حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
Medya Bürosu
| No: LB-BA-2025-MB-TR-19 |
H. 28 Cumâde’l Ûlâ 1447 M. Çarşamba, 19 Kasım 2025 |
Mücrim Yahudi Varlığı Ayn el-Hilve Kampı’nda Yeni Bir Katliam Gerçekleştirdi!
Amerika’nın Lübnan ve bölgede yürüttüğü, hakikatte teslimiyet ve boyun eğmek anlamına gelen barış ve normalleşme sürecinin gölgesinde; gaspçı mücrim Yahudi varlığı, Amerikan silahları, Avrupa mühimmatı, Yahudi elleri ve resmi Arap suç ortaklığıyla, 18 Kasım 2025 Salı günü Güney Lübnan’ın Sayda kentinde bulunan Ayn el-Hilve kampındaki bir stadyum ve spor kulübünü bombaladı. Yahudi varlığının suçlu tabiatını ve Müslümanlara olan düşmanlığını teyit eden bu vahşi saldırıda on beş kişi şehit düştü, onlarca sivil çocuk ve genç de yaralandı.
Burada Yahudi varlığıyla barış ve müzakere söylemini ağzından düşürmeyen ve bunu Lübnan ile Yahudi varlığı arasında yaşanan sorunun yegâne çözümü olarak gören Lübnan yönetime söylenecek çok şey vardır. Bu iktidarın, kamplarda ve dışında silahları toplamak için nasıl bir acele ve hevesle hareket ettiği ve “mekanizma” denilen yapı üzerinden Amerika ve Yahudi varlığıyla nasıl iş birliği yaptığı herkesin malumudur! Bunca taviz ve çabaya rağmen Yahudi varlığı, hiçbir anlaşmayı tanımamakta, her türlü koordinasyonu hiçe saymaktadır. 27 Kasım 2024’teki ateşkes sonrası İHA saldırıları ve bombardımanlar sonucu öldürülen ve yaralananların sayısı bini aşmıştır. Katliamlarına devam eden bu mücrim varlık, Ayn el-Hilve kampında, “kendisine saldırmak için eğitim aldıkları” bahanesiyle hayatlarının baharındaki gençlere yönelik yeni bir katliam gerçekleştirmiştir! Ardından da hiç tereddüt etmeden Güney Lübnan’daki bölgeleri tehdit etmekte, oraları da vuracağını söylemektedir!
Yahudi varlığının bu nitelikteki bir saldırısı, Filistin kampları dosyasını kanlı bir şekilde açma planının bir parçasıdır. Lübnan otoritesini ve onların peşinden koşturan partileri, bu yolda yürümenin veya bu tuzaklara düşmenin vahim sonuçları konusunda uyarıyoruz.
Ey Lübnan otoritesi! Barış ve müzakere dediğiniz bu mudur? Barış ve normalleşme aradığınız varlık bu mu?!
Bu katliam karşısında şunları açık ve net bir şekilde vurguluyoruz:
Birincisi: Sivillere insanlara saldırmak, korkutmak ve evleri başlarına yıkmak, terördür, suçtur; bu, yeryüzündeki fesat ve ifsadın en şiddetli biçimlerindendir.
İkincisi: Mazlumları korumak ve saldırıyı defetmek şer’i bir farzdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” [Nisa 75] Bu, devletin, orduların ve mücrim varlığı çevreleyen ülke ordularının sorumluluğudur!
Üçüncüsü: İşgalciyi caydırmak; bugün Lübnan da dahil olmak üzere işlevsel devletlerin yaptığı gibi kınamakla olmaz. Ne hastalığın ve belanın başı olan büyük devletlere yalvarmakla, ne de kurulduğu günden beri İslam’a ve Müslümanlara düşman olan Birleşmiş Milletler’den yardım istemekle de olmaz.
Dördüncüsü: Eğer İslam ülkeleri Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın emrettiği gibi tek bir devlet olsaydı, İslam ümmeti, topraklarımızdan herhangi bir karışına yahut devletin tebaasından herhangi bir ferdine yönelik her türlü cüretkâr saldırıya karşı derhal harekete geçerdi. Saldırganların akıbeti ise, saldırıya uğrayan bir kadının yardım çığlığı üzerine Amuriye’yi fetheden Müslümanların Halifesi Mu’tasım’ın yaptığı gibi olurdu.
Beşincisi: İslam beldelerinde onları bir arada tutan Osmanlı Hilafeti’nin enkazı üzerinde çok sayıda devletin türemesi; bu devletlerin cahiliye vatanperverliğini kökleştirmesi, beşeri anayasaları kutsaması, hayali sınırlar uydurması ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sancağı yerine cahiliye bayrakları edinmesi; düşmanların, başkalarının iç işlerine karışmama bahanesiyle diğer devletlerin yardıma gelmemesi nedeniyle her ülkeyi tek tek avlamasına yol açmış ve bugün yaşadığımız zillet ve gevşekliğe sebep olmuştur.
Müslümanların artık birleşmelerinin ve Hilafeti yeniden kurmalarının zamanı gelmiştir. Tek kurtuluşları Hilafettir. Hilafet ülke ve kullarına koruyacak, düşmanları yok edecek, İslam’ı dünyaya taşıyacak ve insanları sömürgeciliğin ve kapitalizmin karanlıklarından İslam’ın aydınlığına, kulların zulmünden Alemlerin Rabbinin adaletine çıkaracaktır.
| حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Lübnan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Road 200, Tarabulus/Tripoli – Lebanon Telefon: 03–155103 / 03–446709 www.tahrir.info |
Fax: 06–629524 E-Mail: ht@tahrir.info |



