حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu
| No: MS–BA–2025–MB–TR–41 |
H. 8 Cumâde’s Sânî 1447 M. Cumartesi, 29 Kasım 2025 |
Mısır Cumhurbaşkanının “Aydınlanmış Akım”, Akide ve Şeriatın Ötekileştirilmesi Hakkındaki Açıklamaları
Mısır son dönemde, ümmeti evcilleştirmeyi ve devlet gözetiminde dini söylemi yeniden kurgulamayı hedefleyen yeni bir resmi açıklamalar dalgasına sahne oldu. Bunların en dikkat çekeni, rejimin başındaki kişinin Harp Akademisi’nde Vakıflar Bakanlığı vaizleriyle yaptığı görüşmede söylediği sözlerdir. Burada yaptığı konuşmada, 1400 yıllık İslami mirasını “çer çöp ve çöküş (inhitat)” olarak niteledi ve Şeriat yerine “Rabbe” saygıdan dem vurarak, akideyi korumak yerine özgürlüğü koruyan “aydınlanmış bir akım” çağrısında bulundu. Bu sözler —taşıdığı anlamlar itibarıyla— sadece siyasi bir görüşten ibaret olmayıp, bizzat dinin üzerine kurulu olduğu temellere dokunmakta, şer’i tasavvura göre İslam’ın aslı ve devletin direği konumunda olan akide ve Şeriatın konumunu açıkça görmezden gelmektir.
İslam’a göre akide devletin temelidir. Hayat nizamı ondan doğar, hükümler ve kanunlar ona dayanır. Medine-i Münevvere’den başlamak üzere tarih boyunca İslam Devleti, hep bu ilke üzerine kurulmuştur. Devletin anayasasını beşerî hevalar veya milletlerin felsefeleri değil, bizzat Vahiy şekillendirmiştir.
Ümmetin asırlar boyu naklettiği mirası “çer çöp ve çöküş” olarak nitelemek; ümmetin ilimlerini inşa eden fakihlere, müçtehitlere, müfessirlere ve muhaddislere doğrudan bir saldırıdır. Bu aynı zamanda, Şeriatın nassları ve hükümleriyle korunduğu gerçeğini ve ümmetin geri kalmışlığının Şeriata bağlı kaldığında değil ancak onu terk ettiğinde söz konusu olduğu hakikatini görmezden gelmektir.
Aynı şekilde “Akideyi değil özgürlüğü koruma” çağrısı, şer’i mefhumlara yönelik bir darbedir. Zira Allah Subhânehu ve Teâlâ dinin korunmasını zaruratın (temel zorunlulukların) en başına koymuş, onu canın ve malın korunmasından önde tutmuştur. İslam’da özgürlük mutlak değildir; bilakis vahiy ile mukayyettir. Çünkü insan mükelleftir, mutlak irade sahibi (başıboş) değildir. Kulların fiillerinde asıl olan, şer’i hükümlere bağlanmaktır.
Rab’be vurgu yapılması ise, bilinçli bir şekilde Mısır halkını İslam kardeşliği yerine “vatandaşlık” temelinde yeni bir bağa yönlendirme çabasıdır. “İman şeklimiz ne olursa olsun hepimiz tek bir Rabbe ibadet ediyoruz” anlayışıyla yeni bir bağ aşılanmak istenmektedir. Bu bizi, rejimin daha önce dini söylemi yenileme ve tekeline alma çerçevesinde benimsediği “İnsani Kardeşlik” ve sözde “İbrahimi Din” davetine geri götürmektedir. Bununla Es Sisi kendisini İslam’a ve fikirlerine karşı ilan edilmiş bir savaşta, sömürgeci kâfir Batı’nın bir mızrak ucu olarak pazarlamaktadır.
İmamlardan naslar pahasına “çağın” mefhumlarına uymalarını talep etmek, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözleriyle çelişmektedir:
وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللهُ“Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet.” [Maide 48]
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ“Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.” [Ahzab 36]
Hilafet’i yıktığından beri Batı, İslam beldelerini dini yönetimden ayıran laik temeller üzerinde yeniden şekillendirmeye ve İslam’ı siyasi ve ekonomik gerçeklikte hiçbir etkisi olmayan ruhani ritüellere indirgemeye çalışmaktadır. Es Sisi’nin yaptığı bu açıklamalar bu bağlamdan kopuk değildir; bilakis Batılı araştırma merkezlerinin (Carnegie, Chatham House, Rand) benimsediği ve “Dini Alanın Yeniden Mühendisliği” olarak bilinen ilan edilmiş planlarının doğrudan bir uzantısıdır. Bu planlar şunları öngörmektedir:
1- Şeriatın yönetimden ve kanundan dışlanması.
2- Siyasi çıkarlara hizmet etmek üzere resmi bir söylem üreten, otoriteye bağlı bir dini elitin oluşturulması.
3- Sadakatlerini garanti altına almak için dini kurumların güvenlik ve askeri sisteme entegre edilmesi.
Harp Akademisi’nde yaşananlar, tam da bu raporların tavsiye ettiği şeylerdir: İmamın, şer’i bir risale taşıyıcısı olmaktan çıkarılıp; Vahyin hükümlerine göre değil, mevcut nizamın gerekliliklerine göre kamuoyunu yeniden şekillendiren bir araca dönüştürülmesi.
İslam, akideyi Müslümanın vicdanında sadece bir fikir kılmamış; bilakis onu yönetim nizamı, iktisat, eğitim siyaseti, dış politika, uluslararası ilişkiler, hatta sağlık hizmetleri ve devletin İslam ile insanların işlerini gütmesi gereken diğer tüm hususların üzerine bina edildiği bir fikri kaide kılmıştır. Akide beşerî “çağdaş” mefhumlarla değiştirildiğinde devlet; kimliğini yitirmiş, yabancı baskılara boyun eğen ve egemen güçlere tabi bir yapıya dönüşür.
Şeriat veya İslam’ın hükümleri; yönetici ile tebaa arasındaki ilişkiyi düzenler, adaleti, işlerin ihsanla güdülmesini, yöneticinin muhasebe edilmesini, servetin adil dağılımını, toplumun ve güvenliğinin –onları bastırarak ve tehdit altında boyun eğmeye zorlayarak değil– hakiki manada korunmasını garanti eder. Devlet, İslam’ın hükümlerinden uzaklaştıkça zulme ve istibdata (zorbalığa) yaklaşır ki bugün ekonomik, sosyal ve güvenlik politikalarında bunu açıkça görmekteyiz.
Ey Kinane halkı! Dininiz “çer çöp” değildir, mirasınız “gerileme” değildir; bilakis o, on dört asır boyunca dünyayı aydınlatan bir nurdur. Gördüğümüz ve yaşadığımız geri kalmışlık, İslam’dan ziyade onun yönetimden dışlanmasından kaynaklanmaktadır. Akidenizi ve Şeriatınızı korumak entelektüel bir lüks değil, bilakis siyasi, ekonomik ve ahlaki çöküşten kurtulmak için bir zorunluluktur. Hiç kimsenin sizi kimliğinizden soyutlamasına veya nefislerinize dininiz hakkında şüphe tohumları ekmesine izin vermeyin. Mısır’ın kalkınması, dini söylemi yeniden şekillendiren askeri akademilerle değil, hayatın ve devletin esası olan İslam’ı tekrar doğru konumuna oturtmakla mümkündür.
Ey Kinane askerleri! Sizler, doğusundan batısına tüm dünyaya İslam’ı taşıyan büyük bir ümmetin evlatlarısınız. Allah katında ümmeti, dinini ve namuslarını korumak gibi büyük bir sorumluluğunuz vardır. Sakın ha, ümmetin akidesini değiştirmeyi ve İslam’ın hükümlerini hayatından koparıp atmayı hedefleyen bir projenin parçası olmayın. Sizin gücünüz sadece silahtan değil, Allah’ın dininin koruyucuları olmanızdan gelir. Bilin ki zulmün devamı ne Mısır’a ne de size hizmet eder; bilakis onu zayıflatmak ve bağımlı kılmak isteyenlere hizmet eder. Hadi bağımlılık zilletinden silkinin, aşağılanmışlık tozunu üzerinizden süpürüp atın! Allah’a, Rasûlü’ne ve dinine nusret vermek için kıyama kalkın! Velanızı (sadakatinizi) akideye ve onun hükümlerine hasredin. Gayeniz; temellerini İslam’ın attığı, hükümlerini tatbik eden ve onu dünyaya bir hidayet ve nur risalesi olarak taşıyan Devleti (Raşidi Hilafeti) kurmak olsun. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sancağını hakkıyla taşıyın. Umulur ki Allah sizden bunu kabul eder de zafer sizin ellerinizle gerçekleşir ve böylece büyük bir kurtuluşa ermiş olursunuz. Size söylediklerimizi yakında hatırlayacaksınız; biz işimizi Allah’a havale ediyoruz.
وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللّهُ إِلَيْكَ“Aralarında, Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın.” [Maide 49]
| حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Mısır Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi 31 el-Cela’ Caddesi, Kahire / Mısır Telefon: Tel: +(20) 2 27738076 – 5119857010 www.hizb.net/ |
E-Mail: hizb.ut.tahrir.eg@gmail.com |