Logo
Bu sayfayı yazdır
Netanyahu'nun “Büyük İsrail” Vizyonu, Bölgeyi Tehdit Eden Yahudi Projesidir

بسم الله الرحمن الرحيم

Netanyahu'nun “Büyük İsrail” Vizyonu, Bölgeyi Tehdit Eden Yahudi Projesidir

12 Ağustos 2025'te, Yahudi varlığının sözde başbakanı İbranice kanal i24 News ile yaptığı röportajda, yöneticiler ve yönetilenler olarak Filistin halkına hiç saygı göstermeden ve Filistin'i çevreleyen ve uzak ülkeleri sırtının arkasına atarak ağır bir siyasi bomba patlattı ve her zamanki kibriyle “Yahudi halkının nesiller boyu süren hayallerini gerçekleştirmek için tarihi ve manevi bir misyon üstlendiğini” ve “Büyük İsrail' vizyonunu arzuladığını” söyledi. Bu açıklama medyada yapılan bir dil sürçmesi mi, yoksa Filistin ve bölgedeki Yahudilerin gerçek niyetlerini mi ortaya koyuyor? Peki bu kibirli veledi, şu anda bunu söylemeye iten şey nedir? Onu koruyan Arap yöneticilerinin olabilecek en kötü durumda olduğunu bildiği halde mi? İşte size açıklaması:

Birincisi: Yahudilerin “Büyük İsrail” terimine ilişkin vizyonu, yapay devletlerinin sınırlarını genişletme vizyonudur. Ortaya atılan bu vizyonun farklı versiyonları vardır; zira bir kısmı (denizden nehre kadar) tarihi Filistin topraklarının tamamını kapsarken, en aşırı fraksiyon ise Ürdün, Lübnan, Suriye, Mısır ve hatta Irak ve Arap Yarımadası'nın bazı kısmının ilhakını benimsemektedir. Bizim gördüğümüz şey, Yahudi liderlerin protokollerinde yer alan ve uluslararası irade tarafından kabul edilen en yakın vizyonun, Filistin topraklarının tamamını hegemonyası altına alan ilk vizyondur.Bu ise Netanyahu'nun yukarıda bahsedilen açıklamasında ve maliye bakanının Kudüs bölgelerindeki E1 bölgesinin pratik ve doğrudan ilhakını duyurduğu açıklamasında açıkça görülmektedir. (Dini Siyonist Parti lideri: “Ma'ale Adumim genişleme planına önümüzdeki Çarşamba başlayacağız ve hacmini iki katına çıkaracağız” dedi ve “planın Ma'ale Adumim'i Kudüs'e bağlayacağını ve Ramallah ile Beytüllahim vilayetleri arasındaki Arap bağlantıyı koparacağını" açıkladı.Smotrich, planın “Filistin devleti fikrini toprağa gömdüğünü", Filistinliler ve uluslararası toplum için bu bölgenin stratejik olduğunu ve bu bölge olmadan Doğu Kudüs'ü başkenti olan bir Filistin devletinin kurulmasının imkansız olduğunu" ifade etti. (AA, 14/8/2025) Benzer şekilde, Temmuz 2025'te Knesset, Batı Şeria'nın ilhakını destekleyen sembolik bir karar lehine büyük çoğunlukla oylama yaptığında (Knesset, Batı Şeria'nın ilhakı önerisine, toplam 120 üyeden 71'inin çoğunluğuyla destek verdi). (El Cezire Net, 23/7/2025). El Mecelle dergisi de 19 Ağustos 2025'te köşe yazarı Amr İmam'ın lisanı üzerinden şunları ifade etti: “Yahudi varlığının Mossad başkanı David Barnea, 14 Ağustos 2025'te Doha'yı ziyaret ettiğinde Katar Başbakanı'na, Gazze'nin işgalinin Hamas'ın devam eden dolaylı görüşmelerde esneklik göstermesi için bir baskı kartı olmadığını, aksine Filistin'de kalıcı bir Yahudi varlığını yeniden tesis etmek için gerçek bir plan olduğunu söyledi” Bu açıklamalardan Netanyahu ve varlığının gayesini anlıyoruz; zira onlar, içerisinde Müslümanlar ve Araplar için bir yerin olmadığı Filistin'in tamamını istiyorlar; işte bu onların vizyonu olup Netanyahu'nun açıklamasında kastettiği de budur; bu ise özellikle Batı Şeria açısından gerçek bir açıklamadır. Dolayısıyla onlar pratik olarak, Filistin topraklarının büyük bir kısmını ilhak etmek ve bu topraklar üzerinde egemenliklerini dayatmak istiyorlar. Filistin dışındaki “Büyük İsrail'e” gelince; mevcut uluslararası koşullarda uygulanması kabul edilmez olan, Yahudilerin yayılmacı hayalidir.

İkincisi: Bu duyuru neden bu zamanda yapıldı? Şüphesiz bunun birkaç nedeni vardır:

1- Çünkü Netanyahu'nun iç siyasi durumu, Aksa Tufanı operasyonu nedeniyle ölmüştü; bunun ardından Yahudilerin ve Amerika'nın Filistin'e yönelik politikası, öncekinden farklı olmuştur. Zira Netanyahu bu durumu istismar ederek Gazze'ye savaş açtı ve Müslümanların başındaki yöneticilerin nasıl da Gazze halkını yüzüstü bırakıp onlara yardım etmekten geri durduklarına tanık oldu. Bu da onu suç eylemlerinde ve Filistin halkına yönelik zulmünde ısrarcı olmaya sevk etti.

2- Netanyahu, iktidarını korumak ve Kudüs ile Batı Şeria'da statükoyu devam ettirmek için koalisyon partilerini temsil eden dindar sağcıları razı etmek istiyor; bunu da kendisinin de dediği gibi hiç kimseyi hesaba katmadan Batı Şeria halkını kısıtlamak ve onları gönüllü olarak göce zorlamak için insanları uzaklaştıran bir atmosfer oluşturmak yoluyla yapıyor. Filistin otoritesinin tutumu ise, Netanyahu'yu bu politikayı sürdürmeye sevk etmekten başka bir şey değildir, zira onlar, Yahudilere tabi olmayı ve onların suç politikalarına yardım etmeyi kabul etmişlerdir.

3- Trump'ın ABD başkanlık seçimlerindeki başarısı, aşağıdaki nedenlerden dolayı Filistin'deki Yahudiler için güçlü bir kaldıraç oluşturmuştur:

(a) Trump yönetimi, Biden yönetiminin benimsediği çözümden (iki devletli çözüm) farklı bir çözüm benimsemiştir. Trump, mübarek topraklar konusunda Yahudilerin vizyonuyla uyumlu kısmi bir çözümü (sınırlı özerkliği) benimsemektedir.

(b) Trump yönetiminin iki devletli çözüm konusundaki bu gevşekliği, Yahudi varlığını benimsemesi ve onu bölgede süngü başı konumuma getirmesinden kaynaklanmaktadır. Bu açıklama Trump ve diğer Amerikan yetkilileri tarafından yapılmıştır; zira Sky News, Beyaz Saray'ın Trump'ın “İsrail bölgesi haritada küçük görünüyor ve ben her zaman buranın nasıl genişletilebileceğini düşündüm” dediğini aktarmıştır. (El Cezire Mübaşir, Video, 16/8/2024) Dahası ABD elçisi Stephen Witkoff, Rusya ile Ukrayna sorununun çözümü için Batı Şeria'nın işgaline benzer bir model üzerinde görüştüğü bildirildi. (The Times gazetesi de, Rusya ile ABD'nin Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için Batı Şeria'nın “İsrail” tarafından işgaline benzer bir model üzerinde görüştüğünü öğrenmiştir [Ultra Filistin, 17/08/2025]) Bu, Batı Şeria'nın uzun vadeli işgal modelinin Amerika tarafından kabul edilebilir bir model olduğunu göstermektedir; zira kanal i24'te ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Michael Johnson ve ABD'nin Yahudi varlığının Büyükelçisi Michael Huckabee'e atfen şunlar geçmiştir: “Amerikalı dostunuz şunu söylemek için gelmiştir: Egemenliğinizin tanınması çarkının dönmesi için Bu topraklar sizindir.” Ve şu eklemede bulundu: “Buranın her köşesi bizim için önemli. Burası inancımızın ayrılmaz bir parçası olup bu bizim için gerçekten büyük bir şeydir; ancak inancımızın gerçek beşiği olan bu yerde olmak daha da önemlidir” ve şöyle tamamladı; “bizler tamamen sizin yanınızda duruyoruz.” Johnson ise şöyle dedi: “Kutsal kitap bize, Yahudiye ve Samiriye'nin Yahudi halkına vaat ettiğini ve bunun da haklı olarak size döndüğünü öğretmiştir; ancak bugün dünyadaki birçok kişi bunu görmüyor ve bu bölgeleri “işgal altındaki topraklar” veya “Batı Şeria” olarak adlandırıyorlar.” Mike Huckaby de şöyle demiştir: “Aslında, tek gerçek ortağımız var, o da "İsrail'dir"; Allah Yahudi halkını seçti ve onlara küçük bir toprak parçası verdi, belki de bu, tüm dünyada en tartışmalı toprak parçasıdır” ve “Bu, sizindir” dedi. (i24 News, 4/8/2025) Euro News, 14/8/2025 tarihinde şunları bildirdi: ABD Senatörü Lindsey Graham şöyle dedi: "İsrail'i" desteklemek dini bir görevdir ve bu desteği geri çekersek Tanrı'nın gazabı bizim üzerimize olacaktır. Graham şunu da ekledi: "İsrail" bekası için savaşıyor; onun etrafındaki gruplar ise, sadece onu yenmeyi arzulamıyor, aksine onun varlığını da silmeyi arzuluyor. Ve şöyle dedi: "İsrail" ABD'nin Ortadoğu'daki en güvenilir dostudur ve kendisine verilen desteğin durmasının sonuçları konusunda uyarıda bulunmaktadır.

Bu açıklamalardan, Trump yönetiminin Yahudilerin çıkarlarını Ortadoğu ülkeleri piramidinin en tepesine yerleştirdiğini ve onlara, kendilerine baş kaldıran herkesi ortadan kaldırmalarına izin verdiğini anlayabiliriz; zira onlar, Trump yönetiminin politikalarını destekleyen fanatik Evanjelik Yahudiler ve ırkçı beyazlardır ve Orta Doğu'da İslam'la mücadeleyi Çin gibi diğer önemli meselelerin önüne geçirmişlerdir. Obama yönetimi tarafından oluşturulan ve Biden yönetimi tarafından uygulanan, Çin'i ABD yönetiminin gündeminin en üst sırasına yerleştiren yaklaşım artık geçmişte kalmıştır, aksine Çin dosyası, Orta Doğu dosyasının ardından ikinci sırada kalmıştır; zira Aksa Tufanı operasyonu, Beşar Esad rejiminin düşüşü ve İslam'ın ümmet ve genç nesiller arasında fikri ve siyasi gücünün yükselişi yeni yönetimi, Orta Doğu'daki İslam dosyasını, gündeminin en üst sırasına yerleştirmeye sevk etmiştir. Dolayısıyla Amerikan yönetimi, Orta Doğu'yu kontrol altına almayı başarırsa -Allah korusun – Çin dosyasını gündemin en üst sırasına geri getirecektir. Bu nedenle Yahudiler bu fırsatı değerlendirip Netanyahu'nun yukarıda bahsedilen açıklamaları da, Batı Şeria ve Kudüs'teki varlığını genişletme ve çevredeki diğer ülkelere güvenlik hegemonyası dayatma niyetini ve arzusunu ortaya koymaktadır.

4- Orta Doğu'daki Müslüman ülkelerinin tavrı zayıf ve pasif bir tavırdır; zira bu ülkeler Filistin halkından olan kardeşlerini yüzüstü bırakmışlardır. Bu da Yahudi varlığını, varlığın kurulma hedefini aşarak uzun vadeli hedef ve amaçlarını ortaya koymasına teşvik etmiştir ki bu durum Yahudi varlığını, Batılı kafirlerin Müslümanlara ve Allah'ın izniyle gelmekte olan Hilafetin kurulmasına karşı süngü başı yapmaktadır. “31 Arap ve Müslüman ülkesinin dışişleri bakanları tarafından Cuma günü yayınlanan ortak açıklamada, “İsrail” Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun “Büyük İsrail” olarak adlandırılan şeyle ilgili yaptığı açıklamalar kınanmıştır.” (El Cezire Net, 15/8/2025) “İslam İşbirliği Teşkilatı, “İsrail” Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun sözde “Büyük İsrail vizyonu” ile ilgili kışkırtıcı açıklamalarını kınamış ve bunun aşırılıkçı söylemlerin, kışkırtmanın, saldırganlığın ve devletlerin egemenliğine saygısızlığın bir uzantısı ve uluslararası hukuk ilkelerinin, Birleşmiş Milletler Şartı'nın ve ilgili kararlarının açık bir ihlali olduğunu ifade etmiştir.” (Wafa, 14/8/2025) Kardeşini yüzüstü bırakanın ve onlara komplo kuranın akıbeti işte bu olup ne bu dünyada ne de öbür dünyada cezadan kurtulamayacaklar. Zira onların, Yahudileri tehdit eden ya da onlara yıkım ve felaketle ilgili uyarıda bulunan tek bir fısıltı ya da ses bile çıkarmayan ne kadar da utanç verici ve zayıf açıklamalarda bulunduklarını gördük.


Üçüncüsü: Uluslararası durum ve büyük güçlerin tutumu; ister Trump yönetimi isterse ikiyüzlü Avrupa Birliği üyeleri olsun, onların Yahudilerle gizli işbirliği ve komplo içinde olduklarını görmekteyiz. Zira Avrupa Birliği, New York'ta bir toplantı düzenleyerek, bu varlığı kınamadan ya da söylediklerini uygulamak için pratik önlemler alınmasını talep etmeden, silahsızlandırılmış bir Filistin devletinin kurulmasını talep etmiştir. Zira onlar, Yahudilerle uyum içerisinde olan, onları koruyan ve yöneticilerin kuyruklarının duygularını gıdıklayan münafıklardır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يُرْضُونَكُم بِأَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبَى قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَOnlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.” [Tevbe 8] İki devletli çözüm projesi, kafirlerin Filistin'i Yahudiler lehine sonsuza kadar tasfiye etmek ve ülke halkına, sanki kendilerine ait olmayan bir topraklarda yaşıyormuşçasına çalınan irade ve egemenliğin kırıntılarını vermek için kullanmak istedikleri büyük bir suç projesidir. Korkakların gözlerine uyku girmesin!.

Dördüncüsü: Son olarak olumsuz siyasi bulutların gölgelediği bu atmosferde Yahudiler, içlerindeki en derin duyguları ifade etme ve uzun vadeli hedeflerini açıklama fırsatını yakaladılar; bu hedefleri ise, varlıklarını sürdürmeleri için makul bir alan sağlayacak ve onları bu konuda, ümmetin uyandığını ve yüce hedeflerine doğru yol almaya başladığını hisseden kindar Haçlı Batı'nın destekleyeceği bir varlık kurmaktır. Nitekim bu yüce gayeye ulaşmak için ciddi eylemler söz konusudur; zira tren, uzun bir aradan sonra demiryolunda yeniden hareket etmeye başlamış olup Allah'ın izniyle son durağına ulaşacaktır; dikkat edin bu son durak, ticaret ve alış verişin kendilerini bundan alıkoymayan, gecelerini gündüzlerine katarak çalışan, bu dini sarsılmaz bir kararlılıkla yüceltmek için en değerli şeylerini feda eden, yorgunluk ve bıkkınlık bilmeyen ve Allah'ın rahmetinden ümitlerini kesmeyen Halid, Ebu Ubeyde, Sa'd ibn Muaz ve Ka'ka gibi adamların öncülük ettiği Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti'dir. Bakın işte onlar, tüm güç ve kudretleriyle treni son durağa ulaştırmak için yol alıyorlar ve o gün müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir. وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللهِ يَنصُرُ مَن يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-5] Ne Amerika ne de onun üvey çocuğu olan Yahudi varlığı, ne de İngiltere, Rusya veya Çin, Hilafet için çalışanların karşısında duramayacaktır; bu yüzden onlara diyoruz ki; Allah bize bunu vaat etmiştir ve O'nun vaadi haktır. Zira Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: وَعْدَ اللهِ لَا يُخْلِفُ اللهُ وَعْدَهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz; ama insanların çoğu bunu bilmezler.” [Rum 6] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur: فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ لِيَسُٓؤُ۫ا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْب۪يرًا Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid'e (Süleyman Mâbedi'ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık).” [İsra 7]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Seyfeddin Abduh

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.