- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Kerame Geçidi İle Birleşmiş Milletler Koridorları Arasında Filistin Devletinin Tanınması!
Haber:
Yahudi varlığının başbakanının emriyle Salı günü, Batı Şeria halkını dış dünyaya bağlayan tek kara geçiş noktası olan Kerame geçişinin Çarşamba gününden itibaren kapatılacağı duyuruldu.
Yorum:
Birkaç gün önce birçok ülke, Filistin devletini tanımak amacıyla New York'taki Birleşmiş Milletler'de bir konferans için bir araya geldi. Bu törende, Filistin halkının hakları için zafer kazanıldığı iddiasıyla medya aracılığıyla yanıltıcı bir propaganda yapıldı, ardından sezon sona erdi. Pratik gerçeklik ise Filistin sahasında fiili olarak cereyan eden ve etmeye devam eden şeydir; zira prosedürleri hiç durmamış olsa da sözde iki devletli çözüm projesi için atılan her adıma karşılık Yahudi varlığı Filistin halkının hayatını son derece sefil bir hale getirmek için adımlar atmaya başlamış ve bu adımların en sonuncusu da Kerame geçişinin kapatılması olmuştur.
Geçişin kapatılması, Batı Şeria halkının şiddetli acılarının ötesinde ciddi sıkıntılar taşımaktadır; zira Yahudilerin, insanların ateş, kuşatma, öldürme, açlık ve toprakların tahrip edilip onlara el konulması altında yaşadığı topraklar üzerinde uyguladığı onlarca önlemin yanı sıra şehirlerin ve köylerin birbirinden izole edilmesi için kapatılması gibi geçişin de kapatılması, evet tüm bunlar, gerçekleşmesi halinde iki devletli çözümün doğası ve özü hakkında bir anlayış vermektedir.
Yahudi varlığı, büyük ve etkili ülkeler de dahil olmak üzere dünyanın çoğu ülkesi tarafından tanınan bir Filistin devleti fikrine karşı bu şekilde davranıp tepki gösteriyorsa, o halde bu devletçiğin, işgalin gelecekteki saldırılarına karşı ne gibi bir garantisi olabilir ve Yahudi varlığıyla komşu olan bu sözde devletin nasıl bir yaşamı olacak? Varlığın kendi imzaladığı anlaşmaların sonucu olarak Filistin otoritesiyle otuz yıl veya daha uzun bir süre ilişki kurması ve otoritenin de kendisini Yahudi varlığına hizmet etmeye adaması, onunla komşu olan bir devletin doğası hakkında bir anlayış vermiyor mu?
İronik olan ise, Filistin devletinin tanınmasıyla ilgili önerilerdeki garantilerin, Yahudi varlığından alınan garantiler değil, onun lehine icat edilmek için planlanıp bu devletçikten talep edilen garantiler olmasıdır; oysa on yıllardır saldırgan ve işgalci olan taraf bilinmektedir.
Onların bir “rüya” ve acıların sona ermesi olarak tasavvur etmeye çalıştıkları devlet, ayrıntılarda ve gerçekte, kâğıt üzerinde olduğundan çok daha kötüdür; zira bu devlet, mevcut otoritenin Batı tarafından değiştirilmiş bir versiyonundan başka bir şey olmayacak ve bu varlıkla olan ilişkisinin özü, teslimiyet, bağımlılık ve güvenlik görevi ilişkisi olacaktır. Böylece özellikle yaşamın temel ihtiyaçlarına sahip olmayacak olması da dahil olmak üzere bu durumun taşıdığı zorluklar ve aşağılanmalarla birlikte işgalin merhameti altında kendisine sadece suni solunum verilecektir.
Buradaki soru şudur: Filistin halkı onlarca yıl süren acılardan sonra gerçekten bu devleti mi hak ediyor? Peki bu onların acılarına son verecek mi? Peki bu vahşi varlığın yanında gerçekten onların yaşamlarını garanti edecek mi? Peki onun akıbetinin, ilk versiyonu olan Filistin otoritesinin akıbeti gibi olmayacağının bir garantisi var mı? Peki bu devlet, iddia ettikleri gibi tek çözüm mü, yoksa gerçekleşmesi halinde felaket ve trajediler daha da mı büyüyecek?Ya da sadece Filistin halkı için değil, aksine tüm bölge için bu varlığın pekiştirilmesi midir?
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdurrahman El-Ladavi