuvvetle muhtemeldir. Bu gelişme, Amerika’nın Rus-Çin ittifakını parçalama yolunda attığı stratejik bir hamledir... İşte tüm bu sebeplerden ötürü, Amerika Birleşik Devletleri’nin Rusya-Çin ittifakının dağılacağına dair beklenti ve umudunun yüksek olduğu, ancak bunu Rusya’nın hassasiyetlerini ve duygularını incitmeden, doğrudan yöntemler yerine Rusya’yla yakınlaşma adımları atarak ve Rus-Çin ittifakını kademeli olarak zayıflatma stratejisi izleyerek gerçekleştirmesi kuvvetle muhtemeldir.
10- Son olarak, kafir güçlerin dünyaya hükmetmesi ve bu devletlerin liderlerinin bir araya gelerek görüşmeler yapması ve planlar kurması gerçekten acı vericidir... İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olan İslam ümmeti ise, pasif bir konumdadır, uluslararası olaylarda hiçbir etkisi yoktur. Hatta kendi meseleleri üzerinde dahi bağımsız bir kontrol mekanizmasına sahip değildir. Bilakis bu meseleler sömürgeci güçler tarafından idare edilmektedir.
Asıl sorun şu ki; yaklaşık iki milyarlık İslam ümmeti, başsız bir gövde gibidir. Zira onu bir araya getirecek olan Hilafet mevcut değildir. İşlerini güden, arkasında savaşılan ve kendisiyle korunulan Halife de yoktur! Bununla birlikte Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın vaadi ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi sebebiyle Allah’ın izniyle Hilafet yeniden kurulacaktır. İslam ümmeti Hilafeti kurmak için çalışmazken, gökten melekler inerek bizim için Hilafeti kurması Allah’ın sünneti değildir. Bilakis Allah, biz çalışırken bize yardım etsinler diye melekleri indirecektir... Güvenilir bir lider olan ve halkına asla yalan söylemeyen Hizb-ut Tahrir, ümmeti Hilafet’i kurmak için kendisiyle birlikte çalışmaya çağırıyor. O zaman İslam ve Müslümanlar, izzet bulacak, küfür ve kafirler de zillete düşecektir.
وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6]
H.25 Safer 1447
M.19 Ağustos 2025