- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Ey Müslümanlar! Gazze Halkının Sizin Yardımınıza İhtiyacı Var!
Ramazan ayına ulaşmayı, Ramazan orucunu tutmayı, teravih ve itikaf namazlarını kılmayı, Kadir Gecesi'ni ihya etmeyi, zekât, sadaka ve fıtır sadakalarını hak eden ihtiyaç sahiplerine dağıtmayı nasip eden Allah'a hamdolsun. Allah bu mübarek ayda iman ederek ve karşılığını sadece Allah'tan umarak yaptığımız tüm amellerimizi kabul etsin ve hepimizi sağlıklı bir şekilde bir sonraki Ramazan'a ulaştırsın. Allahu Teala, vakıf kuruluşları ve hayır dernekleri gibi mümkün olan tek bir yolla bile olsa, Ramazan ayında mazlum Filistinli kardeşlerimize temiz içme suyu, gıda ve para yardımında bulunan samimi insanları dünya ve ahirette büyük bir ecirle mükâfatlandırsın. Bu yıl da Ramazan Bayramını Allah'ın emrine uygun olarak kutladık ancak bu sahte ulusal ve milliyetçi sınırlar nedeniyle birbirimizden ayrıldık. Nitekim neşe oluşturma ve bayramı sevinçle kutlama arzumuz Gazze'den gelen korkunç haberlerle gölgelendi. Zira sadece Müslümanların değil, bilakis tüm insanlığın düşmanı olan gaspçı Yahudiler, bayram günü füzelerle ve uçaklarla, bayram için süslenen çocukları ve masum insanları bombaladılar. Gazze'deki Sağlık Bakanlığı'na göre 53 Filistinli öldürüldü ve 189 kişi de yaralandı. Bayramın ikinci günü 41 Müslüman, üçüncü günü ise 46 Müslüman öldürüldü... Suçlu Yahudi varlığı tarafından düzenlenen bu soykırım eylemleri bugüne dek hâlâ devam etmektedir.
Ramazan ayından bu yana binlerce Müslüman evlerinden tahliye edilmiş ve bu felaketlere bir de açlık sorunu eklenmiştir. Ümmetin devasa zenginliklerini ve modern ordularını kontrol eden İslam beldelerindeki mevcut rejimler, Filistin'i Yahudilerden kurtarmak ve oradaki mazlum Müslümanlara yardım etmek için hiçbir pratik adım atmıyorlar. Bu rejimler, Yahudi varlığına yaptırımlar uygulamalarını veya askeri müdahalede bulunmalarını engelleyen uluslararası anlaşmaları imzaladıklarını iddia ediyorlar! İster Kur'an hafızı olsun, ister İslami bir hareketin lideri olsun, sonunda güç ve tahakkümden başka bir şey görmeyen kıymetsiz uygulayıcılara dönüştüler; çünkü onlar, demokratik sistemi uygulamayı ve yozlaşmış uluslararası yasaları tanımayı kendilerine görev edinerek kendilerine ve ümmete pranga vuruyorlar.
Gazze'de masum bebeklerin, çocukların ve kadınların öldürüldüğünü ve sakat bırakıldığını görmek yürekleri parçalıyor. Ne olursa olsun keşke bu katliam son bulsa diyoruz. Hatta bazıları, Yahudi varlığıyla neden uzlaşamıyoruz diye bir fikre bile kapılmış durumdalar?! Unutmamalıyız ki yerinden edilen bu insanlar bizim kardeşlerimizdir ve direndikleri ve vazgeçmedikleri yer de Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa'nın, Peygamberimiz Aleyhi Efdalu's Salati ve Etimmu't Teslim'in İsra'sının ve kendisine seyahatin yapıldığı üç mescidden birinin olduğu mübarek topraklardır. Nitekim bu topraklar, Halife Ömer Radıyallahu Anh döneminde Semerkant, Kırım ve İstanbul gibi büyük şehirlerden önce fethedildi ve Müslümanların toprakları olan Darü'l-İslam oldu. Aynı zamanda İslami bakış açısından bu topraklar, Müslüman ülkelerin incisi olarak kabul edilir. Bu nedenle namaza her kalktığımızda, bu ibadetin farz kılınmasında önemli bir yeri olan Mescid-i Aksa'nın gözlerimizin önüne gelmesi gerekir. Gazze'nin izzetli halkı onun kıymetini derinden idrak ettikleri ve dinlerini ve şereflerini koruma konusunda sabırlı ve kararlı oldukları sürece zilleti ve aşağılanmayı asla kabul etmeyeceklerdir ve tüm Müslümanların da onlara yardım etmeleri farzdır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ“Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir." [Enfal 72]
Ayrıca mazlum Müslümanların acılarına karşı duygusu zayıf olan birinin, imanını yenilemesi gerekmektedir; çünkü Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ أَصْبَحَ لاَ يَهْتَمُّ بِأُمُورِ اَلْمُسْلِمِينَ فَلَيْسَ مِنْهُمْ “Müslümanların işiyle dertlenmeyen, onlardan değildir.” Bu nedenle Müslümanlar, sömürgeci ülkeler tarafından yapılan mevcut uluslararası anlaşmaları ve taahhütleri kabul etmeksizin Allah'ın vaadini yerine getirecek olan Raşidi Hilafet kurulana kadar Filistin'in kurtulmayacağını idrak etmelidirler. Bu gerçeği vurgulamak için Allah'ın Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ“İmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”
Hanif dinimizin hükümlerini kamil bir şekilde uygulayacak ve yeryüzündeki tüm Müslümanların can, mal ve namuslarını koruyacak bu devleti kurmanın faz olduğu, hatta farzların tacı olduğu teyit edilmiştir. Bugün Müslümanlar Hilafeti kurmak için çalışırken, aynı zamanda Gazze halkına yardım etmek için ellerindeki tüm imkanları kullanmalıdırlar. Nitekim bugün halkımızın evlatları, sadece Özbekistan'da değil, bilakis Avrasya'da, Afrika'da, Avustralya'da ve dünyanın tüm kıtalarında çalışmaktadırlar. Mevcut koşullar altında, iletişim kurmak ve her gün dünyanın herhangi bir yerine para göndermek mümkündür. Bu nedenle Gazze'deki kardeşlerimize yardım etmek için günlük ihtiyaçlarımızın ötesine geçmeliyiz. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَا تَزُولُ قَدَمَا عَبْدٍ يَوْمَ القِيَامَةِ حَتَّى يُسْأَلَ عَنْ عُمُرِهِ فِيمَا أَفْنَاهُ، وَعَنْ عِلْمِهِ فِيمَ فَعَلَ، وَعَنْ مَالِهِ مِنْ أَيْنَ اكْتَسَبَهُ وَفِيمَ أَنْفَقَهُ، وَعَنْ جِسْمِهِ فِيمَ أَبْلَاهُ “Hiçbir kul, kıyamet gününde ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz.”
Sonuç olarak küçük-büyük, kadın-erkek, alim ya da ammi kim olursa olsun her insanın İslam ve Müslümanların kaygılarıyla yaşama ve Gazze halkının sorunlarını çözmek için elinden geleni yapma sorumluluğu vardır.
Unutmayın ki ey Müslümanlar, kıyamet gününde Gazze hakkında mutlaka sorguya çekileceksiniz. Hatta o gün yüzünüzü beyazlatmak için Allah'ın size bahşettiği tüm imkanları ve fırsatları kullanın ve mallarınızı infak edin! Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَا لَكُمْ أَلَّا تُنفِقُوا فِي سَبِيلِ اللهِ وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَا يَسْتَوِي مِنكُم مَّنْ أَنفَقَ مِن قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَ أُولَئِكَ أَعْظَمُ دَرَجَةً مِّنَ الَّذِينَ أَنفَقُوا مِن بَعْدُ وَقَاتَلُوا وَكُلّاً وَعَدَ اللهُ الْحُسْنَى وَاللهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ “Size ne oluyor ki, Allah yolunda harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı vâdetmiştir. Allah’ın yaptıklarınızdan haberi vardır.” [Hadid 10]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdurrahman Özbekî