Logo
Bu sayfayı yazdır
İslam Karşıtı Demokrasi Krizde Ancak Müslümanlardan Oylarıyla Onu Kurtarmaları Talep Ediliyor!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

İslam Karşıtı Demokrasi Krizde Ancak Müslümanlardan Oylarıyla Onu Kurtarmaları Talep Ediliyor!

Haber:

Diğer birçok Batı ülkesinde olduğu gibi Danimarka'da da kamusal ve siyasi söylem giderek artan bir şekilde açıkça İslam karşıtı akımların etkisi altında kalıyor. Göçmenlerin geri gönderilmesi –Batılı olmayan sakinlerin sınır dışı edilmesi– konusundaki tartışmalar, marjinal hareketlerden egemen siyasi tartışmaya kaymaktadır. Aynı zamanda entegrasyonla ilgili söylemler giderek daha da şiddetlenmiştir; zira Müslümanlar, giderek ya tamamen entegre olması ya da ülkeyi terk etmesi gereken bir grup olarak tasvir ediliyor.

Bu düşmanca iklime rağmen politikacılar, sivil toplum ve hatta bazı İslamcı şahsiyetler, Müslümanları demokratik sürece, özellikle de yaklaşan yerel ve ulusal seçimlere katılmaları yoluyla “sorumluluk almaya” teşvik ediyorlar.Bu çağrı, siyasi ortamın giderek baskıcı olmasının ve İslam'a yönelik açık düşmanlığın gölgesinde gerçekleşmektedir.Kasıtlı ön destek hareketi olarak, İslam'a ve Müslümanlara karşı sert söylemleriyle tanınan aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi'nin lideri Morten Messerschmidt'e Dannebrog Nişanı verilmiş olup bu hareket, birçok kişi tarafından hükümetin ırkçılığı ve popülizmi desteklemesi şeklinde yorumlanmıştır.Bu arada daha geniş bir siyasi sahnede, fikri bir çöküşe tanık olunuyor.Zira geleneksel partiler çoğunluğun güvenini kaybediyor ve sağ ve soldan olanların herbiri dip noktaya doğru giden bir yarışa karışarak göç ve İslam’a yönelik muamelede daha sert görünmek için birbirleriyle rekabet ediyorlar.Yaklaşan parlamento seçimlerinin daha da tehlikeli geçmesi bekleniyor; çünkü İslam ve Müslümanlar bir kez daha derin bir krizin acısını çeken rejim için uygun birer günah keçisi olarak görülüyor.

Yorum:

Batı demokrasisi, siyasi, ahlaki ve fikri olarak çökmektedir.On yıllardır özgürlük ve adaletin koruyucusu gibi görünen bu rejim, şu anda helak olmuş fikri projenin hakikatini ortaya koyarak gerçek çözümlerin veya vizyonun yokluğunda kontrol ve meşruiyet imajını korumak için Müslümanları hedef almaya başvurmaktadır.

Şu anda tarihsel olarak devrimlerin veya büyük toplumsal çalkantıların öncüsü olan aynı belirtilere tanık oluyoruz ki bu da: Siyasi kurumlara karşı derin bir güvensizlik, ideolojik bağlılığın kaybolması ve giderek daha düşmancıl ve irrasyonel hale gelen fikri söylem; nitekim fikirler öldüğünde kimlik politikaları ortaya çıkmakta ve ideoloji başarısız olduğunda da milliyetçilik ve yapay düşmanlar ideolojinin yerini almaktadır. Geçmişte olduğu gibi bugün de bu düşman İslam'dır.

Bu özel ortamda Müslümanlar, her zamankinden daha fazla demokratik sisteme katılmaya çağrılıyorlar.Ancak İslam'a ve Müslümanlara açıkça saldırıldığı, dahası Müslümanların sınır dışı edilme adayları olarak tartışıldığı bir zamanda Müslümanlardan, aynı zamanda bu düşmanlığı yöneten rejimi güçlendirmeleri nasıl talep edilebilir?!

Bu çelişki tehlikeli bir yanılsamaya dayanmaktadır:Bu da demokrasinin, Müslümanların kendi çıkarları için kullanabilecekleri tarafsız bir araç olduğu düşüncesidir.Gerçekte demokrasi tarafsız değildir; zira o, egemenliğin Allah'a değil insana ait olduğu laikliğe dayalı bir sistemdir.Bu sistemin gölgesinde İslam, sadece kamusal alandan dışlanmakla kalmamakta, bilakis bir tehdit olarak da değerlendirilmektedir.Bu yüzden bu sisteme verilen siyasi destek sadece etkisiz olmakla kalmamakta, bilakis aynı zamanda Allah'ın bizim için koymuş olduğu çözümü de reddetmek anlamına gelmektedir: أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْماً لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?” [Maide 50]

Batı'daki Müslümanların, enerjilerini, kaynaklarını ve umutlarını başarısız ve düşmanca bir sistemi desteklemeye yöneltmek yerine, Allah Subhnehu ve Teala'nın emrettiği göreve, yani Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metoduna göre Hilafeti kurmaya yöneltmeleri gerekir.Bu sadece ilahi bir görev değil, aynı zamanda dünya çapında Müslümanları gerçekten kalkındırmak ve yerel olarak onların onurunu korumak için tek gerçekçi ve etkili bir yoldur.Zira İslam'ı bir ideoloji olarak taşıyacak olan devlet, küresel söylemi anında değiştirecek ve siyasi irade, fikri ve ekonomik güç sayesinde saygı da görecektir. İslam, oy sandıkları yoluyla değil, bilakis yaşam, toplum ve devlet için kapsamlı bir sistemin benimsenmesiyle kalkınacaktır.  Müslümanlar, ölmekte olan bir sisteme entegre olarak değil, aksine insanlığa bir kez daha adaletle, hak ile ve nurla liderlik etmek için İslam'ın otoritesini yeniden tesis ederek korunabilecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

İbrahim Atraş

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.