Logo
Bu sayfayı yazdır


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi

No: HT-BA-2025-MB-TR-51 H. 15 Cumâde’l Ûlâ 1447
M. Perşembe, 06 Kasım 2025

Müslümanlara Bir Hatırlatma: Müslüman Dokunulmazlığa Sahiptir, Kanı, Malı ve Irzı Haramdır

Sömürgeci kâfirlerin ektiği fitne tohumlarının bir sonucu olarak Sudan’ın El Faşir şehrinde işlenen katliam, tecavüz ve binlerce ailenin yerinden edilmesine sebep olan vahşi suçlar medyada yer aldı. Bu noktada akıllara şu soru geliyor: Allah’a ve elçisi Muhammed’e inandığını söyleyen, ahiret gününe iman eden bir Müslüman, nasıl olur da din kardeşinin canına, malına ve onuruna bu kadar kolayca kıyabiliyor?! Onu korkutmayı nasıl göze alabiliyor? Oysa Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:

لَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يُرَوِّعَ مُسْلِمًا“Bir Müslümanın bir Müslümanı korkutması helal değildir!”

Ne yazık ki benzer trajediler daha önce Suriye, Mısır, Yemen, Libya ve Irak gibi birçok Müslüman ülkede yaşandı. Yoksa Müslümanlar, birbirlerinin canının ne kadar kutsal olduğunu unuttular mı?

Bir Müslümanı kasten öldürmenin haram olduğu, Kur’an’ın kesin bir ayetiyle sabit olan ve dinen bilinmesi zorunlu bir gerçektir.

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِداً فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظِيماً“Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası içerisinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap eder ve lanet eder. Onun için büyük bir azap da hazırlamıştır.” [Nisa 93] Kasten cana kıyan bir katil için, bundan daha ağır bir ceza olabilir mi? Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ؛ دَمُهُ وَمَالُهُ وَعِرْضُهُ“Her Müslümanın bir başka Müslümana kanı, malı ve ırzı (şeref ve namusu) haramdır.” Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Vedâ Hutbesi’nde, Müslümanın canını, malının ve namusunun diğer Müslümana haram olduğunu bildirmiştir. Şeri naslar, Müslümanın dokunulmazlığının korunması gerektiği konusunda son derece açıktır ve dinimiz, bu sınırları çiğneyenler için çok ağır yaptırımlar öngörmüştür.

Ey Müslümanlar! Ne oluyor size? Bir Müslümanın, elindeki soğuk demire güvenerek, kardeşinin sımsıcak canına, onuruna kastetmesini aklınız alıyor mu? Sömürgeci kafirler, içimizden birkaç kişiye güç ve silah verip onları kardeşlerinin üstüne salacak kadar kolay mı yönetiyor bizi? Askerin, polisin görevi halkını korumak değil mi? Nasıl olur da silahını kendi insanına doğrultur? O asker, yarın Allah’ın karşısına çıkınca, “Komutanım emretti, ben de yaptım” deyince kurtulacağını mı sanıyor?

Ey Müslümanlar! Bu işin vahametini ve Yüce Allah nezdindeki ağırlığını idrak etmelisiniz. Bir Müslümanı öldüren, Allah’ın gazabına, lanetine ve rahmetinden uzaklaştırılmaya ve ebediyen cehennem ateşine müstahak olacaktır; zira Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

لَا يَزَالُ الْعَبْدُ فِي فَسْحَةٍ مِنْ دِينِهِ مَا لَمْ يُصِبْ دَماً حَرَاماً“Mümin, haram bir kana bulaşmadıkça dininde ferahlık üzere devam eder.” Bir kişi, adam öldürmediği sürece, işlediği diğer günahlar için dinimizde her zaman bir kolaylık, bir tövbe kapısı mevcuttur. Ama ne zaman ki bile isteye bir cana kıyarsa, işte o zaman o kapıyı kapatmış olur ve Allah’ın gazabına maruz kalır. Kardeşi ona silah çekmiş olsa bile, hiçbir mazeret ona fayda etmeyecek.

إِذَا الْتَقَى الْمُسْلِمَانِ بِسَيْفَيْهِمَا فَالْقَاتِلُ وَالْمَقْتُولُ فِي النَّارِ. قِيلَ: هَذَا الْقَاتِلُ فَمَا بَالُ الْمَقْتُولِ؟ قَالَ: إِنَّهُ كَانَ حَرِيصًا عَلَى قَتْلِ صَاحِبِهِİki Müslüman kılıçlarıyla karşılaşırsa ölen de öldüren de Cehennemdedir.” Denildi ki: Ya Rasûlullah! Öldürenin durumu belli, ama ölen niçin cehennemdedir? Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, “Çünkü o, arkadaşını öldürmek istiyordu” buyurdu.” Şayet biri ‘Bu durumda ne yapmalıyım?’ diye sorarsa, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem tam da bu soruyu, özellikle kargaşa (fitne) zamanlarına atıfta bulunarak cevaplamıştır. Ebu Musa el-Eş’arî’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ بَيْنَ يَدَيْ السَّاعَةِ فِتَنًا كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ، يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا، وَيُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا، الْقَاعِدُ فِيهَا خَيْرٌ مِنْ الْقَائِمِ، وَالْمَاشِي فِيهَا خَيْرٌ مِنْ السَّاعِي، فَكَسِّرُوا قِسِيَّكُمْ، وَقَطِّعُوا أَوْتَارَكُمْ، وَاضْرِبُوا سُيُوفَكُمْ بِالْحِجَارَةِ، فَإِنْ دُخِلَ - يَعْنِي عَلَى أَحَدٍ مِنْكُمْ - فَلْيَكُنْ كَخَيْرِ ابْنَيْ آدَمَ“Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mümin olarak sabaha erer, akşama kâfir olur; mümin olarak akşama erer, sabaha kâfir çıkar. O fitnede oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Yürüyen koşandan hayırlıdır. Öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. Sizden birinin evine girerlerse, Hz. Âdem’in iki oğlundan hayırlısı olsun (ölen olsun, öldüren değil)”

Her Müslümanın kalbine, her subayın, askerin, polisin ve elinde bir silah tutan herkesin vicdanına bir sesleniştir bu:

Yaradan, bize düşünelim diye bir akıl ışığı bahşetti ve o ışığı doğru yolda kullanmamızı bir görev kıldı. Bu yüzden insan, atacağı bir adımın, söyleyeceği bir sözün şeri hükmünü bilmeden ne yürümeli ne de konuşmalıdır. Hükmü bilmek ise, şeri hükmün indiği amacı anlamaktan geçer. Bu nedenle Müslümanın, olayların ardındaki hakikati gören bir siyasi basirete sahip olması gerekir. Bize ve inancımıza dair zerre kadar hayır beslemeyen, bizi lime lime etmek, topraklarımıza hükmetmek ve ruhumuzun zenginliklerini dahi yağmalamak için tüm gücüyle, şeytani bir dehayla çalışan sömürgecilerin karanlık senaryolarına kapılıp gitmemelidir. Öyleyse bir Müslüman, nasıl olur da o zalim sömürgecilerin elinde bir maşa, onların piyonlarının emirlerini uygulayan bir kukla olmayı kabul eder? Bu fani dünyanın gelip geçici parıltısına aldanıp da ebedi geleceğini ateşe atmayı, cehennemin yoldaşı, lanetlenmiş ve ilahi rahmetten sürgün edilmiş olmayı ister mi? Bir Müslüman, fani ve aciz bir kulu hoşnut etmek uğruna, dünya ve ahiretin mutlak sahibi olan Allah’ın gazabını üzerine çekmeyi kabul eder mi? Allah’ın şu kelamını okuyun ve nerede durduğunuza karar verin:

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيراً مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لَّا يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لَّا يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لَّا يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَـئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَـئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” [Araf 179] Siyasi basiretten yoksun bir halde, hayvanlar gibi, hatta onlardan daha şuursuzca güdülmeyi ve aklınızı, kulaklarınızı ve gözlerinizi kullanmayarak cehennem ehlinden olmayı mı yeğliyorsunuz?!

Ey Müslümanlar! Hizb-ut Tahrir, her Müslümanı, bir başka Müslümanın canına, malına veya onuruna en ufak bir zarar vermekten kesinlikle sakındırmaktadır. Sizi Allah’ın gazabına ve O’nun şiddetli azabına karşı uyarmaktadır. Yemin olsun ki, bu mesele son derece ciddi bir meseledir, şaka değildir. Sakın ha son pişmanlığın fayda etmeyeceği ölüm anında uyanan gafillerden olmayın. O gün geldiğinde, daha önce inanmamış veya inancıyla bir iyilik yapmamış kimseye imanı asla fayda etmeyecektir. Dünyanın aldatıcı ve geçici zevklerine kanmayın; çünkü onlar mutlaka yok olacaklardır. Unutmayın, ölüm bir nefes kadar, ayakkabınızın bağı kadar yakındır size. O yüzden kimse kardeşine haksızlık yapmaya kalkışmasın. Hizb-ut Tahrir sizi siyasi bilince sahip olmaya, Allah’ın hükümlerine uymaya ve bu hükümleri hayata geçirmek için kendisiyle birlikte çalışmaya çağırıyor. Ancak bu şekilde, sömürgeci güçlerin ve yerel uzantılarının bölgemizdeki planları boşa çıkarılabilir ve hegemonyaları sonlandırılabilir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ * وَاتَّقُواْ فِتْنَةً لاَّ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız. Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.” [Enfal 24-25]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan
Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43
www.hizb-uttahrir.info
E-Mail: media [@] hizb-uttahrir.info

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.