- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Suriye’de Şara Yönetimi ABD’ye Teslimiyette Sınır Tanımıyor!
Haber:
ABD Başkanı Donald Trump, Suriye Lideri Ahmed Şara’ya el yazısı bir mektup göndererek desteğini yineledi ve ABD’nin yardım edeceği sözünü verdi. Mektup, Trump'ın yakın çevresinden ve uluslararası iş adamı Tom Barrack aracılığıyla Şam'a ulaştırıldı. Mektuba, Trump'ın Şara ile Oval Ofis'te görüştüğü ana ait bir fotoğraf da eklendi. Trump, bu fotoğrafa kendi el yazısıyla şu notu düştü: “Ahmed, sen büyük bir lider olacaksın ve ABD yardım edecek!” (03.12.2025 – Ajanslar)
Yorum:
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi Tomm Barrack, göreve başladığı günden bu yana adeta Şam’da yatıp kalkmaktadır. Mayıs ayında ABD’nin Şam’daki büyükelçilik konutunun yeniden açılmasının ardından Washington ile Şam arasında sürekli bir görüşme trafiği ve ciddi bir senkronizasyon söz konusudur. CENTCOM komutanından birçok askerî yetkiliye, alt ve üst düzey diplomatlardan petrol ve yatırım şirketlerinin temsilcilerine kadar tüm sömürgeci kişilikler, Tom Barrack eşliğinde Suriye’nin şerli ABD planlarına tam itaatini sağlamak için Şam’da boy göstermektedir. Her ziyaret ve görüşme, Şara yönetiminin ABD’ye teslimiyetini artırmakta; Suriye’nin boynuna takılan kementi daha da sıkılaştırmakta; İslami devrime yapılan ihanet zincirine yeni halkalar eklemektedir.
Küstah Trump’ın Şara’ya ismiyle hitap ederek memnuniyetini ifade eden bir mektup göndermesi ve onu övmek suretiyle alenen aşağılaması da bu körü körüne teslimiyetin sonucudur. Trump’ın mesajının, Ahmed Şara’nın Beyaz Saray ziyaretinden sonra gelmesi ve mektuba Oval Ofis’te çekilen bir fotoğrafın eklenmesi ayrıca manidardır. Zira o görüşmeden sonra Şam yönetimi, sözde IŞİD karşıtı; gerçekte ise İslam akidesine ve İslam ile hükmetme düşüncesine karşı savaşmak için kurulan Haçlı Koalisyonu’na katılmayı kabul ederek büyük bir cürme imza atmıştır.
Ne şer’î ne de siyasî açıdan izahı mümkün olmayan bu katılımın ilk sonucu, hiç şüphesiz Suriyeli veya muhacir olsun, İslam’ı bir hayat ve yönetim sistemi olarak benimseyenlerin tek tek hedef alınması olacaktır ki bu operasyonlar hâlihazırda yapılmaktadır. Arkasından, bu zillete susan ve doğuracağı felaketleri görmezden gelen herkesin yakasına yapışacaktır! Bu öyle bir ihanettir ki ABD, Şam yönetiminin bugün fiilen kabul ettiği ortaklığı hayata geçirmek için önce 2012 yılında “operasyonel mekanizma”, ardından 2014’te “eğit-donat” projeleri üzerinden iki önemli girişimde bulunmuştu. Ancak ÖSO ve diğer muhalif gruplar Müslümanlarla savaşmayı ve ABD ile birlikte çalışmayı kabul etmedikleri için proje başarısız olmuştu. Zira o zamanlarda Suriye devrimi, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi devletlerin sağdan yaklaşarak devrimi İdlib’e sıkıştırıp “ehlileştirme” tuzağına düşürmesinden önce; tamamen Allah’a tevekkül ve İslami ilkelere sadakatle ilerliyordu.
Şimdi tekrar Trump’ın sömürge valisi Tom Barrack eliyle Ahmet Şara’ya ulaştırdığı mektuba dönelim: Bir cümle ve bir fotoğraftan oluşan bu tabloda, anlayabilen için binlerce mesaj vardır. İlk akla gelen ise şudur: Utanma duygusu imandandır; utanmayanın dilediği pozu verebileceği, dilediğini yapabileceğidir. Diğer taraftan ABD, Ahmed Şara’ya bu kadar yatırım yapıyorsa, Bilâdüşşam’ın şehitlerinin kemikleri kim bilir daha ne kadar sızlatılacaktır sorusu akla geliyor. Zira Trump’ın bu övgüsünün Şara üzerindeki yeni yükümlülükleri arasında Suriye’nin güneybatısının Yahudi varlığının kontrolüne bırakılması, Abraham Anlaşmaları’na dahil olunması, ABD’nin Şam’a üs kurması ve Suriye’nin batı kıyılarında ABD şirketlerinin petrol aramasına dair yapılan çok sayıda kritik anlaşmanın hayata geçirilmesi sırada beklemektedir. Bu anlaşmaların günahı ve gelecek için taşıdığı tehlike göz önüne alındığında, ABD’nin Sezar Yasası kapsamında Suriye’ye uyguladığı ekonomik yaptırımların kaldırılması devede kulak mesabesindedir.
Ve sorumlularını hesaba çekmek şartıyla asıl soruyu soralım: Birkaç gün sonra birinci yıldönümü kutlanacak olan 8 Aralık’taki kurtuluş gününden sonra Suriye’nin elinde ne var? Toprağa gömülen bir devrim, kaybedilen izzet, güçlü olduğu halde zincire vurulup aşağılanan bir ümmet… Peki, tüm bunlar neyin karşılığında feda ediliyor? Sömürgeci kâfir ABD’nin vaat ettiği sözde istikrar ve kalkınma için mi? Suriye halkının uğruna büyük bedeller ödediği, ümmetin birlik ve izzet çatısı olan İslami Hilafet projesine tercih edilen ayrıştırıcı ve yıkıcı Arap Cumhuriyeti için mi? Gazze’nin yok edilişi pahasına Yahudi varlığı ile uzlaşmak ve normalleşmek için mi? “Sarı öküzü vermek” karşılığında siyah öküzün bir müddet daha yaşaması için mi?
Uzak ve yakın tarih, güç ve kuvveti, izzet ve şerefi İslam’dan başka yerde arayanların dünyada ve ahirette hüsrana uğradığı nice örneklerle doludur. Peki, Ahmet Şara ibret alarak Suriye devriminin sabitelerine geri dönecek mi? Artık bir grup lideri olmadığını, Suriye halkının tümünden ve toprakların tamamından sorumlu olduğunun bilincine varacak mı? Devrimin bir fikir olduğunu, asla bitmeyeceğini; asıl meselenin iktidara ulaştıktan sonra başladığını; Allah’a ve ümmete dayandıktan sonra aşılamayacak bir engel olmadığını ilan ederek yeniden düşünüp harekete geçecek mi? Yoksa ABD ve Yahudi boyunduruğunda, laik ulus devlet kafesinde, tutsaklardan bir tutsak olarak yaşamayı seçip Suriye halkının, mazlum Gazze’nin, ümmetin vebalini yüklenerek zilleti ve kaybetmeyi mi tercih edecek?
مَثَلُ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْلِيَٓاءَ كَمَثَلِ الْعَنْكَبُوتِۚ اِتَّخَذَتْ بَيْتًاۜ وَاِنَّ اَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
“Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!” [Ankebut 41]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Emin Yıldırım



