Cuma, 19 Ramazan 1445 | 2024/03/29
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Almanca Konuşulan Ülkeler
Medya Bürosu

No: AL–BA–2021–MB–TR–04 H. 8 Muharrem 1443
M. Pazartesi, 16 Ağustos 2021

Sebastian Kurz, Müslümanlarla İlişkisinde Tarihi Bir Hata Yapıyor

Müslüman topluluk ile Avusturya hükümeti arasındaki ilişki, Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz’un nefret söylemleri nedeniyle dibe vurdu. Belli ki hükümet, İslami yaşama karşı yürüttüğü mücadelede sadece yasal metinler ve popüler bilimsel araştırmalarla yetinmiyor. Nazi söylemlerine benzer kışkırtıcı söylemler kullanmayı yeğliyor. Bir televizyon konuşmasında Sebastian Kurz, İslam akidesini ve Şeriatını “Hasta ideolojik olarak niteledi ve bu hasta ideolojiyi Avrupa’ya ithal etmek istemiyorum” diye konuştu. Sağlıklı ve hasta kültür, normal ve anormal yaşam gibi terimlerin kullanımı dini azınlığı ezmek için üretildi. Sağlıklı ümmet ve zararlı unsurlar, iğrenç eylemlerin motivasyonu oldu. Şansölye Kurz, bu kışkırtıcı retoriği ile uygarlık çatışmasını körüklemeyi amaçlıyor. İslam’ın resmi bir din olarak tanınmasını yok etmeye çalışıyor. Avusturya’da İslam 1912’den beri resmi dindir.

Sebastian Kurz, Dışişleri Bakanı ve Faymann hükümetinde Entegrasyon Bakan yardımcısı iken 2015 yılında İslam’a karşı Haçlı saldırısı başlattı. Yeni İslam yasasıyla baskıcı asimilasyon politikasının temelini attı. Söz konusu yasa bağımsız İslami derneklerin devletin kontrolünde olmasını öngörüyor. Bu yasayla devlet, 4. Maddenin 3’ü paragrafı uyarınca “devlete ve topluma karşı olumlu tutum” sergilenmesini güvence altına alıyor. Sebastian Kurz, “Avrupa İslam’ı” söylemiyle bu kanunun amaçlarını tanımladı. Takip eden yıllarda, Avusturya’da yaşayan Müslümanların kurumsal ve ideolojik olarak asimilasyonunu hedefleyen bir dizi yasal girişimler izledi. 2017’de Entegrasyon ve Peçe yasası mecliste kabul edildi. Yasayla, “Mültecilerin entegrasyonu zorunlu oldu ve yüzü, saçların başladığı noktadan, çeneye kadar kapatan her türlü giysi ve maskenin kamuya açık alanlarda giyilmesi yasaklandı. Bu kanun paketinin bir diğer amacı da, “Aşırı fikirlerin” yayılmasını önlemek, özellikle Selefilerin Kuran aktivitelerini yasaklamaktı. Bu yasaya göre Sebastian Kurz, 2018’de yedi camiyi kapattıklarını ve iki imamı deport ettiklerini açıkladı. Bir sonraki dalgada 2019’da ilkokullarda, yerel gelenek ve örflere uygun olarak çocukların topluma entegrasyonu, temel anayasal değerleri ve anayasal eğitimi korumak amacıyla başörtüsü yasaklandı.

 Yasanın metni, arka planını deşifre ediyor. Yasa Avusturya kültürüne asimilasyonu sağlamak için Müslüman çocukların ve ergenlerin sosyalleşme sürecine müdahil olmayı amaçlıyor. Ayrıca Kurz hükümeti, 2020’de “Siyasal İslam’ı İzleme Merkezi” inşasıyla İslam düşmanlarını somut bir yapıya büründürdü. Sınırlı düşman görüntüsü tasarlanmaya başlandı. Daha önce tartışmada anlatılar, farklı söylentiler, karalamalar egemendi. Şimdiyse hükümet, siyasal İslam için genel ve bağlayıcı bir tanım yapmak için uzmanlar görevlendirdi. 7 Temmuz 2021’de tartışmalı “terör yasası” kabul edildi. Buna göre İslam inancı suç sayılacak, tüm İslami kültürel dernekler ve kurumlara şüphe altında kalacaktır. Ceza hukuku, ceza prosedürleri sistemi, sembol kanunu, İslam kanunu ve vatandaşlık yasasında yapılan değişiklikler, Sebastian Kurz hükümetini tek inançlı bir devlete dönüştürdü. Anayasayı Koruma Mekanizmasına göre Müslümanların topluma asimilasyonunu engellemeye çalışan herkes düşman görülüp kovuşturulacaktır.

Tüm bu önlemler, Sebastian Kurz’un nefret söylemlerinin dil sürçmesi olmadığı, planlı açıklamalar olduğunu kanıtlar. Yasal girişimler ve kışkırtıcı söylemler, büyük ölçekli politik planın bir parçasıdır. Avusturya’daki Müslüman nesillere doktrinsel bağımsızlık veren 1912 tarihli İslam Yasasının ruhunu nihai olarak ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Her ne kadar bu yasa, Avusturya’nın ilhak ettiği Bosna-Hersek eyaletinin idaresi kaynaklı olsa da öncelikli amacı, dini azınlıklar arasında barışçıl yaşamı düzenlemekti. İslami kimliği yok etmek için değildi.

Zira yasa, “İslam öğretilerinin, tesislerinin ve geleneklerinin korunmasını”, Müslüman toplulukların yasal dış ilişkilerini “öz-yönetim ve öz kararlılık temeline” göre düzenlemektedir. Yüksek anayasal talepler ve Avusturya Macaristan İmparatorluğunun yasalarıyla çeliştiğinde İslam uygulanmıştır. Bu şekilde Müslümanların bağımsızlığı, kişilikleri ve İslam’ın siyasi boyutu tanınmıştır. Bu yaklaşım, başlangıçta Hanefi mezhebinin kabul edilişinde açıkça görüldü. Yani Hanefi mezhebi, muteber İslam Şeriatının kaynaklarından biri olarak kabul edildi. Öte yandan, Avusturya İslam yasası, 1879’da Osmanlı Hilafeti ile yapılan anlaşmadan kaynaklanıyor. Anlaşma İslam akidesine dokunulmamasını, Bosna-Hersek’te yaşayan Müslümanların dini özgürlüğünün güvence altına alınmasını öngörüyordu. Buna göre Avusturya’nın İslam’ı resmi din olarak tanıması, aslında dönemin Müslümanların siyasi lideri olan Halife II. Abdül Hamid ile imzalanan uluslararası ikili anlaşmadan kaynaklanmaktadır. Bilinmeyen gerçek şu ki, Avusturya, 1912’de şu anki hükümetin mücadele ettiği ve heyula gibi gösterdiği İslam’ı aslında tanımaktadır.

Sebastian Kurz, bu politikasıyla Avusturya’da yeni bir çağ açıyor. İslami yaşam ve yaşam hakkını tartışmalı hale getiriyor. Bu meselenin en adi yanı, Kurz’un sürekli bu politikanın “İslam’ı tanıma tarihsel geleneğine dayalı olduğunu iddia etmesidir. Kurz, Müslümanların asimilasyonunu ve geçmişteki anlaşmanın ihlalini örtbas etmek için her fırsatta yüz yıllık tarihi tolerans ve tanıma geleneğinden dem vurmaktadır. Bu anlaşma, dini ve doktrinsel çeşitliliği tanımakta, toplumsal yaşam gerçekliğini hesaba katmaktadır. Bu ise Avusturya Cumhuriyeti’nin inancına, değerlerine ve geleneklerine sadakati gerektirmez. Böylece 1912 İslam Yasası, Avusturya’da yaşayan Müslümanların inançsal asimilasyonunu amaçlayan şu anki entegrasyon politikasıyla tamamen çelişmektedir.

Bu arka plandan hareketle Hizb-ut Tahrir, çağımızın esintilerini lanetlemeye ve doğru dersler çıkarmaya çağırmaktadır. Sebastian Kurz’un nefret söylemleri, Avusturya’da tüm toplum katmanlarında İslami yaşama yapılan saygısızlığı perçinlemeyi amaçlamaktadır. Kışkırtıcı söylemlerinin birçok medya organına doğrudan etkisi olmuştur. Bu söylemleri memnuniyetle karşılayan medya, her daim pişirip pişirip yeniden piyasaya sürmektedir. Bu yüzden tüm ilgili güçleri Kurz hükümetinin girdiği bu tehlikeli dönemece kararlı bir şekilde meydan okumaya çağırıyoruz. İslam dininin tarihi tanınmışlığını engellerlerse, o zaman toplumda kültürel çatışma çıkacak, Avusturya Cumhuriyeti uçuruma sürüklenme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.

هَذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِهِ “Bu Kur’an kendisiyle uyarılsınlar diye insanlara bir bildiridir.”[İbrahim 52]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Almanca Konuşulan Ülkeler
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Telefon: 

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER