Pazar, 09 Safer 1447 | 2025/08/03
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde Düzenlenen İki Devletli Çözüm Konferansının Hedefi

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde Düzenlenen İki Devletli Çözüm Konferansının Hedefi

Haber:

28-29 Temmuz 2025 tarihleri arasında, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde, Fransa ve Suudi Arabistan'ın liderlik ettiği "Filistin Meselesine Barışçıl Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi" başlıklı bakanlar düzeyinde bir konferans düzenlendi.Fransa, 24/7/2025 günü Cumhurbaşkanı Macron'un lisanı üzerinden, önümüzdeki Eylül ayında Birleşmiş Milletler yıllık toplantıları sırasında Filistin devletini tanıyacağını duyurdu. Bu arada Amerika ve Yahudi varlığı ise tüm bunları reddetti.

Yorum:

Fransız Cumhurbaşkanı Macron, "Son olarak, Filistin devleti kurulmalı, ayakta kalması sağlanmalı. “Hamas'ın” silahsızlanmayı kabul ederek ve İsrail’i tanıyarak Orta Doğu’da herkesin güvenliğine katkı sunmasına izin verilmeli." dedi.

Filistin devleti gerçek bir devlet olmayacak, Yahudi varlığı ile komşu Arap ülkeleri arasında silahsız bir bölge olacak ve bu varlığın güvenliğine katkıda bulunacaktır; aynı zamanda, Yahudilerin Filistin'in yaklaşık %80'ini gasp ettiği tamamen kabul edilecek ve bu büyük bölümün bir zamanlar İslam beldesi olduğu unutulacaktır.

Orta Doğu'nun güvenliği, barışı ve istikrarı sözünden her zaman için kast edilen, Batı için sabit bir üs olarak kalması için Yahudi varlığının güvenliği, istikrarı ve Müslüman ülkelerin kalbinde var olma hakkının iddia edilmesi olmuştur. Zira Batı bunu, Haçlı Seferleri sırasında başaramamış, dolayısıyla Filistin'de emirlikleri istikrar bulamamış ve mücahitler, Selahaddin Eyyubi'nin (Allah ona rahmet etsin) önderliğinde Filistin'i onların pisliklerinden temizlemişti.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, konferansın açılış konuşmasında şunları söylemiştir: “İki devletli çözümü somut bir gerçeklik haline getirmek için çalışmalıyız.” Ayrıca Yahudi varlığının yanında bir Filistin devletinin kurulmasının bölgede gerçek barışın anahtarı olduğunu ifade etmiştir.Böylece o, Batı'nın arzularını yerine getirmiştir.Suudi rejiminin 2002 yılında Arap İnisiyatifi olarak, Arap devletlerinin Yahudi varlığını tanıması karşılığında iki devletli çözüm ve Filistin devletinin kurulmasını öngören Amerikan planını ortaya çıkardığı bilinmektedir. Zira o yıl Tüm Arap ülkeleri Beyrut'ta düzenlenen Arap Birliği Konferansı'nda bunu kabul ettiği gibi İslam İşbirliği Teşkilatı da kabul etmiştir.

Amerika, Birleşmiş Milletler'de düzenlenen konferansı reddetmiş ve konferansa katılmamıştır. Zira Dışişleri Bakanı Rubio şöyle demiştir: “Amerika, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Filistin devletinin tanınması planını şiddetle reddediyor.”Amerika'nın iki devletli çözüm projesinin sahibi olduğu bilinmektedir; zira onu 1959 yılında yayınlamıştır; o gün ise Yahudi varlığı Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ni ele geçirdiği 1967 yılına kadar Batı Şeria Ürdün yönetiminin altında, Gazze ise Mısır yönetiminin altındaydı.Böylece yeni bir gerçeklik ortaya çıkmıştır. Amerika, Arap ülkeleri ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nün Filistin'in %80'inin Yahudi varlığına ait olduğunu tanıması karşılığında bunu uygulamaya çalışmıştı ancak Yahudi varlığına yeterince baskı uygulamamış ve bu devletin kurulmadan bu tanınmayı gerçekleştirmeye başlamıştır.

Nitekim bu varlığı, 1979'daki Camp David Anlaşması'nda Mısır rejimi tanımış, aynı şekilde yalan ve iftirayla Filistin halkının tek ve meşru temsilcisi olduğunu ifade eden Filistin Kurtuluş Örgütü de 1993'teki Oslo Anlaşması'nda bu varlığı tanıdığı gibi Ürdün rejimi de 1994'teki Wadi Araba Anlaşması'nda bu varlığı tanımıştır. Hatta Trump ilk döneminde yüzyılın anlaşmasıyla gelip her şeyi alt üst etmiş, ardından da Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Fas ve Sudan'ı, bu varlığı tanımaya ve onunla normalleşmeye zorlamıştır.

İkinci döneminde Trump, “İbrahim Anlaşması” adı altında diğer rejimlere de Yahudi varlığını tanımaları ve onunla normalleşmeleri için baskı yapmaya başlamış; böylece Ahmed Şara başkanlığındaki yeni Suriye rejimi ve aynı şekilde Lübnan rejimi de normalleşmenin adayları haline geldiler ve bu şekilde devam edip gitmektedir.Böylece Batı Şeria ve Gazze'de iki devletli çözüm projesine artık gerek kalmamıştır.Bilakis Trump, Yahudi varlığının küçük olduğunu ve onu genişletmek için çalışacağını söylediği gibi Gazze halkını sürgün ederek orayı bir tatil beldesi haline getireceğini de söylemiş ve Gazze'deki soykırımı destekleyerek bunu yapmaya devam etmiştir.

Yahudi varlığı ise bunu reddetmiş ve Başbakan Netanyahu bunu şu şekilde nitelendirmiştir; “Bu, terörizmi ödüllendirmek ve yeni bir İran vekilinin ortaya çıkmasıyla tehlike oluşturmaktır. Filistin devletinin kurulması, barış içinde bir arada yaşamak için değil İsrail'i ortadan kaldırmak için bir platform oluşturmaktadır.“ Nitekim Knesset, 18/7/2024 tarihinde Filistin devletinin kurulmasını reddeden resmi bir karar yayınlamıştır.Bunun üzerine Batı Şeria'da daha fazla toprak kemirmeye, kampları yıkmaya, halkını yerinden etmeye ve yeni yerleşim yerleri kurmaya başlamıştır.Dolayısıyla o, Batı Şeria'nın tamamının Yahudi toprağı olduğunu ya da en azından Batı Şeria'nın %60'ını oluşturan C bölgesini, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün imzaladığı hain Oslo Anlaşması uyarınca tam güvenlik kontrolü altında bulunan kendi varlığının bir parçası olarak ilan etmek üzeredir.Haaretz gazetesi 28/7/2025 tarihinde Netanyahu'nun, daha sonra tamamen ilhak etmeye zemin hazırlamak için Gazze'den toprakları ilhak etmeye yönelik bir plan önereceğini ifade etmiştir.Böylece Yahudi varlığı, iki devletli çözüm ve Batı Şeria ile Gazze'de bir Filistin devleti kurulması projesini fiilen ve teorik olarak ortadan kaldırmış oldu.

Bu konferans da pratik sonuçlar doğurmamıştır; iki devletli çözüm projesi hakkında ne kadar konferans ve görüşmeler yapılırsa yapılsın, ne kadar ülke bunu tanırsa tanısın, bunun sahada gerçekleşmesi ve Batı Şeria ve Gazze'de bir Filistin devletinin kurulması pek olası değildir.

İki devletli çözüm projesi, Yahudilerin Gazze'deki suçlarını ve dünya ülkelerinin onun burada yaptıklarına karşı kayıtsız kalmasını örtbas etmek için bir aldatma aracı olarak kalmaya devam etmektedir; zira Birleşmiş Milletler yasaları, soykırıma ve açlığa maruz kalan insanları kurtarmak için ciddi ve askeri müdahaleyi zorunlu kılıyor; ama biz onun müdahalesini istemiyoruz, aksine Müslüman ordularının müdahalesini istiyoruz ki bu, şerî bir haktır.Aynı şekilde Filistin meselesi ve halkı için bir çözümün olduğu, bu ülkelerin bunu gerçekleştirmek için çalıştığı, bu nedenle Yahudi varlığına karşı herhangi bir askeri harekatın yapılmasına gerek olmadığı da söylenmektedir.

Bu çözümün Yahudi varlığının lehine olduğu ve Filistin halkı ve Müslümanların ise aleyhine olduğu bilinmelidir.Ancak Yahudi varlığının liderleri, askerleri ve hahamları, 21 aydan fazla bir süre boyunca Gazze halkına karşı toplu katliamlara girişerek, öldürme, aç bırakma, işkence ve sürgün konusunda ustalaştıklarını gösterince kibre kapıldılar, Batı Şeria'da da aynı şeyi yapmaya başladılar ve Müslüman ordularından hiçbiri de onları caydırmak ve onlara unutamayacakları bir ders vermek için harekete geçmemiştir.

İslam beldelerindeki tüm rejimler onun karşısında teslim oldular. Yahudi varlığı ise her yerde saldırmakta ve ciddi bir tepki görmemektedir; bu yüzden Suriye ve Lübnan'da yeni topraklar işgal etmiştir.

Amerika ise onun ihtiyaç duyduğu tüm silah ve teçhizatı temin edip onu her alanda desteklerken Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri ise, onun varlığını pekiştiren ve koruyan bu yapay hareketlerine rağmen, hala onu desteklemeye devam etmektedirler.

Bu yüzden kör olup ileriyi göremez hale gelmiştir; zira artık duvarın arkasında, kendisine ve Amerika'ya teslim olan rejimleri reddeden, yöneticilerine öfkelenen ve Filistin'in kurtulması ve İslam beldelerindeki mevcut tüm bu rejimlerin düşmesi yönünde kendisine liderlik edecek ve Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdesini gerçekleştirmek için bu ülkeleri tek bir devlet altında birleştirecek bilinçli ve sadık İslami siyasi bir liderliği bekleyen gururlu bir İslam ümmetinin olduğunu görememiştir:ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esad Mansur

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER