- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Davet Taşıyıcılarına Bir Haykırış “Bunca Zaman Neredeydiniz?!”
Hayatın koşuşturmacası ve toplumların gafleti içinde tek bir kelime dağları sarsmaya, vicdanları dağlamaya ve İslam ümmetinin kalbine sorumluluk bilinci aşılamaya devam ediyor ki bu kelime, tiranların zindanlarında gördüğü işkenceyle bitkin düşmüş ağızlardan ve zulümden dolayı ezilmiş bedenlerden çıkan şu sözdür: “Bunca zamandır neredeydiniz?!” İşte bu söz, felaketleri tattıktan ve ömürleri parmaklıklar arkasında söndükten sonra firari Beşar Esad'ın hapishanelerinden çıkan biri tarafından söylenmiştir; zira bu kişi daha önce serbest bırakılan bazı kişilerle karşılaştığında, onlara hapishanede kaç yıl geçirdiklerini sormamış, aksine onların yüzüne şöyle haykırmıştır: “Neredeydiniz? Bunca zamandır neredeydiniz? Bizler diri diri gömülürken neden bizi serbest bırakmadınız?"
Bu sözler beni derinden etkiledi ve yeryüzündeki mazlumlara karşı ihmalkâr olduğumu hissettim.Zira İslam, insanlara merhamet etmek ve onları kullara ibadet etmekten kulların Rabbinin ibadet etmeye çıkarmak için gelmiştir. Bu yüzden burada, sorumluluktan kaçış yok, mazerete yer yok ve kınanmaktan kurtuluş yok; o halde sorun nerede yatıyor?
İşte burada ben, özellikle taşımış oldukları kalkınma projesinin ayrıntılarını öğrendiğimde ümmetin sorunlarına yönelik köklü çözümler taşıyan davet taşıyıcılarının yüzüne aynı sözü tekrar ediyorum ve “Bunca zaman neredeydiniz?” sözünü davet taşıyıcılarından birinin yüzüne söyledim.
O da bakın işte ben buradayım ve kendimi, İslam'ı hayat vakıasına geri döndürmeye ve bu büyük yükü taşımak için çalışanlarla birlikte çalışmaya adadım; ben de diyorum ki; peki risaleti gerektiği gibi tebliğ ettik mi? Mazlumlara ulaştık mı? Daveti taşıma konusunda Allah Subhanehu'nun bize emrettiği gibi çaba gösterdik mi?
Bizler eğlence olsun diye bir davet ya da yüzeysel bir ıslah projesi taşımıyoruz; aksine bizler ölüm kalım davası taşıyoruz, İslam'ı kamil bir risalet olarak taşıyoruz, insanlığın ilacını taşıyoruz, Allah Subhanehu'nun istihlaf-iktidar vaadini taşıyoruz ve bizler, insanları zulüm, cehalet ve kölelik cehenneminden kurtaracak bir kurtuluşu taşıyoruz.
Tebliğ etmekten geri duran kişi emaneti ihmal etmiş olduğu gibi davet ettiği kişileri seçip mazlumları terk eden kişi ise risaletin saflığına ihanet etmiş olur.
Yıllarca tutsak olanları; yani cehaletin tutsakları, saptırıcı medyanın tutsakları, Batı kültürünün tutsakları, tiran rejimlerin tutsakları, dinlerini önemsemeye geri dönemeyecek kadar onları yiyip bitiren günlük ihtiyaçların tutsakları ve eğlencenin, sporun, ünlülerin ve şehvetlerin tutsakları olanları bir hayal edin...
İşte bunlar, davet kendilerine ulaştığında şundan başka bir şey sormayacaktır: “neden davetinizi bize ulaştırmadınız?”Evet, bugün birçok insan parmaklıklar ardında olmadan da tutsaktırlar ve onların hepsi, kapılarını çalacak, onları uyandıracak ve onlara İslam’ı Allah’ın indirdiği şekilde taşıyacak, yani sadece ibadetlere indirgenmiş İslam’ı değil, kurtarıcı olan İslam’ı, insanı her türlü kötülükten kurtaracak, adaleti tesis edecek, hayrı pekiştirecek ve yolları aydınlatacak olan İslam’ı taşıyacak birini beklemektedirler.
“Bunca zamandır neredeydiniz?!” sadece bir sözden ibaret değildir, aksinebizleri harekete geçmeye, hakkı ulaştırmaya, bizimle insanlar aramızdaki duvarları yıkmaya, yeryüzünün en derin zindanlarına gece gündüz nuru yaymaya sevk etmesi için her tembel kişinin yüzüne atılmış bir tokat ve bu kötü gerçekliğin ortasında azmini yitirmiş her davet taşıyıcısı için bir alarm zilidir;zira davete sessiz kalmak ve tebliğ etmekten geri durmak, insanların hapishanelerde kalmasına ortak olmak demektir.
İslam'ın kurtuluşun yolu olduğunu bilip de onu ulaştırmayan kişinin üzerinde, karanlıkta kalanların hepsinin günahı vardır.
Ey davet taşıyıcıları! Ayağa kalkın, azimlerinizi bileyin, “Neredeydiniz?” sorusunun sorulacağı anı beklemeyin. Aksine soru sorulmadan önce siz cevap olun. Zulmün, cehaletin ve acının olduğu yerlere gidin; zira oralarda hakkın sesini bekleyen Allah'ın kulları vardır. Peki onları yüzüstü mü bırakacağız?
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Husam El-İdrisi – Yemen