Salı, 13 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/04
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Azim Sahiplerini, Görevlerini Yerine Getirmeleri İçin Harekete Geçirmek

بسم الله الرحمن الرحيم

Azim Sahiplerini, Görevlerini Yerine Getirmeleri İçin Harekete Geçirmek

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَاناً لِكُلِّ شَيْءٍAyrıca bu Kitab’ı da sana, her şey için bir açıklama olarak indirdik.” [Nahl 89] Bu ilahi açıklama, İslam'ın sadece ruhani bir vaaz olmadığını, aksine aklı ikna eden ve kalbi güvenle dolduran güçlü bir akideyle ve yönetim, ekonomi, toplum, siyaset, eğitim ve uluslararası ilişkiler gibi insanın hayatının tüm işlerini düzenleyen hükümlerle gelen kapsamlı bir hayat sistemi olduğunu teyit etmektedir... Yani İslam hak bir dindir; çünkü o, Allah katından gelmiş olup sağlam bir esasa dayanmaktadır ki bu esas da kendisinden bir nizamın fışkırdığı İslam akidesidir. Dolayısıyla insanın İslam diniyle olan bağı, taklidi veya duygusal değil, kanaate dayalı, selim fıtrata uygun ve akla hitap eden fikri bir bağdır. Bu nedenle ona bilinçli olarak iman kimsenin, onu taşıması, ona davet etmesi ve onu ortaya çıkarıp uygulamak için çaba göstermesi gerekir; zira İslam’ı taşımak şerî olarak vacip ve büyük bir farzdır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيماً فَاتَّبِعُوهُŞüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun.” [En’am 153] 

Ey kardeşlerim: Bizler büyük bir emanet taşıyoruz; bu ise davet emaneti ve İslam'ı hayat gerçekliğinde ikame etmek için daveti taşıma emanetidir; bu emanet Peygamberlerin emaneti ve sevgili Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in mirası olup şüphesiz Allah, bu emaneti taşıyıp taşımadığımızdan dolayı bize soracaktır. O halde malın ve evladın bir fayda vermediği, ancak Allah’ın huzuruna tertemiz bir kalple gelenlerin kurtulacağı o gün (kıyamet günü) için çalışalım. Evet, ey kardeşlerim, bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var amel yok; bu yüzden bugün kendimize soralım: Rabbimizin risaletini tebliğ ettik mi? Allah’ın bize emrettiği gibi şerî değişim yolunu izledik mi? Yağcılık yapmadan veya geri adım atmadan ideoloji üzerinde sebat ettik mi? Çünkü her şey fanidir, tüm mal mülk ve otorite yok olmaya mahkumdur. وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِYalnız sonsuz büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâkî kala­caktır.” [Rahman 27]

Sevgili dostlarım: Kıyamet Günü'ndeki durumunuz hakkında ne düşünüyorsunuz?! O öyle dehşet verici durum ki o gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür, nefisler şaşkına döner ve gözler yaşla dolar; yani kişiyi Allah'ın emrine uygun samimi bir amelden başka hiçbir şeyin kurtaramayacağı sıkıntının, zilletin ve büyük bir dehşetin olduğu bir durumdur. Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: الْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ، وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا وَتَمَنَّى عَلَى اللَّهِAkıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Aciz kişi de, nefsini arzularına tabi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) dır.

Ey davet taşıyıcıları ve ey Allah'ın yeryüzünde askerleri olarak seçtiği kimseler: kendi nefsinizin uygun gördüğü ve çıkarlarınız dikte ettiği şeylere göre değil Allah'ın talep ettiği doğru salih amel işleyin. Yolunuzda sebat edin, niyetinizde samimi olun, fikre ve metoda sımsıkı sarılın ve peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi siz de sabredin.

Ey kardeşlerim, silinmez izler bırakan ve kanları ve sözleriyle Hilafet ve zaferin yolunu yazan kimselerden olalım; çünkü bu yol, uzun olsa da, izzet ve ebedilik yoludur; o halde azmimizi bileyelim ve kendimizi o güne hazırlayalım; zira davet çağrıda bulunuyor, zafer yakın ve ümmet bizden çok şey bekliyor.

Ey kardeşlerim ve ey davet taşıyıcıları; Eserde Ebu Zer hakkında geçenleri dinleyin: “Gemiyi yenile, zira deniz derindir. Erzakını tam olarak al, zira sefer uzundur. Yükünü hafiflet, zira geçit zor ve sarptır. Amelini salih kıl, zira Allah görendir.” Evet, deniz derindir, fitneler dalgalanıyor ve insanlar bocalayıp duruyor; ama sizler, Rabbinizden gelen bir nur üzeresiniz; o halde geminizi, imanın ipleriyle sağlam ve güçlü kılın, sadece salih amel taşıyın; zira mizan kesindir ve Allah görendir. 

Gelin yüce azim sahiplerinden olalım, daha azına razı olmayalım, haktan taviz vermeyelim ve rahat olana meyletmeyelim; zira azim sahibi kişi, Allah'ın dinini ikame etmek için nefsini Allah için satan, Hilafetin Allah'ın şüphenin olmadığı bir vaadi olarak gören, yardımın sabırla geldiğini ve güzel akıbetin muttakilerin olduğunu bilen kişidir.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْEğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı sabit kılar.” [Muhammed 7] Allah kime yardım ederse ona galip gelecek hiç kimse yoktur, eğer Allah birini terk ederse onu kim kurtarabilir?! Önümüzde değişim arzulayan bir ümmet var, önümüzde çağrıda bulunan Gazze'deki kanlar var ve Mescid-i Aksa'dan gelen yardım çığlıkları var ve ülkeyi her yönden kuşatmış bir ihanet var; peki hak için ayağa kalktık mı, batılın karşısında haykırdık mı ve Allah'ın dinine yardım etmek için harekete geçtik mi?! Hasan Basri'nin şu sözünü hatırlayalım: “Dünya üç gündür: Dün içindekilerle beraber geçip gitti. Yarına gelince ona ulaşmayabilirsin. İşte bugün senin günündür, o halde bugünde amel et.” Evet, bugün bizim günümüzdür ve bugünde amel edelim, ömrümüzün geri kalanını en iyi şekilde değerlendirelim; amel edelim, çünkü biz Peygamberimizin yolu üzereyiz ve Allah, güzel amel işleyenlerin ecrini asla zayi etmez. 

Ey kardeşlerim ve ey davet taşıyıcıları: Evet, davetimiz, sabahın aydınlığı gibi bembeyaz ve berrak olup onda hiçbir bulanıklık yoktur ve şaibelerden de uzaktır; davetimiz, ırkçılık/taassup üzerine kurulu değildir ve o, nesep, çıkar, coğrafya veya dünyevi çıkarlar bağına bağlı değildir, aksine bizim bağımız akidedir, ideolojimiz İslam'dır ve hareket noktamız, hiçbir ortağı olmayan sadece Allah Subhanehu’nun rızasıdır. كُونُوا عِبَادَ اللهِ إِخْوَاناًEy Allah'ın kulları! Kardeş olun!” İşte bu, Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in vasiyetidir;  o halde bu anlamın idrakine varanlardan olmayı umalım; zira İslam Ensar ve Muhacirleri kardeş kılmıştır; o halde fedakarlığın ve kardeşinin nefsini kendi nefsine tercih edenlerin en büyük örneklerinden olalım.

Ey kardeşlerim: Daveti taşımak, bir görev ya da fikri bir lüks değildir, aksine peygamberlerin ve nebilerin ameli ve onların yolunun mirasıdır; o halde onların izinden yürüyün; çünkü bu, büyük bir şeref ve ağır bir sorumluluktur. Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَأَنْ يَهْدِيَ اللَّهُ بِكَ رَجُلاً خَيْرٌ لَكَ مِنْ أَنْ يَكُونَ لَكَ حُمْرُ النَّعَمِAllah’ın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, senin, en kıymetli dünya nimeti olan kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır.” Bugün insanlardan kaçı, bu hidayete muhtaçtırlar? Mazlumlardan kaç kişi bizim elimizle kurtuluş bekliyorlar?! O halde gayesi olmayan bir hayat yaşamaya razı mı olacağız?! Ömrümüz geçip giderken kendimize şunu soralım: Dinimiz ve milletimiz için neler başardık?

Hayır, vallahi! Öncülerden, ilk harekete geçenlerden, inleyip şikayet edenlerden değil iz bırakanlardan ve sadece bekleyenlerden değil inşa edenlerden olmalıyız.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: قُلْ هَٰذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ عَلَىٰ بَصِيرَةٍ(Rasulüm!)  De ki: İşte bu, benim yolumdur. Ben basiret üzere Allah'a çağırıyorum.” [Yusuf 108] Evet bu, belirsizlik ve hiçbir şüphenin olmadığı, dini ikame etmeye ve Allah Subhanehu'nun Nübüvvetr Minhacı üzere Hilafet vaadini gerçekleştirmeye davet eden basiret üzere açık bir yoldur.

Ey kardeşlerim: Bizler, sadece yemek ve içmek için yaşayan kimseler değiliz; aksine bizler, risalet ümmetiyiz, liderlik ümmetiyiz ve hidayet ümmetiyiz. Ömer, Sa'd, Selahaddin ve Halid gibi olmayı tercih edelim... Tarihin akışını değiştiren, yaptıklarıyla bir ışık bırakan, siretleri mis kokulu ve eserleri de şahit olan adamlar olalım.

Ey bu sözleri işiten kişi! Rabbinden bir bağışlanmaya koş ve seni engellemeye çalışanlara aldırış etme, boş laf edenlerle de meşgul olma! Bilakis, bir umut meşalesi, bir hidayet nuru ve yüce İslam binasının bir tuğlası ol. Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِذَا مَاتَ ابْنُ آدَمَ انْقَطَعَ عَمَلُهُ إِلَّا مِنْ ثَلَاثٍ: صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ، أَوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ، أَوْ وَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُİnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.” [Müslim rivayet etti] Bu hadis bize, bir insanın ölümünden sonra geriye kalanın, hayatı boyunca işlediği faydalı izler ve salih ameller olduğunu, dünyanın ahiret için bir tarla olduğunu ve bugün ne ekersek yarın onu biçeceğimizi hatırlatmaktadır. O halde ümmet için faydalı bir ilim, nesillere fayda sağlayan mübarek bir davet ve hak yolunda ilerleyen salih bir nesil bırakanlardan olmaya çalışalım; işte bu, asla kaybolmayacak olan gerçek bir yatırımdır.

Allah'ım, bizleri söz dinleyenlerden ve sözün en güzeline tabi olanlardan kıl. Allah'ım, bizleri davetine icabet edenlerden, dinini ikame etmek için çalışanlardan ve zaferi kendi gözleriyle görene ya da Senin onlardan razı olduğun şekilde Seninle karşılaşana kadar (ayakları) sebat edenlerden kıl. Amin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdul Mahmud El-Amiri – Yemen

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER